Öncelikle degerli Aso ve Mehemede Paloye'nin ilgi, bilgi ve yorumlarina...
Selamlar
PARÇALI KÜRT TARİH BİLİNCİ VE
KÜRTLERİN TARİHİNİ YAZMA ARAYIŞI
Türk devleti ile her çözüm gündeme geldiğinde, Kürt tarihini gözden geçiririm. Tarih okumayı, en az şiir okumak kadar sevdiğimden olsa gerek, aklımın almadığı konuları tarihte aramaya çalışırım. Tarihe iner, kurcalarım, işime yarayacak malzeme bulurum diye. Her bulduğum malzemeyi üst üste koyduğumda, resmin bir bütünü yine de ortaya çıkmaz. Picasso'nun Guernikası gibi, parçalanmış cesetlerin toplamından oluşan parçalı bir tarih çıkar önüme.
Bir tarihçi "Keopsu köleler inşa etti ama Firavunun ismini aldı" derken; tarihi halklar yapar ama egemenler ismiyle yazılır, hükmüne işaret eder.
Kürtlerin kendi tarihlerini neden yazmadığı sorusunun halen açıklığa kavuşmuş yeterli cevabı yoktur.
Bunun için kısa bir Kürt tarihi seyahatine çıkalım.
İlk komplo ve evlat acısı !
Kürd ve Kürdistan tarihinde ilk komplo, Med kralı Astiyages tarafından gördüğü bir rüya dolayısıyla iktidarını kaybedeceği korkusuyla kendi öz yeğeni olan Kyrus'u öldürtme görevi verdiği, ama bu görevi yerine getirmeyen Harpagos'a karşı yapılmıştır.
Astiyages, Harpagos'tan intikamını almak için oğlunu dilim dilim keser, etinden yemek yapar ve bu Medli soyluya ziyafet süsüyle kendi öz oğlunu yedirir. Yemeğin sonunda soyluya sorar, "yediğin yemeğin ne eti olduğunu öğrenmek ister misin" sorması üzerine, soylu "evet" diyerek cevabını öğrenmek istediğini söylemesi üzerine, Astiyages, "Yediğin et, senin öz oğlunun etiydi" der.
Soylu çıldırır, ama yutkunur. Ne de olsa karşısında başedilmeyecek bir kral var!
İlk Kürt haini olan Harpagos Med kralı olan Astiyages'ten intikamını almak için, Pers kralı olacak Kyrus'un yanında yer alır ve Med imparatorluğu yıkılarak, iktidar Pers krallığının eline geçer.
Kürtlerin ilk büyük komplosu Astiyages ile başlar; ancak bu komplo "ilk günah" gibi nasıl Adem'in cennetten kovulmasına yol açtıysa, Medlerin de yıkılmasına yol açar.
Yunan tarihçi Heredotos, Med-pers iliskilerini mitolojik anlatımla böyle sunar.
Modern tarih ve toplum bilimcileri Harpagos tarımcılıktan yana olan Pers krallığının yanında yer aldı, Medler ise yerleşik hayata geçişe inat hayvancılıkta ısrar eden kabile yaşamını esas aldığı varsayımı ile bu tarihi ele alırlar.
Tarihin ilerici çarkının, tarımcılığa doğru evrilen toprağa yerleşme ve yurtlaşan halkları doğurduğundan, Harpogos haklı ve tarihi bir yerde yer almıştır, sonucuna varırlar.
Modern tarih ve toplum bilinci Harpagos'u ilerici; Kürt milli tarih bilinci ise ihanetçi olarak tanımlar.
Seyh İdris-i Bidlisi (1452 – 1520)
1514 Çaldıran savaşı ile Kürtleri Yavuz'un himayesine sokmuştur.
Türk-Kürt kardeşliği ve Türkiyelileşme bağlamında düşünüldüğünde, İdrisi Bidlis-i iki halkın birleşik yaşam köprülerini atmış tarihi bir liderdir.
