Kürt Milletinin Güney Kürt Önderliginden Beklentileri!
1946 yilinda Kadi muhammed önderliginde kurulan Muhabat Kürt Cumhurriyetinin Genelkurmay Baskanligina Mustafa Barzani getirildi. Cumhuriyetin yikilmasiyla birlikte Mustafa Barzani kendi arkadaslariyla birlikte üc sömürgeci ülkeyle catisa catisa SSCB topragina vardi.
1958 yilinda Irak´ta Kraligin yikilmasiyla tekrar Güney Kürdistan´a döndü. Cunta yönetimiyle yapilan görüsmeler sonucsuz kalinca tekrar silahli mücadeleyi baslatti.
11 Mart 1970 tarihinde Mustafa Barzani, Hasan El Bekr yönetimiyle Kürtlere otonom statüsü veren bir anlasma yapti. Irak sözkonusu anlasmanin kosullarini yerine getirmeyince tekrar silahli mücadeleye bas vurmak zorunda kaldi.
1987'de KDP, YNK ve alti parti birleserek Kürdistani Cephe kuruldu. 1988 taarihinde Saddam iktidari tarafindan Halepce katliami gerceklestirildi.
Halepce katliamiyla demoralize olan Güney Kürdistan halkimiz 1991´deki ayaklanma ile moral kazandi. Kaybettik denildigi bir sürecte kazanan oldu. Güney Kürdistan´in büyük bölümü Saddam sömürgeciliginda kurtarildi ve özgürlestirildi.
Kürt millet tarihinde 1991 ayaklanmasi bir dönüm noktasidir. Birinci Körfez savasinin yol actigi bu ayaklanma Kürt milletinin asirlardir sürdürdügü bedeli agir mücadelenin doruk noktasiydi. Ic ve dis kosullarin birleskesinin ürünüydü.
Saddam Hüseyin „Madde in SSBC“ yapimiydi. Onlarin cocuguydu. Daha sonra Batili gücler, kendisine el atti. Besleyip büyüttü. Halkimizin üzerine saldi.
Saddam, hem SSCB ve hemde Batili gücler tarafindan sürekli silahlandirildi. Kendisine korkunc krediler acildi. Kimyevi-biyolojik silah üretimini gelistirmesinin olanaklari sunuldu. Tarihe ikinci Hirosima olarak gecen Halepce katliamini gerceklestirmesine göz yumuldu. Tüm bu olup bittenler SSCB ve Batili güclerin destek ve himayesinde gerceklesti.
Bunlar olup bitterken Saddam, hicte bu güc odaklari icin “tehlikeli” görülmüyordu. Fakat ne hikmetse ayni Saddam birdenbire
“dünyanin en tehlikeli teröristi” ilan edildi. Saddam´a karsi savas acildi. Saddam´a karsi savas acanlar, onu besleyip büyütenlerin kendisiydi.
Isin ilginc yani Saddam´a savas acanlarin planinda onu iktidarda düsürme yoktu. Onu gücten düsürme, dünya nezdinde kücük düsürme ve onun kirli sahsinda planlarini uygulamaydi.
Birinci Körfez savasi bu anlayis cercevesinde gelisti. Müttefik gücler dahil herkes Saddam´in düsüsünü beklerken bilinen el stop dedi ve savasi bittirdi.
Kimi cevreler, Saddam´in iktidarda kalmasi Ortadogu´da istikrarin nedeni saydi. Saddam´in iktidarda birakilmasini buna bagladi. Aslinda mesele bu degildi.
Birinci Körfez savasi, dünyanin tüm güc odaklarinin ortaklasa bir operasyonuydu. Saddam´in iktidarda düsmesi tüm bu kesimlerin basari hanesine yazilacak ve herkes dogan firsatlarda gücü oraninda faydalanmayi beklerken ABD herkesi soke ederek savas bitti, herkes evine düdügünü caldi.
Herkesi evine ugurlayan ABD, bilinen ikinci planini uygulama zamanini kolladi. Bu anida yakaladi. Ve tek basina Irak´i vurdu ve tüm olanaklardan da tek basina faydalanmaktadir.
Birinci Körfez savasinin ilerleyen günlerinde Güney Kürdistan halki ayaklandi. Ülkenin önemli bir kismini Saddam güclerinden temizlendi. Tarihe Newroz devrimi olarak gecen bu ayaklanma kisa sürdü.
