İhanet Bir Kez Daha Belgelendi
KAWA Hareketi, PKK'nin önünde engeldir hesabı ile Türk egemenlik sisteminin ciddi operasyonlarıyla karşılaştı. Birincisi; 12 Eylül 1980 askeri cunta öncesi bölünmeler, sonrası operasyonlar ve Qamışlo katliamı......Dönem oldukça kötüydü ve dönem; yeni bir sürecin de başlangıcıydı. 1970 yılların başlarında; Anatolia'da askeri darbe yapılmış ve o dönemin gençliği; hapislere alınarak, hırpalanmış ve akibinde de 70'lerín ortalarında serbest bırakılmışlardı.Kürdlere karşı suç işleyen devletin askeri yapısı, rolünü oynadıktan sonra da devreden kısmi olarak çekilmişti.Yakalanıp yargılananlar; bir ‘af’ düzenlemesiyle, kaldıkları yerden devam etmek üzere, bir kez daha hareketliliğe dahil olmuşlardı.Fırtınalı bir dönemin de başlangıcıydı o yıllar. Kürdistan da; 68 gençliği, yeni bir ses ve yeni bir duruş sergilemişti. Bu duruş, askerin devlete el koymasıyla da kesintiye uğramıştı. Siyasi olarak ta; dünya yeni bir arayışa girmiş ve çalkalanıyordu:Asya, Afrika ve Latin Amerika'nın ezilen milletleri; 'efendileri'ne baş kaldırıyor, kendi milli devletlerini ve sosyal düzenlerini kurma savaşını veriyordu.Kürd gençliği; bu gelişmeleri gıpta ile seyrediyor, dünya'da olup bittenleri anlamaya çalışıyor, değişik sonuçlara varıyor, kıran kırana bir tartışmanın içinde buluyordu kendisini. Kürdler; eski ve yeni kuşaklarıyla hem kendi içinde, hem de birbirleriyle ideolojik olarak çatışıyordu. Kürd-Kürdistan'ın mevcut statükosu, toplumsal konumu, yeni statükonun belirlenmesi, ona ulaşmanın yol ve yöntemleri, ülke ve dünya'da dost ve düşman tanımlanması v.s konularında belirleme tartışmaları, tüm sıcaklığıyla sürüyordu. Yeni nesil Kürd gençliği; hem eski kuşağın sinmişliğini, hem de yeni koşulları aşma çabası içindeydi.Bunu yaparken, kendi içinde de tartışıp, ayrışıyordu.Dergo'nun içinde yer aldığı grup, kendisini sosyalist olarak tanımlıyordu. Kürdlerin, bir millet olduğu, her millet gibi milli devletlerini kurması gerektiğini, bunun da ancak silahlı mücadele ile sağlanacağını savunuyordu.Bu savunulanlar, Kürd-Kürdistan gerçekliğinin ifadelendirilmesiydi. Ama gel gör ki; bu realite, geleneksel Kürd çevrelerinin, 'mümkün değildir' diyenlerinin de duvarına çarpıyordu. Bu çevreler, kendilerinden daha eski ve farklıydı. Herkesin, kendi kurulu köyleri vardı. Dergo'nun içinde yer aldığı grup; hani derler ya, doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali, bu kurulu köylere yaranamıyordu.Kendi aralarında tartıştırarak, sürece müdahale bağlamında yeni bir yapılanmaya gidildi: İlkelerini belirlediler, hedefte netleştiler. Buna ulaşmanın yol ve yöntemlerini bilince çıkararak, KAWA örgütünü kurdular.KAWA`nın kuruluşu; bir umuttu, heyecandı, sıcacık bir duyguydu. Kuzey rüzgarı tadında bir esintiydi, yaşanan andı, gelecekti. Kendi özelinde; tüm bunların toplamının, sadece bir durağıydı. Kürd'ün tarihi:Ne KAWA ile başlamıştı, ne de onunla son bulurdu. Fakat; genç, diri, dinamik Kürd millet potansiyelinin ortaya çıkardığı bir sevdaydı, aşktı. O, Kürd millet tarihinin, süren sancılı yürüyüşünün, kendine özgün koşullarında doğan sadece bir sonuçtu. Bir