Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 7 August 2009

Frankfurt Havalimani'nin önünde Afsan'in arabasi bekliyordu. Afsan Frankfurt disinda herkesten uzak bir yerde bir otelde Letya'ya tek kisilik bir oda ayarlamisti. Odaya gelir gelmez Letya kendisini yorgunluktan hemen yataga birakti. Afsan'in ertesi gün calismasi gerekiyordu. Afsan'dan baska Letya'nin Frankfurt'ta geldiginden hic bir kimsenin haberi yoktu.

Letya dengeye önem veren insanlardandi. Bir konu hakkinda olaylari ölcmeden, tartmadan, denge kurmadan karar vermezdi. Iliskilerinde de dengeye önem verdigi icin güclü adalet duygularina sahip birisiydi. Haksizliga hic tahammül etmez ve herkese adil davranmaya calisirdi. Kolay sinirlenmez, genelde naziktir, fakat israr ve zorlanmaktan hic hoslanmazdi. Bunu Afsan'da iyi biliyor. Letya bu gibi durumlarla karsilastigin da sabir ve nezaketlerini yitirebilirler. İyi bir konusmacidir, sakin ve yumusak sözlerle dinleyenleri etkileyebilen birisidir.

Afsan ise asiri merakli oldugundan baskalarinin hayatina girmekten cekinmezdi. Ikisinin ortak yönü; hayatlarindaki her seyin güzel olmasini isterler ve arkadaslarinin sahip oldugu güzel seyleri ‚kiskanip’ onlara ulasmak icin her türlü yollara basvurabilirlerdi. „Onlarda her sey var, bizde neden yok!“ diyebilirlerdi. Letya yalniz kalmaktan hoslanmaz, dostluga büyük önem verirdi. Onun icin denge ve uyum arkadas seciminde de önemliydi. Son derece bonkördü, gercek arkadasliklar icin sadece para degil, ölüme bile gözlerini kirpmadan giden bir kadindi. Yeni seyler ögrenmekten hoslandigi icin cabuk ögrenir ve bu sayede de islerinde basarili olurdu.

Letya ayni zamanda cazibeli ve estetiktiyde. Bu tip insanlar girdikleri her ortamda hemen fark edilirler. Cekici ve büyüleyicidirler. Kendileri has tarzlari vardir. Bu yüzden örnegin modayi takip etmek yerine kendilerine yakisani tercih ederlerdi. Ne var ki Afsan'nin fiziksel yapisi cok güclü olmasina karsin, güclü sayilmaz ve hastaliklara karsi direncsizdi. Letya ise tam Afsan'in tersi hem bedenen, hem de ruhen cok güclü bir kadindi.

Afsan, Letya'dan iki yas kücüktü. Zaten cocuklugu beraber gecirdiginden ablasini kendisi gibi iyi taniyordu. Bunlar arasi iliski kardesler arasi iliskiden cok, bir derin arkadasliktir. Afsan'in en cok güvendigi ve sevdigi arkadasi Letya'dir.

Ertesi gün Afsan, Letya'yi ziyarete geldiginde, Letya'nin Frankfurt'u terketmesini baska bir sehire veya ülkeye gitmesini söyledi. Letya derin düsündükten sonra; „neresi sence en uygunu?“ diye Afsan'a sordu. Afsan hic düsünmeden „Bilbao!“ dedi. Bilbao (Bask dilinde: Bilbo) İspanya'nin Kuzey’inde, Bask Ülkesi Otonom Bölgesi’nin (País de Vasco/Euskadi) en büyük sehiri ve Biskay (Vizcaya/Bizkaia) ilinin merkezidir. Letya bunu duyunca hafiften gülümsedi. „Iyi fikir“ dedi; „ama ben eger sehirlerde yasiyacaksam o zaman o sehir daha büyük olmalidir!“ dedi. „Ben metropolleri seviyorum. Bir semtini degistirdigin de sanki sehiri tümden degistiriyormusun gibi büyük bir sehir olmali, denize daldigin bir denizalti gemisi gibi istedigin zaman denizin üstüne cikarsin, istedigin zamanda milyonlarca insanlar arasinda dalip kaybolacagin büyük sehirlerde yasamak isterim!“ dedi. Afsan dikkatlice; „O zaman New York en iyisidir!“ dedi. Letya gülümseyerek;„yok, yok olmaz! Ben New York'ta ayakta duramam. Orada neyle ve nasil gecinecegim? Ömürboyu sen bana yardim edecek degilsin ya? Hele bir yerde bir meslek falan ögreniyim de, sonra New York, L.A.'den hayal ederiz degil mi?“ Sonra kahkahalarlan güldüler ...Ikisi zaten saka yapiyorlardi. Kandil neresi, New York neresi? Hani olmayacakta degildi ama Berlin en uygun sehirdi. Berlin'de Letya'nin hem dil problemi olmaz, hem de okulunu devam etmek icin burs alma ihtimali vardi.

