Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 25 February 2009

Barzani: Irak hükümeti ile eşitiz

Arka Plan
Erbil'e bir toplantı için davet alır almaz telefona sarıldık. Bundan yaklaşık üç hafta önceydi. Kürt bölgesel yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, Irak ordusunun Kerkük'ün etrafını çevirdiğinden şikayet ediyordu. Irak'ın birçok bölgesinde seçim yapılmış ancak sonuçlar açıklanmamıştı. Böyle bir dönemde Abant toplantısı Kuzey Irak'ta yapılacaktı.
'Daha iyi zamanlama olamaz' dedik. Ve Neçirvan Barzani'den randevu almak için kolları sıvadık. Danışmanlarına ulaştık, orada olacağımız tarihlerde bize randevu vereceği ancak günün kesinleşmediği söylendi.
Barzani'nin katılacağımız toplantıya geleceği söylendi, sonra o iptal edildi. En sonunda Erbil'den ayrılacağımız günün ertesi sabahına randevu verildi! Veren Barzani olunca da tüm seyahat planları yeniden düzenlendi tabii!
Randevu sabahı siyah gözlükler ve siyah takımlar içinde bir şoför ve bir koruma bizi otelden alarak zırhlı bir BMW'ye bindirdi. Erbil sokaklarında yaklaşık 20 dakika yol aldıktan sonra Barzani'nin üst seviyede korunan merkezine vardık.
Nazik bir aramadan geçtikten sonra büyük bir bahçenin içinde yol aldık ve nefis bir sarayın önünde durduk. Başbakan'ın danışmanları kapıda bekliyorlardı. Onlarla birlikte içeri girdik ve Barzani'nin ihtişamlı ofisine çıktık. Başbakan bizi ayakta karşıladı. Çok sıcak davrandı.
Yaklaşık 40 dakika süren röportajda Barzani, Irak merkezi hükümetine meydan okudu. 'Onlarla eşit ve ortağız. Kendilerine fazla güvenmesinler' diyerek Kerkük etrafında konuşlanan Irak ordusunun geri çekilmesi için gözdağı verdi. PKK ile ilgili ise net konuştu: 'Biz bu toprakların Türkiye'ye karşı kullanılmasına asla izin vermeyeceğiz. Bu nedenle geçtiğimiz gün Öcalan'ın yakalanışı dolayısıyla Erbil'de yapılmak istenen gösteriye engel olduk.'
Ancak PKK ile ilgili olumlu mesaj verse de Türkiye'nin Kürt bölgesi ile ilgili direkt ilişki kurmamasını eleştirdi.
43 yaşındaki Neçirvan Barzani aksansız İngilizcesi, sempatik tavırları ve dinamizmi ile Kürt dünyasının liderliğine oynuyor. Ve Erbil'de konuşulanlara göre kısa sürede bunu başaracak gibi görünüyor.

Türkiye Kuzey Irak'ta konsolosluk açsın
Kürt bölgesel yönetimi Başbakanı Barzani: Biz ta Musul'dan konsolosun gelmesini değil Türkiye'nin Erbil'e konsolosluk açmasını istiyoruz. Doğrudan diyalog başlatmak çok önemli. Burada çok sayıda işadamı var. Her bürokratik iş için Musul'a gidiyorlar. Konsolosluk olmaması ekonomik ilişkileri de etkiliyor

Erbil'e Türkiye'den 100'e yakın gazeteci ve yazarın gelmesi ve burada Kürt sorununun tartışılması size ne hissettirdi?
Bir şeyleri konuşabilmek için iyi bir başlangıçtı. Erbil'de olması önemliydi. Türkiye'den ve buradan entelektüellerin temas etmesi önemli çünkü etkileşim sadece siyasiler arasında olan bir şey değil. Öyle olsa bugün farklı olurdu. Sonuçta geçmişte Türkiye'deki sivil toplum ve medya çok olumsuz bir rol oynamıştı. Şimdi bu düzeliyor.

PKK'YI O KADAR ÖNEMSEMİYORUZ
Bu konferans geçtiğimiz yaz Diyarbakır'da toplanacaktı ancak PKK tehdidi nedeniyle iptal edilmişti. Bildiğimiz kadarıyla örgüt burada toplanılmasından da rahatsız. Siz bu toplantıya izin vererek PKK'ya ne mesaj veriyorsunuz?
Bu toplantının PKK ile hiç alakası yok. Burada barış ve sorunların birlikte nasıl çözüleceği konuşuluyor. Konu barış olduğu sürece her şey kabulümüzdür. Biz PKK'yı öyle sandığınız gibi önemsemiyoruz.

