Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 24 January 2010

Türk denilince aklıma binbir soru takılır. Cevap aramaya koyulurum. Önce olumlu taraflarına bakarım. Kuşkusuz insan gibi insan var içlerinde. Buna şüphe etmesemde kendi cephemde Türk'ü olumlayacak tek iyi bir özelik bulmakta zorlanırım. Ama onun kirli yanına baktığımda sayısız yan bulmakta zorlanmadığımı görürürm.
Dünyanın onları “barbar“ olarak tanımlamaları tam da yerine cuk diye oturmuş bir tespit.
Kimi Türk, 'hiç mi iyi bir yanımız yok?' diye sorabilir. Aslında bu soruyu başkalarına sormadan önce kendilerne sormalı. Oturup empati yapmaları, kendi tarihi ile yüzleşmeleri, bir muhasebe yapmaları gerekir.
Olumlu ve olumsuzluklarının listesini yapmaları gerekir. Ondan sonra başkalarının onlar için dediklerinin ne kadar yerinde olduğunu görmekte zorlanmazlar. Eğer bunu kabullenecek bir kişiliğe sahipseler.
...
İşi Türk olup olmadıkları ile başlamalıdırlar. Çünkü Türklük o kadar kirletilmiş ki. Gerçi kimi katılımcı 'kim kendini nasıl hissesiyorsa öyle kabul etmek gerekir' desede bence bu sağlıklı bir yaklaşım değildir. Kimin damarında hangi kan dolaşır ilgi alanım dışında olsa da adamın yedi sülalesi başka bir etnik gruba işaret ediyorsa ve gözümüzün içine baka baka 'damarlarımda akan asil kanlı Türk' olarak kendini tanımlıyorsa bize de hop hop demek düşer. Demek te gerekir.
Çünkü varlığımız yok sayılarak yapılan bir ahlaksızlık, bu. Adam birkaç sene önce Kafkaslardan, Balkanlardan veya bir başka yerden çıkıp gelmiş. Türklükle bir alakası yok. Birlikte, önce ve sonra geldikleriyle 'Göçmenler Derneği' kuruyor. Başına geçiyor. Basının karşısına çıkıp, 'bu ülkeyi böldürmeyiz' deyip nara attıyor.
Gel de buradan yak!
Bununla kalsa her neyse. Gençlerinin çoğu ya polis, ya astsubay. Kürdlerin yokluğu üzeri kurulu sistemin tetikçileri. Kürdlere karşı işlenen tüm haksızlıklarda kullanılan piyonlar. Geride kalanlar davulu-zurnalı halaylarla 'en büyük asker' denilip Kürd öldürmak için cepheye yollanır. Orada niyazi olan olur. Bazen bir boşluk doğar. Devlet devreye girer. 'Vatanı korumak' adına kendine teslim edilen bu gençlerin bir kaçını katleder. Tüm basını harekete geçirir. Korkunç bir ırkçılık yapılır. İnsanların şoven duygularına hitap edilir. Kürdler hedef seçilir. Eli satırlı-baltalı çakalları sokaklara salar. 'Bayrak inmez, ülke bölünmez' çığırtkanlığı eşliğinde Kürd avı başlar.
Düşünmek gerekir.
Siz hiçbir devlet yönetiminin kendisine teslim edilen halkın çocuklarını öldürüp, arkasında şehit ilan edilip, bir yandan başkasını suçlarken, diğer yandan çocuklarını öldürdüklerini bunların üstüne saldırttığını işitiniz mi? Sanmıyorum. Ama burası Türkiye. Her gün karşılaştığınız 'olağan' bir durum.
İşte biz Kürdlere 'birlikte yaşayalım' diye adres gösterdikleri bunlar oluyor. Siz bunlarla yaşamak ister misiniz? Ben yaşamak istemem.
....
Daha bitmedi. Zaman zaman toplumda itiraz sesleri yükselmeye başlar. Sistem sahipleri işi sıkı tutar. Birimler oluşturur. Darbe planları yapar. Gemi batırır, kültür saraylarını yakar. Uçak düşürmeyi, cami bombalamayı planlar. Bunun için en seçkin subaylarından birimler oluşturur. Kimi tutuklayacakları, kimi kurşuna dizeceklerin listesi yapılır. Devleti yönetecek tüm birimlerin nasıl yaniden reorganize edileceğini yazar çizer.
Başlar toplumda tanınmış şahsiyetleri katletmeye.
Tabuta koyar.
Üzerine Türk bayrağını sarar.
Musalla taşına yatırır.
Arkasında sivil, asker cümle cemaat sıra sıra saf tuttar.
