Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 12 April 2009

Bilimin Osmanlı imparatorluğu'nun Teşkilat-ı Mahsusacıları, T.C.nin kemalistleri tarafından bir ulusun yok edilmesi amacına araç edilmesi

Bu yüzyılın Kürd bilim insanı tarihsel gerçekliğiyle yüzyüze. Sorumluluğunu yerine getirme konusunda ikircikli davranma hakkı, lüksü yok. Görev, sorumluluk, yetki üçgeninde kendisine düşeni yapmak mecburiyetinde.
Kimyasal maddeler kullanılarak Kürdistan'da gerçekleştirilen jenosidlerle ilgili bilgiler, belgeler yerleştirildikleri, gizlendikleri arşivlerde, kutularda konuyla ilgili kişilerin düğüm bağlarını çözmelerine hazır durumda, okurlarını bekliyorlar.
Kürd ulusunun evlatları bilimsel araştırma konusunu içeren ulusal görevlerini diğer ulusların mensuplarının yapmalarını bekleyemezler. Böyle bir istemleri de olamaz. Kürdistan'da yaşayanlar bir yana, dünyanın diğer ülkelerinde yaşayan ve öğrenim görme hakkına kavuşan onlarca insanımız araştırma, öğrenme, öğretme görevini rahatlıkla yerine getirebilecek durumdalar. Hem kendi uluslarının fertlerini, hem de diğer ulusların konuyla ilgili fertlerini doğru bilgilendirme bizlerin sorumlulukları arasında.
Jenosid-soykırım konusunu Kürd ulusu açısından ele alınca, Osmanlı ve jenosidler, T.C. ve jenosidler olarak başlıklara ayırıp, Çaldıran'dan, Yavuz Sultan Selim'den itibaren konuyu ele almak gerekiyor.
10 Kasım 2008 tarihli makalemi Kürd Medyasına gönderdiğimde, kimyadal maadelerin kullanıldığı Kürd jenosidleri konusunda bir duyarsızlığın varlığını his ettim. Çerkes ulusundan olan ve T.C.de bürokrat olarak yıllarca rejime hizmet sunan İhsan Sabri Çağlayangil'in 6 dakikalık Doğu Dersim anlatımı ise kürd medyasında sansasyonel etki yarattı. Tabi ki ses kasedi ellerinde olan Dêrsimli erkeklerimizse bilgiyi bana degil, Kürd olmayan bir bayana vermeyi tercih ettiler !
Ulusal hastalığımız, bu konuda da varlığını his ettirdi. Kürd olmayan konuşunca ciddiye alınıyor, dinleniyor. Kürd olmayan yazınca, okunuyor. Özel arşivlerde korunan bilgiler kendisine sunuluyor. Kürd komplekslerinden, zaaflarından kurtulmadıkça sorun yaşamaya devam edecek. Gerçek tarihini sadece kendi ulusunun mensuplarında öğrenebilecek.
Sömürgecilerin özel olarak eğittikleri, kurdukları stratejik merkezlerde görevlendirdikleri, siyasal sistemin hizmetkarları, kulları yaptıkları kişiler bilinçli uygulamalarıyla, T.C. sınırları içinde yaşayan halkları bilgisizlendiriyorlar.
Yönlendirmeyle körleşenler, doğruları görme imkanına da sahip olamazlar. Yalan, yanlış cümlelerin bombardımanına uğrayan, öğrenmemeyi, sormamayı öğrenen bir ulusun evlatları, kendi ölüm kararvericilerini, yok edicilerini yarğılama yerine, kahraman olarak görüp alkışlayabiliyorlar.
Halen tarihimizi analiz edemeyen, sömürgecilerin verdikleri yanlış cümlelerle geçmişi değerlendirmeye çalışan öğrenme tembeli bir halkız. Kürd direnişlerini, isyan olarak ele alıyoruz. Jenosidleri, toplu katliam olarak işliyoruz.
Koçgiri'den, Dêrsim'e Kürdistan topraklarında gerçekleştirilen jenosidlerde hangi kimyasal maddeler, gazlar nasıl, ne miktarda kullanıldılar? Bu güne kadar kaç kürd bu konuyla ilgilendi? Sömürgeci, işgalci devletin kadroları jenosidleri amaçladılar ve gerçekleştirdiler. Bizler jenoside uğrayanların aile mensupları, yakınları, aynı bölgenin insanları, aynı ulusun evlatları teknoloji kullanılarak oluşturulan ölüm tablolarını gerekli bilgilerle, donanımla tuallere çizip, kendi ulusumuzun mensuplarına, dünya kamuoyuna, ilgili kişilere tarif edebildik mi? Hayır.
Bu ilgisizlik, vurdumduymazlık, sorumsuzluk bireysel korkulardan mı kaynaklanıyor? Evet. Öğrenme, öğretme tembelliğinden mi kaynaklanıyor? Evet. Kendi olamama, kendinden, kimliklerinden kaçış, kurumlaşmamayı, örgütsüzlüğü beraberinde getiriyor. Bu durum hesap sormayı, suçluları teşhir etmeyi, yargılatmayı engelliyor. Jenosidleri sürekli kılıyor. Yoketme sevdalılarına cesaret veriyor.
Fransa Cumhurbaşkanı N.Sarkozy, 11.11.08'de 1.Dünya Savaşı'nın 90.cı yıldönümü nedeniyle bir konuşma yaptı. Sayın Sarkozy devlet başkanları, büyükelçiler, B.M. temsilcilerine yaptığı hitapda « Bundan 90 yıl önce 11.11.1918'de 1.Dünya Savaşı son buldu. Savaşa 65 milyon insan katıldı. 8.5 milyon insan öldü. 21 milyon insan yaralandı, sakat kaldı. 4 milyon kadın dul, 8 milyon çocuk ise yetim kaldılar. İşte savaşın bilançosu budur. Anlamak için bu korkunç rakamlara bakmak gerekir.» (Nicolas, Sarkozy, Publié le 11-11-08 à 14:17, Allocution de M. le Président de la République lors de la Célébration Nationale du 90ème anniversaire de l'Armistice de 1918 à Douaumont, Nécropole Nationale de Douaumont – Meuse, Mardi 11 novembre 2008 (http//www.elysee.fr/documents/ındex)
Sayın Sarkozy savaşın insan üzerinde yarattığı tahribatı bir oran da anlattı. Alman Ordusu tarafından, Fransa, İngiltere, Belçika Ordu'larıının mensuplarına karşı kullanılan kimyasal silahlardan, gazlardan bahsetmedi. Hangi zehirli maddeler, gazlar kullanıldı? Hangi ülkelerin askerleri bu maddelerden, gazlardan dolayı sakat kaldılar ya da öldüler? Oluşturulan stoklardan arta kalanlar hangi ülkelere satıldı?
1.Dünya Savaşı'nda Alman Ordusu mensupları Osmanlı Ordusu'nu yönetiyorlardı. Ortak hedef; Orta Asya'ya kadar dünyayı eğemenlik altına alıp, hammade, pazar alanları olarak kullanmaktı. Bu amaçların gerçekleşmesi için de engel olarak görülen halklara karşı korkunç yaptırımlara gidildi. Soykırım, sürgün amaca varmak için kullanılan araçlardı.
Almanlar zehirli gazları ürettiler, kullandılar. Bu maddelerin ne kadarı Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde kullanıldı? 1914-18, 1919-23 sürecinde şidettin zoruyla yerleşim birimlerinde veya yerleşim birimlerinin dışında, sürgün yollarında kaç yüz bin insan üzerinde bu gazlar denendi? Derin vadilere doğru sürülen, magaralara doldurulan binler nasıl can verdiler?
Almanlar, kimyasal madde yapımında kullanılan ne kadar maddeyi Osmanlı İmparatorluğu'nu yöneten asker-sivil bürokratlara verdiler? Kaç kişiyi bu maddelerin kullanımı konusunda eğittiler ?
1.Dünya Savaşı sürecinde soykırıma uğratılan Kürdler, Ermeniler, Helen-Rum-Grekler, Asuri-Keldani-Süryaniler bu konuyla ne oranda ilgilendiler? Bildiğim kadarıyla bu güne kadar yerleşim birimlerinde, mağaralarda, vadilerde, geçiş güzergahlarında herhangi bir inceleme yapılmadı ya da yapılamadı. Bu konuda elimde bilgi yok.
Almanların, Fransa, İngiltere ve Belçika halklarına karşı kullandıkları kimyasal silahlar İttihad-ı Terraki Partisi yöneticileri tarafından Ermeni, Grek-Helen-Rum, Asuri-Keldani-Süryani ve Kürdlere karşı kullanılmıştır. Savaş-jenosid suçları işlenmiştir. Bu tarihi bir gerçekliktir.
1.Dünya Savaşı süreci bilim insanları tarafından incelendi. İnceleyenlerden biri Prof.Dr.André Kling'dir. Prof.Dr.A.Kling'in, 1914-1918 dönemine ilişkin olarak Almanların kullandıkları kimyasal silahları incelemiş olması bu gün konuyu bilmek, anlamak isteyenlerin işlerini kolaylaştırıyor. Fransa Bilimler Akademisi'nin tutanaklarının 174.cü cildinde, 16 Ocak 1922 tarihli ve III. No.lu toplantıda yer verilen bilgiler bizleri bilgilendiriyor. Tutanaklar, Fransa Kimyasal Savaş Maddeleri Hizmet Bürosunda korunmaktalar.
Olivvier Lepick ise 1998'de, İsviçre'nin Cenevre kantonunda bulunan Uluslararası İlişkiler Yüksek Araştırmalar Enstitüsünde yaptığı tarih doktorasında, 1.Dünya Savaşı'nda kullanılan kimyasal gazların, silahların listesini veriyor;
“Başlıca tahriş, sinirlendirici maddeler;
• le bromacetone (CH3-CO-CH2Br) ;
• le bromure de benzyle (C6H5-CH2Br) ;
• le bromure de xylyle (CH3-C6H4-CH2 Br) ;
• le bromomethyl ethyl cetone (CH2Br-COOC2H5) ;
• le bromacetate d'ethyle (CH2Br-COC2H5) ;
• le cyanure de bromobenzyle (C8H6BrN) ;
• l'iodacetone (CH3-CO-CH2I) ;
• 1'iodacetate d'ethyle (ICH2COO2H5) ;
• l'iodacetate de methyle (ICH2COOCH3) ;
• l'iodure de benzyle(C6H5-CH2I) ;
• l'iodure de xylyle (CH3-C6H4-CH2I) ;
• le chloracetone (CH3-CO-CH2Cl) ;
• le chlorure de benzyle (C6H5-CH2Cl) ;
• le chlorure de xylyle (CH3-C6H4-CH2Cl) ;
• le chlorure de cacodyle ((CH3)2=As-Cl) ;
• le chlorure de benzyle orthonitre (O2N-C6H4-CH2Cl) ;
• l'acroleine (H2C=CH-CHO) ;
• le chlorosulfate d'ethyle (Cl-S03C2H5) ;
• le chlorosulfate de methyle (Cl-S03CH3).
Öksürtücü maddeler :
1. le cyanure de diphenylarsine ((C6H5)2=As-CN) ;
2. le chlorure de diphenylarsine ((C6H5)2=As-Cl) ;
3. le dichlorure d' ethylarsine (C2H5-As-CL2) ;
4. le dibromure d'ethylarsine (C2H5-As-Br2) ;
5. le dichorure de phenylarsine (C6H5-As-CL2) ;
6. le dibromure de phenylarsine (C6H5-As-Br2) ;
7. le sulfate de dimethyle (SO2(OCH3)2).
Deride kabarcıklar yaratan maddeler;
8. le sulfure d'ethyle dichlore (S=(C2H4CL2)) ;
9. le dichlorure d'ethylarsine (C2H5-As-CL2) ;
10. le dibromure d'ethylarsine (C2H5-As-Br2) ;
11. le dibromure de methylarsine (CH3-As-Br2).
Nefes almayı önleyen, kesen , boğucu maddeler;
12. le chlore (CL2) ;
13. l'oxyeWorure de earbone ou phosgene (COCL2) ;
14. le chloroforrniate d'ethyle monochlore (ClCO-OCH2Cl) ;
15. le chloroforrniate d' ethyle trichlore ou diphosgene (CL-CO-OCCL3) ;
16. la chloropierine ou trichloronitromethane (N02-C=CL3) ;
17. le chlorure de phenylcarbylamine (C6H5N=C=CL2) ;
18. le tetrachlorosulfure de carbone (CCL3-SCL) ;
19. le brome (Br2) ;
20. l'acroleine (H2C=CH-CHO) ;
21. le sulfure d'hydrogene (H2S).
Zehirler :
22. l'acide cyanhydrique (HCN) ;
23. le chlorure de cyanogene (CNCL) ;
24. l'iodure de ecyanogene (CNI) ;
25. le bromure de cyanogene (CNBr) ;
26. le chlorure de phenylcarbylamine (C6H5-NC=CL2).
(Olivier Lepick, La Grande Guerre Chimique 1914-1918, PUF 1998, Paris, p.13, 14, 15)

