Bir toplumun tarihin herhangi bir kesitinde kendisine yaşatılan trajik travmalar onun ontolojik varoluşunu tehlike boyutuna vardıracak nitelikte sorunların yaşanmasına yol açar. Aynı zamanda yaşanılan travmalar beraberinde var kalmanın yol ve yöntemlerinde farklılaşmaya doğru gidişi beraberinde getirir. Toplum bu nedenle hem zihinsel hem de pratik anlamda yeni çözüm yolları üreterek var kalmanın rotasını belirlemeye çalışır.
Kürdler, kendilerine yönelik gerçekleştirilen katliam ve trajedilerin saklı olduğu tarihin gizlenmiş sayfalarına dönüp göz attıklarında var kalmanın tarihsel perspektifi ile karşılaşırlar. Aynı zamanda tarihsel sürece ait son iki yüzyıllık direnişlerinde yer alan temel referansları ve bunların dayanaklarını görürler. Bu referans ve dayanaklar süreçteki imha, inkâr ve yok edişi amaçlayan ceberut uygulamalara rağmen nasıl var kalarak bugüne gelindiğini gösteren verilere ulaşmayı mümkün kılar. Ki bu imkânla oluşan veriler aynı anda var kalma mücadelesinin dayandığı azmin toplumsal ve psikolojik izlerine de ulaşmayı sağlar.
Kürdlerin bugün irdelenmeleri gereken temel nokta bu perspektifin ve oluşan toplumsal ve psikolojik izlerin günümüz açısından işlevsel olup olmayacağıdır. Eğer tarihsel oluşan perspektif ve mirasın dayanakları bir toplumun geleceği için gerekli ise hassasiyetle üzerinde durulması gerekir. Ki bu durum geliştirilecek yol haritalarının geleceğe dair taşıyabileceği umudun belirlenmesi için gereklidir. Aynı zamanda bu dayanaklar yaşanmış geçmişin bugün ve gelecek umudu üzerinde oluşturduğu olumsuzluklarında belirlenmesinde anlamlı olacağı muhakkaktır.
Ancak konuyu anlamak açısından öncelikle bu tarihsel sürecin Kürdler üzerindeki toplumsal/psikolojik izlerine odaklanmak gerekir. Uzun sürece dayanan travmalar öncelikle insanda biyolojik var kalmayı sağlayacak dayanakların geliştirilmesine yol açar. Bunu sağlamak için de yaşanılan tecrübelere yönelerek kendisi dışında kalanların niyetlerini belirlemeye çalışır. Bu belirleme de aynı zamanda beraberinde hem bireysel hem de toplumsal korunma reflekslerini de geliştiren bir Psikolojik duygu üretir.
Bu Psikolojinin altından çıkacak temel mantık ise kendisi dışında kalan öteki olanlara yönelik itimatsızlığın oluşturduğu niyet okumaya dayalı muhaliflik duygusudur. Bu niyet okumaya dayalı muhaliflik duygusu o kadar öne çıkar ki kendisi dışında kalanları hain ve düşman kategorisinde görmeye iter. İşte bu koşulların ürettiği eylemsel ve düşünsel mantık neredeyse Kürdlere ait örgütsel organizasyonlarda diğerinin niyetini bile sorgulama hakkına sahip olma anlayışına yol açmıştır.
Bu mantık bugün hemen hemen her Kürd ferdinde müzmin muhaliflik tutumunu geliştirerek diğerinden sakınmayı önceleyen duygu oluşturmuştur. Dolayısıyla kendilerini de bu duygudan beslenen karşıtlıkla konumlayarak tanımlar duruma gelmiştir. İşte HEREKETA AZADÎ bu olumsuzluğun toplumsal yapıda açtığı gedikleri kapamayı amaçlayan bir yapılanmadır. HEREKETA AZADÎ yapılanmasını oluştururken perspektifini bu trajedilerin alt yapısını oluşturduğu bilinç kırılmasını tamir ederek ortaklaşmaya dayalı geleceğe yürümeyi amaçlar.
Kürdler arasında birlikteliği savunur ama bu birlikteliği benzeşerek aynileşme olarak algılamaz. Bunu asgari müşterekler üzerinden ortaklaşma ve gelecek perspektifine ışık tutacak bir zorunluluk olarak görür. Dolayısıyla kendisini diğerlerinin karşıtlığına değil eksik bıraktığı noktalara yönelterek yapı içerisindeki boşluğu dolduran bir tuğla olarak görmektedir. Ki bunun aynı zamanda her Kürd örgütlenmesinin temel hedefi olması gerektiğine inanır. Kürdistan siyasetinde de HEREKETA AZADÎ kendisini bu noktada bir yapı olarak görerek tanımlamakta ve çalışmalarını yürütmektedir.
Bu nedenle her organizasyonumuz kendisini diğerinin eksik bıraktığı alanı doldurarak konumlandırmalıdır. Eğer bu mantığa evirilebilirsek tarihsel yaşanmışlığın oluşturduğu müzmin muhaliflik duygusundan kurtularak ortak gelecek perspektifine odaklanabiliriz. Ki HEREKETA AZADÎ bu anlamda bölen olmayı değil birleştirici olmayı hedeflemektedir. Dolayısıyla perspektifine Kürdler arası karşıtlık dilini hiçbir şekilde almamayı prensip edinmiştir.
HEREKETA AZADÎ gelenekten beslenen ama muhafazakârlaşmayı (tekleştiren ve aynileştiren mantık) değil toplumsal genetiğe dokunmuş kodlara dayalı anlayışı önemseyen bir yapıdır. Yine bu çerçevede Ehmed-i Xani’nin var etmediği ama olgu olarak var gördüğü Kürdistan’ın Kürdlük üzerinden diriltilmesini temel hedef olarak görmektedir. Pirdenklilik ve pirrenkliliği Kürdistan’ın olmazsa olmazı biçiminde algılayarak her yapıya ve inanca eşit mesafede olmayı kendisine prensip edinmiştir. Ancak Kürdlerin kahir ekseriyetinin Müslüman olduğunu ve bununda genetik kodlara işlenmiş olduğunu kabul ederek siyasetinde bu kesimi önceleyen perspektife sahip olduğunu da deklere etmiştir.
Fakat HEREKETA AZADÎ Müslümanlığı ve İslam dinini siyasi çıkarları uğruna heba eden ve bu çerçevede dinin siyasete bürünmüş hali olmayacağını da açıkça ortaya koymaktadır. Ama İslam’ın ve Müslümanlığın bu toplumun mayasına sirayet ettiği bilinciyle hareket edecektir. Buna rağmen çoksesliliğin ve çok renkliliğin dayanağı olan tüm kutsal/dini değerleri kendisine ait bir ton biçiminde algılamaktadır. Aksine HEREKETA AZADÎ, Kürdlerin, kutsal değerlerini yok saymayıp korumayı amaçlayan ve bunu hedefleyerek var olan Kürdistani bir harekettir. Muhafazakârlık alt yapısını bu temel üzerinden görmektedir. HEREKETA AZADÎ ayrıcalığı da buradadır.
Kaynak: Paradigma