Skip to main content
Submitted by hasanyildirim on 17 May 2010

Canbek merhaba,

Kurdo'ya en son verdiğin yazdıklarından başlayayım.
„Bu forumun sahibi fraksiyonun akildanesi olarak Aso gorunuyor( veya ben oyle anliyorum) ayrica, bu konulara merakli, yazilari da var, o yuzden onu tahrik etmek istedim; ama nerede onda o anlayis, beni hayal kirikligina ugratti.“
Seni bu ru ruh haline sürükleyen faktörler ne? Amacın ne?
Forumun sahibi, akıldanesinin kim olduğunu seni niye ilgilendirir? Bunun Aso olması neyi değiştirir? Adamı niye tahrik etme dürtün gelişti? Amacın ne? Ondaki anlayışı ölçen bir alet mi var elinde? Seni hayal kırıklığına iten ne? Sorular sürer gider.
Şunu anla. Aso sıradan biri değil. Dedim ya. Çok yönlü biri. Ha öyle tartışmaktan kaçan biride değil. Kimseden de korkusu yok. Bu konuda laf edilecek son kişide o. Üretikleri ortada. Ona meydan okumayı, mat etmeyi, tahrik etmeyi bırak. Kendisinden ne öğrenebilirim diye düşünürsen iyi edersin.
Umarım yazdıklarımı yanlış anlamasın. Sana dostça tavsiyem ne peşin hükümlü ret ve ne de kabul gözüyle oku. Sanki ilk defa bu isimle yazan bir insanın yazısını okuyormuşcasına bak.
Sanırım aynı yaşlartayız. Anlayacağın şaka kaldırır yaştayız. Bu ara Kurtlar Vadisini seyrediyorum. Orada Zaza tiplemesi var. Karşıdakinin kendisi hakkındaki düşüncesinin ölçütü “beni sevi misin?“ sorusu hoşuma gider. Sana o cevabi yazıyı yazdığımda o aklıma geldi. Yazdım gitti. Bunun başka bir anlamıda yok.
Birader seni sevmek için ilahi senden izin almak mı gerekir? Bak kıcığına seni sevdim gitti. Var mı bir diyeceğin? Ama Kurdo'ya verdiğin cevap gibi bir yol izleyeceksen açtığım krediyi geri çekerim. İşitir gibiyim. Sanki dert mi bana der gibisin. Böyle düşünürsen tartışılacak bir şey yok. O zaman beni yanılt. Benim ve burada yazan katılımcıların hiçbirisinin bir diğerine meydan okuma, tahrik etme, mat etme diye bir düşüncesi yok. Burada yapılan bilgi paylaşımıdır. Ama senin amacın farklı ise yanlış yerdesin derim. O yolu deneyen çok kişi oldu. Ama buna meydan verilmedi. Bu nedenle atacağın adımı, duşlara vurmadan önce ortaya çıkacak cümlenin ne anlama geleceğini tart derim.
Dahası daha önce söylediklerim samimi duygularımdı. Sen ne anladın bilmiyorum.
Valla benim sevgi ve saygı algım farklı. Birisini sevmem ve saymam için ilahi onu görmem gerekmiyor. Yazdıklarıda gayet buna ölcü olabilir. Sözlü ve yazılı alanında birilerinin pratiğine istinaden de sevip ve sayabilirim.
Bunun ötesi her Kürdistanlı yurtsever ve milliyetcisi sevdiklerim arasında. Sende bunlardan birisin. Velevki birçok konuda anlaşmasak bile. Bu seni sevme ve saymama engel değil.
Bir Kürd yurtsever ve milliyetcisi ile tartıştığımda her hangi bir konuda anlaşmasak bile onu düşman ilan etme lüksüm yok. Böyle bir saçmalıkta olmaz.
Şimdi aşağıdaki şu söylediklerin alınır, satılır cinsten mi sence?
„Sizden kim Canbek'i sevmenizi bekliyor yahu? beni sevenler bana yeter. Kullandigim sozcuklerin siyasi oldugunu anlamak biraz zor galiba, oylemidir yoksa?“
Opala.... Bu da nerden çıktı? Şimdi alsan alamasın, satsan satamasın. Birader durduk yerde bunlar söylenecek sözler mi?
Öyle anlaşılıyor ki, bana veya bize kızdığın yazdıklarından belli. Sebebini bir anlayabilsem?
