Skip to main content
Submitted by Aso Zagrosi on 5 September 2011

Dr. Kemal Ali Muhamed

Dr. Serwer Abdulrahman Ömer

Bunun ardından İran Şah’ı bir ziyaret için Kahir’e gitti.(22) Niçin? Gerçekten de Mısır’ın bu tavrı amaçsız değildi. Çünkü, Irak’ın içindeki huzursuzluklar stratejik olarak Mısır’ın çıkarına değildi. Mısır, tüm Arap ülkelerinin kanalize olduğu İsrail ile savaşın yaşandığı bir ortomda Irak ordusunun iç savaş ile meşgul olmasını istemiyordu. Diğer yandan ise Mısır bu aracılık rolüyle İran petrollerini de garanti altına alıyordu. Buna rağmen Dr. Fuad Mahsum’un vurguladığı gibi “Mısır, Kürd Devriminin böyle trajedik bir biçimde son bulmasını da istemiyordu”.(23)

Bundan dolayı Mısır 1974 yılının sonlarına doğru Barzani’nin oğullarından biri (Mesud yada İdris)nin içinde olması gerektiği bir Kürd heyetini Kahire’ye davet etti. Mısır bu heyeti beraberinde Rabat’ta yapılacak olan Arap Dışişler Bakanları Kongresine götürmek istiyordu.(Bu kongrede Irak ve İran’ın yakınlaşma kararı alındı) Fakat, Kürdistan Demokrat Partisi bu kongreyi önemsemedi ve heyet göndermedi.(24)

Ayrıca 20 Şubat 1975 tarihinde Mısır’ın Beyrut Büyükelçisi, Mısır Devlet Başkanı Sedat’ın Barzani ile görüşmek istediğini bildirdi. Bu davetin ardından Sami Abdulrahman Mısır’ı ziyaret etti, Enver Sedat ve Muhamed Hasan Heykel ile görüşmeler yaptı. Enver Sedat, Sami Abdulrahman’a İran ve Irak arasında Cezayir’de barış görüşmeleri gündemdedir. Bu görüşmelerde kuşkusuz Kürd meselesinden de söz edilecektir, diyor.(25)

Fakat, gerçekten de Mısır’ın İran, Irak ve Amerika ile olan uluslararası çıkarları, Kürd meselesinden daha önemliydi.
Arap devletleri(S. Arabistan ve Ürdün) Kürd devriminden kurtulmayı, Tifar devriminin tasfiyesi ve ortadan kaldırılması için bir faktör olarak görüyorlardı.(26) Özellikle Ürdün Irak ve İran’ın yakınlaşması ve anlaşmaları için çok ciddi çabalar içindeydi. Ekim 1974 tarihinde Arap Ulusal Konseyi ve Dışişler Bakanları Magrib’in başkenti Rabat’ta toplandılar. Bu toplantıda Kürd, Irak ve İran meselelerini görüştüler. Bu toplantıda Ürdün Kralı Şah Hüseyin, Enver Sedat ve Hicaz Melik’i, İran, Irak ve Kürdler arasında aracı, Irak ve İran’ın barıştırılması için görevlendirildiler.(27)

Fakat, Cezayir devleti de Irak ve İran devletlerinin barıştırılmasından ve Kürd Devriminin ortadan kaldırılmasından esas ve önemli bir rol oynadı. 4-6 Mart 1975 tarihleri arasında Cezayir’de yapılan Opec ülkelerinin yöneticilerinin toplantısında Cezayir devlet başkanı Hewari Bumediyen Irak ve İran arasında yaşanan sorunların çözülmesi önerisini getirdi. Toplantıdan sonra iki taraf barış antlaşmalarını ilan ettiler. Cezayir’de Irak ve İran arasında sınırlara ve antlaşmanın temel maddelerini tabit etmek için oluşturulan ortak komitenin üyesiydi.(28)

Bu amaç doğrultusunda Irak Dışişler Bakanı, Seydun Hammadi, İran Dışişler Bakanı, Abbas Xelhatber ve Cezayir Dışişler Bakanı Abdulaziz Butefliqe’nın hazır bulunduğu toplantılarda bir kaç antlaşma imzaladılar. Bu antlaşmalar içinde Irak ve İran Kürd Ulusal Hareketleri için Sınırların Güvenliği İçin Protokol çok önemliydi.(29)

Arap devletleri içinde yalnızca Suriye ve Libya Kürd devrimi destekliyorlardı. Suriye’nin siyasi amacı vardı. Baas Partisinin Suriye ve Irak önderlikleri arasındaki çelişkiler çok sertleşmişti. Suriye, Kürd Devrimi’nin aracılığıyla Baas Partisinin Irak kanatını zayıflatmak istiyordu. Bundan dolayı Saddam Hüseyin 21 Mart 1975 tarihinde yaptığı bir açıklama da Arap ülkelerinden biri Kürdleri destekliyor ve ona karşı rahatsızlığını dile getiriyordu. Burada söz konusu olan Arap devleti Suriye devletiydi.(30)

