“KUDÜS… EY KUDÜS”
Bu bir kitap adı. Dominique Lapierre/Larry Collns tarafından yazılan bir roman. İsrailoğulları’nın devlet kurmalarının destanı. Dünya’ya yayılmış ve her türlü insanlıkdışı uygulamaya uğramış bir milletin, uzun yıllar süren milli devletini kurma sürecinin son altı ayını anlatıyor bu kitap. Okuyucuya birçok duyguyu birlikte yaşatan bir hazine. Yanısıra İsrailoğulları hakkında kimi... çevrelerin kafalarda yarattığı olumsuz kanaatlerin gerçekdıșı olduğunu gözler önüne seriyor.
Kuşkusuz bu makale Kitap’ın bir bütün olarak tanıtımını yapmakta çok yetersiz kalacaktır. Ben bu yazıda sadece, aşılmaz gibi görünen engellere rağmen İsrailoğulları’nın ve onların tarihe damgasını vuran lideri Ben Gurion’un devlet kurma azminden birkaç satırla söz etmek istiyorum.
Siyonizm dendiğinde birçok kișinin ve çevrenin irkildiği malum. Oysa her milletin bir milliyetçiliği vardır. İsrailoğulları’nın siyonizmi (milliyetçiliği), ülkesinden sökülüp atılmış, dünyanın dörtbir tarafına sürülmüş, ezilmiş, horlanmış bir milletin anayurduna dönüşünü amaçlamaktadır. Her ezilen millet milliyetçiliği kadar siyonizm de ilerici-gericidir. Ne eksik, ne fazla.
Siyonizm, 19. yüzyılın ortalarında İsrailoğulları’nın İsrail Diyarı (Eretz Yisra’el) adı verilen ata topraklarına dönme ve o topraklar üzerinde kendi kaderini belirleme talebidir. Bunun karşı çıkılacak bir yanı yoktur. Her milletin kendi kaderini tayin etme hakkı olduğu gibi İsrailoğulları’nın da böyle bir hakkı vardır. Bu hakka karşı çıkanların faşist ve kimi “sosyalist” çevrelerin ortak çıkış noktaları Yahudi düșmanlığıdır. Bilimsel adıyla anti-semitizm.
Tarihin derinliklerine kadar giden İsrailoğulları düșmanlığı insanlık tarihinde, Holokost diye adlandırılan büyük bir soykırımın utanç verici sahnelerin yașanmasına neden olmuștur. Dünyanın istemeyenleri olarak İsrailoğullarının bu soykırıma karşı feryadı hiç duyulmadı. Her șeye rağmen İsrailoğulları bu dünyada kalmayı ve ayakta durmayı bașardılar. Güçlü bir irade ile kovuldukları İsrail Diyarı (Eretz Yisra’el)’e dönmeye karar vererek, bunun için ulusal bir seferberlik başlatıldı ve uzun ve zorlu bir mücadele sonunda nihayet İsrail devletini kurdular.
Yukarıda da belirttiğim gibi “Kudüs..Ey Kudüs” romanı bu sürecin akıllara durgunluk veren son altı aylık döneminin öyküsüdür. İsrail devleti, bazı çevrelerin iddia ettiği gibi İsrailoğullarına, birileri tarafından tepside sunulmadı. İsrailoğulları onun bedelini kan ve canlarıyla ödeyerek inșa ettiler. Hani hep tekrarlanan, İsrail’i İngiltere kurdu iddiası, koca bir yalan. Tam aksine İngiltere, ambargolar koyarak onları yiyecek ve savunma malzemesinden mahrum bırakarak bu devletin kurulmasını engellemek için elinden geleni yapıyor. İsrailoğulları’nı devlet kurma kararından vazgeçirmek için yaptığı baskı ve propagandanın etkisiyle birçok İsrailoğlu umutsuzluğa ve yılgınlığa kapılarak fikir değiștırdi. Haksız da değillerdi. Zira sadece dünyanın en büyük gücü olan İngiltere değil, önde gelen bütün devletler, dahası bütün dünya karşıydı İsrailoğulları’nın devlet kurmasına.
Fakat hareketin önderi liberal siyonist Ben Gurion: “Ya Şimdi Ya Hiçbir Zaman!” şiarıyla tüm zorluklara karşı mücadeleyi sürdürdü ve her șeyi göze alarak onun peșinden giden İsrailoğullarını zafere taşıdı. Kitap bunu geniş olarak belgelerle anlatmaktadır.
Kürdlerin bu kitapta anlatılan öyküden öğrenmeleri gereken çok șey var. Bunlardan çok önemli bulduğum iki șeyden birkaç satırla söz etmek istiyorum: Birincisi, devletin altın tepsi üstünde sunulmadığı, bunun bir milletin her șeyi göze alarak onu istemesi ile mümkün olduğu; ikincisi, bu kararlılığı sembolize eden milli liderlere ihtiyaç olduğu. Galiba Kürdler de bu ikincisi eksik. Yüzyıldır Kürdistan davası, Ben Gurion gibi gerçek bir lidere ihtiyaç duyuyor.
Kürdistan meselesinin çözümsüz kalmasında onu bunu suçlamayalım. Suç esas olarak bizde, bizim liderlerimizde. Bu liderliklerle Kürdler devlet değil, olsa olsa çadır kurabilirler ancak.
Saygı duyduğum bir ağabeyim haklı olarak mevcut Kürd liderleri eleştirirken: “Eloğlu parasıyla köle edinir, bizim liderler Kürdlerin parasıyla onlara yeni efendiler ediniyorlar!”
Üstelik yeni de değil bu efendiler; Kürd milletinin ezeli düşmanları sömürgeci devletler. Ne hazin değil mi? Sonra da, niye devlet kuramıyoruz? diyerek hayıflanıyoruz.
15 Şubat 2014