güneş gibi doğdu ve soğuyan Kürd’ün bedenini ısıttı. Kürd milleti; KAWA'yı, KAWA da Kürd milletini sevdi. Kısa süren serüveninde, tadında bir birliktenlik yaşandı. Kürd milleti; KAWA'yı, kendisinin kopmaz bir parçası olarak gördü, güvendi, onunla kurtuluş umdunu tazeledi, destekledi, yanında oldu. Nasıl olmasın, ki; kendisini KAWA şahsında bir kez daha tanımladı, millet olduğunu bilince çıkardı. Her millet gibi, millet olmasından doğan haklarının olduğunu deklere etti. Hakları, bölge ve dünya tiranları tarafından elinden alınmış olsa da, buna ulaşmanın kaçınılmazlığını dayattı ve güçlü, gadar, barbar düşmanın olmazlarını yerle bir etti.Kürd milletinin hedefi; Bağımsız, Birleşik, Demokratik Kürdistan olarak tanımlandı. Kuşkusuz bu onur; KAWA'nın değildi, ondan çok önceleri bunu dile getirenler, uğrunda mücadele edenler, bu uğurda korkusuzca dar ağaçlarına yürüyenlere aitti. KAWA, onların bıraktığı bayrağı devraldı. Bu nedenle KAWA örgütünün kökü, Kürd milletinin derinliklerindeydi.Lozan'da, Kürdistan'a dayatılan statüko; bölge sömürgeci devletlerin yanısıra, dünya güç odaklarının çıkarlarına yanıt veriyordu. Kürdistan milli kurtuluş hareketi; tüm bu güçleri, topyekün olarak karşılarında buluyordu. ...KAWA örgütünün yaptığı, sadece bunlar değildi. Umutsuzluğu, sindirilmişliği, kendinden kaçmayı politika edinmiş, eski kuşağın yaydığı korku çemberini yırtmak ve Kürdistan'da, yeni bir ruh yaratmaktı. Bu anlayışla, 38'den beri susan silahları yeniden ateşledi, düşmana sıktı. Kürd milletinin, düşmanına sıktığı ilk kurşun hikayesi, tarihin derinliklerindedir. Ama, 1938 sonrasında Kürd millet suskunluğunu bozan, KAWA örgütü oldu. Bu bağlamda 38 sonrası Türk egemenlik sistemine ilk kurşunu sıkma onuru, KAWA örgütüne aittir. Semsur, Dersim, Amed, Qers, Meletî, Mêrdîn, Wan'da Türk işgal kurum ve sorumlularına kurşun sıkan, KAWA örgütüdür. KAWA örgütü, düşmana karşı çok yönlü bir mücadeleyi bilince çıkardı. Demokratik yol ve yöntemlerden vaz geçmeksizin, düşmanı ancak silah zoruyla Kürdistan'dan söküp atacağını bilince çıkardı. Kürd'e, silah zoruyla boyun eğdirilmişti. Kürd milleti de, elinden alınmış milli egemenliğini, ancak silah zoruyla geri alabilirdi.KAWA örgütü, önüne Kürdistan devrimini koydu. Parçalanmış, bölüşülmüş, sömürgeleştirilmiş Kürdistan'ı; Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan'a dönüştürme görevine soyundu. Devrimin objektif koşulları, fazlasıyla vardı. Kürdistan, devrime gebeydi. Usta bir ebenin, hünerli ellerine ihtiyaçı vardı. Bu da, devrim partisiydi. KAWA örgütü, devrim partisini oluşturma görevini önüne koydu. Bu vesileyle, Kürdistan milli mücadelesini yönetmeyi öngürüyordu.