[center][b] [color=#990000] [size=x-large]KALENİN BEDENLERİ[/size] [/color] [/b][/center]
[center][img]http://www.kenthaber.com/Resimler/2008/07/05/00435032.jpg[/img][/center]
Diyarbekir; Kürd tarihinde büyük anlam ve öneme sahip bir ildir, bu ilde muktedir olmak demek diğer Kürd illerinde söz sahibi olmak anlamını yükler.
Hal böyle olunca, bu gün Diyarbekiri kale, kendilerini de kalenin muzaffer komutanları olarak görenler yapılacak yerel seçimlerde kaleyi düşürmemek adına tüm güçlerini seferber etmiş bulunuyorlar.
Ancak; kaleyi bir biçimde zapt etmiş olmak, bir bütün olarak kalenin kontrolünü elde tutmaya yetmemektedir, kale halkını mutlu etmeden burada iktidarız demek bir anlam taşımaz, evet burada iktidar olabilirsiniz ancak,(kendi yandaşlarınız dışında) kale halkına sahip çıkmamış, refahı ve mutluluğu için projeler üretmemiş, bu halka olan borcunuzu ödememişseniz, demoğojik söylemlerden öte bir şey yapmamışsanız, bu halkı savunmasız bırakmış, her türden tehlikeye açık hale getirmişseniz hiç kimse sizi kalenin gerçek sahibi olarak göremez.
Ki kale halkının realitesi bu gün böyledir, bu halk tümden bir kuşatma altına alınmış kaderine razı hale getirilmiştir, çaresizdir.
Kalenin halkı aşsız ve işsizdir, sokaklarında savunmasız çocuklar çalışmaktadır (1)
Bu kale; kitaplara fuhuş(2) uyuşturucu(3) ve her türden düşürülmüşlüğün yaşandığı bir kale olarak geçmiştir, tarihe not düşülmüştür, ne yazık ki acınacak haldedir, o eski kaleden eser kalmamıştır.
Kalenin sahiplerinin de bunları duymamış olması mümkün değildir.
İşte böyle bir kale'de, iktidarı bu seçimde de almak düşüncesinde olan hali hazır kale komutanları, kaleyi başkalarına kaptırmamak adına bu günden söylem ve eylemler geliştirmiş, seferberlik ilan etmiş bulunuyorlar, zira bu kere daha kaleyi yönetmek eskisi kadar rahat görünmüyor, bu seçimlerde.
Sistem partisi olan AKP de kalede komutan olmaya talip ve kararlı görünüyor, kendini kale halkına beğendirmek çabası içinde, öyle anlaşılıyor ki bu kez heyecanlı ve riskli (Kale meydan savaşı) bir yerel seçim yaşayacağız.
Tüm bunlar yaşanırken iddialı iki güç dışında kalan, kendilerince kaleyi ele geçirmeye hevesli bir kısım (muhalif) yapılar ve bireylerde kolları sıvamış, bir şekilde yaşanacak, kale meydan savaşında gardlarını almış gibi görünüyorlar.
Bir kısım (muhalif) çevre ise, eski komutanların artık gitmesi ve AKP nin desteklenmesi gerektiğini dillendirirken, bir diğer kısım (muhalif) çevre hazirunun
Kürd kimliği taşıyor olmaları sebebiyle memnun görünüyor, ancak muhalif! olduklarından bunu açıkça beyan etmek yerine, utangaç bir biçimde dile getiriyorlar. Bir kısım muhalifler ise 'Ya tutarsa' hesabı ile' görücüye' kendi kimlikleri ve güçleri ile savaş alanına çıkmayı planlamaktadırlar.
Kısaca bu her türden muhalefet! takılanlar kale halkına ''Kanseri göstererek, sıtmaya razı etmek çabasındadırlar''
Bu şartlarda gerek kendi nam ve hesaplarına veya AKP ve ya DTP, nam ve hesabına kale meydan savaşına çıkacakların kale halkına verebilecekleri kuru vaatten öte bir şeyleri yoktur, sistemin ve statükonun devamından yanadırlar.
Yanadırlar, diyorum çünkü hali hazır muhalifler daha bir kaç ay öncesinde İmralı konseptli, reçetedeki ilaçları (zehri) içerek o meşhur! sınırları sorgulamayan bildiriye imzalarını koymuşlardı, işte bu nedenden dolayı da ne kadar, farklı düşünüyor olsalar da, muhalif görünseler de, sonuçta AKP veya iradesini imzaları ile Öcalan'a teslim etmiş bulunan DTPyi kale komutanı olarak düşünmeleri, bunun için uğraşmaları sistemin değirmenine su taşımaktan öte bir anlam ifade etmez, zira bu değirmen Kemalizm ve statükoya aittir. (Her yol Ankara ya çıkar)
Böylesi muhalifler ancak para karşılığı buğdaylarını öğütmek üzere bu değirmene yakın olabilirler, neticede değirmen Kürdlere ait değildir.
Bu açıklamalar ışığında, sistemi, her türden statükoyu red eden sınırları sorgulayan metni imzalayan gerçek muhalfetin yaşanacak yerel seçimdeki tavırlarının ne olması gerektiği konusunda, bireysel tavırları dışında hali hazır bütünlüklü bir irade beyanları bulunmamaktadır, oysa gerçek muhalefetin elini çabuk tutması, attıkları imzaya bağlı kalarak tavır geliştirmesi, müdahil olması gereklidir (en az iradelerini teslim edenlerin gösterdiği kararlılık kadar).
Aynı ve ayrı şehirlerde olsalar da bu muhalif çevrenin ortak bir akıl yaratması, birlikte duruş /etkinlik göstermesi hafife alınamayacak, ertelenemeyecek bir sorumluluktur, ortak bir tavır geliştirilmesi halinde tabiidir ki, bireysel -dağınık davranmak uygun olmayacaktır.
Şayet böylesi bir irade gelişirse bende buna katılarak gerekli çabayı göstermek durumundayım, aksi halde bireysel tavrım sistemi, seçimleri protesto edip sandığa gitmemek olacaktır, böylesi bir durumda oy kullanmayacağım, zira oy vermeye layık bir alternatif bulunmuyor.
Geriye; ''Kalenin bedenleri, koy verin gidenleri'' türküsünü söylemekten başka yapacak bir şey kalmayacak.
[b]Mehmet Gülseren[/b]
11.Kasım 2008
/Diyarbekir/
[b](1)[/b]Sosyal Hizmetler İl Müdürü Oktay Taş, bu çalışmayla sokakta çalışan çocuk sayısını 3 bin 302 olarak tespit ettiklerini söyledi.
[b](2)[/b]GÜNEYDOĞU'DA FUHUŞ Yazarı Ahmet Sümbül. Kitap 302 sayfa. Elma Yayınları'
"Yazar, kitabın adını "Diyarbakır'da Fuhuş" olarak koymak istediğini ama buna elinin varmadığını belirttikten sonra "
[b](3)[/b] Meclis uyuşturucu haritasını çıkardı
Taraf/AYLAN UNCU/ANKARA - Istanbul - 22.10.2008 DİYARBAKIR ESRAR BİRİNCİSİ â€¢ Diyarbakır, esrar, eroin, opiat, barbitürat ve uçucu kullanımı en fazla olan il.