Dr.Lepick'e göre; toplam olarak 112.600 ton kimyasal madde kullanıldı. Bunun 52.000 tonunu Almanya, 26.000 tonunu Fransa, 14.000'unu İngiltere kullandı. Sadece 1915'de Almanların kullandıkları kimyasal silah 3.600 tondur.

1914'den, 1918'e kadar savaşta toplam 1.389.000 top kullanıldı. Ayrıca 1916'da 35.000 ton kimyasal silah, 1916'da 59.000 ton kimyasal silah kullanıldı. Ağustos 1914 ile Kasım 1918 arası kullanılan kimyasal silahlar 66.000.000 tondur.

Bu silahlardan sadece Rusya'da 2.500 kişi ölürken, Batı Cephesi'nde ölü sayısı; 496.200 kişidir. Askerlerin % 70'inin savaşın son 11 ayında kullanılan kimyasal gazlardan öldüklerini tespit eden Lepick, 23.000.000 yaralı ve 8.500.000 ölü olduğunu belirtiyor. ( Olivier Lepick, La Grande Guerre Chimique 1914-1918, PUF 1998, Paris, p.311, 312, 316, 319)

Dr.Lepick bir başka incelemesinde; 22 Nisan 1915'de Almanlar tarafından kullanılan gazlardan bahseder. Bir günlük ölü sayısının; 2-5.000 arası olduğunu, yaralı sayısının ise; 10.000 olduğunu açıklar. (Les Armes Chimique, PUF, QSJ 3472, Paris, 1999, p.34)

1921'de, M.Victor Lefebure'ün ileri sürdügü teze göre ise ölü sayısı 5.000'dir. (Victor Lefebure, The Riddle of the Rhine: Chemical Strategi in Peace and war, Londres, ed.Collins&Co, 1921, p.27 a 35)

1921'e ve Koçgiri'ye gelince;
Koçgirililerin karşılarında, Osmanlının bütün kurumlarını, kuruluşlarını kullanan, Bolşeviklerin mali, teknik, askeri desteğine sahip olan bir Kongre yönetimi vardır. Osmanlı Ordusu, paramiliter güçleri de savaş tecrübesine sahiptirler.
Alman komutanların denetimleri altında 1.Dünya Savaşı süreci içinde Osmanlı sömürgelerinde falliyet yürüten Teşkilat-ı Mahsusa 1921'e gelindiğinde isim degiştirmiştir. Teşkilat-ı Mahsusa güçleri, Osmanlının bütün olanaklarına, bolşeviklerin desteklerini de katarak Koçgiri'ye doğru yok edici darbeleri indirmek amacıyla saldırıya geçerler. 1920'de, de ingilizlerle yapılan gizli antlaşma da bağımsız bir Kürdistan'ın kurulmasına kesinlikle izin verilmeyecegi belirtilerek, ingilizlerin güvencesi alınmıştır.
Bakanlar Kurulu üyeleri 13.03.1921'de Nurettin Paşa'yı “Seferde Ordu Komutanı “ görev ve yetkisiyle Koçgiri ulusal kurtuluş harekatını bastırmakla görevlendirirler. Nurettin Paşa, bir bildiri yayınlayarak Sivas askerlik şubesinden 1308 ve 1309 doğumluların askere alınmalarını ister. Bütün jandarma birlikleri, Sivas askerlik şubesi emrine verilirler.
Üst düzey Teşkilat-ı Mahsusa kadrolarından oluşturulan bakanlar kurulunun onayı ile Merkez Ordusu Komutanı Nurettin Paşa'nın askeri birliklere verdiği talimat;
“Harekattın şiddeti ayaklanmanın tertipçisi ve tahrikçisi olan kişilere yönelik olacaktır. Harekata başlamadan önce her birlik komutanı durumu halka bildirecek ve onları kanunlara uymaya çağıracaktır. Halktan fesadcı ve tahrikçilerin teslimi istenecektir. Verilen süre 48 saati geçmeyecek, bu süreyi aşanlar başkaldırmış sayılacaklardır.
Yakalananların kaçmalarına fırsat verilmeyecek, Sivas Merkez Komutanlığı'na sevk ve teslim olunacaklardır. Direnenler köy halkı oldukları takdir de bu işlem bütün köy halkı için uygulanacaktır. İsteyerek ya da istemeyerek, her ne şekilde olursa olsun ayaklanma ve eşkiyalığa katılmış olanların silahları alınacak. Silahları gizledikleri anlaşılanlar tutuklanacaktır. Düşmanı veya zararlı kişileri topluca yok etmek harekatı Koçgiri'liler, Dêrsim'den gelen asiler ve çevre de isyana katılanlara uygulanacaktır.“ denmekte.
Merkez Ordusu yetkilileri bu talimatın çok gizli tutulmasını isterler. Hükümet üyeleri çevre birimler de yaşayan halkın gücünden de yararlanılmasını emrederler. Hükümete bağlı çevre ; Kafkas, Balkan göçmeni olan değişik halklar hükümete bağlı çevreyi oluşmaktalar. Bunlar Osmanlı-Rus savaşı süreci ve sonrası, Balkan savaşları süreci ve sonrası bölgede Kürd birliğine karşı özel amaçla, tedbir olarak oluşturulan stratejik köylere yerleştirilen müslümanlaştırılmış Balkan ve Kafkas halklarından oluşmaktadırlar. Paramiliter olarak kullanılırlar. Ermeni ve Helen-Rum halklarına karşı kullanılmışlardır. Tecrübe sahibidirler ! Ermeni ve Rum halklarının taşınır, taşınmaz malları kendilerine sunularak memnun edilmişlerdir. Sıra kimliklerinden vazgeçmeyen bölge insanı olan kürdlere gelmiştir.

“.....Kürt ve Arapların düşmanı kan dökücü Nurettin Paşa'yı, Koçgiri' ye saldıran güçlerin komutanı yaptılar. Angora hükümeti Nurettin Paşa'ya büyük yetki verdi. O da seferberliğe başladı ve Koçgiri'lileri “ hırsız, çete, İslamın düşmanları“ olarak suçladı. Propagandasın da “Bunlar Türk düşmanlarıyla, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, Fransa, İtalya, Yunanistan ve Ermenistan'la işbirliği içindedirler. Bunlar Halife ve İslamın düşmanıdırlar.“ diyordu. Bu propagandasının Kürtler üzerindeki etkisi ulusal açıdan iyi oldu. Daha fazla direniş, mücadele etkisi yarattı.“ (I.H.Şaweyş, Roja Nuwe)
Koçgiri Kürtlerinin doğaya tapmaları, kafir olarak görülmeleri için yeterlidir. Koçgirililer ; animisttirler. Bugün halen bu inanç güçlü bir şekilde varlığını devam ettirmekte. (Animisme-doğaya tapma)
M. Kemal ve çalışma ekibini oluşturanlar, Müslümanlık dışındaki dini anlayışlara yaşam hakkı tanımazlar. Tahammülleri yoktur. İttihat-ı Teraki Partisi'nin mensubu olan bu kişiler, partilerinin Türk-İslam kritirlerine göre davranış sergilerler. Osmanlı sınırları içine hapsedilen halkları türkleştirme ve islamlaştırma, tek din, tek dil sloğanları canlılığını korumaktadır.
İntikam düşüncesiyle eğitilen, donatılan teşkilatçı silahlı kişiler, Koçgiri ve Koçgiri'lilere ait her şeyi düşman olarak görürler ve saldırırlar. Kaide, kural bilmezler, tanımazlar. Savaş kuralları dahi uygulanmaz. Bundan dolayı Angora'da hazırlanan planlar askeri birimlere ve idarecilere bildirilirken “çok gizli “ tutulmaları istenilir.
Merkez Ordusu “ tenkil harekatı planı “ nı hazırlayıp Genelkurmaya bildirir. Bildirinin altıncı şıkkı ; “Koçgiri aşiretini bir daha başkaldıramayacak hale sokmak, yahut bu aşireti şimdiye kadar yaşadığı alandan parça, parça uzaklaştırıp dağıtmak lüzumlu görüldüğünden bu iki düşünceden hangisinin yapılacağı, tenkil hareketinin vereceği sonuçlara göre ayrıca emredilecektir.“(Rahmi Apak, Türk İstiklal Harbi 6.cilt)
Koçgiri aşireti mensupları Osmanlının Trebizonde, Sewaz, Xarput vilayetlerine bağlı idari birimlerde yaşamaktadırlar. Koçgiri bölgesinde ise sadece Koçkirî-Koçgîrî aşireti mensupları degil, diğer aşiretlerin mensupları da yerleşiktirler.
Mart ayı bölge insanı için büyük bir değer ifade etmektedir. Doğanın canlanması, yerin-gögün birbirine kavuşması törenleri yapılır. 31 Mart en büyük törenin yapıldıgı gündür. Bu süreç içinde “yakın, yıkın, yok edin“ emir zincirleri Angora-Sêwaz-Koçgiri güzergahında şakırdatılırlar.

“Direnen köy ve haneleri yakın“ emri süreci hızlandırır. Merkez Ordusu Komutanlığınca Genel Kurmaya yazılan telgraf dan bir kesit;
“Madde 2 : Uygulanan tedbirlerin esası aşağıdadır.
Koçgiri aşireti ile ona yardım edenlerin silahlarının alınması ve bunlar ile beraber direnmekte ısrar edenlerin köy ve hanelerinin yakılması, mallarına el konulması ve sürgünün beylik ve ağalık tabakasının tamamen kırılarak ortadan kaldırılması.
14 Nisan 1921
Merkez Ordusu Komutanlığı »

Merkez Ordusu harekat planını uygulamaya başlamıştır. Sadece bazı günlerdeki uygulamaları ve gelişmeleri sıralarsak soykırımın boyutu anlaşılabilinir.

Arçaylan köyünden Kuruçay, Avamati ye vadisine bakış.