Güney Kürdistan halkimiz, ABD ve dünyanin gözü önünde Saddam´in yeni saldiri ve katlamiyla karsi karsiya kaldi. Havalanan helikopterler yeni Halepcelere yol acar korkusuyla halkimiz, Iran ve Türkiye sinirina dogru kacmaya basladi. Bir insanlik drami yasandi.
Bu gelismeler üzerine Türkiye, ne yapacagini bilmez halde herkesi yardima cagirdi. ABD, yapilacak yardim karsiliginda Incirlik üsünde Cekic Güc konuclandirilmasi sartini Türkiye´ye kabul ettirdi. Cekic Güc, Kürtleri koruma semsiyesine aldi.
Türkiye´ye Cekic Güc konuslandirildi. Irak´ta 36. paralelin kuzeyinin Irak birliklerine yasaklandi. 36 parelelin kuzeyinde Irak ucaklarina ucus yasagi getirildi.
Birinci Körfez savasi bir yönüyle Bagimsiz Kürt devletinin kosullarini yaratti. Güney Kürdistan´da Kürtlerin kendi kendilerini yönetecegi bir statüko olustu.
Kürt milletinin bir parcasi kendi kendisini yönetme olanagi dogdu. Kürtlere güvenceler verildi. 1992 yilinda Güney Kürdistan´da secimler yapildi. Milletvekilleri kendi aralarinda paylasan KDP ve YNK birlikte bir hükümet kurdular. Kürt Federe Devleti ilan edildi. Kürt ulusal kimligiyle kurumlasmalara gidildi. Birinci Körfez savasi ile Kürt milletine bunlar saglandi. Bu tarihi bir olaydi.
Dört tarafta sömürgeci kusatma altinda varligini sürdürmeye calisan Kürt Federe Devleti, dört sömürgeci devletin her türlü saldirisina ugradi. Ulusal ve uluslararasi ortam bu saldirilari bertaraf etmeye uygundu. Sorun sömürgecinin saldirilari degildi. Esas sorun icteydi. Asil tehlikenin nedenide zaten buydu.
KDP ve YNK arasinda yillarin biriktirdigi kin ve nefret her an patlamaya hazirdi. Kücük bir olay savas bahanesi icin yeterliydi. Her iki tarafta bunu istiyor gibiydi. Deyim yerindeyse bu ortam bilerek hazirlandi.
Bu cas benim, bu cas senin diyerek caslari paylastilar. Asiretleri ha keza. Sira diger partilere geldi. Aslinda bu partiler, KDP ve YNK arasinda bir tampon görevi görüyorlardi. Bu tarafimizdan da kendilerine anlatildi. Uyarilarimiza ragmen her iki parti bundan vazgecmedi. KDP ve YNK bunlarida kendi aralarinda paylastilar.
Artik sira birbirleriyle savasmaya gelmisti. Onu da basardilar.
Hem kendilerine, hemde Kürt milletine büyük zararlar verdiler.
Güney Kürdistan Kürt önderligi izledigi yanlis politikalarla Güney´deki kazanimlari bosa cikartma tehlikesi yaratacak gisisimlerin sahibi oldu. Ve bilinen 1994 savasina yol verdiler.
1994'te KYB, KDP arasinda Hewler üzerinde yogunlasan savas Güney Kürdistan´da her alan da fiilen ikiye bölünmesine yol acti. Bugünün acmazlarinin temelleri o dönem attildi.
1994 yilindaki KDP-YNK savasi sonrasi parlemento, yönetin, hükümet ve Kürdistan fiilen ikiye bölündü. Dört sömürgecinin Kürt milletini böldügü yetmezmis gibi birde KDP ve YNK, Kürt milletini böldü. Bölünme bugüne kadar sürmektedir. Bunun vebali büyüktür. KDP ve YNK bu vabalin altindadir.
ABD bu durumun yaratigi tehlikeyi gördügünde olaya müdahale etti. Olumlu sonuclarada yol acti. KDP ve YNK arasinda 1998 y?l? Agustos ay?nda ABD arabuluculugunda bir anlasma imzaland?. Ogünden bugüne pürüzlerle gecen bu anlasma zamanla bir cok sorunun asilmasinda temel teskil etti.
4 Ekim 2002'de ABD arabulucu?uyla yeniden bir baris anlasmasi saglandi ve bu anlasmayla birlikte KDP ve YNK birlikte hareket etmeye özen göstermektedir.