Ama o tutumunda sert ve net. Hatta Türkiye'den katılan bazı isimleri gelmemeleri konusunda uyarmış.
Toplantıyı organize edenler ve PKK arasında bir yanlış anlama mı var yoksa bir problem mi, bilmiyorum. Ama bilinmesi gereken bir şey var ki bu bizim hükümetimiz ve PKK arasında değil.

Sorunlar olmasa da toplantıdan çıkanlar sizi ilgilendiriyor sanırım. Örneğin Türkiye'nin Musul Konsolosu'nun gelmesi. Bunu Türk hükümeti ile bir yakınlaşma olarak görüyor musunuz?
Pek emin değilim. Bu tabii ki iyi bir işaret ama biz ta Musul'dan konsolosun gelmesini değil Türkiye'nin Erbil'e konsolosluk açmasını istiyoruz. Bunu yapmanın zamanı geldi. Doğrudan diyalog başlatmanın çok önemli ve gerekli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Toplantı bunun için iyi bir adım.

Öyleyse açılış konuşmasını yapmanız beklendiği halde neden gelmediniz?
Bazı iç sorunlarla meşguldüm. O gün Erbil'de bile değildim. Başka bir sebebi yok.

Yani gelmesi beklenen AKP milletvekillerinin Başbakan'ın talimatı ile gelmekten vazgeçmelerinin sizin toplantıya katılmamanız üzerinde etkisi yok mu?
Vekiller katılsa da katılmasa da toplantı kendi başına olumlu bir organizasyondu. Akademisyenlerin ve gazetecilerin bir araya gelmesi siyasi toplantılardan daha önemli.

Türkiye ile ilişkimiz ABD sayesinde değil
ABD Irak'tan çekilecek. Bu, Kürt bölgesinin ve Türkiye'nin birbirine daha fazla ihtiyaçları olacağı anlamına mı geliyor?
İlişkilerimizin önemi ABD faktörünün çok ötesinde. Bizim Türkiye ile ilişkimiz ABD sayesinde değil. Bunu iyi anlayın lütfen. ABD burada olsa da olmasa da biz Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istiyoruz. Amerikalılar buraya gelmeden önce de bizim Türkiye ile ilişkilerimiz vardı ve onlar gittikten sonra da bu ilişkilerin devam etmesini umuyoruz. Bizi bağlayan uzun bir sınır, akrabalıklar ve ekonomik ilişkiler var.

OBAMA 'SORUMLU ÇEKİLME' DEDİ
Obama hükümeti ile diyaloğunuz oldu mu?
Elbette. Yeni yönetim ile kontakt halindeyiz. ABD'nin Irak'a belli bir amaç için geldiğinin ve bir gün döneceğinin farkındayız. Ama bizim için önemli olan Başkan Obama'nın son konuşması. O konuşmada Başkan 'sorumlu çekilme'den bahsetti. Bunun bizim için anlamı büyük.

Nedir anlamı?
Bu, Irak'ın şu anki problemleri bitmeden askeri güçlerin çekilmeyeceği anlamına geliyor. Irak bu şekilde istikrarlı ve müreffeh olacak.

Sonuçta ABD çekildiğinde Kürt bölgesinde bir Amerikan üssü olacak mı?
Hayır, biz bu konuya odaklanmıyoruz. Önemli olan şu: Ne yapılırsa yapılsın bu Irak çerçevesi içinde olacak. ABD'nin bu ülkede bir sorumluluğu var. Lütfen bunu hafife almayalım. ABD güvenli ve istikrarlı bir Irak istiyorsa Irak'ın sorunlarını çözecek bir sistem bulmak zorunda.

Ciwan'a TRT-Şeş'e çık dedim
TRT-Şeş için Rojin'i arayıp çıkmasını rica etmiştiniz. Başka sanatçılarla da temasınız oldu mu?
Evet, Rojin'i arayıp bu adımın ne kadar önemli olduğunu söylemiş ve onu cesaretlendirmiştim. Başka sanatçıları da aradım. Örneğin Ciwan Haco'yu. Onu da yüreklendirdim.

