Dirisi Bela Ölüsü Bela
Saddam, kendisi gibi ellerinde kuran’ı eksik etmeyen, uluorta “Allahu ekber” diyen din ve milli kardeşleri tarafından tıpkı onun muhaliflerine yaptığı gibi Arap gübek dansı eşliğinde ipe çekildi. Buna üzülecek halimiz yok. O, yaptıklarıyla ölümü defalarca hak etti. Aslında ölüm ona verilen en büyük ödül oldu.Saddam, bir caniydi. Gelmiş geçmiş diğer diktatörlere haksızlık etmeyeyim, ama en adisiydi. Onu ne kadar yersek yeridir. Bir köpek gibi geberdi. Geberdi gebermesinede dirisi gibi leşide kapımızda bela oldu. Bu idam kararında Kürdlerin hiç bir katkısı ve çıkarı olmamasına rağmen ezeli ve ebedi Kürd düşmanları bu caninin ölümünde Kürdleride sorumlu tutmaya çalışıyorlar. Türkler, sokakta sevinç gösterisi yapan Arapları Kürd diye lanse ettiler. Londra'da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, genel yayın yönetmeni Abdulbari Atwan, daha da aşağılık bir tavır sergiliyor.“Cumhurbaşkanı Celal Talabani ve işgal projesine onunla birlikte katılan, işgali meşrulaştıran başka mezheplerden isimlerse gizlendi veya kaçtı.”Bunu diyenler, ezeli ve ebedi azılı Kürd düşmanı insalıktan nasibini almamış kişiliklerdir. Saddam gibi canilerdir. Celal Talabani, hiçbir şeyden kaçmayacağını herkesten çok bu zibidilerin bilmesi gerekir. Eğer bir kaçıştan bahsedilecekse bu da Celal Talabani’nin insan yaşamına duyduğu sorumluluktan dolayı idama karşı olduğu hesabıyla her vesileyle bu suça imza atmayacağını alenen dünya kamuoyuna deklere etmesidir. Evet Celal Talabani kaçmıştır. Saddam gibi bir canide olsa idamına imza atmasından itina etmıştır. Eğer bu kaçışsa, bundan daha onurlu bir tavır yoktur. Bu zibidilerin bu onurlu tavrı anlayacaklarını beklemek gerekmiyor. Bu onurlu tavrın hakını verecek olan dünya demokratik kamuoyudur.İşin tuhaf tarafı bu zibidilerin başkalarına işkence ederken, kurşunlarken, idam ederken bunu kendilerine hak bilmeleri, insanlık suçu işleyen kendilerine sıra geldiğinde “adalet”, “insan hakları”, “hoşgörü” ve “af edilme” zırhına bürünmeleridir.Bizler Saddam’ın idam edilmesinin hiç bir sorunu çözmeyeceğini daha evelde defalarca söyledik. İdamınıda doğru bulmadık. Dahası Kürdlerin Saddam’ın idamında hiç bir çıkarı olmadığı gibi, haksızlığa uğrayan taraf oldular.Saddam, bir savaş suçlusuydu ve kurulacak uluslararası bir savaş suçları mahkemesinde yargılanması Kürdler için olduğu kadar insanlık açısından da çok daha yararlı olurdu. Saddam’ın alelacele idam edilmesi bu şansı kaçırttı. Bunda çıkar hesapları belirleyici rol oynadı. Bu çıkar hesabı içinde Kürdler yoktu. Çünkü Kürdlerin çıkarı ölmüş bir Saddam’dan değil, yaşayan bir Saddam’a endeksliydi. Saddam’ın apar topar idam edilmesi Kürdlerin istemi değildi. Oysa Saddam gibi bir caninin insanlığa karşı işlediği suçlarından dolayı herkesin kabul edebileceği demokratik kurallar çerçevesinde kurulmuş bir mahkemede yargılanması herkesten çok Saddam’ın zülmünden çekmiş Kürdlerin istemiydi. Fakat Kürdlerin güçü buna yetmedi. Yetmediği içinde Kürdlerin Saddam’ın idamında zere kadar sorumluluğu yoktur.Aslında Saddam, uluslararası bir savaş mahkemesinde insanlığa karşı işlediği suçlardan yargılansaydı, dünya kamuoyunu bu tür suçlara karşı duyarlı kılacağı gibi, bundan sonra bu suçu işleyecek olan tiranlar için de bir ibret olurdu. Caydırıcı bir özeliği olurdu. Bu tür suçları işleyenlerin her halükarda kendilerinde hesap sorulacağı korkusunu yaratırdı. Kürdler, bu konu da doğru bir tavrın sahibi oldular. Bu konu da kimsenin biz Kürdlere vereceği insanlık