---KAWA örgütünün savunduğu ilkeler, Kürd milleti nezdinde yankısını bulmuştu. Kürdistan'nın ücra köşelerine kadar, geniş bir sempatizan kitlesi oluşmuştu. Öne çıkan ve devimci çalışmayı meslek olarak seçen yüzlerce insan vardı. Mesele, bu potansiyeli çekip çevirecek bir önderliğe endekslemekti. KAWA örgütünde olmayan da buydu. Elbise genişti. Kürdistan devrimi gibi dünyanın en zor işiydi uğraşılan. AWA önderliğinin, altından çıkamayacağı kadar da zordu. Hele iç hizpsel rekabet te buna eklenince, iş daha da zorlaşıyordu. Merkezde bunlar yaşanırken, bölgeler kendi çapında çok güzel işler yapıyordu. Fakat, bu yetmiyordu. Kürdistan devriminin ideolojik, siyasi, örgütsel, askeri ihtiyaçlarına yanıt verecek bir yapıya ihtiyaç vardı. KAWA örgütünde eksik olan da buydu. KAWA Merkez Komitesi; tecrübesiz, birikimsiz ve gençti. Sorunların altından kalkamıyordu; un vardı, tuz vardı, su vardı, leğen vardı ama, hamur yapacak yoktu. Mutlaka hamuru yoğuracak birilerinin çıkması kaçınılmazdı. Kürd milleti, kendini bağımsızlığa taşıyacak önderliğini arıyordu.KAWA örgütünün yüklendiği tarihsel misyon; Kürd milli potansiyelini, bağımsızlık için seferber etmekti. Sömürgeci sistem de, süreci yakınen izliyor ve önlemini alıyordu. Korkularını aşmak, Kürdistan devrimini tasviye etmek için, bir taraftan yurtsever Kürd örgütlerine kendi ajan provakatörlerini sızdırırken, diğer yanda ise kendi ‘Kürtçü’ odağını yaratıyordu.'Paraysa para, kadınsa kadın, entelektüel birikimse onu,' kendi kontrasının emrine veriyordu. Yüzyılların biriken Kürd milli potansiyelini; planlı, programlı olarak tasviye etmek için sokağa salıyordu. Fevzi Aslansoy, Suruç'luydu. Ankara'da, üniversite öğrencisiydi. Bir Türk sol hareketi içinde çalışıyordu. 1976 yılında, faşistler tarafından öldürüldü. Suruç'ta cenaze töreni yapıldı. Tüm hareketler katılmıştı. Apocular, tam takım ordaydı; Kemal Pir, Mehmet Hayri Durmuş, İsmet Kılıç, Fuat Çavgun, Abdurrahman Ayhan da katılanlar arasındaydı. Apocular ile DDKD başta olmak üzere, tüm siyasi hareketler arasında sert tartışmalar oldu. Apocuların, ilk defa yazılı bildirisi orada dağıtıldı. Kendileri dışındaki tüm Kürd ve Türk sol hareketlerini, ‘ajan provakatör’ olarak değerlendirmişti. Bu konu, İstanbul DDKD bünyesinde çok tartışıldı. Farklı yaklaşımlar olsa da; çoğunluk olarak, Apocu hareketin, MİT güdümlü olduğu sonucuna varıldı.Dergo, o günden sonra Apocu hareketi; Türk egemenlik sistemin, Kürd milletine karşı savaştırdığı, Tetikçi bir hareket olarak gördü. Arkadaşlarını uyardı, ama onları buna ikna edemedi. Yıllar sonra bunu görselerde iş işten geçmişti..'Tetikçi' kontra hareketi, ileride Kürd milli potansiyelini tasviye eden suçlu olarak yerini alacak ve mazlum halkın; 'Kürd-kıranı' olarak bilinecek, faturası ağır olacaktı.KAWA, bu sürecin başlangıcında; deneyimsizliğine rağmen büyüyor, ama kontrol gücü, lokomotif görevini yapma pozisyonundan da uzaklaşıyordu.Geçmiş bir tecrübe devr alınmamıştı. Tecrübesizlik hakimdi. Fakat, kadroların fedakarlığıyla birçok engel aşılıyordu. Deyim yerindeyse; kadrolar, pratik içinde kendi göbeklerini kendileri kesiyordu. Hata yapa yapa öğreniliyordu. Çalışmalar sonucu, kısa bir sürede Kürdistan'da KAWA Hareketi, geniş bir kitleye ulaşıyor ve tanınır hale geliyordu.KAWA Hareket kadroları; gençti, tecrübesizdi, ama diri, dinamik ve fedakardı. Hareketin bilince çıkardığı profesyonel çalışma anlayışıyla, kadrolar okul ve iş yerlerini terk ederek, kitleler içinde 24 saat süren bir çalışma temposunu tutturdular.KAWA Hareket ilkeleri de, kadroların işini kolaylaştırıyordu. Geleneksel