Kürt aydınlanmasının önde gelen şahsiyetlerinden İsmail Beşikçi ile yakın dostuz. Dostluğumuz kişisel değil. Bizi birbirimize yakın kılan, daha doğrusu beni ona yakınlaştıran şey, İsmail Beşikçi'nin Kürt özgürlüğü konusundaki tutarlı ve dik duruşudur. Bu nedenle 1990'lı yılların başından beri tanışırız.
PKK, Kürt mücadele tarihinin en uzun direnişine öncülük etmiş bir halk hareketidir. PKK sadece yöneticilerden oluşmuyor. PKK'de en az otuz bin Kürdistan şehidinin kanı ve emeği var. Milyonlarca Kürdün alın teri var.
İsmail Beşikçi'nin, PKK'ye düşünsel olarak yakın durduğu zamanların tanığıyım. Çok yakınlık aynı zamanda kendi içinde uzaklaşma potansiyeli taşır. Gazeteciler, sanatçılar, bilim adamı ve sosyologlar bir siyasi partiye her zaman belirli bir mesafede durmalıdırlar. Bu mesafe onlara aynı zamanda geniş bir eleştiri özgürlüğü tanır.
Bir gazetecinin, sanatçının, aydın veya bilim adamının yakın durduğu siyasi partiden kendi düşündüğü gibi davranmasını beklemesi gerçekçi bir beklenti değildir. Sanatın, hukukun, bilim ve siyasetin dili farklıdır. Bu dalların sonuca varmadaki yöntemleri de farklıdır.
Siyaset bir bilim midir? Çok tartışmalı bir sorudur bu. Siyaset bilimin konusu olabilir, fakat siyasetin kendisi bir bilim değildir. Ülke ve toplum yönetme sanatıdır siyaset. Bu sanatı da her grup, her sınıf, her ülke, her ırk kendi çıkarına göre yorumlar... Çok zalim ve ırkçı bir siyaset dünyaya hakim olabilir, fakat bu durum o siyasetin iyi veya bilimsel olduğu anlamına gelmez. Yine çok hümanist ve eşitlikçi bir sayasal anlayış hiçbir başarı kazanmadan tarihin düşünsel çöplüğünü boylayabilir.
Kürtler, ulus siyasetini bencilce savunmadıkları için başarısızdırlar. Ulusalcılık bencilliktir, sınır çizmedir; benim mülküm, benim toprağım, benim ırkım demektir. Kürtler bunu diyemedikleri için dünyanın en büyük devletsiz ulusudur.
Geçmişte İsmail Beşikçi ile bu konuları mektupla da tartıştık. Bir sosyolog ve bilim adamı olarak İsmail Beşikçi'nin Kürtlerin hak ve özgürlüğünü savunmada bir sorunu yoktur. Kürtlere uygun gördüğü statünün felsefesinde de bir sorun yoktur. Beşikçi, bütün ulusların iki yüz yıldır tepine tepine kullandıkları doğuştan gelen hakları Kürtlerin kullanmasını da istemektedir.
Fakat Kürt siyasetlerinde, siyasetin kendisinde, uluslar arası koşullarda, güç dengelerinde, Kürtlere biçilen konumda bilimin çözemeyeceği sorunlar vardır. Kürt toplumunun ve öncülerinin ağır sorunları bulunmaktadır.
Sanırım İsmail Beşikçi ile PKK arasındaki tartışama ve gerilimin odak burasıdır. İsmail Beşikçi, Kürtlere ne olmaları gerektiğini anlatıyor. PKK ise neden yapılamadığını veya yapmadığını anlatmaya çalışıyor.
Siyasal mazeretlere göre yazı yazmak veya düşünce öne sürmek elbette bir bilim adamının işi değildir. Bilim insanının, on yıllara dayalı bir düşünce dizini vardır. Düşünce dizininin tutarlı savunucu olmak o bilim insanının varlık gerekçesidir. O, bir siyasetçi gibi sık sık görüş değiştiremez... Fakat bilim insanı da, bir siyasetçinin veya onun partisinin bire bir kendisi gibi düşünmesini ve her düşündüğünü uygulamasını bekleyemez... Böyle bir beklenti, gerçekçi bir beklenti değildir. Bir siyaseti aşırı övmek nasıl bir bilim insanının görevi değilse, Kürt dünyasının karşıtlıkları içerisinde birisini yerip öteki karşıtı adres olarak göstermek de bir bilim insanının işi olmamalıdır. Böyle bir durumda o kişi ister istemez kendisini Kürt karşıtlıklarının odağında bulmuş olacaktır. Kendisi istemese de bu böyle anlaşılacaktır.
Şöyle bir örnekle tartışmamızı sürdürelim: Bush veya Obama yönetiminden hangisi daha bilimseldir? Böyle soru sorulabilir mi? Bunun yerine şöyle demek belki daha gerçekçi olur. ABD'nin o günkü yönetiminin biçimini uluslar ve ulusla arası çıkar grupları belirler.