10 Nisan l92l - Kemah müfrezesi, Giresun müfrezesiyle birleşir. Zımara'ya giden 27.ci süvari tugayı, Kuruçay'ın güneyinde hareket halinde olan halkın bütün hayvanlarına el konulması, bu insanların öldürülmeleri, Koçgiri'lilerin ve Dêrsim'lilerin, Doğu Dêrsim'e geçişlerine izin verilmemesi ve Dêrsim'e geçiş noktalarının tutulması için emir verir.

27.ci süvari tugayı, Quzkuşla bölgesinde, Terkilox'un güneyine doğru giden halka karşı Eğin müfrezesini ve Komır köyü ( Müslümanlar, Kürt değiller ) paramiliter güçlerini harekete geçirir. Halkın şeytan köprüsünden Dêrsim'e geçmesi engellenir. Kıyımdan kaçan insanların hayvanlarına ve taşıyabildikleri erzaklarına el konulur. İnsanlar mağaralara sığınarak ölümcül darbelerden kurtulmaya çalışırlar. Erzincan müfrezesi Fırat'ın kuzeyindeki köylere karşı saldırıya geçer. Köyleri yakmaya başlarlar. Canlıları yok etmek için sahip oldukları bütün araçları, maddeleri kullanırlar.

13 Nisan l921; 14.cü süvari tümeni, Beydağ'ının güneybatısındaki köylere karşı saldırı başlatır. Korkut (Kafkas halklarından oluşmuş)-Karahasan'ın Batı istikameti izlenir. Pazarcık köyü dahil, geçtikleri yerleri yakarlar. 27.ci süvari tugayının görevi Fırat üzerindeki geçiş yollarını tutup, sivil halkın Doğu Dêrsim'e sığınmasını önlemektir.

Çaqsur ( Müslümanlar, Kürt değiller) alanında keleklerle suyu geçmek isteyen halk saldırıya uğrar. Onlarca savunmasız sivil bu alanda boğulurlar, ölürler. Sağ kalabilipte doğuya doğru yönelenler izlenirler. Ilıç (Lîç) ve Kemah (Kamax) arasında bulunan Vaslı'da, sivillere yönelik ayrı bir katliam gerçekleştirilir.

Maksutuşağı (Maxsudan) sırtlarına yerleşen Angora'daki Kongre ye bağlı silahlı güçler Acemoğlu köprüsünü kontrol altına alırlar. Halka ait olan her şey talan edilir. Kabaran bahar suları üzerindeki geçiş noktaları farklı kimlikleri yok etme tutkusunun tutsağı olan kişilerin tatmin noktaları olurlar.

Purê Gaban magaraları, Dereşoran köyü vadide.
l4 Nisan 1921; 14.cü tümen Korkut, Karahasan'ın (Müslüman degiller, Kürt değiller) batısı ve Alşan Çiftliği (Goma Alşan Begê mezin, hareketin savaşçı komutanlarından İzzet Bey'in köyü) bölgesinde konumlanır. 27.ci süvari tugayı mensupları ise mağaralara sığınmış olan silahsız, sivil halkın yaşamına son vermekle meşguldürler.

l5 Nisan l921; 14.cü tümene bağlı güçler sağdan Korkut, Kızılkale(Qizilqele-Mahmut Bey'in köyü ) ve soldan Karahasan, Sorhın (Sorxin), Bogazören (Boxazwêran) güzergahlarında ilerler. Köyler yakılır. Bu köylerin halkı ve Cerid'liler sağ kalabilmek için Doğu'ya doğru yönelirler. Bu köylerin insanlarına ait olan eşyalar ve hayvanlar müfrezeler tarafından gaspedilirler.

16 Nisan l921; 14.cü tümen mensupları Alşan Bey'in konağının bulunduğu Boxazwêran köyünü yakarlar.
Giresun Alayı, Kalkancı bölgesini yakar. Hücum taburu ise Kızıldağ'a (Çîyaysurik) doğru ilerler. 27.ci süvari tugayı Çengeli dağı ve çevresinde yakma, öldürme, talan, tecavüz işlemlerini yürütür.
18 Nisan l921; Alanda bulunan Tugaylardan biri İngurik, Kapımahmut, Boğazören köylerine, ikinci Tugay ise Cefan köyüne gider. Bu köyde toplu mezar oluşturulur. Çorak(Çorax) köyünde de aynı işlem gerçekleştirilir.
Çimen mezrasından (Yoncabayır) Seyd Heydê oradan yaralı olarak kurtulanlardan birisidir. Çorax'daki katliamın tek tanığıdır. 17 kişi bir çukura atılırlar.

Halkın her yıl ibadetlerini yaptıgı Çengeli dagının purları ve magaralar. Bu magaralarda gızlenıyorlar.
Arçaylan ve Moxındi mezraları arasında bulunan, Zimag (orman içindeki mağara) denilen alanda toplu katliam gerçekleştirilir. Kar ve soğuğa karşı korunma amacıyla gece ateş yakılır. Toxıt köyün de konumlandırılan saldırı güçleri tarafından yakılan ateş ve duman görülür. Ertesi gün saldırıya geçilir. Toxıt köyünden bir paramiliterin yol göstermesi sonucu savunmasız olan bu insanların yerleri tespit edilir ve sivil halk toplu halde öldürülür.
Savaşamayan insanların, hamile, bebekli kadın ve çocukların kurtarılması için Doğu Dêrsim'e götürülmelerine karar verilir. Bundan dolayı Haydar Bey, 24 Nisan 1921'de, 2.000 kişilik bir kitleyle Erzincan-Pilömür (Pılemori) üzerinden Doğu Dêrsim'e geçmek ister.
Haydar Bey yanındaki kuvvetlerle Erzingan'ın kuzeyinden geçerek Qureyşan-Xuresu aşireti mensuplarının yaşadığı bölgeye gider. Kongre'ye bağlı ordu güçleri de onları arkadan takip ederler. Haydar Bey, Angora'daki Kongre hükümetini oluşturan teşkilatçılarla gönül birliği içinde olan, ittihatçı Qureyşan-Khuresu aşireti ağası Kör Paşanın (Paşoyê kûr-Pasao kor) saldırganlığı ve saygısızlığıyla karşı karşıya kalır.
Doğu Dêrsim'e geçemeden geri dönmek zorunda kalırlar. Bölge de örgütlenmiş olan Teşkilat-ı Mahsusa, yerli elemanlarıyla, yerlilere karşı saldırıya geçirilmiştir. Bundan dolayı Haydar Bey çaresiz kalır. Koçgirililerle birlikte geri dönerlerken, Kongre'nin teşkilatçı paramiliter güçleriyle, bölgede jenosid görevini yürüten düzenli ordu kuvvetleriyle karşılaşırlar. Çarpışarak
Koçgiri bölgesine varırlar. Bu güzergahda çok sayıda Koçgirili sivil ölür.

Bu vadiler Dogu Dersim`e geçis olanagı saglıyorlar

“İmraniye'de Kumandan Paşa Hazretleri'ne;
No: 99 şifre
Osman Ağanın kumandanlar tarafından bazı kişilere verilen vesikalara itibar etmeyerek, pek şiddetli hareketlerde bulunduğu ve bunu gören halkın haysiyetlerinden dolayı sığınmaya yanaşmadıkları belgelerle öğrenildi. Hareketlerini değiştirmesi için adı geçene kesin emir verilmesi ve mümkün ise bir an önce memleketine iadesi rica olunur efendim.
28 Nisan 1921
Sivas Valisi Cemal »
( Cumhurbaşkanlığı arşivi )

İdari yönetici, askeri yöneticiden istekte bulunur. İslamlaştırıp osmanlı devletinin kulu yapamadıkları, ümmet zincirine bağlayamadıkları Kürdistani bütün kimlikleri koruyan kürdü “ kafir, din düşmanı, kitapsız, hırsız “ olarak gören, Arnavut ve dönme olan Nurettin Paşa, Osman Ağa'nın pratiğinden son derece memnundur. Vali Cemal Bey'in ricası onun için önemli değildir. Tek isteği farklı olanı “yok etme“ olan Osmanlı devletinin askeri kadrosu hedefine ulaşmadan bölgeden ayrılmayacaktır.

Tümüyle yakılan çiman mezrası

Mustafa Kemal ve bakanlar kurulunu oluşturan teşkilatçı ekibi halka en fazla zarar verme yetenegine sahip olanı, en çok canlıyı öldüreni, köy yakanı, tecavüz edeni en iyi noktalara yerleştireceklerdir. Rütbeler yükselecektir. Suç işleyen, yargılanmayacağını bilir. Arnavut Nurettin Paşa, o zamanki özel harb dairesinden görev, yetki, güvence almıştır.
Koçgiri ulusal kurtuluş harekatı yenilgiye doğru gitme gelişmesi gösterince, Merkez Ordusu Sebastia-Sivas'a döner. Komutanları bir bildiri yayınlar. "Koçgiri reislerinden Azamet ve biraderleri Bahri ve Sabit Beylerle, Filig Ali, Hemo ve Zara'nın Çevirmehan'ından Aziz, Taki ve Haydar Bey soyundan Pehlivan ile Hüseyin ve Aşur ile beraber 159 kişi ve ayrıca 113 kişi ölü olarak ve 113 kişi yaralı olarak elde edilmiştir. Aynı zamanda 2000 tüfekle, 218 beygir ve 207 asker firarisi yakalanmıştır“ (NuriDêrsimi - Kürdistan Tarihinde Dêrsim, S. 158 - 159)
Bu bildiride belirtilen sayılar kesinlikle doğru değildir. 113 ölü ve 113 yaralı (!) İnsan isteyerek, seçerek öldürse ancak böyle bir orantı oluşabilir. Gerçekte ise ölü sayısı çok yüksektir. Koçhisar, Zara, Gercanus, Zerenik, Kemah, Divriği ve Kangal bölgesinde geniş bir tarama (!) harekatına girişen Merkez Ordusu güçleri ve Giresunlu çeteler yalnızca 272 kişiyi mi öldürdüler? Gerçek sayıyı onlar da bilemezler. Tarama sözcüğünün anlamı çok farklıdır. Askeri kuralları bilen bu sözcüğü çok iyi yorumlayabilir. Jenosid bu sayılarla gizlenilmek istenmiştir.
Konuyla ilgili olarak Büyük Millet Meclisi'nde ki tartışmalardan bir kaç görüş;
M.Kemal ve yönettiği bakanlar kurulunun kararlarıyla Kürdistan'da görevlendirilen düzenli ve düzensiz ordu komutanları soykırım yöntemiyle savaşırlar. Jenosid öyle bir aşamaya getirilir ki meclistekiler de tartışma gerekliliğini duyarlar. Bu konuyu mecliste tartıştıran kişi Erzurum mebusu, Kürd ve Şadi aşiretinden albay Hüseyin Avni Bey'dir. Basına yansıyan tartışmalardan birisi özetle şöyledir;
Albay Avni Bey: “....hükümet bizi hem ayaklanmanın ciddiyeti konusunda, hem de acımasızca bastırılması konusunda haberdar etmedi....“

Bağırtılar, sesler, susturmalar............

Hükümetin hatası nedir?

Sıralardan değişik sesler...

“Bu bir diktatörlüktür. Biz gerçeği öğrenmek istiyoruz. Ulusun temsilcileri miyiz?
Evet mi? Hayır mı? ....“

“ Siz sadece hükümetin uşaklarısınız..... “

Mebusların sesleri, şiddetli ve uzun gürültü....

