Direkt zum Inhalt
Submitted by Aso Zagrosi. on 8 December 2008

Tarih boyunca okumuş kesimler iktidar ve güce yakın durarak yada kralların, mirlerin ve iktidar sahiplerinin borazanlığını yaparak çesitli nimetler karşilığında onların hizmetlerine girerek varlıklarını sürdürmüşlerdir. Okumuş kesimler içindeki bu eğilim, tarih boyunca esas akım olmuştur. Tarih yazıcıları bu kesimler olmuş, tarihin bize ulaştırdığı "büyük insanlar" yine bu çevreler olmuştur. Çünkü onlar yaşadıkları dönemde sahip oldukları imkanlardan yararlanarak hem kendi dönemlerine ve hemde efendileri hakkında eserler verdiler. İdris-i Bitlisi'nin "Heşt Behîşt" adlı eseri bu kategori içinde değerlendirilebilinir.

Şöyle tarihe bir göz gezdirdiğimiz zaman iktidarla bütünleşen ve karşi koyan aydınların tutumu konusunda, en açık örnek Diogene ve Platon'un sergiledikleri tavırlardır.

Platon, filosofların kral olduğu bir sistemi savunurken, Kral Denys ile iktidar üzerine tartıştıkları bir esnada kendisine "kamu yararı için politikacıların yalan söylemesi gerektiğini" söyler. Bu söylemi yanlış anlayan Kral Denys, daha önce Platon'u idam etmek ister ve daha sonra bu düşüncesinden vaz geçerek Platon'u pazarda köle olarak satar.

Yine anlatılan bir tarihi anekdot var, deniliyor ki, Diogene güneşlenirken kendisini ziyaret eden İskender, " dile benden ne dilersen vereyim" der, buna cevaben Diogene " gölge etme başka ihsan istemem" şeklinde tutum sergiler.

Yine anlatılan bir başka anekdota göre, Platon ve Diogen sohbet ettikleri bir esnada Platon, Diogene: " Eğer sen kral Denys'i översen, sebzeleri yıkamak zorunda kalmazsın" der. Buna cevaben Diogen : " Eğer sen sebzelerini kendin yıkarsan krala yağ çekmek zorunda kalmazsın" diyerek karşilık verir.

Tarih te ömürlerini krallara, kraliçelere ve kısacası iktidar sahiplerine adamış o kadar "tanınmış şahsiyet" vardır ki, burada onlardan söz etmek imkânsızdır.

Kürd okumuş kesimlerinin bir kesimi eskiden beri kendi ulusal varlıklarını inkar ederek TC'nin hizmetine girmişlerdir. Bu kesimleri sömürgecilerden ayırmak pek olanaklı değildir.

Benim burada esas olarak söz etmek istediğim yıllarca Kürd hareketinin saflarında kenarında ve köşesinde yer alan insanların ve daha sonra "aydın" kimliği ile ortaya çikan bu kesimlerin yaşadığı ve sergiledikleri tutumdur.

Aslında Kürdleri yeniden TC devletine bağlamak ve af dileyerek yeniden sürece entegre olma meselesininde tarihsel bir geçmişi vardır. Bunun en kötü iyi örnegi , yıllarca Kürd ulusal kurtuluş mücadelesinde yer alan ve bir çok kürd kurum ve kuruluşundan yönetici olarak görev yapan Dr. Mehmet Şükrü Sekban dır. M.Ş. Sekban 1930'larda kendisini kemalistlere afettirmek için Kürdleri ulus olarak inkâr eden "La Question Kurde" adlı eseri kaleme alıyor. Bunun karşilığında Türkiye'ye dönüyor. O dönemin şartlarında " vatan hasretini" gidermek yada "sürgün"de kalmamak için kendi ulusal varlığını inkâr etmek gerekiyordu. M.Ş Sekban'da bunu yaptı.

Ama ayni dönemlerde barikatın karşi cephesini seçen ve Kürd ulusal kurtuluş tarihinde çikmamak üzere sembolleşen başka şahsiyetlerde vardı.

Mir Celadet Bedirxan, Kamuran Bedirxan, Nuri Dersîmî, İhsan Nüri Paşa ve daha niceleri en kötü yaşam koşullarını tercih ederek, ömürlerini sürgünlerde geçirerek, Kürd halkının bağımsızlık ve özgürlük abideleri haline geldiler.

1990'lardan beri yıllarca sürgünde yaşiyan bir dizi "Kürd" ve "aydın" olarak geçinen kesim kendilerini af ettirmek için Kürd katili TC'ye 10 veya 15 bin dolar verip Kürdlere karşi kıyım savaşina katkı sundular ve hâlâ da sunuyorlar.