Irak ordusu bizden izinsiz buraya giremez
Kerkük'ün etrafını Irak ordusu kuşattı. Siz buna karşı çıkıyorsunuz. Merkezi hükümetle güç çatışması mı yaşıyorsunuz?
Kerkük ve diğer problemli alanlar ile ilgili anayasanın uygulanması gereken maddesi belli. Ancak adı üzerinde, bunlar problemli alanlar. Yani ne Bağdat'taki hükümetin bu alanlar üzerinde tam bir hakkı var ne de bizim. O yüzden oturup anlaşmalıyız. Ama aramızda bir koordinasyonsuzluk var. Onlar federal devlet olarak buralara gelme hakkına sahip olduklarını düşünüyorlar. Biz ise bu haklarının olmadığını söylüyoruz.

İran'la ekonomik ve siyasi yakınlaşma
Siz ABD'nin en sadık müttefikiydiniz. Onlar gidince kendinizi yalnız hissetmeyecek misiniz?
ABD ile uzun bir geçmişimiz ve tecrübemiz var. Tarih bize yalnızca onlara güvenmememizi öğretti. Üstelik tek müttefikimiz ABD değil. Birçok müttefikimiz var.

Bu müttefiklerden biri İran mı? Tahran, Erbil ve Süleymaniye'de konsolosluklar açtı, doğrudan diplomasi içinde sizinle...
Evet, İran burada konsolosluk açan ilk ülke. Ara sıra ilişkilerimiz inişli çıkışlı olabilir ama önümüzdeki dönemde hem ekonomik hem de siyasi yakınlaşma olmasını bekliyoruz.

İran'ın konsolosluk açarken Türkiye'nin sizinle doğrudan ilişki kurmamasına ne diyorsunuz?
Biz ilk günden itibaren Türkiye'nin bizimle ilişki kurmasını bekliyoruz. Bence artık kararını vermeli. Burada iş yapan çok sayıda işadamı var. Onlar her bürokratik iş için Musul'a gidiyorlar. Burada konsolosluk olmaması ekonomik ilişkileri de etkiliyor.

Birkaç yıl önce buraya gelen malların yüzde 5'i Türkiye patentliydi şimdi ise oran yarıya düşmüş. Sırf konsolosluk sebebiyle olamaz. Neden?
Diğer sınırlar açıldı, başka yerlerden de mal geliyor artık. Oran bu sebeple azaldı.

