Skip to main content
Submitted by Aso Zagrosi on 21 April 2012

Aso Zagrosi:Genel olarak "Ulusal Kongre'den ne anlıyorsunuz. Başka ülkelerde yaşanan "Ulusal Kongre" tecrübeleri hakkında bize söyleyebilirsiniz?

- Ulusal Kongre'den anladığım şey Kürt ulusunun çeşitli sınıf ve tabakaları, çeşitli siyasi eğilim ve örgütleri; çeşitli din, mezhep ve inançları; etnik ve kültürel çeşitlilikleri arasında ortak bir siyasi payda oluşturulabilmesidir. Bu mutabakat zemini ne denli geniş ve güçlü olursa siyasal kazanımlar elde edilmesinin önü o denli açılmış olur diye düşünüyorum.

Dünyadaki tüm ezilen ulusların siyasal haklarına kavuşması şu veya bu biçimde ortak bir mutabakat sağlanabilmesi ile gelişebildi. Kongreler bu kurtuluş süreçlerinde çok tayin edici roller üstlendiler. Hindistan'dan Afrika'ya, İrlanda'dan İsrail'e, Vietnam'dan Filistin'e... birçok örnek verilebilir.

"Ulusal Kurtuluş" deyince pek akla gelmez ama ben İsrail deneyimini örnek vermek istiyorum. Dünyanın dört bir yanına dağılmış, vatansız bırakılmış, izole koloniler halinde yaşayan, çok çeşitli diller konuşan, yaşadıkları ülkelerin kültürleriyle karışmış; üstelik çok büyük bir soykırımın yıkıntıları altında kalan bir halktan güçlü bir ulusal devlet kurulabilmesi Dünya Yahudi Kongresi ile mümkün olabildi. Toplumun ve siyasetin tüm bu süreçlerde kendi içinde demokratik çoğulculuğunu korumuş olduğunu da belirtmeliyim.

Aso Zagrosi: Tarihsel olarak Kürdlerin "Ulusal Kongre" girişimleri oldu mu? Eğer Kürdlerin böyle girişimleri olduysa bugüne kadar neden başarılı olmadı?

Kürdistan'ın yakın tarihi "ölü doğmuş" ya da yaşatılamamış, cenaze törenleri bile yapılmayan Ulusal Kongre girişimleriyle dolu...

Ulusal Kongre, bizim eski sol literatürümüzde aşağı yukarı "Cephe" örgütlenmesine tekabül eden bir tarzdır. "Cephe"nin de "öncü parti"nin inisiyatifinde, en azından ideolojik-politik kumandası altında olmasının öngörüldüğü biliniyor. Ulusal Kongre çalışmaları, daha çok bir parti veya siyasi çizginin diğerleri üzerinde hegemonya kurma aracı olarak ele alındığına tanık olduk. Bu da demokratik uzlaşma üzerinde yükselmesi gereken Ulusal Kongre düzeylerini bozan bir yaklaşım. Tabikii hegemonyacılık yalnız sol kültüre has bir şey değil; tutucu veya liberal burjuva akımlar da bu tarz siyaseti normal görüyorlar. "Bir projem var, haydi gelin peşime takılın" diye düşünülüyor.

Ulusal mutabakat gerçekten bir ihtiyacın ve demokratik uzlaşmanın üzerine yükselecek mi? Eski yaklaşımlar değişti mi, katılanlar gerçekten böyle bir ihtiyaç hissediyorlar mı? Yoksa birileri güç toplamak, diğerleri de fotoğrafın dışında kalmayayım endişesinde mi? Mesele bu...

Aso Zagrosi:Kürdistan gibi parçalanmış bir ülkede "Ulusal Kongre" ne anlama geliyor? Kürd siyasal yapıları tüm dünya halklarının sahip oldukları ulusal hakları talep etmek için bir "Ulusal Kongre" de birleşmeye hazırlar mı?