Soldan sesler : “....söyleyin siz nereye araştırma heyeti göndermek istiyorsunuz ? Kürdistan ateş ve kan içinde ve siz hala aptal ve modası geçmiş önlemler....“

Sağda ve merkezden sesler : “....susun, hain söylenen gerçek değildir....“

Hemen, hemen bütün mebuslar ayaktadırlar ve birbirlerine bağırırlar....

Abdul-Kader Kemali Bey: (kürsüye sıçrıyor) “ .....hükümet kanuna saygı göstermiyor...“

Uğultular ve bağırmalar...

“Kürdistan'da her şey sakindir demekle, yalan söylüyor....“

Konuşmacının konuşmasına fırsat verilmiyor ve zorla kürsüden indiriliyor)

( La Répression Du Mouvement Kurde », dans le Bulletin Périodique De La Presse Turque n° 15, Paris, Juillet 1921, P. 6)

“Siz sadece hükümetin uşaklarısınız “ çok doğru, yerinde söylenilen bir belirleme. Angora'daki hükümeti oluşturanlar Teşkilat-ı Mahsusa'nın çok özel kadrolarıdırlar. Çeşitli vaatlerle, atamalarla kongreye götürülüp, sıralara oturtulan ve kendilerine konuşma hakkı verilmeyenler ise, o dönemki asker ve sivil Osmanlı bürokrasinin bir kesiminin oluşturdugu meclisin, Teşkilat-ı Mahsusa'nın, yani o günkü derin devletin karargahı olduğunu anlayamamışlardır. Teşkilat adlı gizli devletten habersizdirler. Kullanıldıklarını anlayamazlar !

Yavuz Sultan Selim'den sonra eli en çok Kürd Animist kanına bulaşan Mustafa Kemal 5. 8. 1921 tarihli oturumda kendisini “Başkumandan“ seçtirmiş ve bütün yetkileri elinde toplamıştır. Eleştirmeye, soru sormaya, bilgi edinmeye çalışan atama mebuslara hadlerini bildirir. “Ben varken, kimse ordunun çalışmalarını denetlemeye kalkamaz.“ demektedir. “Başkumandanlık kanunu “nu çıkartarak kendisinin ve diğer ordu mensuplarının çalışmalarının kontrol edilmelerini, sınırlama getirilmelerini engeller. Önlemini alır. Yetki, görev, sorumluluk vardır, ama hesap verme, bilgilendirme, açıklama yapma, sorumlu olma yoktur. Askeri diktatörlük halkları kırma falliyetlerini aralıksız sürdürür.

Meclisteki tartışmaların basına yansımasından rahatsızlık duyan ve tartışmaların yazılmasını istemeyen bazı milletvekilleri, başta Osmanlının idari yöneticisi-mutasarıf, Erzincan mebusu Emin Bey, Koçgiri konusunda görüşme isteyen 107 imzalı bir önerge vererek, gizli oturum isterler. Milletvekillerinden bölgeyi yakından bilenlerin dile getirdikleri gerçekler ise jenosidin boyutunu anlatmaya yetiyor. Değişik tarihlerdeki oturumlarda dile getirilen gerçekleri özet olarak belirtecek olursam;
Büyük Millet Meclisi -Angora, tartışmalar ve görüşler;
Konu : Koçgiri - Ümraniye hadiseleri ve Doğu vilayetlerindeki genel asayış
Reis - Buyurunuz Emin Bey.

Emin Bey ( Erzincan ) : “Efendim gizli oturumu biz istedik. Sebebi de defalacla görmüş ve Ümraniye'den, oradan geçmiş bir arkadaşınızım. Ben, Koçgiri hadiselerini tamamen takip etmiş bir arkadaşınızım. Oradaki cereyanı ahvali tadat etmek için memlekette gerek hayati siyasiyesine ve gerekse orduda dahi heyeti umumiye zannedileceği için gizli oturum talep ettik. Bundan dolayı teklif etmiştim. Çünkü orada öyle bir zulüm icra edilmiştir ki tüyleri ürpertir. Çünkü efendiler memlekete yapılan bütün zulüm felaketi Büyük Millet Meclisi namına yapılmıştır. Bunu anlatmak, açıklamak zannedersem dışarıda kötü tesir yapar. Gizli oturum teklifimiz bundan doğmuştur. Dışarıdakilerin, başkalarının bilmesi lazım gelmez. Dışarı, başkaları bilse de yabancı devletlerin bilmesi gerekmez “

Hacı Fevzi Efendi (Erzingan) : “.... Ümraniye'nin menfaati mevkiiyesi Dêrsim'e nispetten ehemmiyetsizdir. Fakat kavim ve milliyet itibariyle aralarında fark yoktur. Bu itibarla birbirlerine şiddetle bağlıdırlar. Bundan dolayı birbirlerinin tesiriyle etkilenirler. İşte Ümraniye'den Dêrsim dahi etkilenmiştir. Ümraniye'de sebepler ve etmenler pek çoktur.....
Dördüncüsü, çok ileri gitme, arz ettiğim uygulama ki yüce meclisinize aktaramıyorum, anlatamıyorum. Bu uygulama Cengizlerde, Ermenilerde, Yunanilerde olmuş idi. Atlarına binmişler, silahlarını almışlar.....“.

Hacı Ahmet Efendi ( Muş ) : “Hakikaten buraya gelirken uğradığım yerlerde “ bizi de Ermeniler gibi kesecekler “ diyerek dalgalanan bu haberDêrsim'e kadar gitmiştir“

Emin Bey ( devamla ) : “ Ve Ümraniye'de meydana gelen ve başkalarına da ders olacak şekilde cezalandırma denilen bu şeyin Afrika barbarlarının bile kabul edemeyecekleri derecede olduğunu gören Dêrsim'liler korkmuşlardır. “Örneği budur“ demişlerdir. Bu facia Ermenilere bile yapılmamıştır.....“
Koçgirililer halen mağaralardaki iskelet, elbise kalıntılarında, toprakta, köylerdeki toplu mezarlarda gerekli incelemeleri yapabilmiş degiller. Bu soykırımla ilgili olması gereken çalışmalar yapılmıyor.

Qercesar köyü

1937-38 Doğu Dersim ve kimyasal maddeler
Dêrsim 1937-38 isyan değil, ulusal, kültürel, dinsel anlam da sömürgeciliğe karşı bir direniştir. 1925'den itibaren bu bölge her yönüyle araştırılmış, incelenmiş ve elde edilen sonuçlara göre planlamalar, proğramlamalar, hazırlıklar yapılmıştır. Boyutları kapsamlı olan bir jenosid-soykırımdır.
Osmanlı İmparatorluğu sınırları içine hapsedilen ve 1.Dünya Savaşı süreci içinde asker-sivil osmanlı bürokratlarının yok edilmelerine karar verdikleri halklar bu savaş sonrasında da jenoside uğrarlar. Bu soykırımların uygulayıcıları, hukuki anlamda soykırımlardan sorumlu olan kişiler, Dêrsim soykırımının planlamasını yapan, pratiğe koyan kişilerdirler. Kimilerinde ise soykırım görevi babadan oğula geçmiştir.
T.C. Genelkurma Başkanlığı'nın Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938) adlı resmi yayınında Dêrsim'de uygulanan jenosid eylemleri gizleniyor. Uçakların seferleri, atılan maddeler açıklanmıyor. Kitaptan sadece bir kaç anlatım, kimyasal maddelerin varlığını, kullanıldıklarını ispatlamal için yeterli;

Muxar (Koçyatagı)köyü-Kamax ; soykırım ve çocuk olmak
“ 1 Temmuz 1938; Ayaklanma bölgesindeki haydutların durumu şöyleydi: Haydaran ve Kör Abbas aşiretlerinden 100 kadar silahlı Timnas tepe de ve Roşnak boğazını tutmakta. Bunların aile ve davarları Hinzari güneyindeki dere ve yaylalarda. Silahlı 50 kadar Demenanlı Haydut Dolubaba, Kerenko tepeleri etrafında, aileleri Piter, Kafat ve Laç deresi mağaralarında. Keçel haydutlarından 100 kadar silahlı Karasakal yaylası cıvarında, diğer 50 kadar silahlı Bal Uşağı haydutlarıyla birlikte Dojikbaba kuzey sırtlarında; Abbasan, Aşuran ve Beyit uşaklarından 50 kadar silahlı Dojıkbaba güney sırtlarında; bu haydutların 5-6 bin tahmin edilen aile efradı İskisor, Ahpanos, Horan bölgelerindeki mağaralarda, dere tabanlarında, Sırpat mağaralarında saklanmaktadırlar.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1972, s.432)
Haydaran, Heiderû, Kör Abbas ; Avasû, Roşnak; Rosnage, Demenanlı; Demenu, demenız, Piter; pêterê, Kafat; Kalferat, Keçel; keçelû, Bal Uşağı; bolevanu, Dojikbaba; Tujikbava, Abbasan; Avasû, Aşuran; asuru, Beyit; beytu, İskisor; İksor,

Demenan, Demenu, Demenız aşireti mensuplarının yaylası
“3 Mayıs 1937....Bu arada Demenanlı aşiret reisleri nezdinde toplantı halinde bulunan diğer aşiret reislerinin, havadan bombardıman edilmek suretiyle toplantıyı dağıtmak ve aşiretler üzerinde moral kırıcı bir etki sağlamak luzumu üzerine tayyare alay komutanı komutasında 5 uçaklı bir filo, Kırklardağı darboğazdere yolu-Zele Dağı-Kırmızı ve Kosur dağları kuzeyindeki keçizeken(yukarı bor) köyünü havadan bombaladı. Bu hava taaruzunda özellikle Sabiha Gökçen Hanım'ın attığı 50 kiloluk bir bomba Keçizeken köyünden kuzeye doğru kaçan asi grupa oldukça ağır zaiyat verdiği yapılan gözetlemelerden anlaşılıyordu.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, genelkurmay Basımevi, 1972, s.388)
Demenanlı; Aşira Demenu, demenız, Kırklardağı; Koê Qhelxeru, darboğazdere yolu; rea dere çeti, Zel Dağı; Koê Jele, Kırmızı ve Kosur dağları; Koo sur, keçizeken; borê čorr.

