Skip to main content
Submitted by Aso Zagrosi on 1 June 2013

Aso Zagrosî

Haxamenşiler ve sonrası döneme ilişkin olarak Kurdgalnamek’te verilen bilgiler üzerine durmadan önce Beluçi Kürdlerinin kökeni üzerine durmak istiyorum.

Axwend Mehemed Salih Zengene Kurdi Beluç Kurdgalname’nin altıncı bölümünde “Beluçi Kürdlerinin Kökeni” üzerine duruyor.

Yazara göre eski kaynak ve belgelere göre Kürdler iki kola ayrılmışlardı. Kürdlerin birinci kolu Ararat tarafından Cudi dağ silsilesi boyunca Dicle ve Firat bölgesinde Batı Suriye’ye Rom denizine kadar olan bölgeden, Doğu’da ise Fars Korfezine ve Uman denizine kadar olan bölgeye yayılmışlardı.

Bu alana yayılan Kürd kabileleri Lulu, Guti, Kasu ve Suparilerden oluşuyordu. Bu Kürd kabileleri Hazar denizen batısından geldikleri için Batı Kürdleri olarak tanınıyordu.
Kürdlerin ikinci bölümü ise Orta Asya’dan İran’ın doğusuna gelip ve oradan Hazar Denizinin doğusuna ve bu denizen guney yakası olan Atrapan’a yayılarak yerleştiler. Kürdlerin bu alana yerleşen kabileleri ise Med, Nahiri ve Kardoxilerden oluşuyordu. Bu kabilelerin yerleştikleri geniş coğrafya Med isminden dolayı Madayi yada Midya olarak tanındı. Bu Kürdler Doğu Kürdleri olarak tanınıyorlar. Bu arada Braxoyi, Adregani, Mamili, Kirmani Kürdleri Med aşiretlerinden ayrılıyorlar… Biz burada diğer Kürd kabileleri üzerine durmayacağız..

Axwend Mehemed Salih Zengene Kurdi Beluç Hz. Nuh’dan başlayarak Braxoyi ve diğer bazı Kürd kabilelerinin secerelerini veriyor. Yazar bu secereyi verirken Hz. Nuh’un dört oğlunun Sam, Ham, Yafes ve Kenan’ın ismini veriyor.(bilindiği gibi Kenan tufan sırasında Hz. Nuh’u dinlemiyor) Kürdleri Yafes’in torunu olarak görüyor. (Burada açık bir şekilde görülüyor ki Kurgalname yazarı Tewratı incelemiştir)
Yazar uzun bir secereden sonra Braxoyi’nin yedi erkek çocuğu olduğunu ve isimlerini şöyle aktarıyor: Kikan, Goran, Sarun, Xuz, Mişkan, Armil, Bolan ve Girişkan…

Axwend Mehemed Salih Zengene Kurdi Beluç Kurdgalname’de Medler Atrapan ve Hazar Gölünün aşağı kısmını göç edip yerleştiler. Onların bu bölgeye yerleşmelerinden dolayı bölge Med olarak tanınmaya başlandı. Bu bölge İsfahan ve Hamadan’ın Kuzey ve Güney kesimleriydi.

Bu Kürd grubu başlangıçta başlangıçta gruplar halindeydi ve her grubun bir reisi vardı. Daha önce siyaset ile ilgilenmiyor ve hayvancılıkla uğraşıyorlardı. O süreçte Keldani, Asuri, Babil ve Elamilerin hakimiyetinde yaşıyorlardı. Bölgede bu güçler zayıflamaya başlayınca bölgenin yerlisi olan Pêşdadîler Med ve Pars bölgelerinde iktidarı aldı ve altı kuşak sürdürdü. Cimşîd Pêşdadî devletinin kurucusuydu. Bu ailenin Mirlerinin isimleri şöyledir: Cimşîd, Apîtan, Ferîdun, Menuçehr, Tahmasb, Uşab ve Kirşasb…

Kirşasb Pêşdadî ailesinin son hükümdarıydı. Onun ölümünden sonra Med ve Pars ülkesi iktidarsız kaldı ve kriz ortamına yuvarlandı. Pêşdadîlerde iktidarı alabilecek kimse yoktu.