Kürd siyasal örgütlerin aksine; Bağımsız, Birleşik, Demokratik bir Kürdistan'ı hedef seçmişti. Bunu, silahlı mücadele ile gerçekleştireceğinin propagandasını yapıyordu. Uluslararası komünist hareketin ayrışmasında, tavrını Çin Komünist Partisi ve Arnavutluk Emek Partisinden yana koymuştu. SSCB'ni; ‘sosyal-emperyalist’ olarak değerlendiriyordu. Mustafa Barzani önderliğindeki ve Kürdistan'ın Güneyi'ndeki hareketin yenilgisinde, SSCB'ni sorumlu tutuyordu. Barzani hareketi'ni yenilgiye uğratan, Irak sömürgeci güçlerinin SSCB'nden aldığı desteğe bağlıyordu. SSCB'ni, Kürd millet düşmanı ilan etmişti. Bu, bir yerde KAWA Hareketindeki yurtsever damarının ne kadar güçlü oluşunun sonucuydu. Aynı tavrı, daha sonra Çin Komünist Partisi'nin, Kürd milleti hakkındaki düşüncelerini öğrendiğinde de ortaya koymuştu. ...KAWA Hareketi'nin ilke ve yaklaşımları, kadrolarının, daha cesaretli konuşmalarına zemin hazırlıyordu. Bunun sonucudur ki, ajitasyon ve propagandaları güçlüydü. Kitleleri heyecanlandırmada ve harekete geçirmede önemli bir rol oynuyordu. Yüzyıllardan beri Türk egemenlik sisteminin, Kürd milletine karşı uyguladığı inkar ve imhadan kaynaklanan kin ve nefret, KAWA Hareket ilkeleri ile örtüşünce, muazam bir güç ortaya çıkıyordu. Bu iki boyut birleşerek, siyasal bir karekter alıyordu. ...Sonuç olarak KAWA Hareketi, 1977 yılının sonlarında; üç dünya teorisini kabul ve ret temelinde bölündü.1976 ve 1979 yılları, Kürdistan'da devrimci mücadelenin siyasallaştığı ve derinlemesine geliştiği yıllardı. Mücadele, hayatın tüm alanlarında kıran kırana sürüyordu. KAWA Hareketi, bu süreçte de önemli gelişmelere imza attıyordu; toprak işgalleri, işçi grevleri, öğrenci eylemlerine önderlikte başa güreşiyordu. Kürdistan halkına umut veriyordu. Kürdistan devrimine önderlik konumu olmasına karşın, bu yıllarda yaşadığı iki büyük ayrışma nedeniyle, gereken rolü oynaması sekteye uğruyordu. KAWA Hareketi'nin ilk bölünmesinde, devletin parmak izleri vardı. Bu sonradan anlaşılsa da, yapılacak bir şey yoktu ... “Üç dünya teorisini, KAWA Hareketi içinde savunanların başını çekiyor ve bir çok değerli insanı etkiliyordu. Kürdistan devrimini tasviyesini öngören 'üç dünya teorisi'ni, KAWA Hareketine savundurmaya çalışıyordu. Bunu bir bütün olarak başaramasada, hareketin ikiye bölünmesinde önemli bir rol oynuyordu.Ayrılıktan kısa bir süre sonra, etkilediği kişilerle birlikte Türk egemenlik sistemin ‘solcusu’, Doğu Perinçek'in partisinde yerini alıyordu...Bu bile, bu unsurun hangi karanlık güçlerin özel yetiştirmesi olduğuna işaret ediyordu.Bu günden sonra, elbette bunu söylemenin hiçbir anlamı yoktur. Çünkü, o yaptığını yapmıştı. Kürdistan devrimine önderlik edebilecek sayısız önder ve kadroyu, KAWA'dan alıp götürmüştü. Daha sonra onlarla yolları ayrılsa da, devrimci dinamizmini bittirmişti. Onlarla birlikte hitap ettikleri geniş kitleleri de, KAWA Hareketinden uzaklaştırmasını başarabilmişti. Bu durum, KAWA Hareketinin ilk kırılma noktası olmuştu.Bunun mimarı Türk egemenlik sistemim derin solcusu Doğu Perinçek'ti. Aynı Perinçek, ikiz kardeşi Abdullah Öcalan'ı danışıklı bir döğüş ile geniş