“26 Mayıs 1937'yi takip eden günlerde de 25.nci Alay, Muhafız Alayı, 62.nci Alay, Jandarma Birlikleri, çıkarıldıkları müfrezelerle tarama işine devam ettiler. Yer yer eşkiya ile müsademe edildi ve uçaklar asi köylerini bombaladılar.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, genelkurmay Basımevi, 1972, s.400)

“Nihayet 22 Haziran 19382de Seyyar Jandarma Alayı tekrar taaruza başlayarak şiddetli müsademelerden sonra saat 08.30'da Amutka köyünü işgal etti. Amutka karakolunu kurtardı. Bu müsademe de bir er şehit, iki er yaralandı. Haydutlardan da karakol civarında 20 kadar ceset vardı. Amutka'nın işgalinden sonra Ali Boğazı'na doğru kaçan haydutlar üç tayyare filosu tarafından bombalanmışlardı.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, genelkurmay Basımevi, 1972, s.429)

Versalê magaraları. Muzır daglarının eteklerinde
“23 Haziran 1938: 57.nci Alay Karargahı, I.nci Tabur ve bir topçu takımı, daha önceki emre göre Bilgeç tepeye gelmiş ve burayı işgal etmişti. Keza bu gün bir tayyare filosu Tagar ve Bozan köylerini bombalamış ve civardaki sürülere makineli tüfek ateşi açmıştı.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, genelkurmay Basımevi, 1972, s.430)
Tagar; Tağu, Bozan; bozu
“8 Temmuz 1938 gününe kadar birlikler bulundukları bölgelerde arazi ve hava şartları çok ağır olmasına rağmen devamlı surette tarama faaliyeti yapmış, bu hareketlerde zaman zaman ve yer yer haydut direnmeleri ile karşılaşıldığı için yapılan müsademelerde kıtalarımızdan bir miktar şehit ve yaralı verilmişti. Haydutlara da oldukça ağır insan ve hayvan zayiatı verdirilmiş, yer yer dehaletler olmuş ve muhtelif bölgelerde haydutların terkettikleri hayvan sürüleri toplattırılmış, yapılan tarama harekatında zaman zaman tayyare desteği de yapılmış ve bazı köyler bombalanmış ve yakılmıştı. Bundan sonraki günlerde de tarama faaliyeti aynı şekilde devam etmiş ve beliren ihtiyaca göre yeni müfrezeler tertiplenip görevlendirilmiş ve bölge komutanlıkları kuruluşlarında bazı değişiklikler yapılmıştı.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, genelkurmay Basımevi, 1972, s.433)
“Haydutların sığındığı, ağızları mazgallı taş duvarlarla kapatılmış mağaralar, cesur askerlerimiz tarafından kuşatılmış top ve makineli tüfek ateşinden başka 25.nci Alay dan gönderilen istihkam müfrezesi tarafından tahrip kalıpları atılmak suretiyle mağaralar tahrip edilerek içindekiler öldürülmüş, can havli ile dışarıya fırlayanlar da ateşle imha edilmişti.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, genelkurmay Basımevi, 1972, s.436)

Anonymous (not verified)

