Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 17 February 2008

Size Mustafa'nın hikâyesini anlatacağım bugün. 12 Aralık 1970'de Suriye sınırındaki bir köyde doğdu.Ana karnındayken, babası her şeyini kumarda kaybedince bir kamyonun altına atlayarak intihar etti.
Annesi Behiye, oğluna, ölen eşinin adını verdi. Mustafa 13 yaşındayken, üvey babası, kendisini aldattığı gerekçesiyle Behiye'yi oğlunun gözleri önünde kurşunlayarak öldürdü.
Mustafa cenazeden sonra sokağa terk edildi.
***
İstanbul'a gidip amcasının Kumkapı'daki otelinde çalıştı. Aksaray'da komilik yaptı. 6 sene kebapçılarda masa örtülerini yorgan yapıp masalarda yattı. Birkaç kez bıçakla yaralama gibi suçlardan yakalandı.
1990'da askere gitti. Hap kullanıp kendini kestiği için birliğinde "Jiletçi Mustafa" diye tanınır olmuştu. 2 kez firar etti. "Anti-sosyal kişilik" raporuyla terhis edildi.
1995'te Zeynep'e sevdalandı.
Tanışmalarından 15 gün sonra Zeynep, "Gazi olaylarında" polis kurşunuyla öldürüldü.
***
Mustafa, intikamını almak için yanıp tutuştuğu Zeynep'in cenazesinde örgüte katıldı. Kısa bir silahlı eğitim gördü. Gazi olaylarından 6 ay sonra Maslak jandarma karakolunu taradı. İki eri şehit etti.
"Mustafa Duyar" adını Türkiye'ye duyuracak eylem emrini ise 1996 başında aldı:
Sakıp Sabancı'yı öldürecekti.
Sabancı o günlerde İrlanda ve Bask sorununun nasıl çözüldüğünü inceliyordu; hazırladığı "Kürt Sorunu" raporuyla "hoşa gitmeyecek" bir öneriyle ortaya çıkmak üzereydi.
Mustafa, 6 ay önceden Sabancı'da işe alınan Fehriye'nin yardımıyla Türkiye'nin en iyi korunan binalarından birine girdi; Özdemir Sabancı'yı, genel müdürünü ve sekreterini öldürdü. Önce binadan, sonra Türkiye'den rahatça kaçtı.
***
O yılın kasımında Susurluk patladı. Derin devletin birçok faili meçhul cinayette tetikçiler beslediği, Kürtlere para akıtan işadamlarını öldürttüğü ortaya çıktı.
Mustafa, Almanya'dan Şam'a geçmişti ve aklı karışmaya başlamıştı.
Kazada Çatlı'nın bulunduğu arabayı süren İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı'nın, bağlantılı olduğu temizlik şirketi aracılığıyla Fehriye'yi Sabancı'ya yerleştirdiği söyleniyordu.
TV'de Abdi İpekçi cinayetinin azmettiricisi olarak fotoğrafını gördüğü ülkücü Yalçın Özbey'le Almanya'da kendi saklandığı evde karşılaştığını hatırladı, dehşete kapıldı:
