Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 29 May 2011

HAK-PAR'ın 2011 genel seçimlerine katılmasının önemi ortadaydı. Zira bunun HAK-PAR'lılar da bilincindeydi. Ulusal hakların kuşa çevrilmiş ve Öcalan'ın direktifleriyle ulusal istemlerin içinin boşaltılmış olduğu böylesi bir zamanda, kitlelere sesini duyurabilmek, federal çözümün gerçekliğini ve gerekliliğini anlatabilmek için seçimler -HAK-PAR'ın barajı aşma şansı olmasa da- iyi değerlendirilecek bir ortam ve fırsattı. Nitekim "federal çözüm" şiarıyla seçim startını da vermişti... Herkesi şaşırtacak ve heyecan yaratacak kadar da bir aday listesi hazırlamıştı HAK-PAR.

HAK-PAR ne yazık ki seçimlerden çekildi. Bu tarihi bir hatadır, ileride, her geriye dönüp bakıldığında bunun ne demek olduğu daha iyi anlaşılacaktır...

HAK-PAR birçoğumuzu neredeyse şoke eden kısacık, yetersiz ve çok az bir açıklamayla blok adayları lehine çekildiğini komuoyuna deklare etti. Yani "demokratik özerklik" denilen proje dahilinde ve Öcalan'ın çizdiği "yol haritası"na göre hareket eden bloğun lehine...

HAK-PAR zaten uzlaşamamış ve ilkesel anlamda bir ittifak da yapmamıştı. Olamazdı da. Zira bir tarafta "Türkiyelilik" kapsamı ve vurgusu olan, henüz ne olduğu ise tam olarak anlaşılamayan ve HAK-PAR'la da hemen hemen her bakımdan uyuşmazlığı olan "demokratik özerklik", diğer tarafta ise ulusal niteliği olan ve tümüyle eşitliği esas alan federal çözümü programına almış HAK-PAR!

HAK-PAR'ın oturup bu kararı tekrar gözden geçirmesi gerekiyor ve bu elzemdir. Kemal Burkay Ağabeyim'in bu konuyla ilgili yazdığı "HAK-PAR'a yazık edildi" başlıklı makalesindeki ciddi ve doğru önerisinde değindiği gibi, bir özeleştiri vermesi gerekiyor. HAK-PAR'ı belki de seçimlerden çekilmeye iten farklı nedenler de olmuş olabilir, zorunlu kalmış da olabilir, ama bunun üzerine vereceği karar ve takınacağı tavır en azından boykot olabilirdi. Farklı nedenler ve etkenler varsa, -ki YSK'nın HAK-PAR'ın bir kısım adayına yönelik vetolarının olduğu, Partinin işini zorlaştırdığı HAK-PAR'ın kimi açıklamalarına yansıdı- bu durumda yapılacak şey açık yüreklilikle konuyu ve nedenlerini açmaktır. Ve kararı tekrar gözden geçirmelidir. Tabanının çoğunun katılmadığı böylesi bir kararın HAK-PAR'da yaralar açacağı kuşku götürmez bir gerçek. Telafi etmek HAK-PAR yönetimine düşüyor, henüz geç de değil...

HAK-PAR'ın yönetim kademesindeki insanların çoğunu yakından takip eder ve bilirim. Kimileriyle de yazışır ve fikir alışverişinde bulunurum yer yer. Çoğuna da sempatiyle yaklaşırım. Hepsi de birikimli, bilgili ve deneyimli insanlardır. Ama bu durum onların almış olduğu yanlış bir kararı eleştirmekten bizleri alıkoyamaz. Bu nedenle, kararın alındığı gün, sosyal paylaşım sitesi Facebook'taki kişisel sayfamda ilk tepki verenlerden, kısa yorumlarla ilk görüş belirtenlerden birisi, belki de ilki ben oldum. Bunun üzerine kimi arkadaşlarla aramızda konu ve kararla iligili tartışmalar yaşandı. Bana neden açıktan eleştirdiğim soruldu. Bu soru doğru ve anlamlı değil, zira tartışmaya açık bir konu ve kamuoyuna yansımış olanlar da eksik bilgilerdi. Tatmin edici ve HAK-PAR'ın önceki tutumunu yansıtan tutarlı bir durum yoktu. Hatta kimi arkadaşlarım Facebook'un tartışma yeri olmadığını da sıklıkla söylediler. Sanki Facebook'taki insanlar başka bir gezegenin insanıymış gibi. Oysa ki dünya küçülüyor ve şeffaf ve tartışmaya açık konuların gereksiz yere gizlenilmeye çalışılmasının da bir anlamı yok. Ama elbet eleştirilerime katılan, doğru bulan ve kararı benimle birlikte eleştiren arakadaşların sayısı belki daha fazlaydı.

Facebook'ta, HAK-PAR'ın yanlış tutumu ve kararı üzerine verdiğim tepki ve kısa yorumların ilkinde tırnak içinde verdiğim alttaki şu yorumu yaptım:

"HAK-PAR benim partimdir, legal zeminde siyasi görüşlerimin ortaklaştığı tek partidir. Ama gittikçe büyümeye ve hayli taraftar kazanmaya başladığı bir zamanda sebebi ne olursa olsun seçimlerden çekilmesi tarihi bir hatadır. Önce büyük beklenti yarat, federal çözümü savunan kitlelere umut ışığı olmaya başla, ama sonra yetersiz ve çok eksik açıklmalarla çekildiğini açıkla... Bu tutum benlik değil."

Sonra bunun altında bir tartışma zinciri oluştu. Arkadaşlar görüşlerini yazdı; katılanı oldu, karşı çıkanı oldu. Ama herşey elbet medenice ve öğretimize uygun şekilde. Kimi genç dostlarımın biraz duygusal ve yanlış anlayarak verdikleri tepkiler de oldu bana karşı, ama ona rağmen kimse kendi arasında kırıcı olmadı.

Sayfamdaki tartışmayı Nasname'de haber yaptı...

HAK-PAR'ın seçimden çekilme kararıyla iligili özellikle de benim Facebook sayfamdaki tartışmayı Nasname'nin sitesinde haber yapmasını yadırgamıyorum, HAK-PAR'ı onların da eleştirme hakkı var. Ama attıkları kimi başlıkları ve kimi ara yorumları yersiz ve sağlıksız buluyorum. Bir şahsın onlara verdiği kötü tepkiyi ise, şahsı bilmeden HAK-PAR'lı diye yansıtmaları da habercilik değildir. Eleştiriyorum...

Halbuki gazetecilikte fikr-i takip denilen önemli bir ilke ve kural vardır, buna göre davranılır. Kaynağı ve kimliği olmayan birşeyi bir kuruma mal etmek yakışık alan bir durum değildir. Bu nedenle Nasname'yi eleştiriyorum...

Evet konumuz HAK-PAR, aldığı kararın yanlışlığını bu dostça eleştirilerimizi de ciddiye alarak, kendi tabanının sesine kulak vererek, ilkelerinin ve doğru siyasi duruşunun da gereğini gözönüne alarak tekrar masaya yatırması gerekiyor. Bizler de HAK-PAR için didinen, çırpınan ve katkı sunmaya çalışan insanlarız. Sanıyorum bu kadar söz söyleme ve itiraz hakkını da bize çok görmeyeceklerdir.

Yazımı da Mahatma Gandhi'nin alttaki şu sözüyle noktalamak istiyorum:

"Haksızlığa sapıp bütün insanlar seni takip edeceğine, adaletle hareket edip tek başına kal daha iyi."

23 Nisan 2011

Kaynak : Denge Kurdistan

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.