kitlelere taşiyordu. Pilot Necati Kaya ve daha sonra Cem Erseverin koruması altına alınan Tetikçibaşı, Doğu Perinçek tarafından Kürdlere 'önder' olarak sunuluyordu....Bu, öyle bir plandı ki; yurtseverler hain ilan ediliyor, devletin tetikçileri ise devrimci oluyordu. Bu ne yaman bir çelişiki idi. Yıllarca bu kirli plan uygulandı. Anlaşılması yılları aldı. Bu arada, Kürd milletinin sayısız önder ve kanat önderi, fiziki olarak yok edildi.Bununla da kalmıyorlardı; hem öldürüyorlar, sonra da sahip çıkıyorlardı. Şehit ilan ediliyorlar, cenazelerine katılıyorlardı. İntikamları alınacak yeminleri ediyorlardı. Öldürdüklerini gerekçe göstererek, yeni cinayetler işliyorlardı. Cinayetleri işliyenler biliniyorlardı. Fakat, arkalarındaki güç görülemiyordu. Görenlerin sesi de yerine ulaşamıyordu.Fakat, kontra örgütlerin sesi daha gür çıkıyordu. Kurmuşlardı tezgahlarını, yurtseverler hakkında ajan sıfatlandırması yapılarak, insanlar töhmet altında bırakılıyordu. Kendi kimliklerini onların boynuna asıyorlar, kuşku yaratılıyordu. Yoğun bir teşhir faaliyeti sürdürülüyor, arkasında şaibeli bir şekilde ortadan kaldırılıyordu. Gören olursa; 'bizdik', olmazsa 'bir başkası’ idi. Değirmenin suyu böyle akıyordu. ‘Ajanlaşmış birey ve yapılara karşı şiddet’ adı altında, ‘kurşuna adres sorulmaz’ eşliğinde, Kürdistan'ın güzel insanları birer birer ortadan kaldırılıyordu. Ferit Uzun, Hakı Karer, Alattin Kapan, Mehmet Uzun, Ali Yaylacık, Bozan Aslan ve Ali Rıza Koşar da, bu plan çerçevesinde şehit edildiler. Bu liste, sonraları uzadıkça uzadı. Onbinleri buldu....Qamışlo katliamı; tetikçi Kürdkıran hareketinin önünü açan bir operasyondur. ‘Ergenekon Soruşturması’yla Türk egemenlik sistemi bunu resmen kabul etmiştir...Bu operasyonda, Tetikçibaşı’nın parmağının olmaması mümkün değildir. Kendi arkadaşlarının anlatımına göre, her sabah uyandığında sorduğu ilk soru; 'KAWA'cılar silah patlattı mı?' olmaktadır. Korkusu büyümekteydi. Çareyi KAWA Hareket kadrolarını fiziki olarak ortadan kaldırmada bulmaktaydı. Çözümleme paçavralarında;“KAWA'cılar bulundukları yerlerde tutuklanmalı, sorgulanmalı ve infaz uygulanmalı” diye tetikçilerine talimat veriyordu.12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası Türk egemenlik sistemi, Kürd milletine kan kusturuyordu. Toplum susturulmuş. Fakat, sisteme karşı derin bir kin ve nefretle doluydu Kürd milleti ve onun şahsında KAWA. Şu biliniyordu; kim önce devleti vurursa, kazanan olacaktı. Sistem sahipleri de bunu çok iyi biliyordu. KAWA Hareketi, askeri cunta sonrası kongresini yapmış, Kürdistan'ın Doğusuna çakilip, siyasi ve askeri bir eğitimden sonra Kuzey-Batı Kürdistan'da silahlı mücadeleyi sürdürme kararı almıştı. KAWA Hareketi'nin bu yönlü kararı, planlama ve çabasının olduğunu sistem biliyordu. TC devleti ve onun Kürdistan'daki 'Kürtçüsü' tetikçi hareketin birlikte bu planı engeleme çabalarının olmaması eşyanın tabiatına aykırıydı.KAWA Hareketine karşı operasyonlar yoğunlaştı. Aldıkları bir istihbarat sonrası, KAWA Hareketine karşı; ‘yurtdışı operasyon’ kararı alındı. Böylelikle, KAWA Hareketine büyük darbe vurulacak ve kendi ‘Kürdçü’, Tetikçi