ASAGIYA NASNAME SITESINDEN HARUN TAK ADLI ESKI GERILLANIN YAZDIGI KISA BIR YAZIYI AKTARIYORUM. ORJINA BASLIK ORDA BEN DE VARDIM!
BEN MECHUL COCUKLARI UYGUN GORDUM. UZERLERINE NOBEL EDEBIYAT ODULU ALINACAK ESER BILE YAZILSA-GENC OLUMLER HEP MECHUL BIR VADIDE UNUTULACAKTIR. UNUTULACAK MIDIR?
Şükrü hoca “Hakkında“ bölümü için bir şeyler yazmamı istedi, o gün bu gündür düşünüyorum... Benim hakkımda bilinmesi gereken, değerli ne var diye? Yaşamımın dişe dokunur kalıntıları neler? Pekte çok şey olmayınca, yazacak bir şeylerde bulamıyor insan.
Hüzün, kırgınlık ve yenilmişlik yaşamımın özetinin özeti duygu sarmallarıdır.
Yazma nedenimi anlatmam yeter sanırım, birde ben yazar değilim. Bunu mütevazilik diye de algılamayın sadece bendeki izleri aktarmaya çalışıyorum.
Amed eyaleti cephe karargâhında o yaz şehit düşen Raman (Selahattin Kaya) arkadaşımı anlatan küçük bir öykü yazmıştım. Bu öykü elden ele dolaşmış, nerdeyse tüm arkadaşlar bu öyküyü okumuştu. Her okuyan arkadaşımın benden istemi aynı olmuştu...
“Beni de yaz“
Bu istemle her karşılaşmamda nedenini sorgulama ihtidacı da gelişiyordu. Neden arkadaşlarım benden kendilerini anlatan bir şeyler yazmamı istiyordu?
“Var olma isteği“
“Benden bir iz kalsın“
“Bende bu kavgada yerimi aldım“ demenin bir yoluydu bu. Bir kavgaya girişmiştik; binlerce Hebun içinden hangi Hebun olduğumuzu biz bile bilemez, ayırt edemez olmuştuk.Ailemiz, sevdiklerimiz, Halkımız bilsin istiyorduk... Ben! Bende bu kavgada yerimi aldım bilin beni demek işte ancak “Benden“ izlerin aktarılmasıyla olabilirdi. Bizler yitip gidecektik ama bir iz mutlaka kalacak... Kalmalı demekti bu.
Her isteyen arkadaşımı yazmaya çalıştım sonraları. Bana ailelerinden, arkadaşlarından, katılışlarında, yaşadıklarından kesitler anlatırlardı. Bütün bunlardan bir öykü, bir biyografi, bir küçücük yazı hazırlardım. Her biri o yazıyı en değerli şeyiymiş gibi sahiplenir, saklardı. Amed'te, Dersimde her biri ayrı bir dağda, ayrı bir kayanın dibinde dört küçük ajandam hala benim gidip onları almamı bekliyor. Yazmak bizler için öylesine değişik anlamlar ifade ederdi ki okur-yazar olmayan arkadaşlar bile yazmadan duramazdı. Bunu anlamanızı beklemiyorum ama bilmeniz için yazıyorum.
Orada ben de vardım. Bilin beni diyen arkadaşlarımın bende kalan izlerini yazmaya çalışıyorum. Korkularımızı, sevinçlerimizi, yaşamımızı olduğu gibi hiçbir kaygıya, hiçbir amaca! Hizmet etme aracına dönüştürmeden olabildiğince yalın ve anlaşılır olmasına gayret ederek yazmaya uğraşıyorum. Kendimi yazıyorum, içimi, beni sarıp sarmalayan çıkmaz sokaklarımı “Geride kalan“ olmanın acılarını yazıyorum...
17 Mayis 08