Dr. Kemal Ali Muhamed
Dr. Serwer Abdulrahman Ömer
Bunun ardından İran Şah’ı bir ziyaret için Kahir’e gitti.(22) Niçin? Gerçekten de Mısır’ın bu tavrı amaçsız değildi. Çünkü, Irak’ın içindeki huzursuzluklar stratejik olarak Mısır’ın çıkarına değildi. Mısır, tüm Arap ülkelerinin kanalize olduğu İsrail ile savaşın yaşandığı bir ortomda Irak ordusunun iç savaş ile meşgul olmasını istemiyordu. Diğer yandan ise Mısır bu aracılık rolüyle İran petrollerini de garanti altına alıyordu. Buna rağmen Dr. Fuad Mahsum’un vurguladığı gibi “Mısır, Kürd Devriminin böyle trajedik bir biçimde son bulmasını da istemiyordu”.(23)
Bundan dolayı Mısır 1974 yılının sonlarına doğru Barzani’nin oğullarından biri (Mesud yada İdris)nin içinde olması gerektiği bir Kürd heyetini Kahire’ye davet etti. Mısır bu heyeti beraberinde Rabat’ta yapılacak olan Arap Dışişler Bakanları Kongresine götürmek istiyordu.(Bu kongrede Irak ve İran’ın yakınlaşma kararı alındı) Fakat, Kürdistan Demokrat Partisi bu kongreyi önemsemedi ve heyet göndermedi.(24)
Ayrıca 20 Şubat 1975 tarihinde Mısır’ın Beyrut Büyükelçisi, Mısır Devlet Başkanı Sedat’ın Barzani ile görüşmek istediğini bildirdi. Bu davetin ardından Sami Abdulrahman Mısır’ı ziyaret etti, Enver Sedat ve Muhamed Hasan Heykel ile görüşmeler yaptı. Enver Sedat, Sami Abdulrahman’a İran ve Irak arasında Cezayir’de barış görüşmeleri gündemdedir. Bu görüşmelerde kuşkusuz Kürd meselesinden de söz edilecektir, diyor.(25)
Fakat, gerçekten de   Mısır’ın  İran, Irak ve Amerika ile  olan    uluslararası   çıkarları,   Kürd  meselesinden  daha  önemliydi.
Arap devletleri(S. Arabistan ve Ürdün)  Kürd devriminden  kurtulmayı,  Tifar  devriminin   tasfiyesi ve  ortadan  kaldırılması için   bir  faktör   olarak görüyorlardı.(26)  Özellikle  Ürdün   Irak ve İran’ın  yakınlaşması  ve anlaşmaları için  çok ciddi çabalar içindeydi.  Ekim  1974   tarihinde  Arap  Ulusal  Konseyi ve  Dışişler Bakanları   Magrib’in  başkenti Rabat’ta toplandılar.  Bu  toplantıda  Kürd, Irak ve İran  meselelerini   görüştüler.  Bu toplantıda    Ürdün Kralı  Şah Hüseyin,  Enver  Sedat  ve  Hicaz  Melik’i,  İran, Irak ve Kürdler arasında  aracı,  Irak ve İran’ın  barıştırılması  için  görevlendirildiler.(27)
Fakat, Cezayir devleti de Irak ve İran devletlerinin barıştırılmasından ve Kürd Devriminin ortadan kaldırılmasından esas ve önemli bir rol oynadı. 4-6 Mart 1975 tarihleri arasında Cezayir’de yapılan Opec ülkelerinin yöneticilerinin toplantısında Cezayir devlet başkanı Hewari Bumediyen Irak ve İran arasında yaşanan sorunların çözülmesi önerisini getirdi. Toplantıdan sonra iki taraf barış antlaşmalarını ilan ettiler. Cezayir’de Irak ve İran arasında sınırlara ve antlaşmanın temel maddelerini tabit etmek için oluşturulan ortak komitenin üyesiydi.(28)
Bu amaç doğrultusunda Irak Dışişler Bakanı, Seydun Hammadi, İran Dışişler Bakanı, Abbas Xelhatber ve Cezayir Dışişler Bakanı Abdulaziz Butefliqe’nın hazır bulunduğu toplantılarda bir kaç antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmalar içinde Irak ve İran Kürd Ulusal Hareketleri için Sınırların Güvenliği İçin Protokol çok önemliydi.(29)
Arap devletleri içinde yalnızca Suriye ve Libya Kürd devrimi destekliyorlardı. Suriye’nin siyasi amacı vardı. Baas Partisinin Suriye ve Irak önderlikleri arasındaki çelişkiler çok sertleşmişti. Suriye, Kürd Devrimi’nin aracılığıyla Baas Partisinin Irak kanatını zayıflatmak istiyordu. Bundan dolayı Saddam Hüseyin 21 Mart 1975 tarihinde yaptığı bir açıklama da Arap ülkelerinden biri Kürdleri destekliyor ve ona karşı rahatsızlığını dile getiriyordu. Burada söz konusu olan Arap devleti Suriye devletiydi.(30)
İkinci  Arap  devleti  Libya’ydı.   Libya  hiç   bir  çıkar   beklemeksizin  Kürdleri destekliyordu.   M. Kadafi  Mam Celal’a “Eğer  mücadelenize  devam  etmek istiyorsanız,  Iran’ın verdiği  yardımları size  sunmayı  hazırız”  diyor.(31)
Yukarıdaki   tüm  açıklamalardan  sonra   Arap devletleri içinde  yalnızca  Libya  Kürd  sorunun  adil bir  şekilde  çözülmesinden   ve Kürdlerin  tüm  diğer  Ortadoğu  halkları gibi   özgür ve bağımsız  devletlerini  kurmalarından  yanaydı.  Diğer  Arap  ülkelerinin  tümünün  tavrı   Irak,  Arap  topraklarının    bir parçası  yönündeydi.  Arap devletlerin   bu ortak tavrı bugünde  devam ediyor ve Kürdlerin Irak’ta  kendi kaderini  tayin  etmesine  karşılar.