Gömün ...koyum derler.
Ne olur? Ne olacağı var mı? Toplumu gerdi. Ama kendisi rahatladı.
...
İşlediği cinayetlerin, yarattığı provakasyonların çözülmemesi için ortaya sayısız senaryo servis edilir.
Sebeb ve katiller hep başka adreslerde aranır.
Gerekçe çok.
Beyni rehin alınmış toplumu ikna etmek için servis edilecek katil adayları da çok.
„Yeraltı dünyasının bağlantılarını açığa çıkarmaya çalıştığı“, „yabancı servislerin dayatmalarına boyun eğmedikleri“, “siyasal islami terörün üzerine gittikleri“, “bölücü eşkiye karşı Atatürkü çizgiden taviz vermedikleri“ vs. cinayetlerin neden ve failerinin listesi uzatıldıkça uzatıldı.
Herkes bilir ki, tüm bu eylemler devletin planlama ve uygulaması sonucu gerçekleşir.
Fakat bir avuç insan dışında kimse cesaret edip bunu devlet yaptı diyemez. Diyenlerin sessi de hay-huy içinde erir gider..
Devletin “aydınları“ “hangi örgüt yaptı?“ deyip durur.
Aslında “hangi ötgüt yaptı?“sorusu devleti temize çıkarma amaçlı.
Bu soruyu soranların temiz toplum diye bir dertleri yoktur.
Karanlıkta kalmış olaylar zincirini ortaya çıkaramaya çalışması bir yana bu çark üzeri dönen düzenden yemlenme yaşam tarzları olur.
Yüzlerinde binbir maske var.
Sosyalist, demokrat, liberal, muhafazakarlardır.
...
Türk devleti ve toplumu öylesine kirletildi ki, kokuları etrafı rahatsız etmeye başladı.
Denildi ki, Türkiye'nin geçmişiyle yüzleşmesi gerekiyor.
Yüzleşebilir mi?
Kim bilir!
Türkiye, homojen bir ülke değil.
Sayısız güç odağı var.
Samimi olanı var, samimiyetsizi var.
Bazı güçler, yığınla karanlıkta kalmış, halktan saklanmış insanlıksuçunu açığa çıkarmaya soyunabilir.
Katliam, soykırım dahil karanlıkta kalmış sayısız insanlıksuçu mahiyetinde olay var.
Devlet bunların hepsinin arşivini yapmış.
Tüm bu konuların açığa kavuşması için bunu çözmeye çalışacak güçlü bir irade gerek.
İşi karanlıkta aydınlığa taşımanın ilk adımı olarak “devlet sırrı“ demeden tüm arşivlerini açması gerekir.
“Temiz toplum“ yaratmanın yolu buradan geçer.
Ama bu o kadar kolay değil.
Yapmak isteyeceklerin karşısında yüzyılık bir örgütlülük var.
Neyse bu onların sorunu diyeceğiz, ama aslında işin ucunda biz varız. Bu sistem bizim yokluğumuz üzeri kurulmuş. İmha ile sürdürülmeye çalışılmaktadır. Bu onların boyutu.
Bir de bizim boyutumuz var. Bu boyuta işler sanıldığı kadar şefaf değil. Aydınlık ve karanlıklar çarpışarak yol alınıyor. Karanlık cenah tarihin en büyük ihanetini yaşıyor.
Onbinlerce insanımızın kalorifer dairelerinde yakılmasını, asit kuyularından eritilmesini, veya binbir yolla kaybettiklerini 'unutuk' diyen bir ihanet şebekesiyle karşı karşıyayız.
Uzun bir süredir Kürd millet kökünü kazımak için danışıklı döğüşlü kontrol edilebilir orta ölçekli bir savaş sürüyor. Her iki taraf aynı merkez tarafından yönetiliyor. Bu kaos ortamında Kürd gençleri birer birer katlediliyor. Kürdistan boşaltılıyor. Kürd milleti tarihte yok edilmek isteniliyor.
Bu görülmeden, açığa çıkarılmadan, hesabı sorulmadan Kürdlerin önü açılmaz.
Biliyorum. Bunları yazdım diye, 'gerilla, şehit, emek, fedakarlık' deyip nasırına basılmış gibi bağıracaklar. 'Özgürlük hareketi' deyip yırtınacaklar. Varsın yırtınsınlar.
Fakat kimse bana iç infazlarla 'özgürlük hareketi' adına 17 bin insanın katledişini izah edemez.

Anonymous (not verified)

Tue, 2010-01-26 14:32

Elinize saglik Xeyri, Yazinizi zevkle okudum... Umarim baska yazilarinizi da okuma sansimiz olur. Basarilar... MM

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.