Ancak, "Kürdistan sömürgedir" tezinden yola çıkan Kürt tarihçileri, İdris-i Bitlisi'yi ikinci büyük hain olarak tanımlarlar. Ve Kürdistan'ın (Kasr-i Şirin 1639) anlaşmasıyla ikiye bölünmesine sebebiyet veren kişi olarak ele alınır. Kürtleri din ve para uğruna Yavuz'a satıp, teslim etmekle suçlarlar.
İdrisi Bitlis-i ikinci büyük hain mi, yoksa Türk-Kürt kardeşliğinin efsanevi mimarı mı sorusu Kürt tarihinde açığa kavuşturulması gereken önemli bir husustur.
Yezdanşer ayaklanması ya da Mire-kor (1854 -1856)
Yezdanşer ayaklanmasının lideri Mire kor öncülüğünde gelişen Kürt isyanı en uzun süre ayakta kalan ve Kürdistan'ın büyük bir kısmına hükmetmiş bir Kürt isyanıdır.
Tarihte isyan lideri olarak bilinen Mire kor bir kahraman ve milli bir Kürt lideridir!
Ancak, kendi isyanından önce öz dayısı olan Bedirxan Bey isyanına karşı ihanet edip, Osmanlının yanında yer almıştır. Bedirxan Bey ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılmasına yol açmıştır.
Kore mir, isyanın doruk noktasında, İngilizlerinde aracılığı ile Osmanlının vaatlerine kanıp İstanbul'a görüşmelere çağrılır. Görüşme çağrısına gider, ancak İstanbul'da tutuklanır ve başsız kalan isyan kısa sürede acımasızca bastırılır.
Klasik Kürt tarihin trajik komik bir sayfasıdır, Yezdanşer ayaklanması. Bu sayfa, Yezdanşer isyanının lideri olan Kore mir bir hain mi, yoksa bir kahraman mı yönü Kürt tarihinin çapraşık tarihini yansıtır.
Yine Kore-Mir öz dayısına ihanet edebilecek kadar Osmanlıyla işbirliğine girmesi ile İsyan aşamasında ise Osmanlının görüşme çağrısına iman etmesi "efendisinden" medet umman Kürt liderlerinin ortak noktasını anlatır.
Saidi Nursi, Bedduizaman ya da Saidi Kurdi (1868 – 1960)
İslam kardeşliği ile Türk-Kürt kardeşliğini ümmet çerçevesinde ele alan, islami-Kürdi yurtseverliği diri tutan ve geliştiren ender bir Kürt alimi, ve bir islam taasuvçusu.
Ancak, Modern Kürt Tarih bilinci, "Saidi Nursi'nin Kürtlükle alakası yoktur, bir Osmanlı hilafet adamı" şeklinde tanımlar. Bugünkü MİT'in o dönemlerdeki adı olan "teşkilati mahsusa'nın" kurucularından biri olduğunu söylerler.
İkincisi, "Osmanlı askerine karşı el kaldıran kafirdir, karısı ise boş düşmüştür" sözü o dönemde bağımsızlıkçı Kürt aydın ve isyancılarına karşı söylemiş, olduğu iddia edilir.
Bundan ötürü, Şeyh Sait isyanını desteklememiş, ve akabinde bu sözü söyledigi varsayılır.
Saidi Nursi Kürtleri Osmanlıyla buluşturan ümmetci bir Kürt müydü, yoksa Kürt özgürlğünü savunan bir islam taasuvçusu muydu, sorusu halen cevap arıyor.
Kürtler, Sadi Nursi'nin mezarı kadar, bu iddialara da cevap arayacaklardır!
Seyyid Abdülkadir (1851 – 1925)
Hakkarili Nakşi lider. Şeyh Ubeydullah'ın oğlu.
Ubeydullah isyanı objektif realite dışında niyetinde yatan bir Kürt özgürlük isyanı mıydı, yoksa din kışkırtmalarına bulaşmış ve hazırlanmış bir dini isyan mı, sorusu tarih araştırması olarak kala dursun!
