بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 16 September 2009

Hüseyin İnan

Tarih: 15 Eylül 2009 Salı-Kürdistan-Post'tan aktarma

Günümüz Türkiye'sinin kabul edecekleri ve kabul etmeyecekleri konuşuluyor. İyi şeyciler de hep kabul etmeyeceklerini şeylerden bahsediyorlar. Peki, hangi ’iyi şeyler'i kabul edecekler?

Şu iyi şeylerden biri de Mardin Artuklu Üniversitesi'nde Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü'nün kurulması idi. Ancak YÖK, Kürt varlığının inkâr üzerine kurulmuş TC anayasasını gerekçe göstererek “Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü' adına izin vermedi. Yerine “Türkiye'de Yaşayan Diller Enstitüsü“ dedi. Varlığı kabul edilmeyen Kürt dili yaşamaya devam ediyor. Bu da iyi bir şey!

Varlığı kabul edilmeyen bir halkın dilini kabul edeceklerini düşünmek ancak bizim gibi, çaresizlere düşer. Gerçekten de bu kadar çaresiz miyiz?

Aslında değiliz, ama bizim politikacılarımız Ankara'dan esen her pis kokuya bayıldıkları için, bizi başka çaremiz olmadığına inandırmaya çalışıyorlar.

Şu iyi şeycilerin taraftarları da “Aman ha! Türk halkının hassasiyetlerini dikkate alın, bizimkileri kızdırmayın. Yoksa bu iş yatar...“ diye bizim Kürtleri korkutmaya, amaçlarından saptırmaya, talepleri en aşağıya çekmeye uğraşıyorlar.

Peki, Kürt halkının hassasiyetleri? Kürt halkı mı?! Kimin umurunda...?

“İyi şeyler olacaksa, her şeyi unutmaya hazırız“ diyor bizim Kürtlerin bazıları. Her şeyin içinde Kürdistan'da var mı?

Bizimkiler dereyi görmeden paçaları sıvamaya başlarlar. Bekletilince de üşüyoruz diye yaygara çıkartırlar, kimseye seslerini duyuramazlar.

Bizim liberal Türk kardeşlerimiz de Kürtlere reçete üzerine reçete hazırlıyorlar. Kürtler neleri istemeli ve nelerden uzak durmalı diye. Mübarekler perhiz yapmak zorunda olan bir hasta muamelesi yapıyorlar bize.

Aslında hasta olan devletlerini kurtarmak derdindeler. Biz tabii ki, her zaman olduğu gibi bunu da fark edemiyoruz. Ulusal hastalık bu olsa gerek.

Reçete şöyle başlıyor:

Taleplerinizle...

* Türk halkını kızdırmayın haa!

* Aman kırmızı çizgilere dikkat!

* Sakın Kemalistler ne istediğinizi duymasınlar!

* Aman Fetullahçıları ürkütmeyin! Hep beraber iftar sofralarında buluşalım, sahuru birlikte karşılayalım. Cumayı sakın olan kaçırmayasınız. Bütün Müslümanlar kardeştir, hatırlatmaya gerek bile yok Kürtler hariç.

* Halkın çobanı, devletin tek sahibi, laikliğin bekçisi, Kürdün düşmanı orduyu zaten hatırlatmaya hiç gerek yok. Onlar hiç rahatsız edilmeyecekler listesinin başında geliyorlar.

* CHP'yi, yani Türkiye'nin Neonazilerini sakın ola karşınıza almayasınız haa!

* M. Kemal'in büstünü her gördüğünüz yerde secdeye kapanın ve kelime-i şahadet getirmeyi unutmayın. Her ne kadar Kürt inkârını başlatan zat da olsa, Türklerin atası olduğu için saygıda kusur etmeyeceksiniz. Sizin, yani Kürtlerin değer verdiklerine biz istediğimiz sıfatı yakıştırmakta serbest olmaya devam edeceğiz. Bunu da unutmayın!

* Ordunun gözü dönmüş kafatasçı kemalist neferleri, zevk için de olsa Kürtleri öldürmeyi sürdüreceklerdir, fazla abartmayın, siz zaten buna alışkınsınız. Öbür tarafa geçerken belki şansınız yaver gider de cennete falan düşersiniz. Orada bile sakın ha Kürt olduğunuzu söylemeyin. Sorarlarsa mars'tan geliyoruz deyin. Kürdistan öbür tarafta da yasak. Kısacası her yerde yasak.

Bu dünyada cehennem hayatı sürdürmemizi tavsiye edenler öbür tarafa giderken bize yol gösteriyorlar. Ne kadar hayırseverler bir bilseniz şu bizim kardeşler...

* Sakın MHP'yi unutmayın. Bunlar toplu uluma nöbetlerine başlarlarsa hepimizi yerler.

* CHP saldırır. MHP yer. Kemalistler öldürür. Fetullahçı-Hizbullahçılar keser. Laik pardon dinci ordu(Aleviler duymasın garibanlarım orduyu çok severler, cellât kurban ilişkisi her halde) en son Kürdü öldürmeye yeminli. Sanatçıları bizim kültürümüzü çarpıtır. Öğretim görevlileri bizim inkârımız üzerine “bilimsel tezler“ hazırlarlar. Suyumuzu zehirlerler, ormanlarımızı yakarlar...