hareketinin önü açmış olacaklardı.Askeri cuntadan çıkan karar gereği 7. Kolordu komutanı Hulisi Sayın, kolları sıvadı. Bu iş, Nusaybin Tabur Komutanı Binbaşı Veli Küçük'e havale edildi. Operasyon timi hazırlandı. Tim; Ahmet Cem Ersever, Levent Ersöz, Atilla Uğur, Cemal Temizöz ve Aytekin Özen'den oluştu. Bunlar asker kişilerdi.Tim'e, sivil kesimden de katılımlar sağlandı.......Operasyon timinde; toplam 15 kişi yer aldı. 12 Aralık 1980 gecesi; bu 15 kişilik tim, Qamışlo'da korkunç bir katliam gerçekleştirdi. Ve böylelikle saha da PKK, rakipsiz olarak bırakıldı.Qamışlo katliamını gerçekleştiren ekip, esas olarak Kürd milli hareketini tasviye etmekle görevliydi. KAWA Hareketine karşı daima savaştı. Tetikçi harekete karşı ise kol-kanat gerdi. Önünü açtı ve her türlü kolaylığı sağladı. Tetikçibaşı, nerde olursa ve bulunursa bulunsun, bu ekip koruyucu meleği olarak yanıbaşındaydı.Qamışlo katliamı, Türk ve Suriye devletleri ile milli ihanetin, 12 Aralık 1980 gecesi gerçekleştirdikleri ortak bir operasyondur. Kürdistan halkının bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele eden KAWA Hareketinin yönetici ve kadrolarını toplu bir şekilde, kalleşçe fiziki olarak ortadan kaldırma operasyonudur. Tetikçibaşı'nın, Suriye'ye çıkarılması bu planın bir parçasıydı....İkincisi; 1992 ve sonrası operasyonlardır. Şemdin Sakık'ın yaklanmasından sonra, Türk egemenlik sistemin hazırladığı ve kamuoyuna sızdırılan ‘Andıç’ raporuna geçtiği;“2. ÖNCESİ :Bölücü Terör Örgütü PKK’nın çökertilmesi için gerekli bilgilerin elde edilmesi ve sorgulamanın yönlendirilmesi maksadıyla; Bölücü Terör Örgütü PKK’nın çökertilmesi için sorgunun yönlendirilmesi, TSK.’nin ve Özel Kuv.K.lığının başarısının iç ve dış kamuoyuna yansıtılması ve PKK’nın dağılma süreci esnasında örgüte alternatif olabilecek VEJİN ve KAWA gibi örgütlerin, legal veya illegal siyasi oluşumların eylem safhasında çökertilmesi maksatlarına yönelik olarak ilgi (b) direktif yayınlanmış ve bu direktif sorgulama esnasında uygulamaya başlanmıştır.”Bunun gereği yapıldı. 1994 operasyonları ile KAWA Hareketi'nin ülke ayağı çökertildi. ...Abdurrahman Kayıkçı... Daha genç yaşında, tetikçi harekete katılır. TKP'li Mehmet Çalmak ile başlıyan cinayetler serisinde kullanılır. 1979 yılında, Orhan Aydın ile yakalanır. Polisle anlaştığı varsayımı yüksektir. Ceza alır ve Malatya cezaevine sevki çıkarılır. Orada kendisiyle Hanifi Avcı ilgilenir. 1990 yılında serbest bırakılır. O günden sonra, Hanifi Avcı'ya bağlı olarak çalışır. Tahliye edildikten sonra, İstanbul'a gönderilir. Türk egemenlik sistemi için artık işe yaramaz hale gelmiş itirafçı Şahin Dönmez, kendisine öldürtülür. Kayıkçı'nın önü açılır. Artık yükselişi önlenemiyen bir “kahramandır”. Tetikçibaşı tarafından;‘Kürt halkı ve PKK, sana minettardır’ iltifatına mazhar olan biri olur. ...‘Hézén Parastına Parti’(HPP) denilen Tetikçibaşı'nın istihbarat örgütünün başına getirilir. Bu sırada Tetikçi hareket içinde, Türk egemenlik sisteminde, Tetikçibaşı'nın da ciddiye aldığı Memet Şener önderliğindeki muhalefet sözkonusudur. 