"Sınır Ötesi Operasyon" Günceliğini Kuruyor!
Bu işin şakası yok. TC devlet yetkilileri, siyasi irade kararlılığından bahsediyorlar. İlgili kurumlara her türlü talimat verildiğini ve ihtiyaçlarının karşılandığını söylüyorlar. İç meselelerini bittirdiklerini alenen deklere ediyorlar. Dış güçlerle işbirliği konusunda önemli mesafeler kattettiklerini ve bunun sonuç vermemesi halinde bu işi tek başına yapacaklarını söylüyorlar.Bunu bir blöf, her zaman yaptıkları gibi havlamaya mı, yoksa gerçekten ihtihar etmeye karar verdiklerine mi yorumlayalım?Bu barbarların ne halt işlemek istediklerini biliyoruz. Amaçları Irak “toprak bütünlüğü”nü korumak, Güney Kürdistan’da bağımsızlık ilanını engelemek, şuan özgür Kürdistan dışında kalan başta Kerkük olmak üzere diğer Kürd yerleşim birimlerinin özgür Kürdistan’a bağlanmasını engelemek, bu mümkün değilse istikrarsızlaştırmaktır. Bunu yapabilirler mi, yapamazlar mı ayrı bir mesele. Fakat TC devleti, malum siyasetinde vazgeçmeyecek. Dünyanın neresinde olursa olsun Kürd milletinin lehindeki her gelişmenin karşısında olacağız siyasetine sahip bir devlet. Adamlar, boşta durmuyorlar. Ellerinde ne geliyorsa ardına koymuyorlar. Şuan egemenliğinde bulundurdukları Kuzey Kürdistan’da bir sıkıntıları yok. Kuzey Kürd yurtsever hareketi iradesini kaybetmiştir. Kısa sürede toparlanacağıda yok. Ortalıkta kala kala Apocu çete var. Onlarlada danışıklı döğüşlerini sürdürüyorlar. Bir tarafta Kürd milli dinamiklerini fiziki olarak ortadan kaldırırken, diğer taraftan kitleleri kontrollerinde tutuyorlar. Bu konuda da bir sıkıntıları yok.Sıkıntıları Güney Kürdistan’daki önlenemez gelişmelerdir. Bunu nasıl önleyecekleri çaresini sömürgeciler ve ihanet şebekesi birlikte arıyoryorlar. TC, bunu ancak Güneyi işgal etmekle engeleyebileceğini düşünüyor. Bu nedenle İsrail’in Lübnan’ı işgal etmesi benzerini yapmayı gündeme taşıdı. Önce bunun zeminini yarattı. Apocu çeteye ısmarladığı asker ölümleri ile bu sağlandı. Büyük ihtimale büyük kısmı kendileri tarafından vuruldu. Cenaze törenlerinde histerik nutuklar attıldı. Türkler, arasıra görlerler. Etrafı koklarlar. Paylarına düşecek bir kemik var mı, yok mu duruma bakarlar. Son dönemlerdeki hırlama ve havlamalarının nedeni buydu. Anladıklarını anladılar. Anladıkları şu an paylarına bir kemik düşmediğidir. Şimdilik eldekini korumak, olanla yetinmeye, kaybetmemeye bakıyorlar. Pusuda beklemeyide siyaset edinecekleri kesin.Peki bunca görültü neydi? Yüzbinlerce askeri sınıra yığmanın anlamı neydi? ABD’nin “sınır ötesi bir operasyon”a yeşil ışık yakmayacaklarını bilmiyorlar mıydı? Kuşkusuz biliyorlardı. Peki sorun PKK sorunu muydu? Bu da olmadığı açık. Bu görültü birazda iç dengelerle ilgili olduğu kesin. TC tarihinde Genelkurmay Başkani atama konusunda Yaşar Büyükanıt’ın ataması kadar olaylı geçmedi. Etnik kimliği konusunda çok fırtına estirildi. Esmeyede devam etmektedir. Epeyce yıpratıldı ve yıpratılma sürüyor. Yaşar büyükanıt, etnik ve kişiliği üzerinde estirilen olumsuz havayı bertaraf etmek için çok çaba sarfetti. Kamuoyunun dikkatini başka tarafa çevirmek için baş vurmadığı yol ve yöntem bırakmadı. Ama baş vurduğu her olay döndü dolaştı kendisini vurdu. Şemdinli çetesi, Sanua çetesi, Danıştay baskını vs. Tüm bu olaylar Yaşar Büyükanıt’a fature edilip hesap sorulmasada yıpranmasında büyük rol oynadığı kesin. Yaşar Büyükanıt, hakkında gelişen bu olumsuz havayı dağıtmak için Türk toplumunun dikkatını Güney Kürdistan’ı işgal planına yöneltti. Bundanda başarılı olduğu söylenebilinir.Türk toplumu şuan bir beklenti içinde. Türk ordusu Güney Kürdistan’a girdi ha girecek havası var. Girer mi girmez mi bu birazda ABD ile süren pazarlığa bağlı. ABD’nin hilafına rağmen TC devletinin Güney Kürdistan’ı işgalı mümkün değildir. ABD ise resmi düzeyde yaptıkları açıklamalarla işgal için kabullenilemez dedi.Fakat perde arkasında olup bittenleri bilmiyoruz. Saygın bazı ABD’li köşe yazarlarının iddialarına göre Türk kamuoyunun rahatılması için Bush’un belli bir yere kadar operasyona göz yumacagi görüşüde ortalıkta dolaşıyor. TC devlet yetkililerinin “kararlılık” gösterisinin esas nedenide bu olsa gerek.Yaşar Büyükanıt’ın parajütle Genelkurmay Başkanlığı koltuğuna yerleşmesiyle sınıra komando sevkiyatını hızlandırması meselenin ciddiyetinide yeniden gündeme getirdi.Sınıra yüzbinlerce asker yığıldı. Geniş çaplı bir işgala kalkarlar mı, kalkmazlar mı süreç belirler. Bu planları ellerinin altında. Ama şuan başka yollara baş vuruyorlar. İran ve Türk ordu birlikleri Kürdistani”i bölen sınır boylarını düzenli bombaliyorlar. Zaman zaman sınır ihlali teşebüsünde bulunuyorlar. Bir çok yerleşim alanina düşen bombalar ölümlere, yaralanmalara, hayvan telefine, halk arasında korku ve paniğe yol açtı. Yerlerini terk edenler oldu. Türk ordu birliklerinin İran ordu birlikleri ile eş zamanlı olarak bombalamalarda bulunulması iki sömürgeci devletin daha evel anlaştıkları ortak bir planın ortada olduğunu göstermektedir. ABD’ye bir uyarı mahiyetini taşımaktadir. Ama her halükarda ABD”nin ortadoğu planını boşa çıkarmak için elinde geleni yapacaklarindan emin olmak gerekir.Bunun sonucu olarak İTC Başkanı ve Türkmen milletvekilerini Ankara’ya çağırdılar. Gereken emirler verildi. Arkasında Irak Başbakan Yardımcısı Sünni El-Haşim ve İran Dışişleri Bakanını ağırladılar. Kapalı kapılar ardında ne konuştular bilmeyiz, ama tahmin etmektede zorlanmayız. Kürd kazanımlarını nasıl engeler veya geriletiriz noktasında anlaştıklarına kuşku duymayız. Kürdistan sorunu karşısında hemfikir oldukları tartışılmaz. Türkiye, Güney Kürdistan hükümetini muhatap almama konusunda ayak diretmeye devam ediyor. Her ne kadar sorun PKK ve sınır güvenliği meselesi olarak ifade edilsede sorunun bu olmadığını herkes biliyor. Türkiye’nin Güney Kürdistan Federe hükümetini değilde sadece Irak hükümetini muhatap almada ayak diretmesi meselenin PKK ve sınır güvenliği meselesi olmadığı gerçeğinide açığa çıkarıyor. Biliniyor ki, Irak hükümeti kendi iç güvenliğini sağlamada aciz. Bu nedenle Türkiye ile sınır güvenliğini sağlaması askıda kalıyor. Dahası Irak’ın Türkiye ile sınırı yok. Irak ordusu Güney Kürdistan’da bulunmuyor. Güney Kürdistan’da güvenliği peşmerge güçleri sağlıyor. Türkiye bunu bilmiyor olamaz. Bilmesine rağmen çıkmaz yolla baş vuruyor. Meselede bu ya. O, sonunun çözülmesini zaten istemiyor. Sorunun devamı ona sözde Güney Kürdistan’a girme “hakkı” veriyor(!)Üç-dört çapulcu Türkmeni muhatap alan TC, uluslararası hukuken meşruluğu tartışılmaz Kürdistan Federe Devletini görmemezlikten gelmesi amaçlarınıda ortaya koymaktadır. “PKK ve sınır güvenliği” meslesinde Güney Kürd Hükümetini devre dışı bırakmak istemektedir. Sebebsiz degildir. Kürdü Kürde kırdırtma döneminin bittiğini görüyorlar. Bu nedenle “O zaman bizde bu işi kendi başımıza yaparız” dediler. Yapabilirler mi? Zor! Bu, “hassasiyeti”, “kırmızı çizgileri”de pembeleşir.Bunun üzerine Güney Kürd önderliği ilk elden tepkilerini açığa vurdular. Kürdistan Federe Devlet Başkanı Mesud Barzani, “Bir komitenin kurulduğundan bahsediliyor. Bu komite, Kürdistan temsilcisi olmadan ne yapabilecek? Bu komitede Kürdistan temsilcisi olacaktır. Eğer sorunun çözümü için barışçı ve demokratik çözümler aranılırsa, biz bütün imkanlarımızla yardımcı oluruz... askeri yönteme başvurulursa biz taraf olmayacağız, çünkü bu sorunun askeri yöntemlerle çözüleceğine inanmıyoruz” dedi. Kürdistan Federe Devlet Başkanı Mesud Barzani, sözkonusu edilen üçlü komitede bir Kürd temsilcide olmalıdır açıklaması Türk siyasal çevrelerinde bomba etkisi yaptı. İlk tepki Bedarxanilerin hainleşmiş Türkçü torunu Öymen’den geldi. Arkasinda Kürdistan Hükümeti Başbakani Necirvan Barzani”nin arabuluculuk önerisi TC Hükümeti tarafindan reddedildi.Bu gelişmeler ışığında meseleye bakıldığında TC devletinin niyeti bir kez daha açığa çıkıyor. PKK sorununu çözme diye bir dertlerinin olmadığı ortaya çıkıiyor. Onlarin derdi başka. “Ne yapar yapar Kuzey Irak”ı işgal eder, Kürt belasınından kurtuluruz” hesabını yapıyorlar. Bu konuda yapabildiklerini yapıyor ve dahada yapmayı düşündükleri için zaman kolluyor.Bu konuda Kürdlerin çok dikkatli olmaları gerekiyor.16 Ağustos 2006