Dünyanın güneş etrafında döndüğü, deneylerle tespit edilmiş bilimsel bir bilgidir. Fakat AKP'nin iyi veya kötü bir parti olup olmadığının bilimsel kanıtı yoktur. Bir kısım dindar için, tüccar için, eşraf için, İmam hatipliler için AKP iyi bir parti olabilir. Hatta bir kısım Kürt Müslüman için de AKP iyi bir partidir. Fakat bunlar dışındaki kesimler için AKP kötü bir partidir.
Bilimin bire bir uygulandığı devlet veya siyaset sistemi var mıdır? Solcular Sovyetler Birliği'nde bilime en yakın yönetimi kurmaya çalıştılar, adına bilimsel-sosyalizm dediler, ama olmadı. Oysa bilim dışı İran rejimi hala yaşıyor.
Bilimin ve bilimsel metotların en az uğradığı, belki de hiç uğramadığı devletsiz ve statüsüz Kürt toplumunda siyasetle bilimin tartışmasından işte böyle bir gerilim çıkıyor ortaya.
İsmail Beşikçi Kürtlere İngiliz, Fransız, Türk ve Amerikalılar gibi davranmalarını söylüyor, ancak Kürt kapasitesi, saydığımız uluslar gibi davranmanın kıyısına bile ulaşamıyor. İşte o zaman bilimin kesin gerçekleri değil, siyasetin değişen veya değişmek zorunda kalan muğlak dili devreye giriyor... Ve bu durum İsmail Beşikçi'yi de geriyor PKK'yi de...
Ömrünü ve fikir gücünü Kürtlere adamış saygın bir sosyolog ve bilim insanı ile Kürtlerin direniş partisi olan PKK arasındaki tartışma ve gerilim ilişkisinden ben huzursuzluk duyuyorum. Burada eleştiri ve tartışmaların kendisinden çok, biçiminden ve yüksek geriliminden huzursuz olduğumu belirtmek istiyorum.
Kürt siyaset dünyası zaten yeterince karışıktır. Bir önyargılar ve karşılıklı suçlamalar cehenneminde yol alır gibiyiz. Kürtler arası gerilim ve karşılıklı suçlamaların öznesi haline dönüştürülmüş olmak İsmail Beşikçi'nin konumuna uygun değildir. Bizim İsmail Beşikçi'den beklediğimiz, partiler ve kişilerin günlük polemiklerine takılmadan; onların günlük çekişmelerine malzeme sunmadan yoluna devam etmesidir.
PKK'nin ise İsmail Beşikçi için kullandığı eleştiri dilinde çok ölçülü olması gerekiyor. Beşikçi gibi bir fikir insanına gerilla basınından değil, siyaset ve kültür basınından cevap verilir. Verilen cevabın ağır olmasının PKK'ye kazandıracağı bir şey yoktur.
*********
Not: Bazı yazılarımın altına, isteyen arkadaşlara kitap gönderebileceğim notu düşüyorum. Bu nota dayanarak, bir çok arkadaşımız adres bildirerek benden kitap istedi. Ben de kitaplarımı imzalayıp istenilen adreslere gönderdim. Sağ olsunlar, arkadaşlarımızın çoğu kendilerine güvenimizi boşa çıkarmayıp, ulaştıktan sonra kitap paralarını gönderdiler. Fakat bazı arkadaşlarımızdan çıt çıkmıyor. Sayısı az olsa, bu notu düşmeyeceğim. Kitap gönderdiğimiz yüz arkadaştan otuzundan ses çıkmazsa bu ne anlama gelir? Üstelik çoğu arkadaş email mesajlarımıza da karşılık vermiyor. Bizi gariban ve saf buldular demek ki! Bana kitap yazdıracaklar, yazdığım kitabı Türkiye'deki yayınevinden satın alıp getirmemi teşvik edecekler, bir mesajla kitabı imzalatıp paketletecekler, postaneye kadar yürütüp bir de posta parasını vermemi sağlayacaklar, kitabı aldıktan sonra da bir güzel okuyup kütüphanelerine koyacaklar, ondan sonra da selamı sabahı kesecekler... Siz söyleyin lütfen, buna karşın ben ne yapayım? Bu konu üzerine çok düşündüm. Sonra aklıma cin bir fikir geldi. Nasıl olsa kitapların üstüne yatan arkadaşlarımızın isim ve adresleri bende var. Bir süre daha bekleyeceğim. Bir yemek parasına bile denk düşmeyen kitap parasına üstüne yatmayı düşünen arkadaşlarımızın isim ve adreslerini bir yazımın altında sıralayayım da o kadar çaresiz olmadığımı anlasın arkadaşlar. Nasıl olsa isim listesindekileri tanıyan birileri çıkar ve şöyle der:
“Bir kitap parası üstüne yatmakla iyi etmiyorsun. Hiç olmazsa adamın posta masraflarını gönder. “
Hasan Bildirici PKK'yi İsmail Beşikçi'ye karşı savunuyor..