"İpekçi'yle Sabancı'yı aynı güçler mi öldürtmüştü?"
Mustafa, suikasttan sonra kendilerinden alınan Baretta marka silahın, Sedat Bucak'ın Susurluk'ta kaza yapan aracından çıktığını, konuyla ilgilenen ANAP milletvekili Eyüp Aşık'a telefonla bildirmişti. "Sabancı'yı Güneydoğu işine el attığı için öldürmemiz istendi" demişti. Suikasttan 3 gün sonra birileri de onu öldürmeye çalışmıştı.
Örgüt kendisini yalnız bırakmıştı. Parasız, barınaksızdı. Nefrete kapıldı. Kullanıldığını anladı. Örgütün bunu hissedip kendisini takip ettiğini fark edince de Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği'ne gidip teslim oldu.
Cezaevinde aynı örgüt davasından hükümlü Semra ile evlendi.
16 Ocak 1999'da doğan oğluna "Özdemir" adını verdi. Bu, öldürdüğü adamın adıydı.
***
O günlerde büromu arayan "örgütten" bir kişi "Suikastçıların, olaydan sonra bir polisin yardımıyla kaçtıklarını" öne sürüyor, "Bu işi devlet içinde bir kol yaptı. Bir iç hesaplaşma vardı. İşi bize çözdürdüler" diyordu.
İdamla yargılanan, anılarını kaleme almakta olan ve itirafçı affından yararlanmak için "Bildiğim tüm sırları açıklamaya hazırım" diyen Duyar'la cezaevinde konuşmaya karar verdim.
Adalet Bakanı'na bu röportajın Susurluk'la ilgili ilginç bağlantıları ortaya serebileceğini söyleyerek izin istedim.
Bakan, Duyar'ın da istemesi kaydıyla şifahi izin verdi. Duyar'a sordular, "Tamam" dedi. Yazılı izin bekliyordum.
Sonradan öğrendim ki, bana izin verecek merci, aynı günlerde Karagümrük çetesinin Afyon'a nakline izin vermiş.
Karagümrüklüler, Afyon'a nakledildikten 2 hafta sonra, 15 Şubat 1999'da Duyar'ı hücresinde öldürdüler.
***
Bugünlerde Belçika'dan gelen bir heyet, Fehriye Erdal'ın yeniden yargılanmasıyla ilgili inceleme yapıyor. Belçika iyi bilir bu işleri...
80'lerde Avrupa'yı istikrarsızlaştırma eylemleri düzenleyen Gladyo'nun bir kolu da Belçika'da çıkmıştı. Dünkü Taraf'ın hatırlattığı gibi "onlar Gladyo ile hesaplaşmıştı".
90'larda Belçika Gizli Ordusu'nu çözen Belçika makamları şimdi benzer bir düğümü çözmek için Türkiye'deler...
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek "Günaydın" diyor, ama Türkiye hâlâ uyuyor.
Çünkü Susurluk yaşıyor ve o yaşadıkça, Mustafa'nın kendisi gibi babasını bilemeden yetim kalan oğlu Özdemir de babasının kaderini yaşamaya mahkûm görünüyor.