Gerçekten öğrenmek istiyorum. Bunları sana yazdırtan ruh halin neye istinaden dedirtiyor.
Kawacıları ne görmüşlüğün, ne konuşmuşluğun varmış. Ne de biliyormuşsun. Üstüne üstlük Kawa'nın geçmişi ve geleceği ilgi alanınada girmiyormuş.
Bunlar senin ifadelerin.
Peki birader derdin ne?
Ama bir önceki yazında şunları yazmışsın.
“Kawacilar( eski) olarak bana pek iyi bakmadiginizin farkindayim ama varsa tartismak isteyen, bilgisine , mantigina, eski-yeni siyasi-ideolojik guzargahlarina guvenenleriniz, mesela bu konuda ne dusundugunuzu merak mediyorum; bu konu esasli bir irdelemeyi, tartismayi hakketmiyormu?“
Bak Canbek;
Ya yazdıklarının ne anlama geldiğini bilmiyorsun, ya da bir önceki yazında yazdıklarını unutuyorsun. Sana iyi bakmadılarını geçiyorum. Daha öncede yazdım. Bu senin yanlış algın sonucu olsa gerek. Bunu geçiyorum. Esas meseleye geliyorum.
Dikkatini çekerim. Önce bir konuda anlaşalım. Burada kimse Kawa adına konuşmuyor. Herkes kendi adına yazıyor. Ha eskiden Kawacıymış. Olabilir.
Burada yazan çizenleri ben bunun şunun adına yazıyorum demediği müddetçe bizim için bireydir. Bu konuda anlaştık mı? Anlaştıksa sorun yok. Ama kendi adıma konuşayım. Biri Kawa için ilgisiz bir şey söylerde olay hakkında bilgi sahibiysem cevap verme hakkımı kullanırım. Ki geçmişimdir, bir haksızlık varsa tersini iddia ederim. Yok dedikleri doğru ise haklısın derim. Geldiğim yer bu.
Fakat bunu kim yapabilir? Kawa'yı tanıyan, bilen yapabilir. Sen tanımadığına, bilmediğine göre neye dayanarak “varsa tartismak isteyen, bilgisine , mantigina, eski-yeni siyasi-ideolojik guzargahlarina guvenenleriniz“ deyip meydan okuyuşuna bir anlam veremedim.
Bak Canbek,
Tartışma dili bu olmasa gerek. Burası birilerine bir şeyler öğretmek ve birilerinden bir şeyler öğrenmek zeminidir. Güreş minderi değil. Birilerinin birilerini köngeye getirme arenası değil. Gerçi bunu yapanlarda yok değil. Ama kişi olarak bana yabancı bir mantık. Meseleye bakışım buradaki katılımcıların bilgi ve kabiliyetleri ölçüsünde bana ne öğretikleridir. Velevki ben ve sen bir konuda tartıştık. Benden fersah fersah konuya hakim olduğun ortaya çıktı. Ve senden çok şey öğrendim. Bu kötü mü sence? Ben tartışmaya böyle bakıyorum. Kim benden ne öğrendi bilemem, ama ben burada çok katılımcıdan çok şey öğrendim. Gerekirse isim isimde sayabilirim. Bu beni küçültmez. Olaya niye kendine güvenen veya güvenen zeminine çekiyorsun gerçekten anlamış değilim.
Ha birde şunu yazmışsın.
„Hic bir siyasi fraksiyonun, digerinden, elestirilere tepki baglaminda, farkli olmadiginida bildigimden“ deyip toptancılığa vurman ne kadar doğru?
Peki nereden biliyosun? Münecim misin?
Her konu gibi Kawa da tartışılabilinir. Bu konuda hiçbir engel yok. Dedim ya. Edebince tartışma yapıldığı müddetçe buna bir engel yok.
Kawa'nın geçmişini tartışma konusuna rıza gösterilmeyeceğini nereden çıkardın? Şimdiye kadar böyle bir duruş mu sergilendi? Dahası bunu kim engeleyebilir? Diyelim burada engelendi. Peki diğer platformlarda bu nasıl engelenecek? Bu nedenle rahat ol. Sen başlayabilirsin.
Ama bir sorun var. Tamam anladık. Olayları kurcalayan bir özeliğin var. Hoş ta bilmediğin, haberdar olmadığın bir konunun neyini kurcalayabilirsin?