4. Kongeye damgasını vuran Şener'in kalemi kırılır. Tetikçibaşı, Kayıkçı'nın başında bulduğu bir komisyonu, Qandil'e gönderek Şener'i tutuklatır ve 'uygulama'ya alınır. O günün koşullarında, Şener öldürülemezdi. Önce, kontrollü kaçışı sağlandı. Ardından Tetikçibaşı, cezaevi konferansını toplattı. Herkesten Şener'i mahkum edecek rapor istendi. Diyarbakır zindan direnişini ‘yarattık’ diyenler, Tetikçibaşı karşısında hiçleşerek; ‘emrin olur’ diyerek Şener'in iddianamesini hazırladılar. Bir oturumda, Tetikçibaşı tarafından kendilerine Şener'in ölüm kararı onaylatıldı......Geriye infazı kalmıştı. Bunun yer ve zamanını da, Abdurrahman Kayıkçı belirliyecekti. ...Kayıkçı'nın yeni görevi belliydi: Şener'i boşa çıkatmaktı.Buna uygun davranır. Tetikçibaşı'na ‘karşı’, Şener ile hareket edecektir. Bu düşüncesini, Şener'e iletir. Şener, bunu yutar. Mehmet Cahit Şener(Ahmet), Cihangir Hazır(Sarı Baran) ve eşi ile birlikte kaçarlar. PKK-Vejin Hareketini kurarlar. MK'de görev almayı başarır. Şener'in attığı her adımı bilme lüksünü kazanır. Şener'in katledilmesi, artık Kayıkçı'nın vereceği bilgiye endekslidir. Katledileceği, artık an meselesidir. Şener, 31 Ekim 1991 tarihinde Kürdistan'ın güneyinden Qamışlo'ya gider. Kayıkçı orada kendisini beklemektedir. Yanında, Şener'in küçük kardeşi, Şerif Şener de vardır......Mehmet Cahit Şener, o gün Qamışlo'ya gelir...Kayıkçı, efendilerinden aldığı talimat gereği, bir gün sonra evden ayrılması gerekiyor. Kendisi ayrılırken de, Mehmet Şener'in küçük kardeşi Şerif'i evden uzaklaştırması gerekiyor. Şener, Qamışlo'ya geçtiği gün, Kayıkçı ile görüştü. Kayıkçı, sözde Avrupa'ya çıkacaktı. Bu işi, Şener'in küçük kardeşi Şerif ayarlayacaktı. Şerif, abısıne; 'seni yalnız bırakmak istemiyorum' dese de, Kayıkçı onu Qamışlo'dan uzaklaştırmak için, tüm hünerini ortaya koydu. Şener kardeşler, bu hain plandan habersiz, onun dediklerine uydu. Şerif ve Kayıkçı, birlikte Şam'a gittiler. Sorun; Şerif'i, Mehmet Şener'den uzaklaştırmak, korumasız bırakmaktı. Zaten daha önce tüm bilgileri, Tetikçibaşı’na iletmişti. Artık operasyon başlıyabilirdi. 1 Kasım 1991 sabahı, beş tetikçinin içinde bulunduğu lüks bir mersedes, Şener'in kaldığı evin önünde durur. Evin kapısı kırılarak içeri girilir. Salonda, ilk önce önlerine çıkan, Dilan takma adlı kız öldürülür. Şener'in kaldığı odaya girilir ve taranır. O sırada mutfakta bulunan Şilan, tetikçilere ateş eder. Çatışmada, o da yaralanır. Tetikçiler kaçarlar. Yaralılar, hastahaneye kaldırılır. Resmi makamlar, yaralıların 'hayati tehlikesi yoktur' diyerek açıklamada bulunurlar. Fakat, bir gün sonra, aynı yetkililer; 'bütün çabalara rağmen, Şener'in kurtarılamadığı ve öldüğü’ açıklanır......Şener’in, katledilmesinden sonra, Kayıkçı, Kürdistan'ın güneyine geçti. Sarı Baran ile görüştü. Şener'in ölümüyle insiyatifi ve rolü artmış, örgütün 'ülke içi sorumlusu' olarak Anatolia'ya geçmiş ve Hanifi Avcı'ya bağlı olarak, kadrolu çalışmaya devam etmişti.PKK-Vejin ve KAWA Hareketi, bu gelişmelerden habersizdi. Kayıkçı, Vejin’cileri ya komplo sonucu öldürüyor, ya da yakalattıyordu. KAWA Hareketi hakkında da tüm bildiklerini devlete bildiriyordu. Kayıkçı’nın görevi, Şener