Amerika’nın Tavrı
1972  yılında    Irak ve  Sovyetler Birliği  arasında   15   yıl   için   yapılan  İttifak Antlaşması,  İran ve ABD’nin  bölge  siyasetleri  için bir   tehlike  oluşturmuştu. Bundan dolayı,     Mayıs  1972’de   İran  Şah’ı  ile   ABD Başkanı  Nikson   arasında  yapılan  ikili  görüşmede   Şah  Nikson’un  dikkatini     rahatsızlık duyduğu  bir  hususa  çekiyor.  Şah’a  göre  Sovyetler Birliği   Kürdler, Komunistler  ve Baasçılar   arasında  bir  ittifak  oluşturmaya ve bunları  ilerici bir ulusal cephede   toplamak  istiyor.  Bundan sonra  Kürd  meselesi    onlara karşı   bir  hancer  olmaktan  çıkar,  Baasçıların ve  Komunistlerin   bir  destek  gücü  haline    gelir.
Bu arada   Nikson,   Kürdlerin  Bağdat Hükümetine  karşı  olan  ayaklanmaları  Amerika’nın   yardımı  olmaksızın  yenilgi alacağı   sonucuna  vardı.(32)
Bu  meseleye  ilişkin  olarak  H. Kissenger “Bizim  Kürd  meselesine  doğrudan  el atmamız   Nikson ve  Brejnev arasında Moskova’da  yapılan  üst zirveden  sonra ve  esas   olarak  Mayıs 1972   tarihinde  Tahran’a   yapılan  ziyaret ile  başladı.(33) diyor.
Nikson ve Kissinger  Tahran’a   yatıkları   ziyaret  esnasında   Barzani’ye  yardım  yapacaklarına   dair  söz veriyorlar.   1972  ve  1975  yılları arasında   Amerika’nın   Kürdlere yapmış  olduğu yardımın  toplamı  16  milyon  doları  geçmiyordu.  Bu  yardımın esası da   İsrail’in  1968   yılında  “6 Gün  Savaşı”   olarak  bilinen  savaş  esnasında  el koyduğu   Sovyet  silahlarını   satın almaya    harcandı.(34)
Cezayir Antlaşmasına ilişkin olarakta Amerika, Irak ve İran arasında yapılan görüşmelerden haberdardı. Amerika, yapılacak antlaşmanın sonuçlarını çok iyi biliyordu. Fakat, Amerika hiç bir tutum geliştirmedi. Paik raporunda açık bir şekilde Şah ve Saddam arasında yapılan antlaşmaya şöyle değiniyor: “Amerikan Gizli İstihbarat Teşkilatı uzun süreden beri müttefikimiz Şah’ın Kürd Ulusal Grubunu desteklediği süreçte, düşmanı olan Irak ile sınır sorunları üzerine antlaşmaya çalıştığını biliyordu”(35)
Henri Kissinger ise şöyle diyor: “Bizim düşüncemizi sormadan ve kendi çıkarları doğrultusunda İran Şah’ı Irak ile anlaşmaya vardı. Bizimde İran olmaksızın Kürdlere yardım etme imkanımız yoktu. Kürdlere yardım etmek için başka hiç bir yolda yoktu. Kürdlerin hatırı için İran’ın kalbini kırmak da gerekmiyordu. Bundan dolayıda Kürd Hareketi son buldu”(36)
Kuşkusuz  Cezayir Antlaşmasından sonra  artık  Amerika’nın  Kürdlere    yaptığı  yardımda   son buldu.  Amerika’nın  Kürdlere  verdiği vaatler   su  üstünde  yüzen  sabun köpüklerine  dönüştü.
Çünkü  Washington,  Tahran’ın   Barzani’ye  bildirdiği  savaşı durdurma    yönündeki  tutumunu  destekledi.(37)
Ayrıca daha sonra 18 Mart 1975 günü Amerikan Sesi Radyosu, Amerikan Dışişler Bakanlığının bir açıklamasını yayınladı. Bu açıklamada “ Kürd devrimcileri ABD’den sorunlarıyla ilgilenmesini ve yardım etmesini talep etmişler. Amerikan Dışişler Bakanlığının onlara cevabı bu Irak’ın bir iç meselesidir ve Amerika buna karışamaz”(38) diyor.
Amerika’nın ansızın Kürdlere ve Kürd meselesine karşı tutumunu değiştirmesinden sonra Barzani Kissinger’e bir mektup yazıyor.
Devam edecek
Çev: Aso Zagrosi