Brayê Heca,
Ingmar Karlsson kitabı aracılığıyla kürtlere karşı haksız bir görev üstlenmiş durumda. Kitabı daha çok İsveç Dışişlerine egemen olan havayı yansıtıyor. İsveç, Türkiye ile ilişkilerine binaen kürtlerle ilgili en gerici, en haksız politikalara sahip ülkelere arasında belki de en başta gelen bir kaç ülkeden biri. Karlsson'un kitabına egemen olan havayı İsveç'in hiçbir insani ve hukuki dayanağı olmayan fırsatçı yaklaşımıyla birlikte değerlendirmenin yararı var. Esasen batı Avrupa da denen EU öncesi avrupalılık kürtlere ilişkin son derece inkarcı yaklaşımları eşliğinde her zaman kürt karşıtı bir çizgide Kürdistan'ın işgalini ve ilhakını meşrulaştırmayı kürtlere dair temel polika olarak sürdüregelmiştir. Kürdistan, Almanya'nın teşviki ve katılımı ile sömürgeleştirilirken Almanya ile ihtilaflı olan İngiltere ve Fransa'nın tavrı da farklı olmamış, 1. Dünya Savaşı'nın bitiminde Lozan ve Ankara Antlaşmaları ile Kürdistan'ın ilhakına "meşruiyet" verilmeye çalışılmış ve bugünkü lanetli statü oluşturulmuştur. Avrupa'nın büyük devletleri Kürdistan politikalarında taraf olmakla birlikte, kürtlerle ilgili tavırları antlaşmalarla bizzat oluşturdukları statüyü kalıcı kılmak için sonuna kadar savunmaktan ve mevcut statüde diretmekten ibarettir. ABD'nin Irak'a müdahalesine verdikleri tepkinin nedeni de kendilerince oluşturulmuş statünün değiştirilmesi ihitimaline karşı muhalefet yürütmekten başka hiçbir şey değildir.
Yukarda kısaca değindiğim batı Avrupa gerçekliğiyle beraber düşünüldüğünde İsveçli bir diplomatın kürtlerle ilgili iğrendirici dezenformasyondan başka eğilimleri kitaplaştırması zaten beklenemezdi. Karlsson'un yazdıkları mazlum bir millete karşı haksız ve onursuz bir yaklaşımın son derece yanlı ve ilkel örneğidir. Karlsson'un kitabına TC ile direkt olmasa bile dolaylı bir ilişki içerisinde olan adı "enstitü" dergahtan olumlama gelmesi bir yanıyla şaşırtıcı değildir. Diğer yandan ise TC'nin yörüngesine sokulmuş bu tür sözde kürt örgütlerinin kürtler aleyhine oluşumlarda yere tutarak, kürt aleytarlığını olumlayarak, kürtlere kontra konumda mevzilenmekte mahzur görmeyecek bir pervasızlık içinde olmayı artık sindiriyor oluşlarıdır. Bu tür yapılara sirayet etmiş kirliliğin Kürdistan mücadelesine karşıt roller üstlenmekte beis görmeyişi yine kürtlere özgü bir düşkünlük türü olsa gerektir. İmralı'da bir keklik olduğu doğru ama onunla birlikte tuzağa çağıran mari cinsinin irili ufaklı sentetik örgütlenmeler aracılığıyla kelikten çok avaz yükselttikleri ve İmralı'dan daha fazla keklik oldukları da kürtlerin ayrı bir gerçeği. İsveç'in devlet politikası kürt karşıtlığına mazaret temin edebilmek için kürtlükle alakası İmralı'dan ibaret olan bu keklik takımını beslerken, keklik takımı da hem ideolojik hem mide bazında İsveç fonlarının serptiği darıyla beslenmek ve idarei maişetini sağlamak durumunda. Ortada yerde açık bir ticari ilişkin varlığı sözkonusu. Unutmayalım, birileri ülkesini ve onurunu satmaya kalkıştığında alcısı her yerde bulunur.
Tabii bu arada ülkesinden yana tavırlı, doğruları dillendirmeye, doğru bilgilendirmeye içtenlikle hizmet eden kürt simaları da var. Karlsson'un büyük ihtimalle arkasına parasal imkanlar yada çıkar vaatleri seferber edilerek yazdırılmış üfürük yazılarının deşifre edilmesine Goran Candan'ın çok büyük emeği geçti. İsveç'in kürt dostlarıyla yaptığı yüzlerce sayfa yazışma, konuyu kürtlerin dikkatine yeniden sunması Karlsson'un kasıtlı tavrını güncelleştirdi ve büyük tepkiler almasına yol açtı. Bir hafta kadar önce kürt sanatçı Dilba Demirağ'ın İsveç televizyonunda katıldığı bir tartışma programında aynı konuyu başarıyla işleyerek Karlsson'un niteliğini İsveç halkına yeterince açıklayabilmiş olması da ayrı bir kazanım olarak ifade edilmelidir.
Selam ve sevgiler.
Goran Candan ve Dilba Demirbağ'ın takdir edilecek çabaları