Yazdığın zaman birileride çıkar seni ya onaylar, ya eleştirir. Eleştirdiklerinde bana niye tepki gösterdiler demek ne kadar doğru?
Sen doğru bildiklerini yazıyorsun. Senin doğruların bir başkası için yanlış olabilir. Bundan doğal ne olabilir? Bundan niye gocunulur? Seni anlamak mümkün değil.
Tekrarda yarar var. Tahrik etmeyi bir yana bırak. Buraya takılan katılımcılara fark gözetmeden ortaya yaz. Mat etmeyi kafanda at, öğretici olmaya bak. İşte o zaman cevap almayı hak edersin. Tersi seni dıştalar. Tercih senin.
Benim ki, bir arkadaş tavsiyesi...
Selamlar.

Anonymous (not verified)

Mon, 2010-05-17 19:29

HHYildirim hocam gozunden kacmis olmali ihtiyarlar huysuz olur diye daha once soylemistim arada bi hatirlanmak isterler buda normal ancak Mistafa Tasar sendromu devam ediyor tedaviside imkansiz :-)

Silav Canbek, Kürdistan Forum'da yayınladığın yazıları okudum. Fakat, zamanım olmadığından dolayı cevap verme imkanım olmadı. Aslında başka arkadaşlarda gündeme getirdiğin hususlar konusunda düşüncelerini ifade edebilirlerdi.. Bir noktanın altını çizmek istiyorum. Senin gündeme getirdiğin sorulara cevap vermem her hangi bir niyetten kaynaklanmıyor. Bu dönem tümden Kahta ve Türkiye'de „Osman Sebri Parkı“ üzerine başlanan tartışmalarla ilgilendim. Yapılan tartışmaları takip ettiğim zaman bir dizi yanlışlığın olduğunu gördüm ve bu konuda bende bulunan birinci elden kaynaklarla kısmen de olsa açıklık getirmeye çalıştım. Kötüde olmadı. Bölgede bulunan bir dizi insanla doğrudan ilişkim oldu. Onlarda beni sürekli teşvik ettiler. On binlerce insanın ilgilendiği Osman Sebri tartışmalarına katılarak Osman Sebri'nin „Şeyh Said Hareketi“ ve „Ağrı Hareketi“ sırasında takındığı tavrı irdelemek her Kürd'ün yurtsever görevidir. Bundan dolayı ben işten boş kalan zamanımı tümden Osman Sebri tartışmasına ayırdım.. Her Kürd'ün Osman Sebri'ye karşı vefa borcu var.. Eğer birileri Osman Sebri'nin siyasal duruşunun içini boşaltmaya çalışıyorsa, kaynaklara dayalı bu girişimleri boşa çıkarmak her şeyden daha önemlidir. Bundan dolayı yazılarına cevap vermedim. Sağolsun Hasan H. Yıldırım arkadaş bu konuda bir cevap verdi.. Benim durumumu çok yakından bilen bir dostumdur. Sorduğun sorulara cevap vermeden önce bir hususa daha dikkat çekmek istiyorum.. Benim ile Newroz.Com'un ilişkisi meselesi çok semboliktir. Newroz.Com ve Kurdistan Forumun esas yükünü taşıyan başka arkadaşlardır.. Gecelerini gündüzlerine katan, sürekli kontrol eden, gelen saldırıları bertaraf etmeye çalışan ve Foruma ve forum katılımcılarına yapılan hakaret ve küfürleri düzenli bir şekilde kaldıran, yazılarıyla ve yorumlarıyla bu siteyi yıllarca sürdürenler başka arkadaşlardır.. Yani anlayacağın bu bir kollektif emeğin ürünüdür. Newroz.Com'un mantığını, çerçevesini çizme konusunda ise benim rolum diğer bir çok arkadaştan farklı değildir. Bu Foruma yazan arkadaşların her biri farklı bir dalda bir renk getiriyor. Ayrıca Forum'da nasıl bir siyaset uygulacağı hususunda Forum katılımcıları olan arkadaşlar çok etkili bir rol oynadılar.. Biz çok sesli ve çok renkli bir tartışma forumunu hedefledik. Farklı düşüncelerin