Akşam Gazetesinden

Güneydoğu'daki DTP'li belediyelerin AKP'ye geçmesini sağlamak, Başbakan Erdoğan'ın 29 Mart seçimlerindeki en önemli hedeflerinden biri. Erdoğan bu amaçla, günlerdir bölgedeki Kürt seçmenlere sesleniyor; “3 H“ formülüyle “hukuk, hizmet, hürriyet“ vaat ediyor. Ancak her ne kadar seçim mitinglerinde bunu öne çıkarmasa da, Başbakan'ın kafasında bölgenin asıl ihtiyacı olan “barış“ın yolunu açmaya yönelik bir plan da var. ABD ve Avrupa Birliği'nin haberdar olduğu ve destek verdiği plan, Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başkanı Mesud Barzani'nin Kürdistan Demokrat Partisi'nden (KDP) yetkililerle bölgedeki PKK sorumluları arasındaki görüşmelerde olumlu bir sonuç alınırsa yürürlüğe konabilecek. Bu görüşmelerin amacı, PKK'yı silah bırakıp dağdan inmeye ikna etmek. Örgütün buna ikna edilmesi için, bir yandan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin süren operasyonlarıyla askerî baskı uygulanıyor, bir yandan da “kısmi“ ya da “parça parça genel af“ formülü henüz hiçbir resmî ağızdan telaffuz edilmese bile gündemde tutuluyor. Bağdat'taki merkezî Irak hükümeti ile Erbil'deki Kürdistan Bölgesel Hükümeti'nin PKK'nın ülkedeki silahlı varlığına son vermeye yönelik önlemleri de planın kritik bir parçası. Bu çerçevede, bölge ülkelerinin tümünden Kürt partilerinin katılacağı, Avrupa'dan ve Amerika'dan gözlemcilerin davet edileceği bir konferans düzenlenmesi gündemde. Bu konferansta, bir “Kürt Silahsızlanma Manifestosu“ yayınlanması ve bu yolla PKK'nın silah bırakmasının talep edilmesi planlanıyor. Siftah Emre Taner'den Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Murat Özçelik aracılığıyla Erbil'deki Bölgesel Hükümet ile temaslarını yoğunlaştırması, nihai amacı PKK'yı dağdan indirmek olan uluslararası planın hayata geçmesini de kolaylaştıran bir diplomatik yumuşama yarattı. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Emre Taner'in, Barzani ile birkaç yıldır yürüttüğü gizli görüşmelerde siftahı yapılan “eve dönüş“ adımları böylece hızlanma yoluna girdi. Taraf'ın gerek Bağdat ve Erbil'deki yetkililerden, gerekse Genelkurmay Başkanlığı dahil olmak üzere Ankara'daki resmî çevrelerden edindiği bilgiler bu planın giderek olgunlaştığını teyit ediyor. TSK'nın istihbarat raporu Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait 20 Ocak 2009 tarihli İç İstihbarat Raporu'nda da, PKK'yı silah bırakmaya ikna etmeye yönelik son gelişmeler sıralandı. Rapor, “PKK-KONGRA-GEL ve müzahir unsurların Irak kuzeyindeki faaliyetleri ile ilgili olarak edinilen bilgiler“i şöyle aktarıyor: “ KDP'nin, terör örgütünün de dahil edildiği veya gıyabında diğer Kürt partilerinin katılımıyla bir Kürt konferansı düzenleyerek, örgüte ’silah bırakma' çağrısında bulunmayı planladığı, Terör örgütü ve KDP üst düzey sorumluları arasında sürdürülen son görüşmelerde; - Türkiye'nin ikna edilerek dağdaki teröristlere yönelik genel af çıkartılması ve terör örgütünün silah bırakmasının sağlanması, tepki çekmemek amacıyla affın parça parça çıkartılarak orta vadede silah bırakmasının gerçekleşmesi, - Türkiye ile Avrupa ülkelerinin ikna edilerek terör örgütü üst yönetiminin Irak'tan Avrupa'ya gönderilmesi konularının gündeme geldiği ve büyük ölçüde uzlaşma sağlandığı... öğrenilmiştir.“ Aynı raporda, KDP ile PKK arasında “büyük ölçüde uzlaşma“ sağlandığı ifade edilen bu hususlara ilişkin Genelkurmay Başkanlığı görüşü yer almamakla birlikte, raporun “değerlendirme“ bölümünde, “Her ne kadar örgüt ile KDP arasında yapılan görüşmelerde silah bırakılması yönünde uzlaşma sağlandığı ifade edilse de, şu an için böyle bir sonucun erken olduğu değerlendirilmektedir“ ifadesi dikkat çekiyor. Kürt Konferansı'nı “bekle-gör“ Ankara'nın gerek siyasi hükümet gerekse başta MİT olmak üzere sivil bürokrasi çevrelerinde, KDP'nin PKK'yı silah bırakmaya ikna etmeye yönelik temaslarının teşvik edildiği söylenebilir. Ancak hükümet yetkilileri “kısmi“ ya da “parça parça genel af“ için “yeşil ışık“ anlamına gelebilecek bir açıklamadan bu aşamada özenle kaçınıyor, hatta tam tersi yönde ifadeler kullanıyorlar. Buna karşın, eyleme karışmamış PKK unsurlarına kovuşturmaya uğramaksızın “eve dönüş“ imkânı sağlanması uygulaması sessiz sedasız sürdürülüyor ve Ankara'daki yetkililer, silah bırakmaları halinde çok sayıda örgüt mensubunun bu uygulamadan yararlanabileceğini teyit ediyor. Yukarıda alıntı yaptığımız rapor ise, Genelkurmay Başkanlığı'nın KDP-PKK temaslarını yakın takibe aldığını ve bu sürece açık destek vermese bile, en azından engelleme amaçlı somut bir girişim içinde olmadığını kanıtlıyor. Özetle, Ankara'nın resmî tutumu, şu an için KDP'nin çabalarının, özel olarak da “silahsızlanma“ çağrısı yapması beklenen Kürt Konferansı'nın sonuç verip vermeyeceğini “bekleyip görmek“ olarak tarif edilebilir. İki aydır yoğun temas var Taraf'ın Erbil'deki muhabiri ve bölgedeki gelişmeleri en iyi izleyen gazetecilerden biri olan Çetiner Çetin'in aktardıkları da, 20 Ocak 2009 tarihli TSK raporundaki saptamalarla örtüşüyor. Çetin'in bölge kaynaklarından edindiği bilgiye göre, söz konusu Kürt Konferansı'nın uluslararası katılımla düzenlenmesi ve bu konferansta PKK'ya da doğrudan çağrı yapacak bir “Kürt Silahsızlanma Manifestosu“ yayınlanması için temaslar özellikle son iki ay içinde hızlandırıldı. *Taraf/24.02.2009

