ilginç Bir Durumdayiz!
Bu son dönemde dikkatimi çeken bir şey var, hiçbir şey tartışmıyoruz! Birileri bir şeyler yazıyor ve o yazdıklarıyla kalıyorlar.
Yanlış mı, doğru mu? Sorgulama yapılmıyor, aksine hoşumuza gidiyorsa desteklediğimizi söyler ve çok iyi (ki dönem dönem bende yapıyorum) yazılmış diye kutlar altına imzamızı basarız!
Eleştiriyi “hakaret” sayarız, sanki bize küfür ediliyormuş gibi zıplarız ve çoğu zamanda eleştirinin niçin yapıldığı bile anlaşılmaz olur boğuntuya gider.
Gene birileri yanlış veya doğru fakat bizden farklı düşündü diye iç sıkıntımız bizi boşsa bile buna rağmen tartışmayız, sorgulamayız! Fakat o bir yanda ise her şeye karşıyız, fakat hiçbir şeye karşı değiliz! Karşı olduğumuz şey bizim boynumuza dolanmış kendi açmazımıdır. ışin içinde olmayanın hakkı var, ona değer biçiliyor ve yanlışlar üzerinde ayak diretiliyor..
ilginç bir durumdayız! Evet .. ilginç bir durumdayız biz.. her şeyimizle kuşatılmışız, hiçbir şeyin ayrımı bizi yormuyor! Basit şeyler yüzünden suda fırtına koparabiliyoruz. O bir yandan ise Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin tüm öğeleri parçalanıyor. Mevziler rasgele dinamitleniyor sarsak politikalar yüzünden.
Ulusal Kurtuluş Mücadelesiyle Toplumsal Kurtuluş Mücadelesi iki farklı birer olgudur, ayrı mevziler, ayrı öğelere sahip konumdalar, bir birinin tamamlar, fakat birbirinin mevzileri olmaz. Farklı hatta gelişen birer mücadele biçimlerine tekabül ederler. ışin özü ideolojik değildir, işin özü siyasal mücadelenin üzerinde yükseldiği temeldir.
Ulusal Kurtuluş Mücadelesi ideolojik kavram kargaşası içinde alt üst olmuş bir durumdadır. Söylediğimiz bir kavramın nasıl ve nedeni göz önüne alınmadan onu kör inat kazırız. Eleştiriler teorik biçimden arındırılmış günlük kavramlar içine sıkıştırılarak liberal bir konuma sokulmuştur. Bir şeyin neden ve nedenselliği sağlıklı olarak açımlandırılmıyor, herkes her şeyi tartışıyor ve adına demokrasi diyor ne siyaset bilim ahlakı söz konusu ne de mücadelenin ivedi görevleri olan teorik hattın bilimsel yanı..
Örneğin PRK/ Rizgari’nin son yayınlamış olduğu Newroz bildirisinin başlığı ile içeriği bir birine zıt iki söylem içeriyor. Bildirinin başlığı : NEWROZ ULUSAL BıRLIK VE BAğIMSIZLIğIN SEMBOLÜDÜR! Buna bir diyeceğimiz yok, lakin bazı belirlemeleri ise bizi biraz düşündürmesi lazım diye düşünüyorum, bildiri de sürecimizin sorunları doğru olarak konuyor, ki bende katılıyorum, fakat çözümü yanlış konuyor ve hedef şaşırtıyor, dikkat çekilmesi gereken yan burada.
Örneğin, bildiri de şöyle deniliyor: “ öncelikle bu süreçte bağımsızlıkçı çizgiyi savunan ulusal sol güçlerin çoğulcu ve demokratik bir anlayışla ortak projeler, programatik düzeyler geliştirmek, siyasal birliklere dönük adımlar atmak üzere bir araya gelmeleri çağrısında bulunur;”
Neden anti- sömürgeci güçler denmiyor da “bağımsızlıkçı çizgiyi savunan ulusal sol güçlerin” deniyor? Her şeyden önce sol ve solculuk ulusalcılığa tekabül değil sınıfsal konuma tekabül eder, sol her şeyden önce sınıf mücadelesi sorunuyla hareket eder, ulusal niyetle değil. Onun için sol ulus kimliği almaz ülke kimliği alır. Yani Kürdistan sol güçler veya Almanya sol güçleri diye anılır.
Olaya bu gözle baktığımızda sol ulusal kurtuluş mücadelesi yürütmez, çünkü onun milli karakteri yoktur, sol siyasi iktidar dolaysıyla sınıf mücadelesi yürütür. Ulusal bağımsızlığı yürüten ulusun kendisidir. Adı üzerindedir, ona başka bir ad vermenin anlamı yoktur, absurdluk burada ortaya çıkmaktadır. Ulusal bağımsızlıkçı mücadele solculukla yürütülmez, ulusun tümünü kapsayan milli karakteriyle yürütülür. Bağımsızlık sol güçlerin bir araya gelmesiyle değil, bağımsızlıkçılık ulusun tümünü kucaklayan siyasal güçlerin bir araya gelmesiyle mümkündür.