dersi olamaz. Ama bizden öğrenecekleri çok dersinde olduğunu sörlersek haksız sayılmayız. Bunun en bariz örneği “asmayıpta besleyelim mi” diyen insan müsvedeleri ile insan yaşamının onurlu savunucusu sevgili Celal Talabani arasındaki farkta görmek zor değildir. İdama karşı olmak insan yaşamına karşı saygının gereğidir. Ama eğer ölümlerden ölüm beğen tercihi yapılırsa aslında idam ölümlerin en adil ve en adaletli olanıdır. İdamın hiç olmasa bir ön hazırlığı vardır. Soruşturma ve yargı sürecinden sonra gelen bir ölüm, beklenen bir sondur. Ya peki diğer ölümler böyle midir? Aylarca işkence edilerek öldürülmek, hain bir pusuda alıp götürülmek, kaybetirilmek, sualsız, sorgusuz, yargısız faali meçhule gitmek daha mı insani?Saddam’ın işlemeediği hiç bir suç kalmadı. Bunlar görülmek istenilmiyor. Saddam’ın bir cani olduğu unutulmak isteniliyor. Mağdur gösterilmek isteniliyor. Kahraman gösteriliyor. Akla hayale sığmayacak tüm insanlıkdışı yöntemlere baş vuran ve milyonlarca insanı katleden, sakat bırakan, onarılması mümkün olmayan toplumsal yara açan bir yaklaşım, yönelim ve pratik sahibi bir caniyken ona kahramanlaştırmaya çalışmak, methiyeler dizmek, nasıl bir duygu demek, bu insan müsvedelerine sormak gerekmiyor. Bu duygunun insan yaşamına saygısı olmadığını bunlara hatırlatmakta gerekmiyor. Daha iğrenç cinayetlere davetiye yüklü olduğunuda.Merakımı bağışlayın. Saddam’ı „korkusuz, kahraman ve şehit“ ilan edenler bunu neye dayandırıyorlar? İdam anında celatlarına yalvarmaması mı? Yarvarsaydı ne değişirdi? Dünyada en çok idama imza atmış bir Saddam bunu bilmeyecek kadar tecrübesiz miydi?Saddam’a methiler dizen, onu „kahraman ve şehit“ ilan edenler bunu topluma servis ederken aslında kendilerini Saddam kişiliğinde keşfediyorlar. Kimdir bunlar? Bunlar en aşağı Saddam kadar cani ve insanlık düşmanı mahluklardır. Hele bu mahlukların bir kısmı kendilerini „devrimci“, „sosyalist“, „anti-emreryalist“ olarak lanse edenlerin oluşu bu mahlukları daha iğrenç kılıyor. Türk sol hareketi, bu konu da başı çekiyor. Sebebsiz değildir. Kürd düşmanlığı bu solcu bozuntularının gözünü karartmış. Yoksa Saddam gibi bir canide kendilerini keifetmelerini neye yorumlamak lazım.Halebçe, Enfal, Irak denilen kapalı hapishanenin işkencehaneleri ve infaz odaları ne çabuk unutuldu. Kürd aydın ve politıkacıların birer birer alınıp ipten salanması niye hatırlanmaz. Suçu sadece Kürd olan her yaşta, her cinste insanı yok etmeyi politıka edinmiş bir caniye nasıl sahip çıkılır?Saddam’ı “şehit” ilan edilmesinin kanıtı elinde kuran düşürmemesi miydi? İslam dini ve Arap milliyetçiliğine her daim vurgu yapması mıydi? Yoksa dilerinde düşürmedikleri Irak “toprak bütünlüğü”nün garantörlüğü müydü? Bundan hareket eden bir müslüman ve milliyetçi Arabı anlamak mümkün. Peki ya kendini “sosyalist”, “devrimci” diyen aklıevel solcu bozuntularına ne demeli? Bu solcu bozuntuların Saddam canisi ve Saddam’ı asarken ölüm dabsı eden zibidi Araplardan ne farkı var?Tüm bunlar bir yana Irak’ta süren yargılanma bitmeden birileri tarafından alelacele yangından mal kaçırırcasına Saddam’ın idam edilmesi Kürdlerin alehine oldu. Kürdlere yaptıklarından dolayı yargılanması bitmeden Saddam’ın idam edilmesini doğru görmüyoruz. Ama olan oldu. Bunu değiştiremeyiz. Fakat Kürdlere karşı gerçekleştirilen soykırım davasının devamında ısrarcı olmak gerekir. Bu dosya kapanmamalı. Kürd siyasal önderliği bu konu da ağırlığını ortaya koymalıdır.Kürd soykırımı bir Irak mahkemesinde belgelenmeli. Bağımsız Kürdistan ilanına