önderliğindeki muhalefeti boşa çıkarmanın yanısıra, KAWA Hareketinin çabalarını da boşa çıkarmaktı. Anatolia'ya geçtikten sonra ilk işi, KAWA'cılarla buluşmak oldu. Bir çok ilişkisini öğrenme fırsatı buldu. Esas olarak ta, ... gözetim altına almaktı. Bunu da başardı. Bu konuda, devlete gerekli bilgiyi verdi. ...Sonraki operasyon da bundan faklı olmadı... KAWA'cılar alınırken, devletle çalışanlara dokunulmadı. Bunların başında, ... geliyordu. Bu, açığa çıkmıştı....Böylelikle her iki dönem de meydan alternatifsiz PKK'ye bırakıldı.TC devleti, Kürd halk kitleleri üzerinde; o bilinen inkar ve imha politikası ile tetikçi hareketí yönlendirdi. Kürd milleti, her iki güç tarafından vuruldukça; tetikçi hareket kitleseleşti, tartışmasız bir güç olup çıktı. ...Bunu hazırlıyan sürecin kilometre taşlarından biri, Qamışlo katliamıdır....İhanet gördük, ihanetten beter. Gün gördük şad olduk, diz çöküp, toprağa düşerken canım...Bedeli verilmiş, muradı alınmamış bir ülkenin sevdasıydı, Kanlı bıçaklı bir tarih. Hesabı ödenmemiş ... kardeşlikte durur ahı. (Ki biz hiç kardeş olmadık.) Önce at bindiler, sonra kılıç kuşandılar. Hepsi de Moğol soyundandı, Soysuzluğa terfi ettiler...Bro, dağların heybetinden kükredi, soyluydu, gururluydu. 75'i aşkın bakışında, onurlu durusun piriydi Seyd Rıza, Dersim, kanlı bir destandır. Azadi, umudun hikayesiydi Cibranli Xalit'in, Neylersin ki ömur vefa etmez, zulüm kabul edilmez. Agirî ateş, Mahabad şanlı bir gelinin inceliğinde gülümser, Muradı alınmamışlıkta kırgın, bitkin ve umuda gebedir. ‘dört yanı puşt’, şairin deyimiyle vuruşan Kocgiri'de kan aktı, kan aktı ve yürekler dağlandı. Geliyê Zilan, Kürtlerin jenosididir ... tarihe böyle düşmedi, Adı konulmamış bir savaş olarak gelip geçti.Oysa ki, ormanlarında ceylanları ve tüm canlıları,Ki; analar, kucaklarında bebeleri ile yandılar. Güneyin harikalar diyarından, vuruşanların sesiyle toprak bereketlendi,umut yenilendi. Kirli sahifelerde bir kaç silik siluetir ki, hepsi de bir bir işlendi. bilinsin namus kavramında, ihanetin günlüğü Vurulan umudun ışığında, kalanla bu güne gelindi. Bu gün kendini satanların hikayesinde, çocuklar şen değil,umut toprağa ekilen tohum ve topraklar çorak,yaz yağmurları dağlara gönülsüz düşer... Bilmecelerin içinden sadece kara-yılan geçer,ki, o da bizden olmayandır... Anası Türk, babasını hiç tanımam. Danışıklı dövüşün içinden geçti bu halk, İki cepheden vuruyordu düşman, en ağırı da içinden... deşiyordu, deşiyordu... Dil bitmiş, insan gitmişti. Geride kalan yaralı bir yürek. Karanlıkların şarkısını dinliyor yaşlı ninem ezgide kan kokuyor, seste ağıt Fırat'ın berraklığında ... Tarih tekerrür değil Kürdistanda da kan, kan, kan ve baruttur Su an dağları heybetli, dereleri suskundur… ...“İkimizde Sevmiştik Onu” Roman Çalışmasından Kısa Alıntılar.Not; Roman çalışmamız, okurla buluşmadan; Ergenekon operasyonları başlatıldı, tartışıldı ve deşifre sürecine tabii tutuldu.Bu bizi doğrulamakla birlikte, çalışmamızın önemini bir kat daha artırdı.Sürece ışık tutması bağlamında; romanımızın bir bölümünden, kısa bir alıntı sunuyoruz.Saygılarımızla.
Re: İhanet Bir Kez Daha Belgelendi