aynı arada bulunması bir zenginliktir. Bazen farklı yaklaşım gösteren arkadaşları dıştalama hususu gündeme geldi. Bu konuda tavrımızı net bir şekilde ortaya koyduk. Farklılıkları korumaya çalıştık.. Ayrıca, aynı şekilde düşünen, prokust çarkına yatırılmış düşüncelerin sürekli kendisini tekrarladığı bir ortamında hiç kimseye yararı dokunmaz. Zaten böyle ortamlar can sıkıntısından başka bir şey getirmez. KAWA ve Kawacılar meselesinde yanılıyorsun... Onlarda bir dizi değişime uğradılar.. Senin yada başkalarının gösterdikleri değişimleri Kawacılarda yaşadılar.. Kawa geleneğinden gelen arkadaşların bir çoğu o eski paradigmaların ötesinde düşünüyorlar. Ayrıca bu Forum açıldığından beri senin göndermiş olduğun yazıların kaldırıldığını hatırlamıyorum.. Forum Çalışanlarının ne sana ve ne de başka bir arkadaşa karşı bir tavrı var... Bu foruma yazılarınla sistemli bir şekilde katılman hem forum çalışanlarını ve hem de inanıyorum forum katılımcılarını da sevindirir. Kürdistan'ın içinde bulunduğu durum ve 21.yüzyılda farklı düşüncelerden çekinenlerin yeri yok. Tartışmalarda hata yapacağım diye korkanlar, yazı yazarken yanlışlık yapacağım diye düşünenler en iyisi bu dünya ile ilişkilerini koparsınlar. Zaten böyle kaygıları olanlar yazamazlar ve düşünce üretemezler. Şimdi Güney Kürdistan'da eğitim dili meselesine gelmek istiyorum.. Bu konu çok daha önceleri gündeme geldi. Newroz.Com ve Kürdistan Forum'da da tartışıldı. Ben de o dönemler konuya ilişkin bazı yazıları çevirdim ve yayınladım. Bu konu daki tartışmalar Kürdistan Eğitim Bakanı değil, Suleymaniye Eğitim ve Öğretim Müdürünün Yukarı Kurmanca'yi eğitim programından çıkarması ile başladı. Bir hayli tepki aldı. Aşağı yada Orta Kurmanca'yi(yanlışlıkla Sorani deniliyor) kullanan aydın kesiminden geniş bir çevre „Sorani“ yi resmi dil haline getirmek istiyorlar. Hatta bunlardan Ferhad Şakeli gibi bazıları „Yukarı Kurmanca'nın ömrünü doldurduğunu ve edebi bir özelliğinin kalmadığını“ dahi yazabiliyorlar.. Ferhad Şakeli vb.. karşı geniş bir kesimde var.. Kürd dilinin farklı lehçelerini eğitim ve öğretimde kullanılması gerektiğini sistemli bir şekilde dile getiriyorlar. Bu konuda tartışmalar var. Fakat, şunu görmek lazım.. „Sorani“ lehçesi bir hayli ilerlemiş ve kendi içinde büyük oranda standartlaşmış.. Bunun da bir tarihsel geçmişi var.. 1800'lerin ortalarından yani Nali, Salim ve Kurdi'den başlayarak günümüze kadar kesintisiz yazım dili olarak kullanıldı... 1970 Otonomi Antlaşmasıyla da „Sorani“ resmileştirildi. Bugün Güney Kürdistan'da çıkan tüm günlük gazeteler „Soranca“ çıkıyor.. Bir dizi haftalık ve aylık dergiler „Soranca“ çıkıyor. Farklı bilim dallarına ilişkin yüzbinlerce kitap bu lehçe ile yazıldı.. Dünyanın belli başlı klasikleri bu lehçe aracılığıyla Kürd kitlesine ulaştı. Ben 1991 ayaklanması sonrası Güney Kürdistan'a gittiğim zaman Bedini denilen Yukarı Kurmanca'nın tam bir felakat içinde olduğunu gördüm.. Binlerce Güneyli aydın „Soranca“ bir dizi alanda eser vermişken, Kurmanci konuşan aydınlar bundan tümden uzaktılar. Bir kaç kişi geçen yüzyılın 70 li yıllarında eser vermişti.. Bunlarda parmakla sayılacak kadar azdı.. Sadık Bahadin Amedi, Abdulrahman Muziri vs.. Sözünü ettiğim iki yazar, edebiyat tarihi ve dil üzerine yazmışlardı.. Geriye kalanlar kısa hikayeler ve şiirlere dalmışlardı.. 