Sun, 2009-04-12 02:07

Xeceri yaylası “23 Ağustos 1938'de Başbakanlık; İçişleri ve Milli Savunma Bakanlıkları ile 1.nci, 2.nci, 3.cü Ordu Müfettişlikleri ve IV.ncü Genel Müfettişliğe verdiği emirlerde (özetle): ...(...)...IV.cü Genel Müfettişlik ve III.cü Orduca daha önce kararlaştırılan birliklerin ve bunların konuş yerlerinin uygun olduğuna, ayrıca üç uçaktan mürekep bir hava grubunun Vertetil tayyare alanında bırakılmasına...(...)....Güney bölgesinde yapılacak tatbikat sonunda imkân bulunduğu takdirde Tunceli'de kalmış olması muhtemel bazı haydutların imhası için özel teşkilattan da yararlanmanın düşünüldüğünü bildirmişti.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, genelkurmay Basımevi, 1972, s.464, 465) “6 Eylül 1938'de başlayan arama ve tarama harekatı, ordu emrine göre bütün ciddiyet ve şiddeti ile devam ediyordu. Ordunun 15 Eylül 1938 akşamı hedefleri için verdiği emre göre birlikler, o tarihe kadar, kendilerine ayrılan bölgelerdeki mağaraları, taş kovuklarını ve bir insanın saklanabileceği her noktayı adım adım aradılar. İstihkâm müfrezesi birçok mağaraları tahrip suretiyle yardımda bulundu ve bu suretle topçu ve piyade ağır silahları yakın desteğinde yapılan tarama harekatında bir çok mağara ve cıvarlarında yapılan müsademelerde, içlerinde bazı aşiret reislerinin de bulunduğu yüzlerce haydut imha edildi. Bir o kadar da kadın ve çocuk grupları yakalandı. Bu arada yine yüzlerce hayvan, silah ve cephane ele geçirildi. Haydutların direndikleri köyler, münferit evler, komlar ve hatta tarla ve meşelikler yakıldı. Böylelikle manevranın bu son safhası da sona ermiş oldu.“ (T.C. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı Resmi Yayınları, seri No:8, Türkiye Cumhuriyetinde Ayaklanmalar (1924-1938), Ankara, Genelkurmay Basımevi, 1972, s.477) Batı Dêrsim li kadın yası simgeleyen siyah renkli elbiseye bürünür. Fransızlar tarafından düzenlenen bir raporda 1-13 sayfalara kadar askeri fabrikalarla ilgili bilgiler verilmekte. Raporun 6.cı sayfasında Almanların Ankara Mamak'da 1925 yılında kurdukları ve idare ettikleri fabrikada T.C. ordusu için gaz maskeleri üretildigi açıklanmakta. Bir başka fabrikada ise özellikle sadece el bombalarının imal edildigi belirtiliyor. Bu bilgiler, T.C. ordusu mensuplarının bombaladıkları yerlerde zehirli gazlar kullandıklarını ıspatlıyor. T.C.Ordusu mensupları, jandarma birimleri zehirli gazları kulanıyorlardı ki gaz maskelerini de kendi personellerini korumak amacıyla üretiyorlardı. Raporun 7.ci sayfasında ise; « Ankara`nin 40 Km. Doğusunda Küçük Yozgad'da 1929 yılında bir fransız sosyetesi tarafindan kurulan fabrika iflas etti. T.C.ni yönetenler fabrıkayı satın aldılar. 1931 itibariyle ordu silahlari için kimyasal maddeler üretilmeye başlanıldı. T.C. yetkilileri bu fabrika için Alman devletinden kimyasal maddeleri en hızlı üreten makinalar satın aldılar. 5 fabrikadan oluşan bu birimde ki bölümler; kimya, nitroselüloz, dinamit, siyah pudra, çakmak-ateçleme den oluşmaktadırlar. Macar uzmanlar yenileme, düzenleme yapmakla görevlendirilildiler. Bu makinlar aracılığıyla 24 saatte, 1.500 kg tritol, 8 saat de 2.000 kg dinamit, yine 8 saate 1.000 kg nitroclicerin üretiliyor. Bu miktaın yükseltilmesi amaçlanıyor. Nitroclicerinin 1.500 kga, tritolun 3.000 kga çıkarılması hedefleniyor. Ayrıca bir başka fabrika da inşa edildi. Burada da patlayıcı maddeler üretilecek. Amaç; 8 saate 500 kg patlayıcı nitroglio, 8 saate 700 kg patlayıcı nitrocelluloz, 24 saate 10 ton sülfirik asit üretmek. Ankara Mamak'da ki gaz maskesi üretilen fabrika ; Fabrika daha önce « Alman Auer Evi » isimli kurum tarafından Kızıl Haç'a hizmet sunması amacıyla yapıldı. 1937'ye kadar T.C Ordusu alman endüstirisinden gaz maskesi satın alıyordu. Kasım 1935'de çalıştırılmaya başlanılan bu fabrika da gaz maskeleri üretiliyor. 8 saate 100.000, 24 saate 300.000 maske yapımının imkan dahilinde olduğu açıklanıyor. » denmekte. (Ambassade de France en Turquie, L`Attache Militaire, No; 31/ A.M., Exemplaire No; 1, Note Sur Les Fabrique Militairess en Turquie, Stamboul, au 31 Janvier, 1937, s.6, 7, 8, 10) 1937-38 Dêrsim jenosidi sürecinde kimyasal maddeler kullanılmıştır. 1937-38 ve sonrasında T.C. yetkililerinin ellerinde olan kimyasal maddeler, bu maddelerin özellikleri, etkileri bilinmeli. Maddeleri tek tek açıklamak bilgilendirme açısından önemli. Nitroselülloz, nitrosellulozun tehlikeli özellikleri ; Alevlenmesi ; Kuru nitrosellüloz çok kolay alevlenebilen bir katı olup 13ËšC patlıyarak yanar. Nitrosellüloz buharları havanın oksijeni ile birleşerek sıcakta ateş alır ve yanğına sebep olur. Sıcaklık 160Ëš ile 170ËšC üstüne çıktığında kıvılcım veya ateşe ihtiyaç olmadan kendiliğinden tutuşur ve patlar. Nitrosellülozu nemlendirmek için ilave edilen çözücülerde çok kolay alevlenebilen maddelerdir. Nitrosellüloza ilave edilen organik çözücüler, onun, kendiliginden veya ateşleme ile alevlenmesinde önemli roll oynarlar. Stabilitesi & Reactivitesi ; Nitrosellülöz normal sıcaklık ve basınç altında dengelidir. Nitosellüloz şoka çok duyarlı olup, sıcaklıkta parçalanarak nitrojen dioksit ve nitrojen monoksit gibi çok zehirli gazlar çıkararak başka bileşiklere dönüşür. Hem kuru halde, hem de nemli halde nitrosellülöz çok kuvvetli oksitleyicilerle asit ve bazlar dahil reaksiyona girerek nitrogen oksitleri üretir. Sağlık açısından tehlikeleri ; Nitrosellülozun buharlarını içine çekmek veya tenefüs etmek, burun ve boğazı rahatsiz eder. Nitrosellülozla temas etmek, dokunmak deriyi ve gözleri rahatsız eder. Ayrıca nitrosellüloz derinin kurumasına ve dermatitis denen deri hastalığına sebep olur. Nitrosellülozu nemlendirmek için kullanılan izopropil alkol yüksek buhar basıncından dolayı deriyi ve gözleri rahatsız eder. Izopropil alkol nitrosellülozdan daha çok uçucu olduğu için buharları kolaylıkla nefes yoluyla insanlara geçer. Nemlendirmede kullanılan çözücülere maruz kalmak insanlarda baş dönmesine, nefes alma zorluğuna (nefes darlığına) ve baygınlığa sebep olur. Uzun bir müddet nemli nitrosellüloza maruz kalmak, kronik saglık etkileri yapar, örnegin böbrek ve karacigere zarar verir, merkezi sinir sistemini bozar, deprasyona ve kalıcı göz hasarına sebep olur. Nitrosellülozun bozulması veya yanması örnegin nitrogenin oksitleri, hidrojenin, siyanur ve karbon monoksit gibi saglığa zararlı toksik gazları üretir ve saglığa zarar verir. A.B.D., New Jersey Ayaleti Saglık ve Yaşlılar Bakanlığı tarafından tehlikeli maddelerin insan bedeni üzerine olan etkileri konusunda hazıirlanan buroşürde, nitrosellülozun etkileri hakkında şu biligilere yer veriliyor. Nitrosellülozun buharları tenefüs edildiği zaman insanlara etki eder. Nitosellüloza dokunmak veya temas etmek deri ve gözlere zarar verir. Nitrosellülozu tenefüs etmek burun ve bogaza zarar verir. Yüksek dozda nitrosellüloza maruz kalmak, sersemlik, nefes darlığı ve baygınlık gibi hastalıklara sebep olur. Nitrosellüloz çok patlayıcı, reactive ve çok çabuk alevlenebilen bir maddedir. Bu özeliklerinden dolayı nitrosellüloz ABD'de de tahlikeli maddeler listesine alınmıştır. Referanslar ; 1-Use, handling and storage of nitrocellulose, Occupational Safety & Health Circular, Ministry of Power, Singapore. 2-Hazardous Substance Fact Sheet, New Jersey Department of Health and Senior Services, June 1986. Nitrogliserin Nitrogliserin kimya literatüründe gliceril nitrate, NG, NTG, nitroglin, nitrol, 1, 2, 3-propanetriol, trinitrate, trinitroglicerine, nitroglicerol, anginine, blasting gelatin, blasting oil olarak geçer. Nitroglicerin insanlara nefes yoluyla, hazım yoluyla, göz veya deriye temasla ve deri tarafından emilmekle geçer. İnsanlar üzerindeki etkileri: Nitroglicerin insanlarda, kalbe, kan dolaşımı sistemine, kana ve sinir sistemine etki eder. Nitroglicerin üzerinde yapılan araştırmalar, milyonda 0.03 ile 0.11 (ppm) arasında nitroglicerin ihtiva eden bir ortamda çalışan işçilerde baş ağrısı ve rahatsızlık yaptığına dair belirtiler görülmüştür. Uzun bir süre nitrogliserine maruz kalan kişilerde tolerans ve bağımlılık oluşur. Bir ile üç gün nitroglicerin dozuna ara vermek bağımlılarda huzursuzluk, şiddetli gögüs agrısı ve ani ölümlere sebep olur. Nitroglicerine karşı bağımlılık kazanan işçilerde haftasonları çalışmadıkları zaman baş ağrısı, anajin, boğukluk gibi rahatsızlıklar görülmüştür. Uyuşturucuya alışmış insanlar gibi, tekrar nitroglicerin dozuna maruz kaldıkları zaman bu etkiler kaybolur veya etkileri azalır. Nitroglicerine maruz kalan insanlarda methemoglobinemia ve leukopenia gib kan bozuklukları görülmüştür. İlaveten nitroglicerine maruz kalanlarda anormal karaciger bozuklukları gözlenmiştir. Raynaud's hastalığı ve yüzeysel nevropatik rahatsızlığı yaptığı rapor edilmiştir. Maruz kalmanın işaret veya belirtileri: Kısa bir müddet nitroglicerine maruz kalmak, baş ağrısı, bulantı, kusma, bazı hallerde ishal, terleme, ve baş dönmesi gibi rahatsızlıklara sebep olur. Kısa bir müddet yüksek dozda nitroglicerine maruz kalan insanlarda ; kaidede kramplar, kusma, deprayson veya cinnet, çılgınlık, şaşkınlık, sayıklama, kıvranma, karıncalanma, felç, uyuşukluk, göz bozukluğu, nefes darlığı, mavi deri hastalığı, kalp yavaşlaması, kan dolaşım sisteminin çökmesi gibi hastalıklar tespit edilmiştir. Ani ölümlere sebep oldugu saptanmıştır. Uzun bir müddet nitroglicerin dozuna maruz kalmak insanlarda bağımlılık yapar ve aniden dozu kesmek gögüs agrıları ile beraber, huzursuzluk, zayıflık, kusma, baş dönmesi, baş ağrısı veya göz bozukluguna sebep olur. Ayrıca ani ölümlere de sebep olabilir. Uzun bir müddet nitroglicerin dozuna maruz kalmak, şiddetli baş agrısı, hayal görme, ve cilt hastalığına sebep olur. Nitroglicerine temas etmek, dermatitis denen cilt hastalığı yapar. Referanslar ; 1-Occupational Safety and Health Guideline for Nitroglycerin, By U.S. Department of Labor Occupation Safety & Health Administration, http://osha.gov/SLTC/healthguidelines/nitroglycerin/recognition.html. 2-Material Safety Data Sheet, Duke University Medical Center, Pages 1-6, Reviewed on 05/03/2000. 3-Dangerous Properties of Industrial Materials, Sixth Edition, Edited by N. Irving Sax, Published by Van Nostrand Sax, New York, 19. 4-Nitroglycerin, Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by Susan Budavari, Published by Merck Research Laboratories, Merck & Co, Inc., Whitehouse Station, New Jersey, 1996. Sülfürük asit, insan sağlığına olan etkileri Neden olduğu genel saglık tehlikeleri ; Sülfürük asit çok ucucu değildir ve dolayısıyla işyeri etkileri başlıca toz (mist) ve arosol (aerosol) şeklinde olur. Sülfürük tenefüs edildigi zaman şiddetli rahatsızlık ve korozyona sebep olur. Solunuma olan etkilerinin derece ve şiddeti, fiziksel hali ve arosol taneciklerinin büyüklüğü, tesir ettigi bölüm veya organ, dozu ve nem gibi faktörlere baglıdır. Sülfürük asit hayati tehdit eden pulmonary edema (akcigerde sıvı veya su birikimi) denen akcigere çok zarar veren hastalığa sebep olur. Bu hastalığın başlıca belirtileri arasında öksürme ve nefes darlığı gelir. Etkileri maruz kaldıktan hemen sonra derhal ortaya çıkmaz, saatler ve günler sonra belirtiler başlar. Bu etkiler, maruz kalma durumu devam ettikçe ağırlaşır. Yüksek doza kısa bir süre maruz kalmak, şiddetli ve kalıcı akciger rahatsızlığına sebep olur. Yapılan araştırmalarda, 5 ile 15 dakika arasında 1 mg/m3 altındaki bir dozun etkisinde kalan gönüllüler, koku ve rahatsızlık hissettiklerini açıklamışlardır. 