Anonymous (not verified)

Sun, 2008-02-17 22:19

Sağ Eliyle İpekçi Suikastı, Sol Eliyle Sabancı Cinayetleri! Özdemir Sabancı suikastının tetikçisi Mustafa Duyar 9 Ocak 1996'daki eylemin ardından Çeliktepe tarafında bir örgüt evine gitmişti... Ev, Sabancı kulelerine sadece yüz elli metre mesafede idi... Işıkları, suları dahi açmadan o evde doksan gün kadar kaldı. Oradan Tozkoparan'a taşındı... Suikastta kullandığı silahları “derin“ bağlantılarına teslim etti... Ardından yurtdışına çıkarıldı: Sırasıyla Rodos, Selanik, Almanya ve Suriye'yi dolaştı... Duyar, bir gün Şam'da televizyon izlerken Abdi İpekçi suikastı ile ilgili bir belgesele takıldı... Suikast zincirinin içindeki Yalçın Özbey gözüne çarptı... Çok şaşırmıştı... Çünkü, Özbey Almanya'da kaldığı eve kendi evi imiş gibi girip çıkan bir adamdı! O anda kafasında şimşekler çaktı... Özbey'in yer aldığı İpekçi suikastından, kendisinin tetikçi olarak kullanıldığı Sabancı, Görgün, Hasefe Cinayetleri'ne derin bir hat çekmiş oldu... * * * Derin Devlet'in (Gizli İktidar) kullandığı örgütlerden biri olan DHKP-C'nin militanı Mustafa Duyar 17 Aralık 1996'da Suriye-Lazkiye'de güvenlik güçlerine teslim olduktan sonra Sabancı kulesindeki cinayetlerini itiraf etmişti... Duyar 15 Şubat 1999'da yattığı Afyon Cezaevi'nde Karagümrük çetesinin adamlarınca öldürüldü: Özdemir Sabancı'nın katili “derin eller“ce susturulmuştu. * * * İpekçi Suikastı'nı “Amerikancı Gizli İktidar“ adına organize eden Abdullah Çatlı 1 Şubat 1979'daki kanlı eylemde Yalçın Özbey'e yan rollerden birini vermişti... 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta gerçekleşen “kaza“da Çatlı hayatını kaybederken; hurdahaş olan Mercedes'in bagajında ortaya çıkan silahlardan birinin on ay önce Sabancı suikastında kullanıldığı anlaşılmıştı... * * * Susurluk “kaza“sında ölen Emniyet'çi Hüseyin Kocadağ ise Fehriye Erdal'ı Sabancı Center'a yerleştiren isimdi... Sabancı Suikastı'ndaki tetikçiler Duyar ve Akkol'a yardım eden “çaycı kız“ olarak biliniyordu, Fehriye Erdal... Uzun süre arandıktan sonra 26 Kasım 1999'da Belçika'da yakalanan Erdal'ın sorgulamalar, şartlı tahliye kararı, kararın engellenmesi dahil uzatmalı öyküsü birkaç gün önce ilginç bir biçimde nihayete erdi... Sabancı Suikastı'nın firari zanlısı Fehriye'nin de aralarında bulunduğu DHKP-C'liler için Belçika'da beraat kararı verildi! Tam bu esnada DHKP-C terör örgütünün ele başı Dursun Karataş'ın öldüğü söylentileri yayıldı. İddialar örgüt tarafından yalanlanırken Karataş'ın tıp merkezinde kanser tedavisi gördüğü ileri sürüldü... Erdal'a beraat kararı ile Karataş hakkındaki söylentilerin Ergenekon çetesine darbe vurulduğu döneme denk gelmesine dikkat buyurunuz... Zamanlama açısından çok manidar başka bir hadiseyi de bu vesile ile hatırlayalım... Çatlı'nın sırdaşı Yalçın Özbey için Türkiye'nin yaptığı iade başvurusu zamanaşımı gerekçesiyle reddedilirken... Özbey, Belçika'da kaldığı cezaevinde serbest bırakılmıştı... Hangi tarihte? 22 Mayıs 2006'da! Kapalı kapılar ardında 15 Mayıs 2006'da yaşanan son derece hayati bir gelişme sonucu Amerikancı Gizli İktidar'ın Türkiye'de egemenliğini yitirmiş olduğu günlerden bahsediyoruz... Türkiye'nin –bir yandan ekonomik kriz çıkarma gayesiyle piyasalarından milyarlarca dolar para çekilerek Atlantik'in Öte Yanı'ndan test edildiği... Diğer bir yandan da 17 Mayıs Danıştay Provokasyonu gerçekleştirilerek şarampole yuvarlanmak istendiği haftanın bitiminde Yalçın Özbey de serbest bırakılmıştı. * * * ABD-NATO'ya göbekten bağlı “Gizli İktidar“ yapılanması kontrgerilla yöntemiyle sağ eliyle solcuları, sol eliyle de sağcıları öldürterek 80 öncesinde Türkiye'yi ateşe vermişti... “Sağcı“ Çatlı'nın 1982'de uyuşturucu iddiasıyla Fransa'da yakalandığında avukatlık işi için hapishaneden ilk aradığı kişinin 12 Mart döneminin “sol“ liderlerinden Sarp Kuray olması aynı hesaba dahildir... “Sağcı“ Yalçın Özbey ile “Solcu“ Mustafa Duyar'ı Almanya'da aynı evde buluşturan da Gizli İktidar'a hizmet eden derin ellerdi...

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.