- Her şeyden önce bu bir ihtiyaç ve böyle bir kararlılık tüm kesimlerde görülebiliyor... Zihinsel bir hazırlık var ama önyargılar, siyaset yapma biçimlerimiz buna müsaade eder mi; en önemlisi de Kürtlerin siyasal bir statü edinmemesi için her türlü yolu deneyen sömürgeci devletlerin, istihbarat örgütlerinin çelmelemeleri boşa çıkarılabilir mi? İşte bu konularda çok da hazırlıklı olunduğunu sanmıyorum.

Pozitif bir gelişme olarak her türlü kışkırtma ve zorlamaya karşı sömürgeci güçlerin son on yıldır PKK, KDP, YNK veya diğer Kürt örgütleri arasında bir iç çatışma yaratmayı başaramamalarını gösterebilirim. Barzani'nin "Kürtleri birbiriyle savaştırma dönemi sona erdi" söylemini çok ciddiye alıyorum. Kürtler arasında bir iç çatışmaların ne kadar büyük zararlar verdiğini tartışmaya gerek yok. Şimdi silahlı Kürt örgütleri arasındaki bu barışçıl ortamı Kongre için de çok sağlam bir maddi temel oluşturuyor. Zaten ne yükselecekse bunun üzerinde gelişecek gibi görünüyor...

Aso Zagrosi: Kürdistan'ı işgal eden ve sömürgeleştiren ülkelerle farklı parçalardaki Kürd partilerin girdikleri ilişkilere bakıldığı zaman dünya Kürdlerinin gerçek talepleri nasıl programlaştırılabilir?

- Yukarıda Dünya Yahudi Kongresi'ni örnek vermekteki bir amacım da, Yahudi toplumu gibi hem halk olarak hem ülke bütünlüğü olarak her anlamda bu kadar çok parçalanma yaşamasına rağmen bunu aşabilmiş olduklarına işaret etmekti. Zaten Kongre, bu kadar çok parçalı ve dağınık kesimleri koordine etmeyi, aralarında bir ortak payda yaratmayı amaçladığına göre tam da buna ihtiyaç var demektir.

Fakat anahtar kavram bu farklılıkları bastırmak, yok etmek, tek tipleştirmek değil birbirini tanıma, saygı gösterme ve ortak amaçlar uğruna güçlerini koordine etme yeteneği geliştirmek... Ben "Birlik"ten farklılıkları yok etmeyi anlamıyorum, herkesi kendine veya ortak bir "model"e benzetmeye zorlamayı anlamıyorum. Bu totalitarizmdir. Farklılıklara saygı göstererek ortak işler yapabilmeyi anlıyorum "birlik"ten...

Aso Zagrosi:Daha somutlaştırmak gerekirse Türkiye ve İran ile ciddi ekonomik ve siyasal ilişkiler içine giren Kerkük, Xaniqin ve Musul gibi Kürdistan toprakları meselesinde Irak Araplarıyla ciddi problemleri olan Güney Kürdleri Kuzey ve Doğu Kürdistan Kürdlerinin "Ulusal Talepleri" konusunda ne önerebilirler?

- Kürtler orta doğuda büyük ve dinamik bir nüfusa sahip. Talepleri ve eğilimleri ile de demokratikleşmenin motor güçlerinden birisi. Kürt toplumunun özgürleşmesi, demokratik haklarına kavuşması Ortadoğu için gerçek bir değişim ve Rönesans demektir.

Ortadoğu'nun en-eski, yerleşik, kadim halklarından biri olan ve şu anda da büyük bir dinamik toplumsal yapıya sahip olan Kürtlerin hiçbir uluslararası platformda resmi bir temsilinin bulunmaması modern dünyanın en büyük ayıplarından birisidir.

Kürdistan Ulusal Kongresi'nin siyasal talep ve mücadele biçimleri üzerine alacağı kararlar kadar, belki daha da önemlisi Kürdistan Ulusal Kongresinin başta Birleşmiş Milletler olmak üzere meşru bir temsil organı olarak kabul edilmesidir. Bu başarılabilir mi? Şu anda bu resmi temsilin kabulüne yoğunlaşmanın çok daha isabetli olacağını düşünüyorum. Uluslararası camiaya böyle bir ortak çağrı yapılması kararı alınabilir.