Birileri Kürd katili Hayri Kozakçıoğluyu devreye sokarak, kendisini afettirerek "sigortalı Kürdçülük"(R. Maraşlı) yapar; diğeri ise paralı askerlik yaparak "kürd romanı" yazar; bir diğeri ise kendisini afettirmek için İmralıdan "son kemalist" olarak ortaya çikip tüm Kürd ulusal ve demokratik taleplerine karşi savaş açıyor. Bu "kıravatlı koruyucuların" sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Hepsinin ortak paydası: M. Sekba(b)n'dan farklı olarak Kürdlerin varlığını inkâr edmiyorlar. Ama bugünkü Türk yönetimleride, dökülen bunca kandan ve verilen bedelden sonra mecbur kalıp Kürdlerin varlığını kabul ediyorlar. Bu çevreler de 21.ci yy M. Ş. Sekbanlarıdırlar.

Bu boyun eğme tutumu, sadece devlet iktidarı karşisında gösterilmiyor. Ağa, bey ve siyasal parti şeflerine karşida aynı tutum var.

1990'larda PKK gücünün doruklarına vardığı zaman okumuş Kürdler "Apo"ya yağ çekmek, övgüler dizmek için Suriye ve Lubnan yollarındaydılar. Yaptıkları her görüşme ardında çarsaf-çarsaf dalkavukluk ve yağcılıklarla dolu yazılar yazmaya başlıyorlardı.En basit Kürd mahalefetini yok etmek için iğrenç yazılar kaleme alıyorlardı.

Bu yağcılar ve dalkavuklar tayfası, Kuzey Kürdistan hareketinin tek bir çevre tarafından monopolize edilmesine inanmaz katkı sundu. Bunun karşilığında ise "pazarda köle olarak" satılmaktan kurtulmadılar. Bazılarıda durumu kavramaktan uzak hâlâ eşeği değil semeri dövmeye başlıyorlar. Aslında belki bazılarının hoşlarına gitmeye bilir ama, şöyle Kürdistan "Dengbêj"ler tarihine baktığımızda en meşhurları ya bir ağanın ya bir Mir'in yada bir beyin dengbêji idi. Bugünde bu dengbêjler Feqîyê Teyran'ın dediği gibi

"Bo mîran û began strane
bê qîymet û melul mane"

Sevgili Aso Zagrosi, oyle yuksek tahsil okul falan gormuslugum de yok, bir eksikligim olarak kabul ederim ama gocunmam, ulkemde ne kendi dilimde okulumda egitim gordum nede boyle bir firsatim oldu, ama boyle bir yazi beni gururlandirdi ve sevinclere bogdu onuda hemen paylasmak istedim. keske boyle yazilari hep sarlatanlara karsi yazabilme kabiliyetim olsaydi, keske keske keske! seni Kurdistan cocuklarinin Kurdewari sicakligi ile anlindan opuyorum! Selam saygilarimi sunuyorum Kahrolsun ihante! yasasin Kurd , yasasin Kurdistan!

Sayın aso zagrosi İnsanlığın yer yüzüne çıktığı günden beri,insanın evrimci gelişimi ile birlikte,beynin isyanı ile başlayan süreçte sınıf toplumu ortaya çıktığı günden beri,sizin bahsetiğiniz güçlüye eğilim sürüp gidiyor.Bugünde tüm dünyada güçlüye yönelim onun davulunu çalma devam ediyor.Çıkarlar insaoğlunu her yere götürebiliyor. Dünya böyle.Tarihi yeniden yazma imkanımız yok.Yada tüm bu olumsuzluğu aşmak kürtlerede vazife değildir.Abd ortadoğuya girdiğinde,dünya koşullarındaki kurt kanununu dikate alan güneyli güçler abd ve koalisyon güçlerinin yanında yer alarak dünyada var olan kanuna uydular.Uymasa yok olmaktan yada yerinde saymaktan başka eline ne geçecekti.Yazdıklarınızın içinde tarihte,güçlüye karşı yamanma tespitiniz doğru olmakla beraber,işgal altında bulunan bir ulus için zereı mıskal kadar hak talep eden bir harekete bağlılığın,egemen ulusa bağlılıkla aynı kapıya çıkmaz. Kaldıki kürtler ulusal ve demokratik taleplerini dile getiren hiç bir partimiz bu kategoriye girmez.Üstelik kürt halkının tarihten gelen ve bahsetiğiniz egemenlere tapanlara karşı mucadele edemez Bütün dünyayı kürtler değiştirecek değildir. Sanırım siz bu forumun yöneticilerindensiniz.Sizin bu egemenlere tepkiniz haklı olmakla beraber,bana imralı çıkışlı filizofik tutsağın demokratik konfederalizm saçmalığını hatırlatı.Adam diyorki nerde devlet varsa orda sömürü var.Doğru olmasına doğruda,haritayı önüme koyduğumda 200 üzerinde devlet 500 den fazla özerk,otonomi,federal oluşum var.Şimdi doğru olması bugünü açıklıyormu.Yani kürtlermi tüm dünyayı devletlerden kurtaracak.Biz daha ana okuluna kendi dili ile çocuklarımızı gönderme hakını akmadık.İnsanlara kaf dağının arkasını göstererek,kim öle kim kala politikası günümüzü açıklamıyor.Geçen gün pjaklı bir gerlla roj tv de konuşurken diyorduki biz devletsiz toplum için savaşıyoruz. Gülmekten kendimi alamadım.O zaman gerillaları başka ülkelerede gönderin sadece ortadoğudamı devlet var.Dünyanın eksiklilleri tarihten gelen yetmezlikleri kürt halkına havale etmek hayalı bir ütopyadır.Sizin tespitlerinde bir bölümü bu düşüncenin karşıt versiyonudur. Üzgünüm mantığıma ters gelen şeyi onaylayamam. saygılar..

