Nasname Okurlarına Açıklamam
1848'li dönemlerde gerek Rusya'da gerek Avrupa'da yazarlar ve aksiyonerler arasında olagelen durumlarda; birbirlerini düelloya davet etme gelenekleri vardı. Daha sonraları bir nevi tarafsızlardan oluşan bir Şeref Mahkemesi oluşumuna gidilmek istendi. ’Şeref Mahkemesi' ismi o dönemlerden kalmadır.
Rus yazarlarından Herzen ve Herweg arasında geçen bir olay var. Herweg, Herzen'i düelloya davet eder. Ama bu gerçekleşmez. Onun yerine Şeref Mahkemesi devreye girer. Bu anlamıyla -mevcut devlet sistemlerinin mahkemeleri dışında- Rus devrimcileri, yazar ve düşünürleri kendilerine uygun bir yol bulmaya çalıştılar. En azından yazılarla, kitaplarla polemiklerini sürdürdüler.
Biz Kuzey Kürdlerinden ne düello geleneği, ne şeref mahkemesi ne de entelektüellere uygun bir polemikler var. Yani bizim her şeyimiz bize benzer.
Nasname'de -birkaç ayı bulan- Berzan Botî – Şükrü Gülmüş arasında bir sorun var. Bu kısmi olarak kamuoyuna yansıdı. En son Berzan Botî ’Nasname'den Ayrılırken' adında bir makaleyle kendi gerekçelerini sıralayarak ayrıldı. Bu açıklama ve gerekçeler Şükrü Gülmüş kaydadeğer bir açıklamada bulunmadı. Bulunmadı çünkü ileri sürülen iddialar soyut ve Botî'nin tamamıyla subjektif değerlendirmeleriydi.
Neydi bu gerekçeler?
’Ahlak, dürüstlük, samimiyet ve Dersimlilerle ilgili yazı'ydı.
Dersimlilerle ilgili yazıyı ayrı tutacak olursak; geriye ’Ahlak,dürüstlük ve samimiyet' kalıyor.
Bu kavramlar soyut, göreceli ve kişiden kişiye, yerden yere değişkenlik gösteren kavramlardır. En basitinden ahlakı ele alacak olursak; Kürd ’Karıma filanca şahıs ters baktı' der ve kurşunları alın boşluğuna boca ederken, bir Eskimolu misafirine –hediye olarak- o gece yatağına gönderebilir.
Bu tür suçlamalara maruz kalan bu satırların yazarı ne yanıt verebilir ki?
Bu nedenle yapılacak tek şey vardı: Susmak. Ama susmak da böylesi bir durum karşısında ağır bir vebaldır. O nedenle;
Susmak bazen insanlaşmak
Susmak bazen hayvanlaşmaktır.
İsyanlı susuşların iki çatal ucu.
Sustum!..
Sustumsa eğer bu tür şeylere girmemin ne bana ne hiç kimseye yarar getirmeyeceğime inanmamadandır. Çok az da olsa bazı arkadaşlarıma ve dostlarıma verdiğim bir söz gereğiydi.
Lakin karşı mahalle bu konuda söyledikleri kadar, kendilerini bu kavramların icatçıları göstermeleri kadar denk düşmüyor.
Tabiri cazile . ’Köpekler salınıp, taşlar bağlanıyor.'
Şu anda Nasname ideresi ve yönetimi aynı anlayışın elinde.
Yorumlarım verilmez, yazılarım bekletilir ve bana her türden hakarete ’Geç' denilen yerde ben bir tek şey yaparım.
Bikez daha uyarmak!..
Ve Şeref Mahkemesi'ne durumumu arz ve hal etmek.
Madem yazılarım durdurulmuş, madem yorumlarıma geçiş verilmez; o zaman beyler taşları bağlayıp, köpekleri salmayın üstüme.
Elimden sahtekarca alınan www.nasname.com adresimin geri iadesi ve özür dilenmesi şartımla beraber, Almanya Mehkemesine dava açmış bulunmaktayım. Şu anda bile Nasname yayınını durdurma hakkım var. Ancak mahkeme sonuçlanmayıncaya kadar açıklamada bulunmayacağım. Sizin yaptığınız ’Kamuoyuna' açıklamanız ve Nasname'den ayrılan arkadaşların gerekçeleri yok. Yaptığınız açıklama tam anlamıyla kendinize yandaş bulma faaliyetidir. Yorumlara geçiş vererek kendinizin özel kinininin yan ürünüdür. Belki bazı şeylere hakkınız var. Ama bu kadar ağır ithamlara hakkınız yok.
Yasal bir hak olarak Alman Mahkemelerine, vicdani olarak da sizi Şeref Mahkemesine şikayet ediyorum.
Madem yollarımız ayrıldı o zaman birbirimizin yüzüne bakacak kadar bir insanlıkla bu oluşsun. Birlikte olmak kadar, ayrılmak için de bir ahlak gerekmiyor mu?
Selamlarımla.
11 Nisan 10, Almanya
tanrı-kral kürdler