şimdi, ulusun tümünü kapsayan siyasal güçlerin içinde solcu olmayacak mış Kuşkusuz olacaktır ve o sol ulus kavramını kendine kimlik olarak almaz ülke olarak kimlik alır. Örneğin Kürdistan Komünist Partisi ve ya PSK gibi Kürdistan Sosyalist Partisi diye sınıf kimliği ile hareket eder. Bunlar ulusun siyasal güçleri içinde yer alır ve ittifaklar kurarlar ve geçici yol arkadaşlığı yaparlar.
“ Özellikle bağımsızlıkçı çizgiyi savunan ulusal sol güçlerin” hedefi ne olacak ? Anti-emperyalist, anti- kapitalist mi? Peki Kürdistanın askeri işgaldan arındırılması hedefi nasıl saptanacak? Kürdistan devlet bile değil . Devleti olmayan bir ulusun kapitalist iktidarı nasıl olacak ve henüz ne ulusal ne de uluslar arası düzeyde Kürd ulusal burjuvazisi yok, olanda komprador düzeyindedir ve onlarda ulus pazarını savunacak, onun için direnecek düzeyde güçlü değiller, aksine onlar siyasal parti, örgüt güçlerinin desteği ile ayağı dikelmeye çalışıyorlar.
Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan hedefi ulusallığı içerir ve ona milli karakter yükler. Bu hedefin kendine uygun araçların oluşturulması söz konusudur, ona yabancı şeyler değil. Son otuz yılın Kuzey Kürdistan solu Marksist, Sosyalist olmuştur, fakat Kürd olamamıştır. Bütün açmaz burada yatmaktadır. Yıllarca, Kürdistan da olmayan sınıf mücadelesi yürütülmüştür. Binlerce kadro heba edilmiş, Türk sömürgeci devletinin Kürdistan da yürüttüğü
Asimilasyonu derinleştirmiştir. Kürdistan’dan Türk metropollerine taşınan Kürd kadroları yazma, konuşma, basım-yayın faaliyetini Türkçe olarak yürütmüş onları Marksist, Sosyalist kavramlar içinde kendisine yabancılaşmasını sağlamıştır, bu yüzden o dönemin kadroları kendilerini Kürd olarak tanımlamışlardır fakat ulusal bilinçlerini geliştirememişlerdir. Kürd gibi düşünme yerine Solcu olarak düşünmüştür. Kürd orjinli adlar, sifatlar kayıp olmuştur .
PKK’de bu işi Qendil dağında yürütmüştür. PKK’nin saflarına katılan Süriye Kürdü, Güney Kürdü, Doğu Kürdü Allahına kadar Türkçe konuşuyor. Yer yer çıkan Türk gazetelerinde Gerillaların günlük yaşamından kesitlerde Türk televizyonlarını izlediklerini ve bir çok seriyi sevdiklerini öğreniyoruz. Bu bir açmazdır, hem de kötü bir açmazdır. Ulus aşkıyla, bilinciyle, kültürüyle, diliyle gelişmeyen, geliştirmeyen bir Kürd hareketi bağımsızlıkçılık yapabilir mi, geliştirebilir mi? şimdi, kervan geçmez kuş uçmaz Kuzey Kürdistanın o sarp vahşi dağları Türk sömürgeci devletinin karakolları, kameraları ile donatılmıştır. Ve gerillanın adım atacak ne bir hali ne de nefes alacak gücü kalmış, tümüyle kuşatılmış bir vaziyette ımrali den gelen Kemalizmin devrimciliğiyle ile donatılarak Güney Kürdistanın ulusal bağımsızlıkçı güçlerinin milliyetçiliğine, “işbirlikçiliğine” karşı donatılıyor.
Evet ilginçtir! içinde bulunduğumuz bugünkü sürecimiz doğru tesbit edilirken, çıkışı sol argümanlarla donatılarak Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin içi içeriği boşaltılmaktadır.
Kürd ulusunun ulusal değerleri nasıl ve hangi bakış açısıyla parçalanmıştır? Bu parçalanma da bizim vebalimiz ne kadardır, kimse bunun üzerinde durmuyor. ( ben Metin ESEN olarak yıllardır kendime Kürdüm diyorum ama Kürdçe konuşamıyorum, çünkü yıllarca sol macerada otuz yıl tüketim ve şimdi vicdan azabı çekiyorum, her şeyden önce kendime kötülük yaptım.)
Metin ESEN
ilginç Bir Durumdayiz!