Bugün Kürdistan uzun yürüyüşçülerinin 14'cü günü. Yazmak ya da söylemek kolay. Oysa onlar -30'lara varan soğuk havaya rağmen 14 gündür yürüyorlar. Böylesine zorlu bir yürüyüşü gerçekleştirmek, gerçekleştirebilmek için iki şey gereklidir. Hemen insan aklına ilk gelen gelen "genç" ve "sağlıklı" olmak gereklerini anlamayın. Onları dondurucu soğuğa karşı koruyan içlerindeki özgür yaşam ve özgür Kürdistan inancının ateşidir. Kilometreleri kısaltan, her adımı motive eden, bütün hücrelerinize işlemiş, köleliğin ret kodlarıdır.
Mümkün olsaydı hepinizi tek tek adlarınız ile yazmak isterdim. Hepinize tek tek sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Yürüyüşünüzde beni en çok heyecanlandıran, Lozan'da Rumine sarayı önünde etabı idi. O bir ayağı kırık sandelyenin önünde gerçekleştirdiğiniz miting. Çizme özürlü birisi olmasaydım bir karikatür çizerdim. Ancak çizmeden de hayal gücünü kullanarak bir karikatür tasavur edilebilinir.
Rumine sarayında, 1923 yılında Lozan anlaşmasının üzerinde imzalandığı o kocaman diktörgen masa varya, hani geçenlerde (2008 yılında) İsviçre'nin Türkiye'ye bağışladığı masa. Niye bağışladıysa, nedeni de belli değil. Onun etrafında başta İngiliz ve Fransız diplomatlar ve TC'den İsmet İnönü olmak üzere Avrupalı diplomatları ellerinde birer uzun cetvel ile çizerdim. O cetvellerin bir kısmı o masa üzerinde eğilmiş, büyük bir ciddiyetle Kürdistan'ın sınırlarını çizerken, bazılarını da o cetvelleri, başını kaldıran Kürtleri hizaya sokmak için kullanılan birer sopa olarak çizerdim. Mesela başa inen o sopaların altına, Molla Mustafa Barzani'yi çizerdim. Qadı Muhamed'i çizerdim. Şeyh Said'i çizerdim, Seyit Rıza'yı çizerdim, Abdullah Öcalan'ı çizerdim.
Sizleri nasıl çizerdim? Tarihi zaman tünelinden geçirip 85 yıl sonraya 2012 yılına getirip, Rumine sarayının önünde her birinizin elinde kocaman, uçları sivri, kalem şeklinde silgilerle. Hani şu aynı zamanda roket başlıklarına benzeyen silgiler var ya, işte onlardan... Sizin ellerinizde olan bu silgilerin bir kısmı, Kürdistan'ın sınır çizgilerini silerken, bir kısmı da bir ayağı zaten kırılmış o meşhur masanın diğer üç ayağını kesen testere biçiminde çizerdim.
Sevgili yürüyüşçüler, önemli bir ayrıntıyı unutmamak lazım. Ayrıntılar her zaman bütünü tamamlayan aksesuarlardır. Onlar eksik olursa karikatürüm de tamamlanamamış olur. Hani şu 1923'te Mustafa Kemal'in Kürtler'e yazdırdığı ve Lozan'a gönderdiği Kürt temsilcilerin mektupları var ya, onları çizmeden olmaz.
Rumine sarayının içinde İsmet İnönü'yü hayal edin. Lozan'da ki kıyafeti epeyce yazılıp çizilmişti... Hani şu medeniyet ölçüsü TC kıyafeti var ya.. Kuyruklu siyah ceket. Onun arka kuyruk kısmını biraz deforme edip Osmanlı padişahlarının kaftanlarına benzetin... Kuyruğun da yerlere sürülmemesi için arkadan koruyan ve onu tutan Kürtleri çizerdim. Mesela Hasan Hayri'yi çizerdim...
1923'deki Kürtler'in bugünkü izdüşümlerini unutmamak lazım. Tekrar zaman tünelinden geçip 2012'ye gelelim. Siz elinizdeki silgi biçimindeki testereler ile o meşhur masanın ayağını kesmeye çalışırken, kendini o masaya ayak yapmak isteyen Kürtleri çizerdim.
Kimleri mi? Ne kadar da çoklar...adeta yarışır gibi kırılmak üzere olan ayaklara yapışanları çizerdim... Birbirlerinin üzerine çıkıp masaya ayak olmaya çalışan Kürtleri çizerdim. Nasıl başlasam acaba... Dersimli Kemaller'den mi...Neyse çokmuşlar, gerisini de sizin yaratıcılığınıza bırakıyorum...
Sevgili yürüyüşcüler...çok dikkatlı olmalısınız...Artık içimizdeki her iki kişiden biri MİT'çi KCK'lilermiş!... Duymuşsunuzdur da ben yine de size hatırlatayım....Kendinizi iyi korumalısınız... Kim ki sizi bu yürüyüşte demotive ediyorsa...hemen şüphelenin... Hele yöneticileriniz!... Eğer yöneticileriniz sizi iyi korumuyorsa...dondurma sonucu öldürmeye çalışıyorsa...bilin ki o bir MİT'çi KCK'lidir!...
Tekrardan hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyorum...
bu yaziyi biri beni kiskirtmak icin asmis gibi