10   Şubat    günü    Kürdistan  halkı    büyük bir    siyasi  liderine  ve   eşsiz  bir   din  alimine  veda etti.  Daha  doğrusu  Kürdistan  halkı  ulusal  Şêxî’ne     Şêx    Îzeddin  Huseyîn’e    veda  etti..
Yani  anlayacağınız  dünya    Kürdleri  Şêxsiz       kaldı..
Kürdistan  çağdaş  tarihine  baktığımız  zaman   Şêx    Îzeddin  Huseyînî    gibi    Kürd  milletinin    ulusal  davasını  ve   İslam   dininin   gereklerini      harmoni içinde    bir  arada  yürüten     başka   din adamlarına      raslamak       çok   ender     ve   belki de     hiç   yoktur..
 Şêx    Îzeddin  Huseyînî    her   ne  kadar   Doğu    Kürdistanlı   bir    din alimi ise  de    tüm    dünya  Kürdlerinin    sorunlarıyla  yakından   ilgilendi ve  Kürdistan’ın  diğer  parçalarında   yürütülen    mücadelelerin de     siyasal ve   dinsel    Şêx’i   oldu.
Evet   Kürdistan’da    binlerce  Şêx,  Seyid,   Molla,   Pîr  ve  Dede’nin     ya  dinsel   yada   çeşitli  kişisel  çıkarlar  temelinde    Kürd ve Kürdistan  davasına   karşı  dikildikleri  ve   sömürgeci   sistemlerin   Kürdistan’daki  maşaları     durumuna  geldikleri  bir  ortamda   Şêx    Îzeddin  Huseyînî   bu kısırdöngünün  ve   karanlığın  ortasına   bomba  gibi    düşen   nur  yüzlü   bir   Kürdistan   ruhani  lideriydi.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî    1979  yılında   Şah  rejimin  yıkılışından  sonra    Ayetullah   Humeyni ile     Kürdistan  delegasyonu  başkanı   olarak  yaptığı  bir   görüşme  sonrasında     Humeyni   kendisine  “senden  Kürdistan’ın  huzur ve  güvenliğini  istiyorum”  dediği  zaman   Kürdistan  Şêx’i  de   kendisine  “ben de  senden  Kürdistan’ın  otonomisini   istiyorum”   diyor .
 Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin    bu  ulusal    ve   yurtsever   duruşunu  sergileyecek    kaç  din adamımız   var?
Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin   bu  ulusal  duruşunun   sırı     onun   geçmişinde    yatmaktadır.
Kürdistan  Şêxî    1921  yılında     Doğu  Kürdistan’ın  Bane    şehrinde     dinsel  otoriteleri  olan  bir  aileden  dünyaya  geldi.
Babası  Şêx  Salih,   Berzenci   Seyidlerindendi.
Şêx  Salih’in    1919  yılında   Güney Kürdistan’da    iktidar  olan ve  kendisi  Kürdistan Kralı   ilan  eden    Şêx Mahmud   ile  yakın  ilişkileri vardı.
Sonuçta    ikisi de   Berzenci  Şêxlerindendiler.
Bu  ilişkide    ailesel ve  dinsel  boyutların dışında    ciddi bir  Kürd yurtseverliği   damarı  yatmaktadır.
Daha  fazla  detaylara  girmeden     bir  noktanın altını  çizmek  gerekiyor. Şêx    Îzeddin  Huseyînî   Kürdistan’ın  farklı  şehirlerinde ve  o dönem   tanınan  ve  meşhur     bir   dizi    Kürd  din  aliminin   yanında  uzun, ciddi  ve zahmetli   bir  dinsel  eğitim alıyor.
Yani anlayacağınız   Şêx    Îzeddin  Huseyînî  geleneksel    Kürd  medreselerinde   ve  Kürd    din alimlerinin   yanında     eğitimini  tamamladı.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin     dinsel  eğitiminde  Mukriyan  bölgesinin  din  alimleri   belirleyici  rol oynadılar.
Kürdistan  Şêxi,  1942  yılında    Doğu  Kürdistan’da   aydınların    oluşturduğu   kısa  adıyla   J.K  olarak  bilinen   “Komelay  Jiyanewey  Kurd” e   üye  oluyor.  Daha  sonraki süreçte  küçük  kardeşi  Şêx  Celadetin    Huseynî’de   J.K’ya  üye  oluyor.