M.Serif arkadas haklı. Gercekten güzel bir yazi.. Aktüel durumu ve Kürtlerin derdine parmak basan bir analiz.. Tarihsel kaynakları yeriyerine oturmuş.. Eline sağlık.. H.E

Sevgili Mihemed Şerif, D.Kawa ve H.E kısa yazıma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkürler. Sanıyorum Demirci Kawa yazımın esas perspektifini kaçımış olacak ki yanlış diyebileceğim bir değerlendirmeye gitmiş.. Birincisi ben Kürdlerin devletleşme hakkının en basit insani hak olduğuna inanıyorum.. Kürdler devletleşmeden Arap, Fars ve Türk sömürgecilerinin vahşetinin dışına, çıkamaz ve özgürleşemez.. Bunun ispatıda bizim bu halklar ve devletlerle olan yüzyıllara dayan kanlı, soykırımlar ve etnik arındırmalarla dolu tarihimiz.. Benim okları yöneltiğim husus sömürgeci devletlere uşaklık eden, kendi ulusal haklarına sahip çıkmayan yalaka Kürd "asılı" yapılamalardır. İster siyaset erbabı, ister okumuş tayfa olsun.. Kürdlerin bağımsız devlete sahip olması ve özgürleşmesi için perspekif ve program sahip olan, kendisi ile Arap, Türk ve Fars sömürgecileri arasına kesin sınır koyan ve büyük dış güçlerle ittifak ve ilişki arayan Kürdlere kim karşı çıkar.. Ben binlerce yazılı Güney Kürdlerinin ABD ile olan ilişkilerini destekledim..(Newroz Com arşivine bakılabilinir) Sorun M.Ş Sekban ile Mir Celadet Bedirxan, Kamuran Bedirxan, Nuri Dersîmî ve İhsan Nüri Paşa'nın konumlaması arasındadır Ya Sekban gibi uşak , yada diğerleri gibi Kürd davasına sahip çıkacaksın? Bağımsız Kürdistan devleti perspektifini yitirdiğin andan itibaren gemiyi sömürgeci limanlara sürmekten başka çaren olmaz.. Benimde dikkat çektiğim husus buydu.. Yani her tarafta Şükrü Sekbanlar dolaşmaya başladı.. Sayın D.Kawa Şükrü Sekban'ın yaşamını okursan ve özellikle kendisi afettirmek için fransaça kaleme aldığı "La Question Kurde" adlı kitabını okursan ne dediğimi anlarsın.. Bu kitabı Türkçeyede çevirdiler.. DEğerlendirmeleriniz için teşşekürler Aso Zagrosi

Sayın aso zagrosi merhaba Durum anlaşılmıştır.Elbeteki biz kürtler haklarımız için,şeytanla bile iş birliğine hazır olmalıyız.Artık kürtler uyanmıştır.İnşalah tüm patilerimiz,güçlü ülkelerle iş birliğine gidecek politikalar üretirde,şu dünyaya karşı gelme hayalinden kurtulurlar.Özelikle pkk nin,şuanki ideolojik yapısı,tc,fars,arap devlet güdümlü sol anlayışını kürt örgütünün içine sokarak,onları var olan dünya gerçekliğinde,büyük güçlerle çatıştırarak,hedeflerine ulaşma gayreti boşa çıkar. saygılar.

bu yazi dogrusu hic beklemedigim bir kisiden geldi. acikca kisisel integritesi bozuk bir sahsin(s sekban) elestirisi amaciyla yola cikip ta baslagic cumlesinden itibaren yapayanlis genellemeler yapan bu yaziyi yazan Asu nun temel amaci baslikta (sekban tiplemesi elestirisi) durdugu gibi yazinin icinde durmamis, ne yazik ki amac belkide farkli olsa bile yazinin formulasyonu cehalete cagri gibi olmus. bu yazi bence kurdistan in (veya benzer durumdaki ulkelerin) en temel iki problemini birbirine karistirdigi ve bu bicimde iki problemi aciga cikardigi icin vakit ayrilip elestirilmeyi hakkediyor. ancak bunu basa tasimak istiyorum. kesinlikle uzerine tartisilmasi gereken bir konu. hurmetler HeK

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.