1991 ayaklanması sonrası bir aylık ve haftalık dergiler çıktı.. Şimdi Behdinan'da bir dizi dergi ve haftalık gazeteler çıkıyor.. Bir hayli kitap bastılar.. Ama, buna rağmen „Soranca“ bir hayli ilerdedir. Aslında dil konusunda bir ulusal kurumdan yoksunuz.. Bundan dolayı biz dil felaketini yaşıyoruz. Otonomi Antlaşmasından sonra Bağdat'ta „Kori Zanyari Kurd“ adı altında bir akademi oluşturuldu.. Dünyanın dört bir yanında Kürd akademisyenleri onun çatısı altında toplandılar. Doğu Kürdistan'da Hejari Mukriyani gibi.. Sovyet Kürdlerinden Qanade Kurdo gibi akademisyen bu kurumun içinde yer almışlardı.. Ben „Kori Zanyari Kurd“ın dergisinin o dönem çıkan sayılarını okuduğum zaman yaşanan dilsel ve kültürel devrimi gördüm. Her ne kadar bu ulusal kurumun 1975 yenilgisinden sonra içi boşaltıldıysa da ciddi işler yaptı.. Bir kaç yıl önce Hewler'de buna benzer bir yapılanmaya gidildi.. Fakat şimdiye kadar gözle görülür bir ürün yok.. Çeşitli sorunlar yaşadıklarını duydum!!!! Yukarı Kurmanca'nın da kendi içinde standartlaşması gerekir.. Bu konuda bazı çabalar olmasına rağmen hala sorunlar var.. Bir çok insanımız bölgesel ağızları kullanıyor. Dil kuralları konusunda ciddi bir keşmekeşlik var.. Ben kendim aslen Kurmanç olmama rağmen, „Sorani“yi daha rahat okuyor ve anlıyorum. Bazen Kurmanci yazılan bazı yazıları okuduğum zaman zorlanıyorum.. Ben bölgesel kelime hazinelerinin ortaya çıkarılmasından yanayım.. Kürd dili nin esas zenginliği oralarda bulunuyor. Ama, bölgeye göre de dil kurallarını koydunmu iş değişiyor. Herkes kendi lehçesinden itibaren yazmalıdır. Ama, bunun yanında dil ve değişik bilim dallarında uzman olan kesimlerden „Kürd Dil Kurumunu“ oluşturmak lazım. Fransa gibi, Almanya gibi. Bu kurumun görevi Kürd dilini oluşturan lehçeler üzerine araştırma yapmaktır. Aynı zamanda toplumsal, siyasal ve ekonomik gelişmelerin gerekli gördüğü ve denk düştüğü kavram ve kelimeleri üretmektir. Dil Kurumu Kürd dilini oluşturan tüm lehçeleri gözönüne alarak ve onlardan ittibaren yeni kelimeler üretir... Basın ve yayın organları aracılığla yaygınlaştırılır.. Bu durum ister istemez lehçeleri de yakınlaştırır. Aktüel Kürdçe'de kelime yoksa, Avesta diline, Pehlewiceye ve hatta onlar yetmiyorsa Farsça'dan alınmalı... Sonuçta aynı dil grubu. Kürd dil bilimcisi ve aynı zamanda „Kori Zanyari Kurd“ kurucularından rahmetli Tewfiq Wehbi sözcük üzerine çalışırken Avesta'da „Aso“ kelimesi ile karşılaşıyor.. Kelime hoşuna gidiyor. Fakat, Avesta'da „Aso“ „ Doğu“ anlamında kullanılıyor. „Doğu“nun karşılığı olan „Rojhilat“ Kürdçe'de var.. Wehbi „Aso“ kelimesini alıyor ve Arapça'daki „ufuk“ anlamında kullanıyor. Bugün „Soranlar“ „ufuk“ için bu kelimeyi kullanıyor. Aso'nun Avesta'daki anlamı hiç bir Allahın kulunun aklında bile geçmiyor. Son bir yıl içinde Türkiye'de „Kürd Açılımı“ diye bir tartışma vardı.. Bizim Kurmançlar „Kürd Açılımı“ demek için onlarca kelime üretiler. Biri „Vebuna Kurd“ diğeri „Relibervebuna Kurd“ bir başkası „vekirina Kurd“ vs.. Bu durum ciddi bir kargaşaya neden oluyor.. „Soranlar“ „Kirdinewe Kurd“ diyerek işin içinden çıktılar.. Bugün Kurmançların matematik için yeni bir kelime üretmelerine gerek yok.. 50 yıldan Soranca'da kullanılan „birkari“yi kullanmalılar.. Yada Psikoloji için yeni bir kelimeye ihtiyaç yok „Derunnasi“yi kullanacağız.. Sosyoloji için yeni bir kelimeye gerek yok „komelnasi“yi kullacağız. vs.... Eğer „Kürd Dil Kurumu“ bir başka kelimeyi uygun görüyorsa, daha mantıklı buluyorsa piyasa sürer... Halk hakem olacak.. Yani kısacası lehçelerin standartlaşmasından lehçeler arası standartlaşmaya doğru olan süreç için „ Rûsipîyên Zimên“ e ihtiyacımız var. Güney Kürdleri ve özellikle Soranların tüm Kürdlere „Sorani“yi resmi dil olarak dayatmaları halinde, Kürdlerin ulusal birliğinin temeline dinamit koymuş olurlar. Böyle bir şeyin gerçekleşmesi zor. Kuzey Kürdlerin ezici çoğunluğu, Batı Kürdlerin tümü, Kafkasya Kürdlerin tümü, Doğu Kürdlerin yarısına yakın ve Güney Kürdlerin Behdinan kesimi Kurmanci konuşuyor. Kürd diye adlandırılan milletin %60 'ı(yaklaşık olarak diyorum) bu lehçeyi kullanıyor. Birde Dimilililer ve Goranlar var.. Nasıl olur? Bugüne kadar, dil üzerine yapılan tartışmalarda „Soran şövenizmine“ karşı en sert cevapları „ Soranların“ verdiğine tanık oldum.. Prof. Dr. Cemal Nebez, Emin Hasan pur vs.. Çok uzadı... Kesiyorum. Silav Aso

Kek Aso, Ez bawer nakim ku Canbeg bigehishe mabesta te. Ez wîsa dibinim. Lê dîsa jî nizanim dibe ku bersiv bide. Du sal ber6e dema ku min berî dabu Bashur li devera Barzan ji bibum mevan. Li Bazê û deverên din mamoste behdînîya xortek soran bû. Bi rastî ez gellek ji pê nekêfxwesh mabum. Zarokên hûrik 5 salî dibe ku bi devoka deverê bet perwerde kirin. Dûre li Silêmanî di derheqê ziman û perwerdebuna zarokan de gengeshîyek bi kar hat tenê bi tenê Sorani. Ez bixwe wek însanêk Kurd, sîyaseta ziman li Bahur shas dibînim. Li wedere îmkan û derfet rê dide kû tu sîyaseta ziman bi kar bînî. Lê ev tisht ji bo shaxên din bi shîveyek din e. De bash e, min xwest ez bi xwendina nivîsa te silavek jî bidim... Dema te xwesh û li gel silav.

Weki tu jî dizanî ev nêzîkî 20 salin Kurdistana Başûr azad bûye.. Di nava bîst salan de karbidestên Başûr dikaribûn gellek tişt bikirina.. Dikaribûn girûgiriftên serekî ên zimanvanî di nav van 20 salan de heta radeyekê çareserbikirina.. Derfeteke zêrînî bû û hêj jî ev pêvojaya berdewam dike... Karbidestên Başûr dikaribûn/dikarin seferberîyek giştî ji bo zimanê Kurdî û taybetî jî ji bo zaravê Bedînî rabigihênin.. Netewe bê ziman nabe... Ziman hîmê serekî ê netebûnê ye... Lê heta niha Kurmancîya jorê li Kurdistana Azad wekî sewî maye û hinek kesên nezan û navçegir jî li ser "edebîbûn" û "edebînebûna" zaravên Kurdî diaxivin û dinîsin... Bir rastî jî ji bo netewa Kurd ev tişta hanê cîyê şermezarîyê ye... Gelê Kurd sedan salan li dijî neyarên Kurd zimanê xwe û zaravên xwe parast, lê îro bi navê Kurdayetîyê hinek Kurd radibin qala tiştên wisa dikin.. Birîna min nekol e!!! Êvarbaş!! Silav Aso Dubare

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.