“Komelay  Jiyanewey  Kurd”   o  döneme   kadar    Doğu Kürdistan’da    oluşan  siyasal  parti ve  oluşumun  doruğuydu.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî    Demokratik   Kürdistan  Cumhuriyeti    süreci  içinde   bir din alimi ve    yurtsever   bir  Kürd  olarak    bir  dizi  etkinliğe    aktif  bir  şekilde  katılıyor.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî    Kürdistan’ın   bir    camisinde   imam  ve  müderris  olarak   çalıştığı   dönemlerde   hep    yoksul kesimlerinin  ve   siyasal  nedenlerden  dolayı   İran  rejimlerinin    hıçmına   uğrayan     kesimlerin     koruyucusu  oldu.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî,    1967-1968  yılları arasında  Doğru Kürdistan’da  Kürdistan  Demokrat  Partisi  tarafından   başlatılan      silahlı  mücadeleye  destek verdi.   Ne   de  olsa  1967-1968   hareketinin    “altın  çocuklarından”      şair  Mela  Aware  Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin      yanında   dinsel    eğitimini     yapmıştı.
Şah’ın   kanlı  rejimi  tarafından  tutuklanan  Kürdistan Demokrat partisi  Merkez  Komitesi  üyesi  Aziz  Yusufi     tam  25  yıl     hapis yattı.  1978 yılında  ölümcül  hastalığından  dolayı  serbest bırakıldı.   Aziz  Yusufi   kısa  bir  süre  sonra  Kürdistan halkına    fiziki olarak  veda  etti..
6 Haziran  1978  tarihinde  Kürdistan’ın  farklı  şehirlerinden  gelen   binlerce   Kürdistanlının   hazır bulunduğu   bir  törenle   Aziz  Yusufi  toprağa  verildi.
İşte  törende   Şêx    Îzeddin  Huseyînî   uzun bir  konuşma  yapıyor.  Onun  bu konuşması   yıllardan  beri     törene  katılanlar  tarafından      dilden   dile   aktarılıyor..
Zaten   1979  yılında   Şah’ın  kanlı  rejimi  yıkıldığı   zaman   Şêx    Îzeddin  Huseyînî,  Kürd  milletinin   doğal bir  lideri ve    ulusal  taleplerinin   avukatı   olarak    ortaya  çıkıyor.
Şah’ın  yıkılışından  sonra  İran’ın  yeni  rejimi   Kürd  sorunu  görüşmek  için bir  delegasyon  gönderiyor.
Doğu Kürdistan’ın  farklı  şehirlerinden   kitle   hareketinin önderlerinden   60 yada  70  kişi    Mehabad’a  bir araya  geliyorlar.  Bunlar  kendi aralarında  görüşmeleri  sürdürmek  için “Kürdistan Heyeti”  adı altında    dar bir  komite seçiyorlar. Bu  komiteye Şêx    Îzeddin  Huseyînî,  Dr.  Qasimlo,  Qani Biluryan, Saleh  Muhtedi seçiliyor. Daha  sonra  bu  komiteye    Komela’nın  sekreteri    Fuad  Mustafa Sultani’de  katılıyor.
Bu  komite     İran  devletine   sunulan   Kürdlerin     8  maddelik   taleplerini  hazırlıyor ve  daha   sonra Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin      başkanlığında   görüşmelere   katılıyor.(daha  detaylar  için    www.dimane.com’un   05.10.2006  tarihinde    Saleh Muhtedi  ile  yaptığı  söyleşiy   bakınız)
Kürd  Heyeti  bir  dizi    görüşmeler  yapıyor,  fakat   İran’ın   yeni   yönetimi   sürekli    olarak    Kürd  meselesini    çözmeye  yanaşmıyor..    İran’ın  yeni  yönetimi   içi boş  “dinsel  kardeşliği”     önplana  çıkarıyor ve  hiç  somut  bir   adım  atmıyor.
Daha  sonra  İran  İslam  rejimi   kendi   ideolojisi  doğrultusunda     bir   referandumu  gündeme  getiriyor..
Referandum  konusunda    Kürdistani  güçler  arasında  birlik  yoktur.  Dr.  Qasimlo’nun   önderliğindeki   İKDP   referanduma    katılma  kararı  alıyor.   Fakat  bu arada   Şêx    Îzeddin  Huseyînî  “İran İslam  Cumhuriyetinin   içeriği  net  değildir” ve  bundan  dolayı Kürdlerden  referandumu  boykot etmeleri  doğrultusunda   bir  fetva  veriyor.
O  dönem  Kürdistan Demokrat Partisi  Politbüro  üyesi  olan    Qani Biluryan   anılarında     İKDP  politbürosun   referanduma      katılma   kararı aldığını  ve  bu  arada   Şêx    Îzeddin  Huseyînî  bir  açıklama  yayınlayarak    “referandumu    haram”   ilan  ettiğini     geniş  bir şekilde  yazıyor.