Önceki yazımda 'Bu pilav daha çok su kaldırır' dedik ve Güneydoğu'dan izlenimleri yazmıştım. Üstü kapalı yazdığım, göndermeler içeren sorular sormuştum... Ama elimdeki haberin bir kısmı patladı... Yasemin Çongar beni atlattı... Gazetecilikte altın kuraldır, 'Elinde haber varsa tutmayacaksın...' Tuttuk hata ettik... Ama bu diğer haberi de patlatmamı zorunlu kılıyor. Öncelikle Çongar'ın ele geçirdiği ve çok önemli olduğunu düşündüğüm Genelkurmay raporuna bakalım: 'KDP'nin, terör örgütünün de dahil edildiği veya gıyabında diğer Kürt partilerinin katılımıyla bir Kürt konferansı düzenleyerek, örgüte 'silah bırakma' çağrısında bulunmayı planladığı, -Terör örgütü ve KDP üst düzey sorumluları arasında sürdürülen son görüşmelerde;- Türkiye'nin ikna edilerek dağdaki teröristlere yönelik genel af çıkartılması ve terör örgütünün silah bırakmasının sağlanması, tepki çekmemek amacıyla affın parça parça çıkartılarak orta vadede silah bırakmasının gerçekleşmesi, -Türkiye ile Avrupa ülkelerinin ikna edilerek terör örgütü üst yönetiminin Irak'tan Avrupa'ya gönderilmesi konularının gündeme geldiği ve büyük ölçüde uzlaşma sağlandığı... öğrenilmiştir.' Newroz'dan sonra Erbil'de Mesut Barzani'nin ev sahipliğinde büyük bir Kürt Konferansı yapılacak. Mayıs ortasına sarkabileceği ifade ediliyor... PKK davet edilecek mi? Edilecekse nasıl bir katılım olacak göreceğiz. Ancak burada bir 'Kürt silahsızlanma manifestosu' hazırlanması gündemde... Burada başlayan süreci ıskalamamak gerek. Obama İran'la yakınlaşacak. PJAK'ın ABD tarafından terör örgütü kapsamına alınması bu kapsamda bir sembol müdür? Göreceğiz. Fakat daha mühimi baharla birlikte PKK'nın sınır karakollarına saldırıları başlatamayacağı speküle ediliyor... Elimdeki habere gelince... Mesut Barzani Kürdistan Federe Bölgesi'nde yaşayan azınlıklara otonomi veriyor. Yezidiler bu sözü aldılar... Yaşadıkları bölge belirlenecek ve bu özerk bölgelerde kendi dillerinde eğitim yapabilecekler ve kendi idari yapılarını kuracaklar. Barzani'nin bu açılımı Türkmenlere de benzer hakları sağlayacak gözüküyor. Zira Kürt Federe Bölgesi'ndeki en büyük azınlık Türkmenler. Bu açılım, şayet gerçekleşirse, aslında kimin projesi dersiniz? Abdullah Öcalan'ın 'Kürdistan Demokratik Konfederalizmi'... Elbette budanmış hali... Ama işin gidişatı çok açık... Kürt Federe Bölgesi Türkiye tarafından tanınacak. Erbil'de konsolosluk açılacak. Ticaret, eğitim, bürokratik bilgi alışverişi, turizm, kültür, enerji, sanayi ve tarımda işbirliği anlaşmaları yapılacak. Bunun için ne gerekiyor? PKK'nın silah bırakması. Murat Karayılan ise vaziyeti okuyup açıklama yapıyor... 'ABD'ye bakışımızı değiştirebiliriz.' Geç kaldınız... Onlar size bakışını çoktan değiştirdi... Akşam Gazetesi