Iki kardes gece gec saatlere kadar oturdular, anlattilar, sakalastilar, güldüler, eglendiler ... Letya'nin annesi icin de olsa Letya'nin Almanya'da kalmasi en dogrusuydu. Alti ayda bir hic olmazsa onu ziyarete gelir, annesinin fazla üzülmesine neden olmazdi.

Letya'nin politize olmasi 14 yasinda, 7. Sinifta, 1992'da baslar. Ajna adinda, Kars’li bir Kürd kizi okulda politik ve ekonomi dersinde Kürdler üzerine bir calisma hazirlar ve sunar. Letya bu calismadan cok etkilenir, Ajna ile arkadas olur ve O günden sonra babasindan korktugu icin Kürdleri gizlice takip eder ve Kürdler üzeri bilgisini derinlestirir. Bir yandan evde babasinin baskisi, diger yandan okulda, disarida ve izine giderken hep kendisine „Kürdüm“ demekten korkmasi Letya'yi oldukca düsündürür. Letya Kürdleri arastirdikca, onlar üzeri zulm ve baskiyi gördükce icindeki direnis duygulari git gide gelismeye baslar. Yaptigi arastirmalara göre Dersim’liler Kürdtü. Anne ve babasi güzel Kürdce konusuyorlardi. Hele köydeki ninesi ve dedesi bir tek kelime Türkce bilmiyorlardi. Peki bunlar, diyordu kendi kendisine, neden kendilerine Kürd demekten korkuyor, Kürdlügünü yasamiyor, Kürdlüklerinden utaniyorlardi? Kürd olmak neden bir suc teskil ediyordu? Kürdce Türklerin isgali altinda olan Kürdistan'da neden yasakti? Bir halkin en dogal hakki olan dili ve kültürü nasil yasaklanirdi? 30-40 milyonluk bir halkin varligi nasil inkar edilirdi?
Letya Guerilla'ya gitmeden önce 1995 yilinda, yani 17 yasinda, satici olarak meslek yapmak icin Frankfurt'ta, Neckermann'a girmisti. Oraya abeysini Gerilla'da kaybeden Kars'li Ajna'nin teklifi üzerine girmisti. Ajna politik aktiftir ve Letya'ya bolca kitap ve dergiler getirir. Letya ailesinden gizlice zamani oldukca dernege gider ama gizlenmekten de bikkindir; ailesine, hele babasina laf gecirecek halde degildir. Letya öyle bir durumdadir ki, neredeyse Kürdlere karsi bu haksizligi gören ve birsey yapmiyan herkesten nefret etmektedir. Hele babasindan, Türklerden, Arap ve Farslardan adeta igrenmektedir. Bunlar diyor, Kürdlerden ne istiyorlar? Kürdlerin de diger dünyadaki halklar gibi bu günesin altinda özgürce yasama hakki yok mudur?

Tüm bu nedenelerden dolayi Letya icin Kürdlerin tek kurtulus yolu direnisti. 1996 ilkbaharin da Letya Ajna ile birlikte Guerillaya katilir. Ajna 2,5 yil sonra, 22 yasinda, Zagroslarda sehit düser. Ajna'nin ölümü Letya'yi cok fena etkiler, fakat Letya direnmekten ve savasmaktan baska bir caresi yoktu. Ölen bir Ajna miydi? Ne yigitler topraga düstü o daglarda ... Ajna onlardan sadece bir tanesiydi.
Ertesi gün, Cumartesi, Letya günesle birlikte uyandi. Otelin bahcesine cikti. Bir kahve icti. Yeni dogan günes yapraklari yemyesil olan ihlamur agacinin arasinda parca, parca isildiyordu. Sag tarafinda bazi güller kurumus, kararmisti. Duru, soguk gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu. Gökyüzü masmaviydi.