İran ve Suriye'nin sistemin dışına çıkması, Irak'ın yeniden yapılanmasında Kürt özerkliğinin kabul edilmiş olması en azından Kürt ulusal Kongresinin bu üç parçadaki Kürtler adına kabul edilmesi diplomatik bir soruna yol açmadan mümkün olabilir.

Moda deyimle söyleyecek olursak Kongrenin ulusal ortak paydası "kendi kaderini tayin hakkı" olabilir. Bunu maksimal bir talep olarak değil, asgari bir temel olarak görüyorum. Kendi kendini yönetme hakkı ve yeterliliğini, kendisi için fazla göre bir toplum bunun üzerine başka ne inşa edebilir ki? Bu prensibin hangi biçimlerde tecelli edeceği cidden ayrı bir konudur. Bunun sonsuzda çeşitli biçimleri bulunabilir. Kürt ulusu bütün dünya milletleriyle eşit hak ve özgürlüğe sahip bir millettir. Kongre kararlılıkla bunu ortaya koyarsa tarihsel misyonunu yerine getirmiş olur.

Aso Zagrosi:Arap Kürdü, Fars Kürdü ve Türk Kürdü yada bu devletlerin sınırlarını temel alan ve bu sınırlar çerçevesinde "Kürd Sorunu" çözmeye çalışan anlayışların hakim olduğu bir "Ulusal Kongre"ye ihtiyaç var mı? Böyle bir "Kongre" geleceğe ilişkin Kürd kuşaklarını zor durumda bırakmaz mı? Onların iradelerini ipotek altına almaz mı?

- Kürt toplumu, Kürdistan ülkesi yüzyıllardır yapay biçimde bölünmüştür; ama bu bölünmenin yarattığı kalıcı etkileri; parçaların birbirinden eşitsiz olarak ilerleyip-gerileyen mücadele süreçleri de bir realitedir. Bölünmeyi içselleştirmek kadar, hiç önemi yokmuş gibi görmezden gelmek de yanlış olur.

Bakın ben şu anda Berlin'de yaşıyorum. Berlin kenti en fazla 30 yıl kadar doğu ve batı olarak aralarına duvar örülmek suretiyle ayrı sistemlerde yaşadı. 30 yıl bir toplum tarihinde çok da uzun bir süre değil; Berlin duvar yıkılalı da 20 yılı geçiyor ama bu bölünmenin toplumdaki izleri halen yaşıyor. Siyasal tercihlerinden, yaşam kültürüne kadar Berlin'de halen iki ayrı toplum var.

Kürdistan'a gelirsek... Bölünmenin çok daha ağır biçimleriyle ve yüzyıllara varan bir süreçte derinleştiği bir olgudur ve halen devam ediyor. Bu nedenle bölünmenin yarattığı farklı talepleri, siyasal-kültürel refleksleri, ihtiyaçları yok sayarak adım atan yanılır. Ortak hedefler için çok daha özenli, sabırlı, uzun vadeli politikalara ihtiyaç var.

Aso Zagrosi: "Ulusal Kongre"ye ilişkin çıkan çeşitli haberlere bakıldığı zaman daha çok sömürgeci güçlere kullanılacak mücadele biçimleri ön plana çıkıyor. Siyasal hedeflerden ziyade mücadele biçimleri konusunda bazı kararlar alınırsa ve uygulamaya konulsa Kürdler arasında yeni çatışmalara neden olmaz mı?

- Türk basınında Kürt Ulusal Kongresi'nin "PKK'ye silah bırakma çağrısı" yapacağı veya bu yönde kararlar alınacağı yolunda yazı ve yorumlar ağırlık kazandığını görüyorum. Türk hükümetinin böyle bir beklentisi ve zorlaması olduğu biliniyor. Ben Kürt ulusal demokratik mücadelesinde barışçıl bütün yollarla birlikte silahlı mücadelenin de meşruiyeti olduğuna inanıyorum. Sömürgeci iktidarlar Kürdistan üzerindeki egemenliklerini işgal ve silahlı zorbalık üzerine oturttukları ve bundan ödün vermedikleri sürece, Kürt ulusunun da silahlı direnişi meşrudur.