Eh! Haydi, şimdi varsa elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin hanginizle, niye, nerede, nasıl, niçin, neden birlikte yaşamayı savunalım? Birlikte yaşamazsak bizi öldürecek misiniz? Bugüne kadar yaptığınız neydi?

Bize köle olmayı kabul edin ve ortalıkta fazla görünmeyin demekten başka bir öneriniz oldu mu bugüne kadar?

Bunların hepsi akıllı süper çocuklar. Mesela “Günümüz Türkiye'sinde federasyon kabul edilemez“ diyor Derya Sazak.

Haklı. Günümüz Türkiye'sine kalsa bizi bir bardak suda boğarlar. Nazilerin Yahudilere yaptıklarını yaparlar. Yapmadılar da değil. Güçleri ancak bu kadarına yetebildi. Yoksa Ermenilere yapılanları pekâlâ biz Kürtlere de yaparlardı. Defalarca denediler.

Analarımız Kürdistan toprağına daldırdıkları tırnaklarıyla bizi hep ülkemize bağladılar.

Son yıllarda yakılan köylerin sebebi Gerillaya yardım gibi gösterilse de asıl neden, yabancı topraklara savurmak ve bizi köklerimizden koparmaktı. Büyük ölçüde başardılar da.

Oysa gününüz Türkiye'sine gelmeden önce Kürtlerin ve Kürdistan'ın varlığını da kabul etmiyordunuz. Kürtçenin bir dil olmadığını savunuyordunuz. Kart-kurt diyerek rezil durumlara düşüyordunuz. Biz Kürtlerin sayesinde bu rezillikten kurtuldunuz. Teşekkür etmeniz gerekirken, kimimize terörist, kimimize aşiret reisi v.s dediniz.

Eh! Yalanlar kısa bacaklı olur ya da mumunuz erken söner. Birisi püf diye üfürüverir. Karanlıkta kalırsınız. Bugüne kadar öğrendikleriniz, size öğretilenler ve gerçek olmasını canı gönülden istediğiniz şeylerin kocaman bir yalan olduğunu öğretirler, bakın öğrenirsiniz demiyorum öğretirler. Şaşırmakta, yolunuzu kaybetmekte haklısınız.

Biz Kürtler yine de yolunuzu aydınlatmaya devam edeceğiz.

Merak etmeyin federasyonu da kabul edecek bir “gününüz Türkiye'si“ olacak. Bağımsızlığa da alışacaksınız. Bu hem Kürt hem de Türk halkı için daha iyi olacak. Eşit koşullarda kardeş ve komşu olmak çok daha onurlu ve sorunsuz olacaktır. Buna inanın.

Yukarıda söylediklerimiz gerçekleşirse ne sizi korkutacak bir darbeci orduya ihtiyacınız kalacak, ne Neonazi ruhlu sahte sosyal demokratlara, ne halen kurt olduğunu sanan ülkücülere, ne cennetti parsellemeye kalkan sahtekâr Müslümanlara, ne de Marx'ı dedesi sanan sahte solculara ihtiyacınız kalmayacak. Onlardan korkmayacaksınız da. Kürdistan dağlarından inen asker tabutları olmayacak artık. İnsanlarınız aç kalmayacak. Kısacası size ölümü gösterip sıtmaya razı etmeyecekler. Bütün bunlara değmez mi?

D. Sazak gibi Taha Akyol'da Kürtlerle Türklerin ayrılmasının mümkün olmadığını iddia ediyor. Bu arada Beşikçi Hoca'ya da kızıyor. Çünkü Hoca'nın söyledikleri nasıl ki bazı Kürtlerin hoşuna gitmiyorsa, ırkçı Türk aydınlarının da hoşuna gitmiyor. Kendileri inkâra dayalı ırkçılık yaptıkları dönemde, Beşikçi Hoca gerçekleri dillendirmekten dolayı hapislere atılıyordu. O gerçekler kabul görmek zorunda kaldıkça Hoca'ya tahammülsüzlükleri de artıyor. Çünkü İsmail Beşikçi hâlâ onların hafızalarının almayacağı doğruları söylüyor. “Her halkın bağımsız devleti var da Kürtlerin neden yok? Kürtler bunu sorgulamalı...“ derken hem Kürt cephesinin “iyi şeycileri“nden hem de Türk tarafının kafatasçılarından tepki alıyor. Bizim “iyi şeyciler“, “Hocam haklısın ama şimdi zamanı değil bunları konuşmanın“ diyorlar. Mezarda emeklilik gibi bir şey bu da. Ne zaman zamanı gelecek bunun ipuçlarını verin bari.