KDP ve YNK Güney Kürdistan´in, dahasi Kürt milletinin kaderini belirleyen iki yurtsever güctür. Bu iki gücün catismasi Kürt milletine kaybetirir, anlasmalari kazandirir. Bu nedenle bu iki gücün catisarak Kürt milletine kaybetirme haklari yoktur. Kürt milletinin kazanmasi icin anlasmak zorundadirlar. Baskada bir careleri yoktur.
Türk, Arap ve Fars tiranlari pusudadir. Kürt milletini bir kasik su da bogmak icin döndermedikleri dolap birakmazlarken yurtsever Kürt güclerinin kendi aralarinda anlasamamalari afedilecek bir sey degildir.
KDP ve YNK birbirleriyle uzlasmayan politikalarini yeniden gözden gecirmek zorundadirlar. Sorumluluk, görev ve paylasimda uzlasmak zorundadirlar. Demokrasinin geregi birbirlerine tahammül etmek zorundadirlar. Herkesten cok dünya demokrasi güclerinin deger bictigi Ortadogu demokrasisi dinamigi Kürt milletinin Güney önderligi kendi kiymetini bilmelidir.
Dahasi sömürgeci devletlere bakis acilarini yeniden gözden gecirmek zorundadirlar. Ülke, millet ve iktidar politikasini esas almak zorundadirlar.
Kürt milleti ancak böylesi bir politika ile devlet olarak tarih sahnesine cikabilir. Bunun disinda izlenecek her politika Kürt milletine kaybetirir.
1994´te yasananlar Kürt millet tarihine sürülen kara bir lekedir. KDP´nin, Saddam´in, YNK´nin, Fars ve Azeri Mollalarinin katilerini pesine takip özgür Kürdistan topraklarini kirletmeleri, sayisiz Kürt katletmelerine yol acmalari beleklerde tazeligini koruyor. Bir daha bu ugursuz rolün oynanmamasi icin KDP ve YNK`nin anlasmalari kacinilmazdir.
Selahattin anlasmasi ile bu umut verildi. Fakat sonrasi gelismeler hicte umut verici degildir. Bunun bir cok nedeni olmakla beraber esas olarak iki önemli nedeni vardir. Birincisi mevki, sorumluluk ve ranti paylasamamaktadirlar. Ikincisi, yillarca savunulan otonomist anlayistan kaynaklanan kendilerini sömürgeciye baglama siyasetini henüz asmis degiller
Bu anlayis Güney Kürt önderliginin en büyük zaafi olarak dünden bugüne tasindi. Bugünde bu anlayistan kurtulduklari söylenemez. Bu nedenledir ki, Güney Kürt önderligi Irak´in derlenip toparlanmasi derdine düsmüstür. Peki ya Kürdistan´in derlenip toparlanmasi ne olacak?
Kürt milletine kaybetirecek Bagdat´la örülen iliskilere bir an önce son verilmelidir. Bunun yerine Hewler ve Süleymaniye arasindaki uzlasmazliklara son verilmeye calisilmalidir. Kürt millet egemenlik gaspi olan Irak toprak bütünlügünü koruma siyaseti terk edilmelidir. Kürdistan´in birlik ve bütünlügünü saglayacak politikalarda israr edilmelidir.
Önlerinde birikmis, cözülmemis yiginca hayati sorun cözüm beklemektedir. Temenim odur ki, Güney Kürt önderliginin bir an önce derlenip toparlanmasidir. Parlemento´nun bir an önce toplanmasidir. Daha evel KDP ve YNK tarafindan üstünde anlasi saglanan Mesut Barzani´nin bir an önce Kürt Federe Devlet Baskani görevi basina getirilmesidir. Zaman kaybedilmeden hükümetin kurulmasidir. Devlet olabilmenin olmasa olmazlari ordu, maliye, egitim vs.tüm ulusal kurumlarin teklestirilmesidir.
Bunlar basarildigi oranda Kürt millet gücü ortaya cikar. Düsman karsisinda Kürtlerin elli pazarlik masasinda daha da güclenir. Kerkük basta olmak üzere henüz özgür Kürdistan´a baglanmamis diger alanlarin kurtarilmasi basarilabilir.
Temenim Güney Kürdistan Kürt önderliginin kendi tarihsel sorumluluklarinin geregini yerine getirmeleridir. Bu, kisisel temenim olmaktan öte Kürt milletinin istemidir.
03 Nisan 2005
Kürt Milletinin Güney Kürt Önderliginden Beklentileri!