3 mg/m3 ile 5 mg/m3 arasında sülfürük asit ihtiva eden bir ortamda kalan herkes etkisini fark etmiş olup, bazıları ortamın rahatsız edici olduğunu belirtmişlerdir. Sülfürük asitli ortamda derin nefes almak, genellikle öksürme ve solunum bozukluklarına sebep olur. Sülfürük asit alışkanlık yapabilir. Diğer bir araştırmada, yüksek doza (39 mg/m3 kuru duman veya 21 mg/m3 islak) maruz kalan gönüllülerde şiddetli yukarı solunum yolları rahatsızlığı ve bonsitli sıkışma işaretleri görülmüştür. Kapalı yerde çalışan ve sülfürük asit dumanına maruz kalan bir işçide yukarı solunum yolları rahatsıızlığı, akcigerde sıvı birikimi ve kanama görülmüştür. Sülfürük asite maruz kalma astımı ağırlaştırır. Deri ile teması halinde, sülfürüük asit çok korozyonlu olduğu için çok şiddetli rahatsızlık, kalıcıı iz birakan yanmalara sebep olur. Derin asit yanıklarıı ölümlere sebep olur. Yaranın şiddeti, sülfürük asit çözeltisinin konsantrasyonuna (dozuna) ve maruz kalma suresine bağlıdır. Yüksek miktarda parçacık dumanı ve arosol dozu kızarııklığa, rahatsızlığa ve uzun müddet temas deri yanıklarına sebep olur. Sülfürük asit eritici, yakıcıdır. Gözlere temas ettiği zaman şiddetli rahatsızlık (kızarıklık, şişme ve acı) ve körlük dahil kalıcı zarar verir. Zararın şiddeti, sülfürük asit çözeltisinin konsantrosyonuna ve maruz kalma süresine bağlıdır. Sülfürük asitin tanecikleri (tozları) ve arosolu rahatsız eder. Korozyonlu olduğu için sülfürük asit yutulduğu zaman ağız, boğaz, yemek borusu ve midede yanıklara sebep olur. Belirtileri arasıında şişme, kuvvetli susama, bulantı, kusma, isal, şiddetli hallerde çökme ve ölümlere sebep olur. Kusma anında ufak bir miktar akcigere kaçarsa şiddetli ciğer rahatsızlığı ve ölüme sebep olur. Sülfürük asitin uzu süreli ve kalıcı etkileri ; Deri: Tekrarlı küçük konsantrosyonlu sülfürük asid tozu ve arosolune maruz kalmak dermatitis (kızarıklık, kaşınma ve deri kuruması) denen deri hastalığına sebep olur. Diş: 16 mg/m3 gibi yüksek sülfürük asit konsantrosyonuna maruz kalmak dişlerde aşınmalara sebep olur. Bir kaç haftalık maruz kalmadan sonra dişlerin parlaması, bir kaç aylık maruz kalmak ilerliyerek dişlerin aşınmasına sebep olur. Dişlerin parlaması ve aşınması yüksek dozlara maruz kalan guruplarda (0.3 mg/m3 ustunde,) küçü dozlara maruz kalan guruplardakine (0.07 mg/m3) oranla 4 defa daha fazla olur. Solunum etkileri : Sülfürük asitin kullanımı çok yayğın olmasına rağmen, uzun müddet maruz kalmanın solunum üzerine etkileri konusunda bir kayıt yoktur. Uzun müddet sülfürük tozu ve arosolune maruz kalanlarda bronşitli hiperaktivite gibi solunum rahatsızlığı belirtileri görülür. Sülfürük asit kansere neden olur mu ? Internasyonal Kanser Araştırma Kurumu görevlileri, kuvvetli inorganik asit tozu ve aresolu ihtiva eden ortamlarda çalışan insanlarda bu maddenin kansere neden olduğuna dair yeterli delillerin olduğu sonucuna varmışlardır. Sınıflandırma yalnız sülfürük asit ihtiva eden inorganik tozlar içindir. Sülfürük asit veya sülfürüük asit çözeltileri için geçerli değildir. Bir çok çalışmalar, inorganik asitler ve sülfürük asit ihtiva eden çok çeşitli proseslerin daha çok boğaz kanserine neden olduklarını, beklenenden daha az durumlarda da akciger kanserine sebep olduklarını gösteriyorlar. Bu çalışmalar boyunca, en çok kulanılan madde sülfürük asit tozudur ve her iki çalışmada da sülfürüük asitin dozu arttıkça kanser vakalarınında arttığı görülmüştür. Bir çok çalışmalarda dizayn zayıflığı olduğu ve potansiyel kasinojen olan maddelere maruz kalma olasılığının olduğu gözlenmiştir. Her halukarda bir çok çalışmalar çok iyi yapılmış olup, genel gidişat kuvvetli sülfürük asit gibi inorganik asit tozlarını ihtiva eden ortamlarıında çalışan insanlarda kansere sebep olduğuna dair deliller görülmüştür. Araştırmalarda kullanılan örnek prosesler elektrometal kaplamalar ve metallerin asitlerle muamale edilmesi, kurşunlu batarya üretimi ve fosfatli gübre üretimi gibi prosesslerdir. Referanslar 1-Health Effects of Sulfuric Acid, Canadian Center for Occupational Health & Safety (CCOHS), http://www.ccohs.ca/oshanswers/chemicals/chem_profiles/sulfuruc_aci... 2-Safety data for Sulfuric Acid (Concentrated), http://msds.chem.ox.ac.uk/SU/sulfuric_acidconcentrated.html. 3-Sulfuric Acid, International Occupational Safety and Health Information Center (CIS), http://www.ilo.org/public/english/protection/safework/cis/products/ics. 4-Sulfuruk Asit, Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by Susan Budavari, Published by Merck Research Laboratories, Merck & Co, Inc., Whitehouse Station, New Jersey, 1996. 2, 4, 6 -Trinitrotoluene (TNT) Kisa adi tritoldur. Kimya literatüründe 2,4,6-trinitrotolüene veya TNT olarak bilinir. Özet: Tritol insan bedenine kirlenmiş yiyeceklerden, sudan, toprak ile temastan veya havadan geçer. Tritola maruz kalmış insanlarda ; kansızlık, anormal karaciger fonksiyonları, deri rahatsızlığı ve katarak olur. Sarı ve kokusuz bir katı madde olan 2,4,6-Trinitrotoluene, tabiatta tabi halde bulunmaz. Genelde TNT olararak bilinen tritol üretilmek suretiyle askeri amaçlar için bomba, elbombası, havan topları ve mermi üretiminde kullanılır. Endustride su altı patlamalarda kullanılır. Örneğin Amerika Birleşik Devletleri'nde yalnız askeriye için çalışan fabrikalarda üretilir. Tritol çevreye üretim yapan fabrikalarin atik sularından, katı atık maddelerinden, imha edilen bomba ve el bombalarından veya patlayıcıların geri kazanımından geçer. Yerüstü sularına ve topraktanda yer altı sularına geçer. Yerüstü sularında güneş tarafından çok çabuk parçalanarak diğer kimyasal bileşiklere dönüşür. Su ve tortularda mikroorganizmalar tarafından daha yavaş parçalanır ve çok küçük miktarı balık ve bitkilerde birikebilir. Tritolun ve parçalanma bileşiklerinin insanlarda olup olmadığı laboratuvarda yapılan kan ve idrar testleri vasıtasıyla tesbit edilir. Fazla miktarda tritol ihtiva eden çalışma ortamındaki işçilerde kansızlık ve anormal karaciger fonksiyonları dahil sağlığı çok ciddi şekilde tehdit eden etkileri görülmüştür. Benzer şekilde tritol yiyen veya tenefüs eden hayvanlarda kan ve karaciger bozuklukları, dalağın şişmesi ve umin sisteminin bozulması gibi rahatsılıkların etkileri gözlenmiştir. Uzun bir müddet deri ile teması halinde, insanlara olan diğer zararlı etkileri arasında deri rahatsızlığı ve katar gelir. Tritolun insanlarda doğum hatalarına sebep olup olmadığı bilinmiyor. Bununla beraber yüksek doza maruz kalan hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalarda ciddi doğum bozukluklarına sebep olduğu tesbit edilmiştir. Tritol, Amerika Birleşik Devletleri Çevre Koruma Kurumu IRIS bilgihazinesinde (IRIS database) C gurubu potansiyel karsinojen olarak sınıflandırılmıştır.Tritol üretimi yapan bir fabrikada çalışan işçiler üzerinde yapılan çalışmalarda 12 kişiden 6 sında katarak yaptığı saptanmıştır.Aynı gurup üzerinde yapılan ikinci bir çalışmada da 9 kişiden 7 sinde katarak yaptığı gözlemlenmiştir. Tritol tozu ve buharına maruz kalanlarda göz ve deri rahatsızlığı tesbit edilmiştir. Yapılan diğer bir çalışmada da I ve II Dünya savaşı sırasında tritol üretiminde çalışan işçilerde, şiddetli hepatitis – sarılık hastalığına neden olduğu görülmüştür. Tritol ile direk temas eden insanlarda daha çok yaygın olarak hepatitis hastalığı görülmüştür. Özellikle kadın ve çocuklar üzerinde daha çok etkili olduğu saptanmıştır. Tritola maruz kalanlarda hastalığın genellikle 1-4 aydan sonra ortaya çıktığı gözlenmiştir. Tritol üzerinde yapılan diğer araştırmalarda, deri hastalığı (dermatitis) mavimsi ve morumsu cilt hastalığı (cyanosis), mide zarında şişme (gastritis), şiddetli ve sarı karaciger hastalığı, kansızlık (anemia) sebep oldugu rapor edilmiştir. Diger yan etkileri arasında merkezi sinir sistemine etkileri, kas ağrıları, düzensiz kalp atışları, idrar yollarına etkileri gelir. References ; 1-ToxFAQs for 2, 4, 6-Trinitrotoluene (TNT) Agency for Toxic Substances and Disease Registry (ATSDR), http://www.atsdr.cdc.gov/tfacts81.html, 11/24/2008. 2-2,4,6-Trinitrotoluene, Human Toxicity Excerpts: Human Exposure Studies: Http://toxnet.nlm.nih.gov/cgi-bin/sis/search/f?./temp 3-2,4,6-Trinitrotoluene, Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by Susan Budavari, Published by Merck Research Laboratories, Merck & Co, Inc., Whitehouse Station, New Jersey,1996. Bir başka belge de T.C. yetkililerinin sipariş ettikleri kimyasal maddelerden bahsedilmekte. 1 Mayıs 1940 tarihli belge de yer verilen maddeler ve bu maddelerin etkileri (Ankara, 1.5.1940, Exp. No ; 4, Ambassade de France en Turquie -A.M.C de Mission, No ; 864/ A.M., Annexe I, Matériel et munition) Barium chloride (Chlorure de Baryum ) Formülü: BaCl2 Özgül Ağırlığı: 3,86 g/cm3 Erime Noktası: 968 ºC Görünüm ve Koku: Renksiz, kristal olup, kokusuzdur. Suda Çözünürlüğü: Yüzde yüz (%100) İnsan saglığına olan etkileri ; Maruz kalma etkiler ; Kimyasal, fiziksel ve zehirli özellikleri kapsamlı olarak araştırılmadığından bilinmemektedir. Hernekadar çözülmüş bileşiklerinin kullanılması durumlarında zehirlenme potansiyeli varsada, endustride baryumın zehirliligi bilinmiyor. Ağızdan veya hazım yoluyla alındığı zaman, çözünebilen ionize baryum bileşikleri tüm kaslarda, özellikle düz kaslar üzerinde çok derin etkiler yapar. Kasların çekilmesini -kısalmasını artırır. Kalp atışlarını yavaşlatır ve sistemi durdurur. Diğer etkileri ; bağırsak peristalisisi-daralması, damar ve idrar torbasının sıkışması, kasların gerilmesi. Hazımla alındığında tehlikeli ve öldürücü olabilir. Deri ve gözlere temas ettiğinde rahatsız edebilir. Devamlı maruz kalma etkileri: nefes yollarını rahatsız eder. Merkezi sinir sistemine, dalak, karaciger ve kemik iligine zarar verir. Hazımla, deri veya gözle temas halinde insana geçer. Yutulma durumlarında, şayet maruz kalan kişi kendindeyse, kusturmalı. Hemen doktor kontrolune alınması gerekir. Nefes yoluyla alındığı zaman, kişi hemen temiz havaya çıkarılmalı. Şayet nefes alamıyorsa sunni teneffüs yaptırılmalı. Nefes almada zorlanıyorsa oksijen verilmeli. Göz ve deriye temas halinde en az 15 dakika bol su ile yıkanılmalı. Referanslar; 1-Material Safety Data Sheet, Electronic Space International Products, 1050 Benson Way, Ashland , OR, USA 2-Dangerous Properties of industrial Materials, Sixth Edition, Edited by: B. Feiner, J.J. Fitzgerald, T. J. Haley and E. K. Weisburger, Van Nostrand Reindold Company, New York, N.Y. 3-The Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by M. J. O'Neil, A. Smith, P. E. Heckelman, and J. F. Kinneary, Whitehouse Station, New Jersey, 1996. Kalsiyum karbür (Carbure de Calcium) Görünümü: Pudra halinde bulunur Rengi: Koyu gıri Oksitlenmesi: Oksitlenmez Çözünürlüğü: Su ile reaksiyona girerek asetilen gazı üretir Erime Noktası: 2300ºC Yoğunluğu: 2.22 g/cm3 Calcium carbide su ile teması halinde aşırı miktarda çabuk tutuşan asetilene gazını üretir. Havada bulununan su buharırı kolaylıkla absorbe eder. Deri ile teması halinde deri rahatsızlıklarına ve kızarıklıklarına sebep olur. Gözlere temas etmesi halinde aynı şekilde göz rahatsızlığı yapar. Hazım yoluyla alındığı zaman baş ağrısı, kusma, bulantı ve mide ağrısı gibi rahatsızlıklara sebep olur. Tehlikeli etkileri arasında çok çabuk alevlenmesi, yandığı zaman su ve karbon monoksit ve karbon dioksit gibi zehirli gazları çıkarması gelir. Karbon monoksit kokusuz ve tatsızdır. Çok zehirli olup, kandaki homoglobinle birleşerek oksijenin kanda dolaşımını engeller ve ani ölümlere sebep olur. Deriye temas ettigi zaman elbise ve ayakkabıları derhal çıkartıp, vucuda etki ettiği yeri hemen en az 10 dakika bol su ile yıkamak gerekir. Şayet zehirlenme veya yanık belirtileri varsa maruz kalan kişi hemen en yakın hastahaneye kaldırılmalı. Gözlere temas durumunda da yine gözleri en az 15 dakika bol su ile yıkamak gerekir. Mağdur kusmaya zorlanmamalı. Şayet kendinde ise bol miktarda su içirilmeli. Nefes alışlarını kontrol etmek ve gerkirse sunni teneffus yaptirmak gerekir. Kalsiyum karbur çok çabuk alevlenebilir. Su ile temas ettiginde çok çabuk tutuşabilen (alevlenen) asetilen