Letya bu güzel atmosferi terketmek üzereyken Afsan kapida göründü. Ikisi birbirlerini hic görmemis gibi birbirlerine dogru kosup kucaklasip doyasiya öpüstüler. Bir ülke icin bir kral, bir teenager icin bir idol neydiyse, Afsan icinde Letya oydu. Letya 5 sene kalasnikofa sevgilisi gibi sarilmis, daglarda yasamis bir direnisci, bir savasciydi. O ailesine ve sömürgecilige karsi direnmis, düsman öldürmüs, evi barki, mali mülkü, özel yasamini terk etmis, özgürlük icin yasiyor ve savasiyordu. O gercek bir kahramandi. Ve bu kahramanin Afsan'in ablasi olmasi Afsan'i oldukca mutlu ediyor, gururlandiriyordu, cünkü Afsan'da Letya'daki bu cesaret ve direnis azmi yoktu. Afsan Letya'ya yardim etmek icin can atiyor ve ona yardim edince de bir o kadar mutlu oluyor, Letya icin elinden gelen herseyi yapiyordu.

Yukari ciktilar. Afsan Berlin'e biletleri almisti. Tren her saatte bir vardi. Aceleye gerek yoktu.

Saat 9:45'te Frankfurt Tren Istasyonu'na geldiler. Tren sanki bir onlari bekliyordu. Ikisi kardesce vedalastiktan sonra Letya gözü yasli yine vedelasmak zorunda kaldi. Letya'nin vedalasipta bir daha hic görmedigi, ölüp giden o kadar cok arkadasi vardi ki, Letya vedalasmayi hic sevmiyor, hatta bazen cok korkuyordu. Kondüktör düdügü caldi. Tren'in kapilari kapandi. Letya'nin Berlin'e Tren yolculugu basladi. Bye, bye Afsan! Bye, bye benim canim cigerim dedi icinden ve durakta Afsan görünmeyene kadar el salladilar.

Afsan, Letya'ya Tren'de yer ayirmak icin kendisine sormustu ama Letya; “Hayir!“ demisti. “Sevmedigin herhangi birinin yanina zorunlu oturmaktansa ayakta giderim daha iyi.“ Ve ileriye dogru yavas, yavas giderken birbirine karsi duran üc bos koltuk buldu, sirt cantasini cikardi rafa yerlestirdi ve kendisini koltuga yigdi. Yanin da bir iki kitap ve Afsan'in almis oldugu dergi ve gazeteler vardi. Onlari okumak istedi ama cani ilkin su istedi. Su ictikten sonra tuvalete gitti ve camdan disariya bakarak daglari, ormanlari izledi, sanki Kandil'deydi.

Kassel'a kadar yolculuk sakin gecti. Kassel'da Trene'e kadinli/erkekli bircok kisi bindiler. Bunlardan bir, belki 23-24 yaslarinda vardi, biraz hippi tipli, ögrenci oldugu her yönüyle belli olan bir Alman adam, Letya'nin karsisindaki koltuga oturmak icin Letya'ya:

„Özür dilerim, koltuk bos mu?“ diye sordu.
„Evet, bos!“ dedi Letya hafif gülümseyerek tekrar camdan disariya bakti.

Adam sirt cantasini rafa yerlestirdikten sonra elinde dizüstü Compüteri ve Ipotuyla koltuga saliverdi. O an Letya'nin ilgisi dagilmis olacak ki, tekrar adama bir göz atti. Adam nazikce gülümsedi.

Letya'yi erkekler zaten fazla ilgilendirmiyordu ama Letya 5 seneden beri de erkek yüzü neredeyse görmemisti. Bilindigi gibi partide ask ve cinsel iliskiler tamamen yasakti. Kadin ve erkekler tamamen ayri savasiyorlardi. Belki normal ve akli basinda bir insan bunu zaten anlamaz ama bu maalesef bilinen bir gercekti. Dünyada en dogal olgu olan sevgi ve askin yasak oldugu bir yerde özgürlük ve bagimsizlik icin savasmak yetmezmis gibi bir de parti icerisinde partiye karsi savasmayi artik kimse kaldiramiyordu. Bu nedenle partide ki cogu kisiler bu tür seylere artik gözyumuyorlar; Arap, Fars ve Türklere karsi savastigimiz yeter diyorlardi. Karsi cikanlar ise ajan olarak damgalaniyor, ya hapise atiliyordu ya da iskence edilerek öldürülüyordu. Partide herkes Baskan'in düsüncesinden baska düsünceyi savunmayacak, onun kulu kölesi olacakti. Tüm bunlar Letya'yi ve Letya gibi bir cok insani cildirtiyorduysa da düsmana karsi olan kininden kimse sesini cikarmiyordu.

Letya Tren'den disari bakinca tüm bunlar üzerine düsündü ve isigin gölgesinde adami izliyordu. Acaba diyordu; Bu adam simdi ne düsünüyordu? Acaba onun ne gibi problemleri vardi? Sonra yüzünü kitabina cevirdi, okuyormus gibi diger sayfayi arkaya cevirdi.

[url=http://alanlezan.com]alanlezan.com[/url]

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.