Ulusal ve toplumsal mücadelede silahlı mücadeleyi doğru görmeyen, bunu kategorik olarak reddeden anlayışlara da saygı duyuyorum. Bu bir siyasi tercih, bir hayat felsefesi olarak saygındır. Fakat bunun dışında duran çifte standartlı, tutarsız yaklaşımlar da var. Örneğin Kürtlerin ulusal hakları söz konusu olduğunda bir yandan "şiddet dönemi bitti, silahlı çözüm olmaz, silah hiçbir şeye halletmez!" diye her gün konferanslar, basın söylemleri yapanlar, bir bakıyorsunuz aynı günde veya aynı anda Libya'ya, Suriye'ye, İran'a, Afganistan'a ve daha başka birçok alana ancak "silahlı müdahale" ile çözüm gelebileceğini savunabiliyorlar. Silahlı muhalif grupları desteklenmesini, silah ve lojistik yardım yapılmasını talep edebiliyorlar. Hani silah çözüm değildi?..

Avrupa ve ABD'nin silahlı mücadele nedeniyle PKK'yi "terörist örgüt" olarak tanımlayıp marjinalize ettiği doğru değildir. Bütün mesele PKK'nin NATO'nun müttefiki olan bir ordu ile savaşıyor olmasıdır. PKK ideolojik ve siyasal olarak ABD, Avrupa ve TC ile uzlaşmaya teslimiyet derecesinde en açık olduğunda bile onlar bu tavırlarını yumuşatmamışlardır. Tam tersine PKK'nin "uluslararası terörist örgütler listesi"ne alınması, ironik biçimde tam da silahlı mücadeleden vaz gectiğini açıkladığı dönemlere rast gelir. PKK bu konularda ne kadar güven vericidir ne kadar değildir bu da ayrı bir konu... Fakat NATO'nun "terörist örgüt" olarak kabul ettiği - ki kriminal vakalarıyla ünlü- Arnavutluk'taki UÇK'yı bir kaç gün içinde "muhalif demokrat bir örgüt" olarak tanıyıp iktidara taşıdığına hep beraber tanık olmuşken, PKK için ileri sürülen gerekçelere kim inanmamızı bekleyebilir?

Bu yolda yapılan "siyasi ve ahlaki vaazlar" ne inandırıcıdır, ne de samimi...

Kürt hareketi içinden de PKK'ye yönelik olarak "silahların bırakılması, silahın çözüm olmadığı, silahlı güçlerin dağıtılması gerektiği" gibi talepler gündeme gelmekte. Peki aynı tür "silahları bırakalım, silahlı çözüm olmaz!" önermeleri KDP ve YNK'ye de yapılabilir mi? Eğer bu doğru bir çözüm ise Kürt yönetiminin silahlarını bırakmasını, Peşmergenin dağıtılmasını, Irak ordusuna teslim olmasını niye talep etmiyoruz? Bu istek Güney Kürdistan için, KDP, YNK için ne kadar gerçekçilikten uzak, anlamsız bir istek ise Kuzey Kürdistan için de, PKK için de böyledir... Güneyli Kürt örgütleri ellerinde silah olmasaydı acaba bu fiili kazanımları elde edebilir, Irak müdahalesinin ardından da bu imkanları genişletebilirler miydi?

Aso Zagrosi: Türkiye'de bazı çevrelerin "Kürd Ulusal Kongresine" "pozitif" yaklaşması gibi bir izlenim var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

- Hangi çevreleri kastediyorsunuz bilmiyorum. Benim takip edebildiğim yaklaşımlar, "Barzani, Kongre vasıtasıyla PKK'yi (Türkiye ve ABD'nin isteklerine uygun biçimde) denetim altına alıp barajlayacak!" türünde beklentilerden ibaret. Türkiye'nin güvenliğine ve bütünlüğüne katkısı veya zararı nedir diye bakıyorlar daha çok. "Kürtler de uluslararası toplumda hak ve özgürlüklerini kabul ettirecek bir kurumlaşmaya giderlerse, bu iyi bir şey" diyenine rastlamadım...