Qani  Biluryan, Şêx    Îzeddin  Huseyînî’ye  açtığı  telefona  ve sert  tartışmaya    yer verdikten  sonra   Dr. Qasimlo’nun    180 derecelik  bir   dönüş  yaptığını    şöyle  açıklıyor:  “Dr.  Qasimlo, bizim referanduma  katılmamamız  lazım.  Biz referanduma   katıldığımız  zaman   zararlı çıkacağız.  Halk  Şêx    Îzeddin’i destekler ve  bizim elimiz  boş  çıkar”  diyor.
Daha  sonra  İKDP  politbürosu    toplanıyor ve  referandumu  boykot  ediyor.  Biluryan   bu  kararı  “yanlış”  buluyor.(daha geniş bilgi  için Qani  Biluryan,  Alekok,    stockholm, 1997, sayfa  301-303)
Daha  sonra    İran İslami Cumhuriyeti  ile    Kürdler  arasında  uzun ve  kanlı savaşlar  esnasında  Şêx    Îzeddin  Huseyînî   hep savaş  cephesinde  oldu.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî,   Ortadoğu’daki  diğer    din adamlarının aksine    din  ile  devlet  işlerinin    ayrı  tutulmasından  yanaydı.
Çokeşliliğe   karşıydı.
Kadın  ve  erkek  eşitliğini  savunuyordu.
Yaşlı  erkeklerin  genç  kızlarla  evlenmesine  karşıydı.    Kürdlerde  var  olan  “Jin bi jin”   hastalığına    karşıydı.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî “  sen  benim  cami me   ve  bende   senin  düşüncene,  partine ve  siyasetine  karışmam”   prensipiyle  hareket ediyordu.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin       diğer    Kürd   din alimlerinden   farklı  bir  yanı da yıllar  boyunca     Doğu Kürdistanlı     Komela  adlı  komunist   örgüt ile     olan  ilişkileriydi.   Bu  örgütü  temsilen    bir  çok  toplantıya   katılmış ve sıkı    ilişkileri olmuştu..
Bu  ilişki  bir  hayli   tartışmalara  neden  olmuş ve   hala da  tartışılıyor.
Saleh  Muhtedi   yukarıda    sözünü  ettiğim    söyleşisinde      Muhtedi   ailesiyle   Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin      geçmişe  dayanan  ilişkilerine vurgu  yaptıktan  sonra,  Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin       “Komunistlerin   sosyal   yanlarını    desteklediğini ve   felsefelerine  karşı  olduğunu”  söylüyor.  Muhtedi’nin  anlatımlarına   göre    Şêx    Îzeddin  Huseyînî  bu konudaki  düşüncelerini  açık  bir  şekilde  beyan  ediyordu.
Daha  sonra    Doğu  Kürdistan   Devrimci  güçleri    dağlara  çekildikleri zaman  Şêx    Îzeddin  Huseyînî’  de    dağlara  çekildi..  Yıllar boyunca    Birleşmiş  Milletlere,  dünyanın  ileri gelen  ülkelerine ve  Papa’ya    mektuplar  yazarak    İran devletinin   Kürdlere  karşı  giriştiği  haksız  savaşa ve  Kürdlerin   haklarına   dikkat  çekmeye  çalıştı. Şêx    Îzeddin  Huseyînî  bir     kendi temsicilerini  yurtdışına  göndererek        Kürdlerin      yaşadıkları  soranlara  dikkat  çekmeye  çalıyordu.  Bazende   kendisi         çeşitli   ülkelere  giderek     doğrudan   “Kürd  davasının  avukatlığını”   üstleniyordu. Şêx    Îzeddin  Huseyînî   1990’larda   yurtdışına  çıkıp  İsveç’e  yerleştikten sonra   Kürdistan parçaları arasında  ayırım  yapmaksızın  ya   Kürd kurumlarına    doğrudan  katıldı  yada   manevi     destek  sundu.
Şêx    Îzeddin  Huseyînî,   10  Şubat  günü    tüm  dünya  Kürdlerinin  ruhani  bir  rehberi  ve  doksanlık   bir  çınar  olarak fiziki  olarak  Kürdistan  halkına  veda  etti.
Artık  dinsel   ve Kürd   ulusal   bayramlarında  Şêx    Îzeddin  Huseyînî’nin  sesinden  ve  kaleminden   çıkan  mesajlara   hasret  kalacağız..
Toprağın  bol  olsun  Şêxim!!
Kürdistan  halkı  seni  unutmayacak!!!
Aso