Tüm Med ve Pars ileri gelenleri Asurilerin kötü iktidarlarından kurtulmak amacıyla bilgisi ve adeletiyle tanınan Med Kürdlerinin büyük reisi Keyqubad’ı başa getirmeye karar verdiler. Böylelikle Med ailesinin iktidarı başladı.

Tarihçiler Med bölgesinden “Kiyan”, Med Ailesini de “Kiyani” olarakta adlandırıyorlar.

Daha sonra yazar uzun uzun Med Kürdleri döneminde Braxoyi Kürdlerinin Mirlerinden söz ediyor. Onların Medler döneminde sahip oldukları iktidarlarını irdeliyor.

Kurdgalname’nin yazarı Beluçi Kürdlerinin din ve uygarlıkları üzerine de duruyor ve şöyle yazıyor:

Kürdlerin Med bölgesine göçünden önceki dinleri hakkında fazla bir şey bilmiyoruz. Fakat, Kürdlerin Med bölgesine gelip yerleşmelerinden sonra elimizdeki verilere göre “Ahuraperest” olduklarını, aydınlığa tapdıkları, ışığı kutsadıkları, karanlıktan korktukları ve ondan rahatsız olduklarını görüyoruz.

Ahura” kelimesi “A” ve “Hur”dan oluşuyor. “Hur”, ateş anlamına “A” gelmek anlamına geliyor. Yani “Ateşten gelen gerçek” anlamındadır. Bu gerçeklik nedir? Aydınlıktır. Kürdler “Aydınlığı” gerçeğin dışa vuruşu olarak görüyorlardı. Bundan dolayı “Aydınlığı” kutsal görüyor ve tapıyorlardı.

Bundan dolayı güneşi ise “Aydınlık Gerçeğinin İşareti” olarak kutsal görüyor ve tapıyorlardı.

Beluçi Kürdleri Turan ve Mekran’a yerleştikten sonra bölgede hakim olan putperest dinine son verdiler.
Kürdlerin dini törenleri çok sade ve kolaydı. Günde 3 defa Güneşin doğuşu, batışı ve öğle zamanlarında ateşi kutsuyorlardı. Kürdler, tapınaklarını “Arîn olarak adlandırıyorlardı. “Ar” ateşten geliyor. Tapınakların ateşine bakanlara da “ Arîwandiyorlardı. Kısacası her şehir ve köyde bir “Arîn” vardı.

Turan ülkesinde iki büyük tapınak vardı. Bunlardan biri “Arîn Zawik” ve diğeri ise “Arîn Helwan” idi. Beluçi Kürdleri Kikan ve Xuzdar şehirlerini inşaa etmişlerdi. Bu “Arîn” Zawik ve Helwan dağlarının doruklarında kuruldukları için bu isimleri almışlardı.

Beluçi Kürdleri bu iki tapınağı çok kutsal görüyorlardı. Yılda iki defa ilkbahar ve sonbahar olmak üzere Turan ve Mekran’ın her tarafından Kürdler dinsel görevlerini yerine getirmek “Arîn” leri ziyaret ediyordu. Gelen ziyaretçiler beraberlerinden çok yiyecek ve içecek getiryorlardı. Bir kaç gün “Kutsal Arîn”lerde dua ediyor ve Yezdana tapıyorlardı.

“Arîn” lerin inşası çok sadeydi. Arînler geniş bir alanda kuruluyordu. Arînler de gece ve gündüz ateş yanıyordu. Halk ışığı Tanrı’nın Nur’u olarak gördüklerinden Arînlerin içine girerlerdi. Tapınakların ortasında halka şeklinde oluşturulan bir bölümde sürekli olarak 3 ateş durmadan yanardı. Halk ise halka şeklinde oluşturan o bölümün çevresine toplanıyor ve ateşi kutsuyorlardı.

Devam edecek

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.