KAPANMAYAN YARA, KAMIŞLI KATLİAMI!
M. Müfit
Barbar Türk devleti, 12 Aralik 1980’de Kürdistan’nin rojavasinda Suriye devlet sınırını geçerek işlediği insanlik dışı icraatlarından birisini gerçekleştirdi; Kamişli’da içinde çocuklarında bulunduğu 15 kişiyi katletti.
Bu önceden planlanan ve dönemin 12 Eylül faşist generaller cuntası tarafından uygulanan siyasi bir cinayettir. Kamişli katliamı, KAWA örgütünün siyasi ve askeri projelerini engellemek ve hareketi tasfiye etmek maksadıyla yapılmıştır. Daha sonraları, Türk ordusu mensubu olan generaller ve istihbarat sorumluları tarafından bir çok kere açıkça üstlenildi ve itiraf edildi bu katliam.
Örgütün aldiği kararlar doğrultusunda, İran’da Şah rejiminin yıkılmasından sonra doğu Kürdistan’da peşmerge güçlerinin kontrolüne geçmiş olan kurtarılmış bölgelere yerleşmek maksadıyla sınır boylarındaki kadroların gidiş gelişleri başlamıştı. Ayni amaçla, MK üyesi ve bölge sorumlusu kadrolar da Suriye üzerinden yoğun faaliyetlere girişmişlerdi. Türk devleti, büyük ihtimalle KAWA’nin projelerinden ve bu faaliyetlerinden haberdardı ve bu yüzden daha işin başında silahlı ulusal kurtuluş hareketi başlamadan engellemek istedi. Kamisli katliamının esas sebebi budur.
O dönemde, silahlı halk savaşını başlatma ve geliştirme siyaseti doğrultusunda belli bir motivasyona sahip olan KAWA’nin hazırlıkları böylece sömürgeci devlet tarafından engellenmiş oldu. KAWA, kuzey Kürdistan’da silahlı ulusal kurtuluş hareketini başlatmak isteyen Dr Sivan ve arkadaşlarının, kamuoyunda «Saitler olayı» diye bilinen tasfiye hareketinin bir benzerini yaşadı. Her iki olayda da silahlı mücadele başlamadan bastırıldı.
O dönemde KAWA’nin başarısızlığında iki gelişme esas olarak baş rolü oynadı; birisi iç diğeri dış etkendi. 12 Eylül 1980 generaller darbesi öncesinde iç örgütsel nedenlerden dolayı KAWA, son derece manasız ve anlamsız bir bölünme yaşadı. Türk devletine ve hazırlıkları yapılan askeri darbeye ilişkin tedbir alacağına, kendisini korumaya alacağına örgüt kendisiyle uğraştı ve sonunda da bölünme yaşayarak devletin saldırılarına karşı korumasız ve tedbirsiz bir hale getirdi. KAWA’daki ilk kırılma süreci bu bölünmeyle başladı. İkinci kırılmayı ise, devletin doğrudan imhacı icraatı ve müdahalesiyle Kamişli katliamında yaşadı. Doğu Kürdistan’a yerleşme kabiliyeti ve örgütlülüğünü gerçekleştirememesi bu sürece son noktayı koydu.
KAWA ve silahlı mücadeleye yatkin olan örgütlerin sahadan çekilmelerinin yarattığı boşluğu başkaları doldurdu ve bu güne gelindi. Bilindiği üzere tabiatta olduğu gibi siyasette boşluk kaldırmaz. Bu bakıma, mevcut duruma ilişkin hiç kimse sorumluluktan kaçamaz, her kes, kuzey Kürdistan’da son 40 yılda yaşanmış olan tamamıyla yıkıcı ve çok yönlü yok edici süreçten sorumludur.
Kamişli katliamında Kürdistan ulusal kurtuluş hareketi uğruna yaşamlarını yitirmiş olan yoldaşlarimiza sahip çıkılmadan KAWA’nin mirası savunulamaz. Bu günlerde, KAWA’nın ismini kullanan, kendisine çıkar malzesi yapan ve ne olduğu kime hizmet ettiği belli olmayan bir provokatör, yoldaşlarımızın kanı ve binlerin emeğini başkalarının hizmetine sokmaya çalışıyor. KAWA, bu tür haddini ve yerini bilmezlerin istismarına uğrasın diye bu güne kadar yaşatılmadı. Elbette buna hiç bir KAWA’cı izin veremez. KAWA sahipsiz değildir ve olmayacaktır da.
Kamişli katliaminda toprağa düşen yoldaşlarımız mücadelemizde ve Kürdistan’ın bağımsızlık davasında yaşayacaklar! Verdikleri emeğe sahip çıkıyor ve anıları önünde saygıyla eğiliyorum… 09.12.2019
M. Müfit