İkinci Arap devleti Libya’ydı. Libya hiç bir çıkar beklemeksizin Kürdleri destekliyordu. M. Kadafi Mam Celal’a “Eğer mücadelenize devam etmek istiyorsanız, Iran’ın verdiği yardımları size sunmayı hazırız” diyor.(31)
Yukarıdaki tüm açıklamalardan sonra Arap devletleri içinde yalnızca Libya Kürd sorunun adil bir şekilde çözülmesinden ve Kürdlerin tüm diğer Ortadoğu halkları gibi özgür ve bağımsız devletlerini kurmalarından yanaydı. Diğer Arap ülkelerinin tümünün tavrı Irak, Arap topraklarının bir parçası yönündeydi. Arap devletlerin bu ortak tavrı bugünde devam ediyor ve Kürdlerin Irak’ta kendi kaderini tayin etmesine karşılar.

Amerika’nın Tavrı

1972 yılında Irak ve Sovyetler Birliği arasında 15 yıl için yapılan İttifak Antlaşması, İran ve ABD’nin bölge siyasetleri için bir tehlike oluşturmuştu. Bundan dolayı, Mayıs 1972’de İran Şah’ı ile ABD Başkanı Nikson arasında yapılan ikili görüşmede Şah Nikson’un dikkatini rahatsızlık duyduğu bir hususa çekiyor. Şah’a göre Sovyetler Birliği Kürdler, Komunistler ve Baasçılar arasında bir ittifak oluşturmaya ve bunları ilerici bir ulusal cephede toplamak istiyor. Bundan sonra Kürd meselesi onlara karşı bir hancer olmaktan çıkar, Baasçıların ve Komunistlerin bir destek gücü haline gelir.
Bu arada Nikson, Kürdlerin Bağdat Hükümetine karşı olan ayaklanmaları Amerika’nın yardımı olmaksızın yenilgi alacağı sonucuna vardı.(32)

Bu meseleye ilişkin olarak H. Kissenger “Bizim Kürd meselesine doğrudan el atmamız Nikson ve Brejnev arasında Moskova’da yapılan üst zirveden sonra ve esas olarak Mayıs 1972 tarihinde Tahran’a yapılan ziyaret ile başladı.(33) diyor.
Nikson ve Kissinger Tahran’a yatıkları ziyaret esnasında Barzani’ye yardım yapacaklarına dair söz veriyorlar. 1972 ve 1975 yılları arasında Amerika’nın Kürdlere yapmış olduğu yardımın toplamı 16 milyon doları geçmiyordu. Bu yardımın esası da İsrail’in 1968 yılında “6 Gün Savaşı” olarak bilinen savaş esnasında el koyduğu Sovyet silahlarını satın almaya harcandı.(34)

Cezayir Antlaşmasına ilişkin olarakta Amerika, Irak ve İran arasında yapılan görüşmelerden haberdardı. Amerika, yapılacak antlaşmanın sonuçlarını çok iyi biliyordu. Fakat, Amerika hiç bir tutum geliştirmedi. Paik raporunda açık bir şekilde Şah ve Saddam arasında yapılan antlaşmaya şöyle değiniyor: “Amerikan Gizli İstihbarat Teşkilatı uzun süreden beri müttefikimiz Şah’ın Kürd Ulusal Grubunu desteklediği süreçte, düşmanı olan Irak ile sınır sorunları üzerine antlaşmaya çalıştığını biliyordu”(35)

Henri Kissinger ise şöyle diyor: “Bizim düşüncemizi sormadan ve kendi çıkarları doğrultusunda İran Şah’ı Irak ile anlaşmaya vardı. Bizimde İran olmaksızın Kürdlere yardım etme imkanımız yoktu. Kürdlere yardım etmek için başka hiç bir yolda yoktu. Kürdlerin hatırı için İran’ın kalbini kırmak da gerekmiyordu. Bundan dolayıda Kürd Hareketi son buldu”(36)

Kuşkusuz Cezayir Antlaşmasından sonra artık Amerika’nın Kürdlere yaptığı yardımda son buldu. Amerika’nın Kürdlere verdiği vaatler su üstünde yüzen sabun köpüklerine dönüştü.
Çünkü Washington, Tahran’ın Barzani’ye bildirdiği savaşı durdurma yönündeki tutumunu destekledi.(37)

Ayrıca daha sonra 18 Mart 1975 günü Amerikan Sesi Radyosu, Amerikan Dışişler Bakanlığının bir açıklamasını yayınladı. Bu açıklamada “ Kürd devrimcileri ABD’den sorunlarıyla ilgilenmesini ve yardım etmesini talep etmişler. Amerikan Dışişler Bakanlığının onlara cevabı bu Irak’ın bir iç meselesidir ve Amerika buna karışamaz”(38) diyor.

Amerika’nın ansızın Kürdlere ve Kürd meselesine karşı tutumunu değiştirmesinden sonra Barzani Kissinger’e bir mektup yazıyor.

Devam edecek

Çev: Aso Zagrosi

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.