Skip to main content
Submitted by Hasan H. YILDIRIM on 1 October 2012

Uzun süreden beri internet dünyasiyla ilişkim kopuktu. Sebebi bir kazaya uğramamdı. Hikaye uzun. Kısadan keseyim. Sağ ayağımı yürüyen merdivene kaptırdım. Fena halde ezildi ve uzun bir süre yere basamadım. Sırtüstü yatmak zorunda kaldım. Bu nedenle dünyayla ilişkim koptu.

Ayağım yere basma kıvamına gelince internete girdim. Arşivi karıştırdım. Gündemi yakalamaya çalıştım. Değişen bir şey yok. 30 seneden beri oynatılan filmin gösterimde inmediğini gördüm.

Kürd milletine karşı Türk egemenlik sistemi ile PKK ihanet şebekesinin danışıklı savaş ve barış sarmalında devam ediyor. 30 seneden beri tekranılan gelen ilkbaharda başlayan ve yazın devam eden savaş, sonbaharda başlayan ve kışın devam eden barış oyunu.

İlkbahar yaz karşılıklı çok kan döküldü. Her iki tarafın aynı merkez tarafından idare edildiği Türk egemenlik sistemi ve PKK ihanet şebekesi, Kürd milletine karşı birbirlerini besleyerek, güçlendirerek sonbahara gelindi. Savaş söylemi yerini barış dili almaya başladı. Artık gerilla mağaraya, asker kışlaya dönebilir. Ki önümüzdeki bahara kadar.

Bu konuda da kafalar karışık ve hükümet çevresinde bir sıkıntı yaşanıyor. Kışın şehirlerde eylemlilik sürecek mi, yoksa gelecek bahara mı kalacak sorusu cevap bulmuş değil.

Oslo süreciyle PKK kendi içinde farklı iki kanat şeklinde sahne aldı. Daha evvelki bir makalemde Abdullah Öcalan’ın Kemalist-Ergenenekoncularla yollarını ayırdığını ve AKP’nin emrine girdiğini yazmıştım. Bir eğitim sürecine alındığını ve pek yakında daha önce dediklerini yadsıyarak AKP yanlısı bir dil kullanacağına işaret etmiştim. Bunun yolu yavaş yavaş açılıyor. Türk Başbakanı ve Adalet Bakanının dediklerine bakılırsa Abdullah Öcalan’a yeniden sahne aldıracaklar.

Fakat sorun Abdullah Öcalanla birmiyor. PKK içinde şu an hakim olan Kemalist-Ergenekoncu kanat. Başınıda Cemil Bayık ve Duran Kalkan çekiyor.

Her ne kadar Türk Adalet Bakanı “Öcalan bir enstrüman olarak kullanılacak” diyorsada Öcalan’ın PKK’ye hakim olan Kemalist-Ergenekoncuları nasıl ikna edebileceği sorunu ciddiyetini koruyur. Ama her halükarda onlar bir yolunu bulurlar.

Şu an PKK içinde yaşanan çalkantı nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, ister başını Cemil Bayık ve Duran Kalkan’ın çektiği Kemalist-Erkenekoncu kanat, ister başını Abdullah Öcalan’ın çektiği, Leyla Zana, Murat Karayılan gibilerin içinde olduğu AKP yanlısı kanat güçlü çıksın veya bu iki kanat yeniden anlaşsın her halükarda Kürd milleti için bir kazanım olmayacaktır. Her iki kanatta Türk egemenlik sistemin görevlileridir. Aradaki fark şu an sistemin farklı kanatlarının iktidar mücadelesinde ayrı düşmeleridir.

Türk egemenlik sistemin ister kışla ve onların tetikçileri Kemalist-Ergenekoncu ihanet çetesi, isterse camici kanatla hareket eden Abdullah Öcalan ve destekleyicileri kazansın kaybeden Kürd milleti olacaktır.

Her şey iki ateş arasında kalan, evi yıkılan, hayvanları telef olan Şemdinli bir yaşlının “Ordu ve PKK başının çaresine bakarlar, ya biz” söyleminde gizlidir.

***
Yaşanan son gelişmelere sağduyulu bakıldığında 1992 Şırnak operasyonu, 33 erin öldürülmesi, Dağlıca, Aktütün karakol baskınları, Ankara ve Diyarbakır'da patlatılan bombalamalar, Tokat, Silvan, Gaziantep eylemleri, Hüseyin Akgül’ün kaçırılması, Bingöl ve Dersim eylemleri kimin eseri ve kime hizmet ettiyse Şemdinli ve çevresinde ortaya konulan danışıklı savaşta o güçlerin ve onların politikalarına hizmet etmiştir.

Şemdinli ve çevresinde baş gösteren olaylar, Türk egemenlik sistemi ve PKK ile birlikte Kürd millet potansiyelini tasviye etmek için yürütülen kontrolü orta ölçekli danışıklı bir savaşın sonucudur.

Son eylemlerde görüldüğü gibi kimin eli kimin cebinde olduğu gayet açık. Kemalist-Ergenekoncu güçler hala örgütlü ve operasyonel güçlerinin olduğudur. PKK ise bu cephenin en aktif tetikçisi konumundadır.

Aslında kimin tetik çektiği, kimin üslendiğinin pek bir önemi yok. Mesele bu politikanın Türk egemenlik sistemin çıkarlarına hizmet ediyor mu, etmiyor mu?

Sorun bu olunca, yaz boyunca PKK ihanet şebekesinin Kemalist-Erkenegoncularla söylem ve eylemlerinin aynılığından bahsetmek o kadar da acayip değildir. Sorun sadece bir gerçeğin görülmesi ve dile getirilmesidir.

Bunca gelişme ve veriye rağmen Türk devletinin bir kontra örgütü olan PKK‘den Türk iktidarını Kürdistan’dan kovma mücadelesi veriyor ve Kürd tarafı misyonunu yüklemek bir bilinç kırılması değilse derin bir niyetin tezahürü olmasına işaret eder.

1 Ekim 2012

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.