Size Mustafa'nın hikâyesini anlatacağım bugün. 12 Aralık 1970'de Suriye sınırındaki bir köyde doğdu.Ana karnındayken, babası her şeyini kumarda kaybedince bir kamyonun altına atlayarak intihar etti.
Annesi Behiye, oğluna, ölen eşinin adını verdi. Mustafa 13 yaşındayken, üvey babası, kendisini aldattığı gerekçesiyle Behiye'yi oğlunun gözleri önünde kurşunlayarak öldürdü.
Mustafa cenazeden sonra sokağa terk edildi.
***
İstanbul'a gidip amcasının Kumkapı'daki otelinde çalıştı. Aksaray'da komilik yaptı. 6 sene kebapçılarda masa örtülerini yorgan yapıp masalarda yattı. Birkaç kez bıçakla yaralama gibi suçlardan yakalandı.
1990'da askere gitti. Hap kullanıp kendini kestiği için birliğinde "Jiletçi Mustafa" diye tanınır olmuştu. 2 kez firar etti. "Anti-sosyal kişilik" raporuyla terhis edildi.
1995'te Zeynep'e sevdalandı.
Tanışmalarından 15 gün sonra Zeynep, "Gazi olaylarında" polis kurşunuyla öldürüldü.
***
Mustafa, intikamını almak için yanıp tutuştuğu Zeynep'in cenazesinde örgüte katıldı. Kısa bir silahlı eğitim gördü. Gazi olaylarından 6 ay sonra Maslak jandarma karakolunu taradı. İki eri şehit etti.
"Mustafa Duyar" adını Türkiye'ye duyuracak eylem emrini ise 1996 başında aldı:
Sakıp Sabancı'yı öldürecekti.
Sabancı o günlerde İrlanda ve Bask sorununun nasıl çözüldüğünü inceliyordu; hazırladığı "Kürt Sorunu" raporuyla "hoşa gitmeyecek" bir öneriyle ortaya çıkmak üzereydi.
Mustafa, 6 ay önceden Sabancı'da işe alınan Fehriye'nin yardımıyla Türkiye'nin en iyi korunan binalarından birine girdi; Özdemir Sabancı'yı, genel müdürünü ve sekreterini öldürdü. Önce binadan, sonra Türkiye'den rahatça kaçtı.
***
O yılın kasımında Susurluk patladı. Derin devletin birçok faili meçhul cinayette tetikçiler beslediği, Kürtlere para akıtan işadamlarını öldürttüğü ortaya çıktı.
Mustafa, Almanya'dan Şam'a geçmişti ve aklı karışmaya başlamıştı.
Kazada Çatlı'nın bulunduğu arabayı süren İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı'nın, bağlantılı olduğu temizlik şirketi aracılığıyla Fehriye'yi Sabancı'ya yerleştirdiği söyleniyordu.
TV'de Abdi İpekçi cinayetinin azmettiricisi olarak fotoğrafını gördüğü ülkücü Yalçın Özbey'le Almanya'da kendi saklandığı evde karşılaştığını hatırladı, dehşete kapıldı:
"İpekçi'yle Sabancı'yı aynı güçler mi öldürtmüştü?"
Mustafa, suikasttan sonra kendilerinden alınan Baretta marka silahın, Sedat Bucak'ın Susurluk'ta kaza yapan aracından çıktığını, konuyla ilgilenen ANAP milletvekili Eyüp Aşık'a telefonla bildirmişti. "Sabancı'yı Güneydoğu işine el attığı için öldürmemiz istendi" demişti. Suikasttan 3 gün sonra birileri de onu öldürmeye çalışmıştı.
Örgüt kendisini yalnız bırakmıştı. Parasız, barınaksızdı. Nefrete kapıldı. Kullanıldığını anladı. Örgütün bunu hissedip kendisini takip ettiğini fark edince de Türkiye'nin Şam Büyükelçiliği'ne gidip teslim oldu.
Cezaevinde aynı örgüt davasından hükümlü Semra ile evlendi.
16 Ocak 1999'da doğan oğluna "Özdemir" adını verdi. Bu, öldürdüğü adamın adıydı.
***
O günlerde büromu arayan "örgütten" bir kişi "Suikastçıların, olaydan sonra bir polisin yardımıyla kaçtıklarını" öne sürüyor, "Bu işi devlet içinde bir kol yaptı. Bir iç hesaplaşma vardı. İşi bize çözdürdüler" diyordu.
İdamla yargılanan, anılarını kaleme almakta olan ve itirafçı affından yararlanmak için "Bildiğim tüm sırları açıklamaya hazırım" diyen Duyar'la cezaevinde konuşmaya karar verdim.
Adalet Bakanı'na bu röportajın Susurluk'la ilgili ilginç bağlantıları ortaya serebileceğini söyleyerek izin istedim.
Bakan, Duyar'ın da istemesi kaydıyla şifahi izin verdi. Duyar'a sordular, "Tamam" dedi. Yazılı izin bekliyordum.
Sonradan öğrendim ki, bana izin verecek merci, aynı günlerde Karagümrük çetesinin Afyon'a nakline izin vermiş.
Karagümrüklüler, Afyon'a nakledildikten 2 hafta sonra, 15 Şubat 1999'da Duyar'ı hücresinde öldürdüler.
***
Bugünlerde Belçika'dan gelen bir heyet, Fehriye Erdal'ın yeniden yargılanmasıyla ilgili inceleme yapıyor. Belçika iyi bilir bu işleri...
80'lerde Avrupa'yı istikrarsızlaştırma eylemleri düzenleyen Gladyo'nun bir kolu da Belçika'da çıkmıştı. Dünkü Taraf'ın hatırlattığı gibi "onlar Gladyo ile hesaplaşmıştı".
90'larda Belçika Gizli Ordusu'nu çözen Belçika makamları şimdi benzer bir düğümü çözmek için Türkiye'deler...
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek "Günaydın" diyor, ama Türkiye hâlâ uyuyor.
Çünkü Susurluk yaşıyor ve o yaşadıkça, Mustafa'nın kendisi gibi babasını bilemeden yetim kalan oğlu Özdemir de babasının kaderini yaşamaya mahkûm görünüyor.
İpekçi ve Sabancı Cinayetlerini Kim İşledi?