Geçenlerde Posta gazetesinin yazarlarından Candaş Tolga Işık „Güneydoğu’da çanak anten terörü“ anabaşlığı altında bir yazı yayınladı.
Posta yazarı bu yazısında :
„Eğitim seviyesinin ve sosyal hayatın adeta yerlerde süründüğü bölgede, 70 yaşındaki adam torununa gelinine, 14 yaşındaki çocuk minicik bir bebeğe, öz abisi kız kardeşine, komşunun karısına-kızına tecavüze yelteniyor...
Çoğunlukla da başarılı oluyor.“
Bu yazının son bölümü yani Kürdlerin yediden yetmişine kadar „ensest“ ve „tecavüzcü“ ilişkileri içinde gösteren bölümü bir dizi Kürd'ün tepkisine neden oldu.
Kürdler „Kürdlere  hakaret  ediliyor!“     adı altında  kampanyalar  başlattılar.
„Kürdlere  hakaret   edilmiş“    diye   mahkemelere  gideceklermiş!! 
Sorun ne?
„Kürdlerin Ulusal Namusuna Dokunulmuş!!!“
Sanki mahkeme Posta Gazetesini ve yazarını mahkum etse „Kürdlerin namusu“ paklanacakmış!!
Posta yazarı başka şeyleri de söylüyor.
Örneğin:“Evlerin yüzde 90’ında en az 8 kişi bir arada yaşıyor.
Evlerin yüzde 90’ına doğru dürüst yiyecek girmiyor.
Evlerin yüzde 90’ına kitap girmiyor.
Evlerin yüzde 90’ına gazete girmiyor.
Ama o evlerin yüzde 90’ına giren bir şey var
Çanak anten!
…........................
Yüzde 90’ına gazetenin kitabın girmediği bu evlerin tamamına porno kanallar giriyor!
Eğitim seviyesinin ve sosyal hayatın adeta yerlerde süründüğü bölge“ diyor.
Posta Gazetesinin yazarı %90'larla ifade etmeye çalıştığı şeyler bazı Kürdlerce abartılmış olarak görülebilinir.
Bazı  Kürdler    biz,  „daha eğitimliyiz,  biz daha fazla   okuyup  yazabiliyoruz,  bizim  sosyal  yaşamımız   daha  iyi,  bizim eve  daha  çok  kitap,  gazete   girebiliyor“   diye   itiraz  edebilirler.
Bu Kürdler  durumlarından  memnün   olabilirler!!
Fakat,  Posta  yazarı   bir  „Efendi“  olarak,  „Kölelerine“    ayna  tütmüş!!
Ve  köleler,   kendilerinin  içinde   bulundukları   durumu  görüp    isyan  edeceklerine    yine    kolayına   kaçtılar.
„Namus!!!!  Namus!!!“    diyerek   „ Hawar„  etmeye    başladılar ..
Ükesi  işgal  altında,
dili  yasak,
kültürü yasak,
tarihi  yasak,
soykırımlara  uğramış,
milyonca    insanını   kayıp etmiş,
hiç  bir  anayasal   hakkı  olmayan, açlık  ve  yoksuluk   sınırlarında   fiziki  olarak  dahi   varlığını   sürdüremeyen   bir  milletin    „Namusu“   başka  yerlerde    aranıyor.
François  Villon'un
„Çeşmenin   başında   sussuzluktan   ölüyorum“   dizesi    Kürdlerin   içinde    bulunduğu    reel durumu      özetliyor.
Evet,  Kürdler    Firat, Dicle,  Munzur, Aras ve   Xabur    boylarından       susuzlukluktan    ölüyor.
Evet,   Kürdler   dünyanın  en zengin   toprakları  üzerinde    açlıktan   ölüyorlar.
Yıllar önce ünlü Kürd şairi Abdullah Peşew'in bir şiirini okumuştum.
Peşew şöyle diyordu:
„Li  ser  axa  petrolî
a  Babagurgur,
Li  ser  zevîya zêrîn  a  gurr
Tabloyeke  sor  dîtim,
Li  ser  nivîsîbûn:
a  li vir
zarokeke çavgeşî  Kurd
ji  birçîna  mir“
Evet    Kerkük  petrolleri  ve  altın  toprakları  üzerinde   bir  Kürd  çocuğu  açlıktan   öldü!!!!
40   milyon  insan 21. yüzyılda    hala  devletsiz   ve  başkalarının   kendisine  vereceği  bir   kaç  kırıntıyı    elde edebilme    umuduyla   yaşıyor.
Kuzey    Kürdistan  bazında  düşünüldüğü  zaman   tüm  siyasal     kavram ve   katagoriler   iğdiş edilmiş ve  içleri  boşaltılmıştır.
Devlet,  Konfederasyon, Federasyon,  Otonomi,  Demokrasi, Cumhuriyet,  Jeoloji  vs   gibi    kavram ve kategoriler,    dünyada    ve  uluslararası    hukukta  kullanıldığı    anlamda   bizde  yok.
Bizde   bilinçli  bir  şekilde   bu kavramların    içeriği  boşaltıldı.
Milyonlarca   Kürd    bu  kavramlara     yüklenen   sanal/uyduruk ve  anlamsız  anlamlardan  dolayı,  kafaları ve zihinleri  karışık  ne  istedikleri bilmeyen    ve başkalarının  ağzına  bakan    çocuklar  duruma   düşmüşler.
Böyle bir ortamda eğer „Türk Efendilerimiz“ zenginlikler üzerinde yüzen Kürdistan'da sömürgeci sistemlerinin neden olduğu açlık, yoksuluk, sefalet ve eğitimsizlik olayını bize karşı kullanıyorlarsa, onlara kızacağımıza, nasıl onların sultasından kurtulacağımızı düşünmeliyiz.
Onlara değil kendimize kızmalıyız!!
Nasıl bu aşağılık ortamda yaşadığımıza kızmalıyız!!
Kendimize kızmalıyız!!
Bizi bin bir takla atarak, sahte filosoflar kesilerek Türk Efendilere yeniden entegre etmeye çalışan çevrelere kızmalıyız.
Türk Mahkamelerinden medet umanlara kızmalıyız!!
Sahte Kürd-Türk kardeşliğini ileri sürenlere kızamlıyız.
Aynanın karşısına geçip kendimizi dünyanın diğer halklarıyla kıyaslayarak içinde yaşadığımız rezil duruma kızmalıyız.
Bırakın  efendilerimize     kendimize    kızmalıyız.
Sorun  bizde..
Sorun  bizim   çapsızlığımızda..
Sorun  bizim     insan  olarak   kendi ulusal, demokratik,  hukuki,    siyasi, kültürel  ve    insani      haklarımıza   karşı  vurdum  duymazlığımızdır..,
 Tolgalar, Oğuzlar,   Kurtlar ve İtler   köle   sahipleri   gibi          kölelerini    tanımlıyorlarsa,  bırakın  yapsınlar..
Bir   Tolga  al  çocuktan   haberi  misali    köle  sahiplerinin    köleler  hakkında   düşündüklerini   söylemesi   iyi  oldu.
Keşke     diğer  Tolgalar da    açık açık     konuşsalar.
R. Rodaro
        
    
      
Posta yazari türk iti Tolga bilmem ne ye ITHAF OLUNUR...!