Osmanlı'nın yıkılıp parçalanmasına ramak kala, Kürt-Türk kardeşliğinin simgesi olarak, "biz bu gün müşkil durumda olan müslüman Türk kardeşlerimize arka çıkmak zorundayız, Onları arkadan vuramayız" demiştir.
Kardeş olarak tanımladığı Türkler tarafından "kalleş" ilan edilerek asılır!
Kardeşliğin bedelinin "kalleşlik" olduğunu anlayan Kürt liderler, boynuna ilmik geçtikten sonra ancak hatalarını fark edebilmişlerdir!
Bazı bilginler, Seyyid Abdulkadir için "ihanet" bazı Kürtler ise "Kürt-Türk kardeşliğinin alim adamı" sıfatını kullanırlar.
Şeyh Sait isyanı (1866 – 1925)
Bir dini isyan mı, yoksa bir Kürt isyanı mı?
İngilizlerin Kemalizmin devrimlerine karşı kışkırtılmış gerici bir isyan mı, yoksa Kemalizmiden Kürt Ulusal talepleri olan bir Kürt ayaklanması mıydı, Kürtler arasındaki tarih bilinci arasındaki çelişkilerden biridir.
...
Tarihi başkaları tarafından yazılan bir halkın tarih trajedisidir, anlatmaya çalıştığımız çelişkiler. Bunun için Kürt tarihini anlamak kadar yorumlamak da çok zordur.
Tarihi incelediğimizde şu sonuca varırız: Kölelerin tarihi yoktur ama kölecilik tarihi vardır. Sömürgelerin tarihi ise sömürgecilerin kanlı kalemiyle yazılmıştır. Arapların ve Afrikalıların son beşyüz yıllık tarihleri Batılılar tarafından bizzat yazılmıştır.
Bu gün Kürtler, kendi tarihini Heredot'tan, Nikitin'den, Moltke'den vs. ancak öğrenebiliyorlar. Çünkü çok sınırlı da olsa, yakın tarih dışında Kürtler tarafından yazılmış bir Kürt tarihi yoktur. Farsın, Arabın, Türkün kalemiyle yazılmıştır, Kürdün sömürü altındaki tarihi.
Bu tarihi Kürtler yaşamıştır ama Kürtler yazmamıştır. Picassonun Guarnica'sına bir faşist subay, "eseriniz çok güzel" deyince, Picasso "bu eser benim değil, sizin eserinizdir,, diyerek karşılık verir. Parçalı Kürt tarihi içinde Kürtlerin değil, faşist-diktatörlerin eseridir, demek gerekiyor.
Parçalı tarih bilinci üzerine bir ulus inşa edilemez. Guernica'ya dönüşmüş tarih bilincine sahip olanların gelecek arayışları da parçalı olur.
Günümüzde yaşadıklarımız, bu parçalanmış tarihin bir izdüşümü sanki!
Tarih, ulusların kendi kimliğini tanımlama mücadelesinin öyküsüdür. Kürt ulusu da, kendi özgür kimliğini tanımlayana kadar, özgür tarihini yazma mücadelesi içinde olacaktır.
Kendi özgür tarihini yazmaya aday olan bir halkın direnişine son imzayı Firavunlara attırmamak için parçalanmış tarih bilinci yerine özgür, ulusal-demokratik bir tarih bilimine ihtiyaç vardır.
Ne "tarihi sıfırdan başlatmak" adına bir tarihi kendisiyle başlatıp kendisiyle bitirmek anlamına gelen Ortadoğu solculuğu, ne de yüzeysel bir milliyetçilik adına tarihteki "bey, mir, ya da şeyh" ünvanlı şahsiyetleri rastgele Kürt lideri olarak tanımlamak bir ulusal tarih bilincidir.
Uçlardan çok senteze yani koşulların ortaya çıkardığı zorunlulukların bilincini eleştiren ve bunun bütünlüğünde ulusallığa varmış bir tarih bilimine ihtiyaç vardır.
Doğru bir siyaset için, doğru bir tarih bilimi Kürtler için kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Ali KIZIL
25 HAZİRAN 2012
Êzdanşêr ile Mire Kore aynı kişi değildir.