1967-68 Hareketi ve Suleyman Muini ve arkadaşları (2)
Doğu Kürdlerinin Irak'a ve Güney Kürdistan'a yönelik serüvenlerine girmeden önce bazı hususlara vurgu yapmak gerekiyor.
14 Temmuz 1958 yılında Irak'ta kralığın yıkılmasından sonra bölgede ve Kürdler için yeni bir dönem başladı. Aslen “ Feyli Kürdlerden” olan Abdulkerim Kasım darbe yoluyla kralığa son vermesi ve bir dizi demokratik açılımları yapmasından dolayı tarihçiler „demokratik ve ilerici bir devrim“ yada „14 Temmuz Devrimi“ diye adlandırıyorlar. Son yıllarda bu değerlendirmeye karşı itirazlar olmasına rağmen Kürd tarihçilerinin esası bu kanıdadırlar.
Abdulkerim Kasım, hazırladığı geçici anayasaya da Kürdleri resmen tanıması „ Araplar ve Kürdler bu vatanda ortaklar“ gibi ibareleri Anayasa'ya yerleştirmesi, Kürd dilininin yolunu açması ve var olan demokratik ve ilerici partileri legalleştirmesi Türkiye, İran vb Kürdistanı işgal eden güçler tarafından tepki karşılandı.. Bu gelişmeler Kürdler tarafından büyük bir sevinçle karşılandı. Molla Mustafa Barzani'nin Kürdistan Demokratik Cumhuriyeti'nin(1946) yıkılmasından sonra sığındığı Sovyetler Birliğinden ulusal bir kahraman olarak Irak'a dönmesi Kürdlerin ulusal bilinçlerini büyük oranda kamçıladı ve büyük umutlar yarattı..
Nede olsa ilk defa Kürdistan'ı işgal eden ülkelerden birinde anayasal düzeyde „Kürdlerin varlığı kabul ediliyor“ ve Kürdler „ortak“ olarak görülüyor.
Birde Molla Mustafa'nın Sovyetlerden Bağdat'a dönüşü ve onbinlerce İnsan tarafından sevgi gösterileriyle karşılanması Kürdlerin tarihinde görülmemiş bir sahneydi.
Doğu Kürdistanlılar Irak ve Güney Kürdistan'da yaşanan bu gelişmeleri en yakından takip Kürd çevresiydi..
Kürdistan Demokratik Cumhuriyeti'nin(1946) yıkılışı , Kürdistan Demokrat Partisi'nin tasfiyesi ve Peşewa Qazi Muhamed ve arkadaşlarının idam edilmesinden sonra belli bir dönem Doğu Kürdistan'da bir sessizlik yaşandı. 1950'lerde Doğu Kürdistan'da Peşewa ve Cumhuriyetin mirası üzerine yeni bir devrimci dalga ortaya çıkmaya başladı. İran Şah'ının Dr. Musadık tarafından yıkılması da bu gelişmelere yardımcı olmuştu. Fakat, 1953'te CİA tarafından Dr. Musadık iktidarı yıkılıp Şah'ın yeniden iktidara gelmesiyle birlikte tam terör rejimi kuruldu. 1950 yılının başlarında Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti döneminde genç olan Qani Buluryan, Ahmed Tevfik, Abdulrahman Qasimlo, Suleyman Muini, Kerim Hişami, Emir Qazi, Mela Aware, İsmail şerifzade, Abdullah Zeki, Mela Seyid Reşid Huseyni ve ismini burada saymadığım bir çok kadro hareket geçerek örgütlenmeye giriştiler. Her ne kadar bu kadrolar arasında siyasal, örgütsel ve ideolojik çelişkiler olsada hareket gelişiyordu.
1953 yılında Kürdistan Demokrat Partisi'nin üye ve taraftarlarına karşı büyük tutuklamalar başladı, yüzlerce insan gözaltına alındı ve tutuklandı.
Şunun altını çizmek gerekiyor. Kürdistan Demokrat Partisi o dönem İran Komunist Partisi Tudeh'in Kürdistan seksiyonu yada komitesi konumundadır. Ve aralarında örgütsel birlik vardır.(detaylı bilgi için Dr. Qasimlo'nun „Çil Sal Xebat“ adlı çalışmasına bakınız)
Bu çevre, o dönemler „Kürdistan“ gazetesini de devreye sokuyor. Tudeh'ın Kürdistan bölgesi örgütü konumunda olan oluşum 1955 yılında Mahabad yakınında Birinci Konferansını yapıyor. Abdullah Hasanzade'ye göre Kürdistan Demokrat Partisi'nin bu konferansı aynı zaman da „Tudeh Partisine karşı örgütsel bağımsızlık konferansıydı“ diyor. Her ne kadar Hasanzade böyle bir değerlendirme yapıyorsada Partinin sorunları ve Tudeh ile olan lişkiler daha sonra en üst boyutlarda göndeme gelecek... Sonradan bu mesele üzerine duracağımdan dolayı şimdilik geçiyorum.
