Gelinen aşama ve düzey / İhsan Aksoy
Kürdistan ve Kürtlerle ilgili haberler, yorumlar, anekdotlar, anılar, incelemeler çok büyük miktarlara ulaştı. Dünya ve bölgedeki gelişmeler, teknolojik ilerlemeler, düşüncenin önündeki engelleri yıktıkça düşün alanında çok ciddi ilerlemeler oldu. Bunun toplumsal ve siyasal etkilerinin olması kaçınılmazdı. Kürtler en azılı yasakların olduğu dönemlerde bile sınırlıda olsa kendileriyle ilgili konularda bilgilenme ve biribirleriyle iletişimde çaba göstermekten uzak durmadılar. Kürdistanın dört parçasındaki toplumsal ve siyasal gelişmeler biribirlerini etkiledi ve biribirlerinden etkilendi. İnsanların vücutlarını hapsetmek, ya da ortadan kaldıormak olanaklıdır. Ama vicdanlarını ve düşüncelerini kilitlemek olanaklı değildir. En büyük yasakları, kırımı, yokumsama ve eritme girişimlerini üzerinde gören Kuzey Kürdistan yurtseverleri işin peşini bırakmadı. Kürdistan toplumundaki gelişmeler Kürt yurtseverliğininde gelişip, yaygınlaşmasına yol verdi.
Günümüzde düşünsel ve siyasal anlamda gelişmeler varlığını sürdürüyor. Bir toplumda gelişmenin, ilerlemenin en büyük karşıtları despotlardır. Despotlar ellerinde bulundurdukları güç ve olanaklara karşın zaman içinde toplumsal gelişim dalgalarının önünde yok olup giderler.
Kürdistanın dört parçasında da Kürt halkı despotizmden çok çekti. Kuzey Kürdistan’da Kürt yurtsever gençliğinin sosyalist düşüncelere yatkınlığı gerek egemen devletlerin zor ve baskıları, gerek Kürt halkının Kürt mütegalibesine olan tepkisi ve gerekse Kürt halkının toplumsal gerilik ve yoksulluk içinde olmasındandı. Kürt toplumunu egemenliği altında bulunduran devletler ve Kürt mütegalibesi biribirleriyle ekonomik ve siyasal anlamda dayanışma içindeler. Ulusal kurtuluş hareketleri genellikle sosyalistlerin öncülüğünde yürütülüyordu. Ancak bu sosyalist hareketler Stalinizmin etkisinde despotik eğilimleride bünyesinde taşıyordu. Her örgüt kendisini egemen kılmak için her türlü çabaya baş vuruyordu. Kürt yurtseverliği yaygınlık kazandıkça siyasal grupların egenmenlik hırsları arttı. Kendilerini tek egemen güç olarak kabul ettirmek için şiddete baş vuruldu. Bugünkü aşamaya bu süreçler yaşanarak ulaşıldı.
Bugün Kuzey Kürdistanda siyasal ve düşünsel anlamda bir karmaşanın yaşandığı ortada.Bu karmaşa zaten Kürt ulus hareketinin ivme kazandığı 1970’li yılların ortalarından itibaren var. Silahlı savaşımı öngördüğünü ileri süren PKK diğer Kürt gruplarını sindirmek içinde çabalarını yoğunlaştırdı. Ardından Kürtler konusunda her alanda tek söz ve karar sahibi olduğunu ilan ederek bunun dışındaki görüş ve oluşumları hedef aldı. Özgürlük için savaşım verenlerin bir yandan egemen devletlerin zulum ve baskısına göğüs gererken diğer yandan “Kürt halkının özgürlük ve bağımsızlığını sağlamak için savaştığını” savlayan bir silahlı grubunun baskısına göğüs germek zorunda kalması tarihsel bir ironiydi. Bir çok halkın özgürlük savaşımında buna benzer örnekler görülmüştür. Ama toplumların bugünkü gelişkinlik aşamasında bunların aşılmış olması gerekir. Egemen devletler Kürt toplumunda feodal öncülüklerin egemen olduğu dönemde baş kaldıran herhangi bir egemeni ya zora dayanarak,yada çeşitli vaatlerle onunla uzlaşarak amacına kolayca ulaşıyordu. Kuzey Kürdistandaki gelişme süreci içinde buna benzer bir durum görünüyor. Türk medyasındaki “Kürt ulusal hareketi uzmanlarının” katkıları ve yoğun propagandalarıyla da tek parti ve tek liderin Kürt hareketinde esas olunduğu düşüncesi egemen kılındı. Sonrada tek lider “silahı bırakmaları emrini verdi.” Burda demek istediğim despotik,tekçi yapının Türk etkili güçlerinin de yardımıyla Kürt halkına dayatıldığıdır. Kuşkusuz şidetin olmadığı ortamda herkesimin, siyasal ve düşünsel anlamda özgür bir ortama kavuşması her özgürlük ve demokrasi savunucusunun isteyeceği bir şeydir. Ama neyin olup geçtiğinin de konuşulması ve tekçi düşüncenin irdelnmesini isteyen kesimlerin ve tek tek insanların da bu hakları yok mudur? Şimdi elbirliğiyle “Siz şiddete karşı değilmiydiniz, işte şiddeti kaldırıyoruz..” anlamına gelen bir kamuflajla tekçi bir iradeyi Kürtlere dayatmaya kimsenin hakkı yoktur. Özgür iradeye sahip olanlar, bir başkasının iradesini kendisininkinden üstün görmez.
Şimdi bu karman-çorman ortamda gruplar halinde dolaşanlar edindiklerini medyayla paylaştıklarında insan adeta başka bir gezegende yaşadığını sanıyor. Hemen her gruptan birileri Kürtlerle yaptıkları toplantılarda hiç kimsenin bölünmeden yana olmadığı müjdesini getiriyor. Karadenize gidip gelenlerde halkın Kürtlere karşıtlığının olmadığını söylüyor. Bir başkaları Kürtler ayrılırsa batı kentlerinde malı mülkü işyeri olanların ne yapacağını sorarak ayrılmamaları mesajını veriyor. Bazılarıda eleştirin daha çok Türkiye sınırları dışında yaşayan kesimlerden geldiğini söyleyerek “Kürt diasporasının” hala geçmişe takılıp kendini aşamadığını, eskimiş, bayat karşıt görüşlerden hareket ettiğini, diğer halkların diaspora mensupları gibi bilim adamları, yetişkin insanlar çıkaramadığını falan filan söylüyor. Bunlarında derdi tek iradenin savunusunu başka ifadelerle yapmak ve eleştirilerin önüne set çekmek. Gazeteciler Kandilden “ağzı kulaklarında” ayrılıyorlar. Diyorlarki, Murat Karayılan Güney Kürdistandaki bağımsız Kürt devletini desteklemeyeceklerini, çünkü ulus devlete karşı olduklarını söylüyor.
Hepimiz iyi biliyoruz ki Türkler bizi o kadar seviyorlar ki asla ayrılmamızı istemiyorlar. Zaten belli değilmidir ki, Kürdistana yapılan yatırımlar oradan merkeze gelen katkılardan daha fazladır. Yani Kürtler ayrılırlarsa “perişan” olurlar. Bunun gibi son derece düzeysiz sözler, düşünceler ortada dolaşıyor.
Hiç kuşkusuz bunlar geçip gider, taşlar yerli yerine oturur şu dünyada insanlar neler görüp geçirdi Kürtler ne badirelerden geçti. Bunlarıda aşar.
29 04 2013