gazı üretir. Kuru bir ortamda ve kuru bir kutuda muhafaza edilmelidir. Çocukların ulaşabilecekleri yerlerden uzakta muhafaza edilmelidir. Kalsiyum karbur endustride asetilen gazi üretiminde kullanılır. Referans ; 1-http://msds.chem.ox.ac.uk/CA/calcium_carbide.html Dangerous Properties of industrial Materials, Sixth Edition, Edited by: B. Feiner, J.J. Fitzgerald, T. J. Haley and E. K. Weisburger, Van Nostrand Reindold Company, New York, N.Y. 2-The Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by M. J. O'Neil, A. Smith, P. E. Heckelman, and J. F. Kinneary, Whitehouse Station, New Jersey, 1996. Kostik soda (Soude Caustique) Kostik soda (sodium hidroksit) bir çok industriyel proseslerde kullanılan bir maddedir. Ayrıca, tüketiciler kostik sodayı temizlik işlerinde örnegin fırın ve musluk tıkanıklarında kullanırlar. Kostik soda çok kuvvetli bir bazdır. Kostik soda çok korozyonlu ve reaktivdir. Kostik sodanın deriyi, gözeleri ve yemek borusunu tahriş eden bir etkisi vardır. Her ne kadar kostik sodanın suda yaşıyan canlılara çok az zararlı etkileri varsa da, çok miktarda çevreye atıldığı zaman suyun pH (asitlik derecesini) degiştirdiği için suda yaşıyan hayvanları zehirliyebilir. Maruz Kalma Potansiyeli ; Kostik soda korosiv olduğu icin, insanlara hayvanlara ve çevreye olan potansiyel zararlarını minimize etmek için gerekli tebbirler alınmalı. Kostik soda ile çalışırken gerekli tedbirler arasında uygun personel koruyucu ekipman, etiketteki tariflere ve tüketici malları üzerindeki ikazlara dikkat etmek gekir. Kullanımına bağlı olarak, insanlar aşağıdaki durumlarda kostik sodaya maruz kalabilirler. İşyerinde maruz kalma: Maruz kalma soda uretimi yapan tesislerde veya kostik soda kullanan diğer endustriyel tesislerde olur. Kostik sodanın endüstride kullanımı yüz yıldan daha fazladır. Her ne kadar hazım ve agızdan maruz kalmak mümkünse de, genellikle kostik sodaya maruz kalma deri veya gözlerden olur. İyi endustriyal sağlık kurallarını takip etmek suretiyle maruz kalma riskini azaltmak mümkündür. Kostik soda kullanan proseslerin çoğunda, kostik soda kapalı tekne ve tanklarda muhafaza edilir. Kostik soda ihtiva eden ürünlere tüketicinin maruz kalması ; Her ne kadar Dow Kimya şirketi kostik sodayı bakkal ve mağazalarda sattırmıyorsa da tüketilen bir çok üründe ilave maddesi olarak kullanılmaktadır. Örnegin, lavabo ve fırılarıtemizlemek içi kullanıan maddelerde fazla miktarda kostik soda bulunur. Çereye atılan maddeler ; Çvreye sıma veya atıma durumlarıda ilk yapıacak iş torağın yeryüzü ve yer altı sularının kirlenmelerini önlemek gerekir. Kostik soda çevredeki toprak veya suya ulaşırsa suyun ve sulak alanların asitlik derecesini (pH) değiştirir. Çevreye endustriden sızma veya atılması çok az görülen ve hemen kontrol altına alınan bir durumdur. Bu gibi halllerde durumu hemen kontrol altına almak gerekir. Sayet sızma çok fazla miktarda olursa, kirlenmiş materiyeller hemen kontrol altına alınmalı, kostik sodaya bulaşmış maddeler toplanmalı ve mevcut çevre koruma kanun ve yönetmenliklerine göre imha edilmelidir. Çok az miktardaki kostik soda kirliliği, örneğin asetik asit ile notrilize edilir. Saglik Bilgileri ; Endüstri ve ev ortamında kostik sodaya maruz kalmak göz ve deri rahatsızlıklarına sebep olur. Kostik soda ile ilgili tehlikelerden korunmak için ürünün üzerindeki etiketi okuyup verilen direktifleri takip etmek gerekir. % 50 lik kostik soda çözeltisi deride korrosive etki yapar ve hatta kısa bir müddet maruz kalma şiddetli yanıklara sebep olur. Sodanın çözeltileri ve misti (buharı) göze etki edebilir, görmeyi engeller ve hatta körlüğe sebep olabilir. Kostik sodayı yutmak, ağız ve bogazda kimyasal yanma ve muhtemelen hazım yollarında ve midede ülsere sebep olabilir. Sayet kostik soda çözeltisine maruz kalma tehlikeri varsa, derhal ilk yardıma baş vurulmalı, maruz kalan bölgeyi bol su ile iyice yıkamalı ve yeteri miktarda su veya süt (kusmaya calisma) içmek gerekir. Ayrıca maruz kalan kişiyi derhal hastahaneye veya en yakın saglık merkezine götürmek gerekir. Bir çok testlerden ve 100 yıllık endustri tecrübesinden sonar sodanın deri tarafindan absorbe edildigine veya deriyi ışığa karşı hassa hale getirdigine dair bir delile rastlanmamıştır. Onun karsinojen, mutajen, gelişmeye zararlı veya reproductiv olduğu bilinmiyor. Suda erimesi yüksek olmasından dolayı kostik soda (sodium hidroksit) çevre ve insan dokusunda birikme yapmaz. Onun suda yaşıyan organizmalara karşı çok zehirleyici olduğu düşünülüyor. Sodanin %50 lik çözeltisi kokusuz ve renksiz olup çok etkileyicidir. Referanslar 1-Product Safety, www.dow.com/productsafety/finder/caustic.htm 2 -Dangerous Properties of industrial Materials, Sixth Edition, Edited by: B. Feiner, J.J. Fitzgerald, T. J. Haley and E. K. Weisburger, Van Nostrand Reindold Company, New York, N.Y. 3-The Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by M. J. O'Neil, A. Smith, P. E. Heckelman, and J. F. Kinneary, Whitehouse Station, New Jersey, 1996. Ferro Titanium (Ferro Titane) Ferro titanium bir çok metallerin karışımından meydana gelen bir alaşımdır. Alaşımıdaki başlıca metaller titanium, demir, aliminyum, vanadiyum, zirkonyum, kromiyum, molibdenyum, kalay ve nikeldir. Katı ve tane halinde bulunduğu için kaynama noktası, buhar basıncı, buhar yogunluğu, buharlaşma oranı gibi fiziksel özellikleri önemli degildir. Spesifik yogunlugu 5.6 -6.8 g/cm3, erime noktasi 1100 ººC- 1500 C ve kokusuzdur. Metal tozlarına maruz kalmadan başka sağlığa ve çevreye olan etkileri yoktur. Uzun ve kısa vadeli sağlıga olan etkileri bileşimdeki metallerin dumanlarına maruz kalmaktan dolayı solunum rahatsızlığı olabilir. Alaşımı teşkil eden metallerden krom ve nickelin potansiyel karsinojenik olduğu bilinmektedir. Fakat bileşik olarak böyle bir özelligi yoktur. Katı olduğu için gayet sabit ve dengelidir. Ortamdaki durumlardan etkilenmez. Başka kimyasal maddelerle kendiliginden reaksiyona girmez. Yalnız kuvetli bir mineral aside maruz kaldığında hidrojen gazının oluşumuna sebep olabilir. Bu bakımdan asit ve suya temas etmesini önlemek gerekir. Referanslar ; 1-http://ferrotitanium.blogspot.com/2008/11/msds-material-satey-data-sh.. 2-Http://www.setonresourcecenter.com/msds/docs/wcd006b5.htm Dangerous Properties of industrial Materials, Sixth Edition, Edited by: B. Feiner, J.J. Fitzgerald, T. J. Haley and E. K. Weisburger, Van Nostrand Reindold Company, New York, N.Y. 3-The Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by M. J. O'Neil, A. Smith, P. E. Heckelman, and J. F. Kinneary, Whitehouse Station, New Jersey, 1996. Potassium chloride (Chlorate de potasse) Fiziksel veya Kimyasal ozellikleri: Görünümü: kristal veya pudra Koku: Kokusuz Çözünürlüğü: 28,1g/100 g suda Özgül ağırlığı: 1.987 g/cm % Buharlaşması (hacim): 21ºC 0 (sifirdir) Erime Noktası: 1500ºC Molecular Weight: 74.55 gram Kimyasal formul: KCl Health Rating: 2 – Moderate Alevlenmesi: 0 – None Reactivite Ratingi: 2 – Moderate Temas Ratingi: 2 – Moderate Rengi:Yeşil Potansiyel sağlık etkileri ; Nefes yoluyla alındığı zaman temiz havayı yok ederek nefes darlığına neden olur. Nefes almayı zorlaştırır. Bu durumlarda sunni tenefus veya oksijen verilmesi gerekir. Hazim yoluyla alındığı zaman kusmaya sebep olur. Derhal bir saglık elemanından yardım alarak gerekli mudahale yapılmalıdır. Baygın ve şuurunu kaybetmiş bir kişiye agızdan hiç birşey verilmemlidir. Derhal bir doktordan gerekli tıbbi yardım alınmalıdır. Deriye temas etmesi durumunda kirlenmiş elbiseler derhal çıkarılmalı, deriyi sabun ve su ile en az 15 dakika yıkamak lazım. Şayet deride rahatsızlık, kaşıntı ve kızarıklık devam ederse derhal bir doktordan yardım istenmelidir. Gözlere temas etmesi durumunda, derhal gözlerin üst ve alt kapaklarını açarak bol su ile en az 15 dakika yıkamak gerekir. Rahatsızlık devam ederse derhal bir doktora müracaat ederek yardim istenmeli. Yanma tehllikesi, patlama tehlikesi yok denecek kadar düşüktur. Zehirlilik Bilgileri ; Hayvanlar üzerinde yapılan deneylerde ağızdan alındığında (Oral rat LD50: 2600 mg/kg), 2600 mg/kg (1 kg basina 2600 mg) göz rahatsızlığına sebep olduğu gözlenmiştir. 500 mg/24 hr (24 saate 500 mg) alındığında mutejenik (kromozom değişikligi) etkisi gözlenmiştir. Referanslar: 1-Http://www.jtbaker.com/englishhtml/p5631.htm 2-Dangerous Properties of industrial Materials, Sixth Edition, Edited by: B. Feiner, J.J. Fitzgerald, T. J. Haley and E. K. Weisburger, Van Nostrand Reindold Company, New York, N.Y. 3-The Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by M. J. O'Neil, A. Smith, P. E. Heckelman, and J. F. Kinneary, Whitehouse Station, New Jersey, 1996. Çinko selenide (Zinc Lamine) Formülü : ZnSe Erime Noktası: 1520ºC Yoğunluğu : 5,27 g/cm3 Çözünürlüğü : Suda çözünmez Görünüm ve koku : Kızılsarı, kokusuz Çinko selenid tenefüs yoluyla, deriden, gözlerden ve hazım yoluyla insanlara geçer. Mevcut literaturdeki bilgilere göre, zink selenidin insanlara olan fiziksel, kimyasal, ve zehirli etkileri hakkında kayda değer bir araştırma yapılmamıştır. Çinko kendi başına zehirli bir element değildir. Fakat ışıtıldıgı zaman çıkan duman ve gazlar insanlarda « rass founders ague »veya « rass chills »denen üşüme hastalığına neden olur. Katı haldeki çinkooksit tozları zararsızdır. Slenium elementi ve bileşikleri çok zararlıdırlar. Tenefüs veya ası ile alındığı zaman selenium bileşikleri zararlıdır. Selenium bileşiklerinin yapılan deneylerde karsinojen ( kanser yapan) etkisi olduğu saptanmıştır. Uzun zaman selenium bileşiklerine maruz kalan insanlarda amyotrofic lateral sclerosis denen deri hastalığı görülmüştür. Büyük baş hayvanlarda (sığırlarda) blind-steggery's denilen bir hastalığa sebep olduğu tesbit edilmiştir. Selenium elementinin düşük sistematik zehirlilik etkisi vardır. Fakat toz ve dumanları ciddi solunum rahatsızlıklarına sebep olur. Inorganic selenium bileşikleri dermatitis denen deri hastalığına sebep olur. Uzun bir müddet selenium dozuna maruz kalanlarda sinirlilik, deprasyon, sindirim hastalığı gerçekleşir. Ölüme sebep olduğu rapor edilmiştir. Kısa bir müddet seleniuma maruz kalmak nefes yollarında rahatsızlık, nasofarynitis, laryngitis ve selenium zehirlenmesi yapar. Uzun bir müddet selenium'a maruz kalma zehirlenme yapar. Maruz kalma durumunun devam etmesi hallerinde tırnak ve saçın dökülmesine, hemolitik kansızlık, böbrek, karaciger ve dalak rahatsızlıklarına sebep olduğu gözlenmiştir. Ayrıca göz ve deri rahatsızlığına sebep olur. Etki ettiği organlar arasında solunum yolları, gözler, deri, karaciger, böbrek ve kan gelir. Maruz kalma durumu devam ederse tesiri ve etkisi daha da ağırlaşarak artar ve ölüme sebep olur. Solunuma etki ettigi zaman ağızda tatlı bir tata, boğazın kurumasına, öksürük, halsizlik, titremeler, ateş, bulantı ve kusam yapar. Seleniumun zehirlenmesi. Sinirlilik, ateş, kusma, tansiyonun düşmesine, sinir sisteminin çökmesinse ve ölüme sebep olur. Ayrıca selenium zehirlenmesi deprasyon, ve gastrointestinal (mide) bozukluklarına sebep olur. Hazim yoluyla vucuda geçtigi zaman selenium zehirlenmesi alkali hastalığı, vucut direncinin zayıflaması, topallık, siroz hastalığı ve kansızlık yapar. Referanslar ; 1-Zinc Selenium Material Safety Data Sheet 2-Dangerous Properties of industrial Materials, Sixth Edition, Edited by: B. Feiner, J.J. Fitzgerald, T. J. Haley and E. K. Weisburger, Van Nostrand Reindold Company, New York, N.Y. 3-The Merck Index, An Encyclopedia of Chemicals, Drugs, and Biologicals, 12th Edition, Edited by M. J. O'Neil, A. Smith, P. E. Heckelman, and J. F. Kinneary, Whitehouse Station, New Jersey, 1996. Not ; Kaynak gösterilmeden alinti yapilamaz. Belgeler, resimler Sevê Evin Çiçek in arsivine aittir.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.