Yine Hasanzade çeşitli kaynaklara dayanarak aşağıdaki şahısların konferasta yönetime seçildiğini yazıyor:
1)Aziz Yusufi, Qani Buluryan, Rehmetullah Şeriheti, Abdullah İshaq(Ahmet Tevfik) ve Dr. Qasimlo... Dr. Mewlewi'de muşavir olarak seçiliyor. (Abdullah Hasanzade, Niv Sede Tekoşan)
1959-60 yıllarına geldiğimiz zaman Şah'ın polisi, askeri güçleri ve Savak Kürdistan Demokrat Partisi'ne büyük bir darbe vuruyor, yüzlerce üye ve yöneticisini yakalıyor. Bunlardan örgütün merkezinde yer alan Qani Buluryan, Aziz Yusufi ve Şeriheti idam , bazıları ömür boyu ve diğerleri çeşitli hapis cezalarına çarptırılıyorlar.
Şah'ın İran Kürdlerine yönelik terörü ve tutuklamalarına yapıldığı ortamda başında Abdulkerim Kasım'ın bulunduğu Irak rejimi ve basını Doğu Kürdlerinden „ Zorla İran'a bağlanan Kürdistan'dan“ söz etmesi Doğu Kürdlerinin saflarında yankı buluyordu..
İran rejiminin teröründen kurtulan Kürdistan Demokrat Partisi önderleri, kadroları ve taraftarları Irak'a ve Güney Kürdistan'a sığınıyorlardı.
1959 yılının sonu ve 1960 yılının başlarında Kürdistan Demokrat Partisi'nin bir dizi yöneticisi ve kadrosu Irak ve Güney Kürdistan'a toplanmış bulunuyordu.
Bu kadrolardan , Ahmed Tevfik, Dr. Qasimlo, Qadir Şerif, Suleyman Muini, Kerim Hisami, Yusuf Rezwani, Qasimi Sultani Haşimi Huseyinzade, Mella Baqi, Azizi Felahi, Ewlahi İzzetpur ve Said Kawe en tanınanlardandı. Bunlardan bazıları Bağdat'ta ve diğerleride Suleymaniye bölgesinde kalıyorlardı.
Dr. Yasin Serdeşti 1967-68 yılları arasında Kürdistan Demokrat Partisi'nin önderliğinde gelişen hareket ile ilgili çalışmasında „O dönem 200'e yakın Doğu Kürdü Suleymaniye'nin Serçinar mahalesinde çok kötü şartlarda 'komün' dedikleri ortak bir çatı altında yaşıyorlardı“ diye yazıyor.
Irak'ta ve Güney Kürdistan'da bulunan Kürdistan Demokratik Partisi yöneticileri arasında ideolojik, örgütsel ve siyasal çelişkiler daha da yoğunlaşarak devam ediyordu.
Yukarıda da vurguladığım gibi 1.Konferansta bu sorunlar çözülmemişti.
Bu ideolojik ve örgütsel kutuplaşmalarının başını çekenlerden biri Dr. Qasimlo diğeri ise Ahmed Tevfikti. Ahmed Tevfik'in rakipleri onu „ aşırı milliyetçi, anti komunist ve iktidarı monopoluna almakla“ suçluyor. Ahmed Tevfik ve çevreside Dr. Qasımlo'yu „ Tudeh'in adamı, Kürdistan Demokratik Partisi'ni sonsuza kadar Tudeh'in bir teşkilatı olarak korumaya ve Kürd milletinin amaçlarına aykırı olmakla“ suçluyorlardı. Ayrıca Ahmed Tevfik „Sovyetlerin davulunu çalıp, Amerika'ya karşı olan yaklaşımları“ reddediyordu.(Dr.Serdeşti, age, sayfa 7; Celil Gadani, ba nebite droyi paş mirdu bêşuwên, r 125)
Zaten Ahmed Tevfik daha o süreçte „Arap Burjuva sınıfı Kürdlerin Haklarını tanıma yoluna girmiştir“ diye bir yazıyor. Sovyetler Birliğine, Tudeh'a Irak komunist Partisine verip veriştiriyor ve Kürd siyaset adamlarının „Kürd milletinin kurtuluşu için Amerika'ya dayanması gerektiğini“ savunuyordu.(Dr. Zerdeşti, age, sayfa 7)
O dönemler o bölgede Sovyetlere karşı tavır almak ve Amerika'yi açık açık savunmak „suç“ olarak görüyordu. Çünkü o dönem İran, Irak ve Kürdistan devrimcileri için „anti-emperyalist ve anti Amerikancı olmak“ ilerici ve devrimci olmanın kriterlerinden en önemlisiydi.
Hejar Mukriyani Ahmed Tevfik'i değerlendirirken eskide , marxist, İrancı, Irakçı ve Türkçüydü... ….Mela Mustafa Barzani'nin dönüşü ve Irak Kürdistan'ına geldikten sonra felsefesini değiştirdi. Hakiki bir Kürd oldu. Onun için Kürdistan ve Kürdleri işgal edenler domuzlardan ve emperyalistlerden daha pisler“ diyor.( Dr.Serdeşti, age, sayfa 7)
Devam edecek.