Kürt ulusal hareketiyle her zaman ittifak ve sıcak ilişkiler içinde olmuş kisi ve kesimleri kastetmiyorum tabiiki... Onların -özellikle solun- tutumu da ayrı bir konu. Onlar da kafalarındaki "Aşiret ağası Barzani" şablonu ve sol-oryantalist bakışlarını bir türlü aşamadılar. Türkiye'deki Kürt hareketinin diğer parçalarla eşgüdüm veya iyi ilişkiler geliştirmesinden rahatsız olan bir halleri oldu hep.

Aso Zagrosi: Eğer Güney Kürdistanlılar Kerkük, Musul, Xaniqin ve Mendeli'nin içinde yer aldığı Bağımsız Kürdistan'ı ilan ederse ve Irak Araplarıyla çatışma içine girerse diğer parçaların Kürdleri belli bir dönem "Bağımsız Güney Kürdistan" için Güneylilerin istemleri doğrultusunda hareket edebilirler mi? Buna hazırlar mı?

- Güney Kürdistan'da bağımsızlık ilan edilirse bu, Kürdistan tarihi için bir milattır.

Onların köprüleri attığı bir noktada bu cepheyi savunmak diğer tüm politik istem ve aktivitelerin önüne geçer. Bunun diğer parçaların özgün istem ve programlarını zora sokan değil, tersine onların da önünü açan bir gelişme olacağını düşünüyorum.

Kuşkusuz yığınla manipülasyonla, provakasyonla dolu, çatışmalı bir süreç olacağı açık. Bunların içe dönük yanı bilinçli ve öngörülü bir yaklaşımla boşa çıkarılabilir. Ağırlık tabii ki Güneyin omuzlarına binecek ama diğer tüm parçalar, Kürt diasporası ve onların dostlarının bu yükü paylaşarak aşılabilir. Özgür bir gelecek büyük bir sorumluluk getiriyor.

Aso Zagrosi: "Ulusal Kongre" siyasal Kürd partilerinin mi Kongresidir yoksa tüm Kürdlerin mi kongresidir? Böyle bir kongre yapılsa hazırlıkları nasıl yapılabilinir? Diaspora Kürdleri nasıl bir rol alabilir?

- Kongreyi sadece politik örgütlerin bir platformu olarak görmek çok yanlış olur. Sivil toplum örgütleri, Sendikalar, meslek örgütleri, farklı etnik, dinsel ve kültürel toplulukların, cemaatlerin temsili belirleyici bir öneme sahip.

Yöntem olarak tüm siyasi eğilim ve grupların; sınıf örgütlerinin, işçi sendikalarının; etnik, kültürel, dini cemaat ve toplulukların; meslek odalarının; sivil toplum örgütlerinin; basın organları, kültürel kurumlar, bağımsız aydın veya şahsiyetlerin temsil edileceği bir toplantı olmasını umut ediyorum. Sadece siyaset bürokrasisinin – liderlerin oturup konuşacağı bir platformdan demokrasi zor çıkar. Örneğin Ermenilerin, Asuri-Süryanilerin, Ezidilerin, Alevilerin temsil edilmediği bir toplantıda bir tarihsel yüzleşme yapmak mümkün olmaz diye düşünüyorum. Kadınların, anti-militaristlerin, çevre hareketinin, eşcinsellerin, anarşist formların olmadığı bir toplantıdan demokrasi ve özgürlükler adına çok şey gözden kaçırılır.
Kürt siyasetinin birçok kadrosu, aydını, sanatçısı yurtdışında yaşıyor. Diaspora bu anlamda Siyasi ve entellektüel bir ağırlık oluşturduğu gibi, önemli bir göçmen nüfusu da barındırıyor. Kürt ulusal hareketinin enternasyonalize edilmesinin de önemli bir kanalıdır bu alanlar. Dolayısıyla diaspora (veya sürgündeki Kürt ulusal potansiyelinin) Ulusal Kongreye dahil olması kaçınılmaz.

Aso Zagrosi: Bu kısa söyleşi için teşekkür ediyorum. Ayrıca eğer söylemek istediğiniz ek bir şeyler varsa buyurunuz...

Görüşlerimi iletme fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim. Newroz.com'a başarılar diliyor, okurlarına da içten selam ve saygılarımı iletiyorum.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.