hukuki zemin yaratması açısından dolayı bu çok önemlidir. Şuna dikkat edilmelidir. Saddam’ın susturulmasıyla Kürd soykırımı hasıtaltı edilmek isteneceği gözardı edilmemelidir. Kürd soykırımında Saddam tek başına değildi. Doğulu ve Batılı tüm güç odakları Saddam’la beraberdi. Ona her türlü desteği sundular. Onun canavarlıklarının suç ortakları oldular. Sakın Saddam’ı alelacele susturmaları bu sırları hasıraltı etme isteklerinden ileri gelmesin? Kürd siyasal önderliği başta olmak üzere Kürd siyasal çevreri, aydınları ve sivil toplum kuruluşları bu konu da uyanıklığı elden bırakmamalıdırlar. Doğulu ve Batılı emperyalist güçlerin Saddam’a verdikleri kredi, kimyasal silahlar ve her türlü siyasal destek sırlarının hasıraltı edilmesinin kurbanları Kürdlerin olmasına meydan vermemelidirler. Saddam’ın alelacele idam edilmesini Kürdler engeleyemezdi ve engeleyemedilerde Fakat Saddam’ın sır dolu bağlaşıklarının açığa çıkarmanın hala olanakları var. Bu da açılmış mahkemenin devam ettirilmesiyle mümkündür. Bu nedenle Saddam’ın Kürd soykırımı gerçekleştirdiğini bir Irak mahkemesi tarafından kararlaştırılması çok önemlidir. Başta sömürgecilerimiz ve onlarla çıkar işbirliği içinde olan güçler bu yolun kapanması için elinden geleni yapacaklardır. Ki bu konu da eskiden beri korkunç bir çaba var. Bu konu da sayısız gerekçe ortaya koyup ortamı terörize etmektedirler/edeceklerdir. Kürd soykırımı unuturmak için „Irak’ın toprak bütünlüğü“nü işin merkezine koyacaklardır. Kürdlerin uğradığı zulümler, hak ve hukukları onları ilgilendirmeyecektir. Onları ilgilendiren tek şey Irak’ın parçalanması “komşuları rahatsız eder, sıkıntı yaşanır” iddiası olacaktır. Buna karşı çıkacak Kürd’ü susturmak için “komşular”ın sopasını gösterecekler. Bu blöfü yememek gerekir. Kürd siyasal önderliğin elinde bunu boşa çıkaracak sayısız koz var. Yeterki bunu yer ve zamanında kullanmasını bilsin. “Komşular rahatsız olur. Sıkıntı yaratır” zokasıyla Kürdlerin yürüyüşü engelenmek isteniliyor. Kuşkusuz Kürdlerin engelenemez yürüyüşlerinde “komşular rahatsız olacaktır.” Bugüne dek zora dayalı zindanları yıkılacak. Cenetleri elerinden gidecek. Bundan Kürdleri suçlu ilan etmek hakaniyet mi? Komşuların hiçte haklı olmayan rahatsızlıklarını kendine dert edenlerin mevcut gidişatan rahatsız olan Kürdlerin raharsızlık duyduklarını niye görmek istemezler. Kürdler, Araplarla niye birlikte yaşamak zorunda bırakılsın? Sırf “komşular rahatsız” olmasın diye mi? Bu adalet midir? Demokrasinin hangi ilkeleriyle bağdaşır bu? Burda adalet, demokrasi aramak gereksiz. Karar vericiler, sorunu çıkarlarına uygun olarak ya çözerler, ya da çözümsüz bırakırlar. Bugüne dek süren politıka bu oldu. Hele son dönemlerde Şiilere bağımsız ayrı devlet, Saddam artıkları ile Kürdlerede ortak devlet kurmayı zorunlu kılan insanlıktan nasipsizlerin boy vermesi geleceğimiz açısında kaygı vericidir.İnsanlıktan nasibini almamış bu grüha göre bölgede yeni devletler yaratmak potansiyel sorun yaratacakmış. Sanki eskiden bölge gülük gülistanlık iddide Kürd devletlerin doğuşu istikrarsızlık kaynağıykmış gibi. Mevcut istikrarsızlığın sorumlusu Kürdler değildir. Bu durumun sürgit devamında çıkarı olanlar bu düşünce sahipleridir. Bölgede istikrar sağlanmak isteniliyorsa yapılması gereken belidir. Bunun önceli Irak’ta ortaya çıkan realiteyi tarafsız doğru okumaktan geçiyor. Ardında yüzyıldır komşuların her türlü zülmüne maruz kalmış Kürd milletine devletleşme yolunu açmak gerekiyor. Bunun dışında başka bir yolda yoktur.06 Ocak 2007