Akyol'un gerekçesi de şu: “Fakat Türkler ve Kürtler nasıl ayrılacak?!
İşte “ırka dayalı devlet“ şampiyonlarının döne döne düşünmesi gereken hayati soru budur! Beşikçi, hapislerde geçen hayatının verdiği öfkeyle ve ’teori körlüğü'yle konuşuyor. Beşikçi ve etnik milliyetçiler bu körlükle düşünemiyorlar ki, Kıbrıs'ta “200 bin Türk“ün bir coğrafyada toplanmasıyla, Türkiye'nin bütün illerinden milyonlarca Kürdün yerlerinden kopup bir coğrafyada toplanması aynı şey midir?!“

Milyonlarca Kürdü zorla, işkenceyle, ölümle yerinden edip sürgüne gönderiyorsunuz da, bağımsız veya federe bir devlet kurulduğunda Kürtlerin gönüllü göçü size neden bu kadar zor geliyor?

Sizin gibileri korkutan Kürtlerin Kürdistan'a geri dönüşünün zorlukları değil. Asıl neden, Kürtlerin diğer halklar gibi özgürce yaşamasına olan tahammülsüzlüğünüz ve komplekslerinizdir.

Yanı başınızda Irak'da olanlara bir zahmet baksanız ikna olmanız daha da kolaylaşır. Şunu unutmadan. Irak'da bir birini yiyenler Şiilerle Sünniler. İktidarın ve İslam'ın Ortadoğu'ya hediyesi her halde.

Tekrar günümüz Türkiye'sine dönersek, bir arada yaşamak mümkün değilse, ayrılıp barış içinde iki komşu ve kardeş halk olarak yaşamak neden olmasın?

Unutmadan, bir arada yaşamanın tüm olanaklarını sizin kemalist ve ırkçı, “tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan“ hastalığınız ortadan kaldırdı. Kürtler bir arada yaşamanın mücadelesini çok verdiler. Irkçılığınız ve komplekslerinizle birlikteliği hep dinamitlediniz. Siz de takdir edersiniz ki hiçbir şey sonsuz değildir.

Kemalizm'in sonsuz olmadığını görmek sizleri çıldırtıyor biliyorum. Çocukların ekmeğinden, yolların asfaltından, binaların betonundan çaldıklarınızla yaptığınız yeni M. Kemal heykelleri sizleri bir yere götürmez. Tek çözüm kemalizimden kurtuluştadır. Kemalizimden kurtulursanız iftar yemekleri veren, her kışlada mescit açan laik ordunuzun generallerinden de kurtulursunuz. M. Kemal'in heykellerine giden betonla daha sağlam yollar, köprüler, binalar yaparsınız. Kürdistan'daki savaşa harcanan paralarla daha güzel ve yaşanır bir ülke kurarsınız. İstanbul'daki son sel felaketinde gördünüz, ülkeye değil, heykellere ve savaşa yapılan yatırımlarla memleket kalkınmıyor. Generallere verdiğiniz maaş ve avantalarla yüzlerce fabrika inşa edersiniz ve işsizlik sorununu çözersiniz...

20. yüzyılın diktatörlükleri bir bir yıkıldı. Sonuncusu sizin Kemalist-ırkçı diktatörlüğünüz ve o da sallanıyor. Üzgünüm artık biz Kürtlerin sırtına basarak bir yerlere gidemeyeceksiniz. Bu gerçek sizi çok üzüyor biliyorum. Ama başka çaresi de yok artık.

Şunu da unutmadan ekleyeyim. Kürtlerin bağımsız bir devletlerinin olmasını savunmak Türk, Fars ve Arap düşmanlığı anlamına gelmez. Buna gerek de yok. Dedik ya. Sadece Türklerle değil, herkesçe eşit koşullarda ve kardeşçe bir dünyaya varız.

Anlaşılmadıysa tekrarlayalım. Kürtlerin ve Kürdistan'ın özgürlüğünü savunmak emperyalist bir amaç içermiyor. Kimseye de düşmanlık amaçlamıyoruz.

Dünyada bunca ulus devlet varken Kürtlerin neden olmasın diye kendinize bir sorun. Korkmayın hadi sorun. Daha ayrıntılı söyleyelim. Bağımsız bir Kürdistan neden olmasın?

O-la-cak. Çünkü başka seçenek yok.

Talabani rüyasını bile görmüyormuş. Falan kişi ve devlet karşıymış. Bizim derdimiz değil ki. Biz 40 milyonluk bir halkız. Tabii ki, rüya göremeyenlerimiz de olacak. Gördüğü rüyayı yorumlama yeteneğinde olmayanlarımız da olacak. Bu çok doğal.

Peki, bu rüyayı görenlerin hesabını tutanınız oldu mu hiç? Hiç tavsiye etmem. Rakamlar sizi bunalıma sokar. Artık rüya değil kâbus görürsünüz ömür boyu.

İşte bizi bu rüyanın sahipleri ilgilendiriyor. Bu rüyayla yıllar önce yola çıkanlar pazarlık konusu edilemezler. Asıl günümüz Türkiye'si ve onlarla ittifak yapanlar buna alışsınlar.

Rüya gerçek olmaya en yakın yerde duruyor.

Hüseyin İnan
[email protected]

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.