Bu bölgedeki milletlerle hiçbir kök birliği yok bunların. Bütün yaptıkları müslümanlığı kullanarak bölgedeki müslüman halkları peşlerine takarak, müslüman olmayan insanları yıldırmak, kılıçtan geçirmek ve aşağılayarak asimile etmek suretiyle yerlerini sağlamlaştırmak olan talancı bir millet olarak yaşamaktır. Pontuslular'ı, Lazlar'ı, balkanların Pomaklar'ını, Arnavutları ve devşirme metoduyla ele geçirdikleri gayri müslimleri analarına, baba ve kardeşlerine düşman kılmak suretiyle çoğalmak suretiyle yayılmacı bir politika yürütmek ise ezeli sanatlarıdır. Orduları yeniçeriler, sefere çıkmak geciktiğinde kazan kaldıran bir yapıdadır. Bütün gelirleri talan olan bir orduydu yeniçeri ocağı.. Talana çıkarmadı diye padişah boğan bir gelenekleri olan bu ordunun devamı olan “Türk Ordusu“ hala yayılmacı bir siyasetin tavizsiz takipçisi değil mi? Türk Askeri bugün eski Yugoslavya'da, Afganistan'da, Lübnan'da ve Kızıl Deniz'de sözüm ona “barışın koruyucu gücü olarak bulunuyorken, Kıbrıs'ta ve Kürdistan'ın Güney kesiminde işgalci güç konumunu inatla muhafaza ediyor.. Türk Devleti Kürdistan Halkı'nın kimliğini koruma tarih sahnesine çıkma mücadelesinde en büyük ve belki de tek engel rolunu oynamaktadır. Bunların Kürt Milleti'ne ve tek tek Kürd'e karşı işlediği cürümler saymakla bitmez. Katliam desen şampiyon onlar! Fitne desen kimse ellerine su dökemez. Oyunların en daniskası onlarda.. Başkası sayesinde güçlenip, istediklerini aldıklarında selam sabahı kesenler yine onlar! Mısır'da Nasır, sırf Sovyetler Birliğine yağ çekmek için yayın hayatına başlattığı ve “Barzani... Barzani.. Kî vî navî nizanî“ marşını açılış marşı olarak kullanan Mısır'a karşı diplomatik atağı başlatan bunlar değil miydi? Kürt Meselesini barış masasına getirmeye çalışan Irak Rejimleri'ni her zaman engelleyen bu Moğol Soylular değil miydi? İran'da, 1983'te Humeyni Rejimi Kürdistan'ın özerklik talebini ciddi bir şekilde düşünmeye başladığında çivi koyan bu adamlar değil miydi? 1998'de Suriye ile savaşı bile göze alanlar yine bunlardı.. Neden? Basit.. Kürtler tarih sahnesine çıkmasınlar diyedir bu çabalar.. Ermeniler'i yutan, Süryaniler'i kırımdan geçiren, Lazları asimile eden, Elenleri Anadolu'dan silip süpüren.. Pontusları kovan bu barbar ruhlu devlet Ortadoğu'ya yakışabilir mi? Ortadoğu ve Elen ülkesi dünya uygarlığının kalbidir. Bu alan; Mezopotamya'dan Ararat'a, Ararat'tan İzmir'e, Edirne'den Muğla'ya kadar adeta bir SİT alanı iken, yıkıcı, talancı, yalancı, katliamcı Türk Devleti buraya yakışır mı? Ortadoğu'da Araplar Kur'an'ın indiği Arap ülkesi'nde, İsrail Tewrat'ın indiği “vaad edilmiş topraklar“da, Hristiyanlar, İsa ve Havarileri'nin İncili şekillendirdiği, bir alandır. Hele Kürtler Zerdüştizm gibi devasa bir felsefe'nin mirasçısı mirasçısı iken, Asuriler büyük bir mitolojinin varisi iken, Ermeniler Mitraizm dahil, Aryani pek çok mitolojik geleneği içselleştirmişken, kımızcı Türkler dünya uygarlığına ne katmışlar ki, “Garden of Eden“in yaratıldığı bir Ortadoğu gibi bir alana yakışsınlar? Şimdi ise Kürtler'i yeniden susturmak için manevra üstüne manevra yürüten bu Moğol artıkları, Hewlêr'de “Aband insiyatifi“nin yeni versiyonunu sahneye koyuyor, hem oyununu hiç gizlemeden! Evet, Hewlêr'de Kürt yardakçıların büyük bir hevesle katıldığı bu toplantıyı Türkler'in Musul konsolosu açmıştır!!! Ne demeli bu toplantıya katılanlara? Hele katılımcı “Kürtler“e!!! Neymiş, İstanbul en büyük Kürt şehri olmuşmuş!! Batsın böyle Kürt şehri.. Asimilasyon değirmenine kapılan o insanların Kürtlüğü çok çok iki nesil sürer.. Bazılarının ki bitmiş bile.. İnanın Kürtler'in en büyük düşmanları kendi bünyelerinden çıkmış olan Kürtlerdir!! 2009-02-15 A Sirac Kekuyon

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.