Skip to main content

Statükosuzluğumuza Neden Ararken

Kürd milleti, yeryüzünde hiç bir milletin vermediği ağır bedeli vermesine karşın Güney Kürdistan parçasının şuan ki statükosunu saymasak lehine olan bir satatükoya kavuşamadı. Kürdistan’ın özgünlüğüne ilşkin tartışma esas olarak bunun nedenini irdelemeye yönelik bir tartışma oldu. Fakat bu konu da farklı yaklaşımların olduğu görüldü. Anlaşılan bu tartışmanın süreceğidir. Sürdürülmesinde de yarar var. Geçmiş ayaklanmaların başarıya ulaşamamasının nedenini millet olarak ortaya çıkarıp bu konu da ortak bir sonuç çıkaramasak günümüzde de aynı akibete uğrama riski kendini daima dayatır. Dahası iç dinamikleri küçümsemeksizin dış ittifak güçlere karşı doğru yaklaşım Kürd milletini zafere götürür noktasında hemfikir olmak gerekir.Geçmiş bir yana 1800’lerin başından bu yana baş gösteren tüm ayaklanmalar dünya güç odakların desteğini alan sömürgecilerimizin lehine yenilgiye uğradı. Bu ayaklanmaların yenilgisine yol açan ne bu hareket önderliklerin ideolojik tercihleri, ne şehirlerin gelişkin olmayışı, ne dış müttefik bulma polıtıkasındaki yanlışlık vs. nedenler değildir. Esas neden ülkemize verilen statükonun bölge üzerinde hegemonya mücadelesi veren tüm güçlerin çıkarlarına cevap veriyor olmasıydı. Tüm Kürd ayaklamaları teker teker ele alıp inceleyin. Yenilgilerinin esas nedeninin bu korkunç gerçeklik olduğunu göreceksiniz.Örnek olarak 1975 yenilgisini ele alın. 1975 Barzani hareketi, siyasi, askeri ve diplomatik bağlaşıklarıyla 1991 tarihindeki Güney Kürd hareketinden daha geri değildi. İç dinamikler açısında kazanmaması için hiç bir neden yoktu. Hareketi ABD, İsrail ve İran destekliyordu. Cezayir anlaşmasıyla bu destek ortada kalkınca Barzani hareketi en zirvede olduğu bir dönemde birgünde tepetaklak oldu. Ama 1991 tarihinde en zayıf dönemini yaşayan Güney Kürd hareketi ABD’nin Körfez’e müdahalesiyle bugünkü statükoya kavuştu. Umarım Kürd hareketlerinin yenilgisini ideolojik tercihlere, şehirlerin gelişmemişliğine vs. bağlayan arkadaşların bu konu da söyleyecekleri vardır. Aynı durum diğer ayaklanmalar içinde geçerlidir.Mahmut Berzenci hareketi, Afganistan Emunullah hareketinden daha geri bir hareket değildi. Emunullah hareketi Lenin’nin desteğine mazhar olmasına karşın Mahmut Berzenci hareketine karşı vurdum-duymazlığı tıpkı batılı emperyalist güçler gibi SSCB çıkarlarınında Kürdistan’a dayatılan statükoda yattığıydı. Lenin, “Ortadoğu politıkamız sovyet ve bağlaşık devletlerin çıkarına uygundur” derken tam da bunu dile getirmek istiyordu.Bu koşullarda Kürd hareketi bir bütün olarak tüm dünya güç odaklarını karşısında buluyordu. Tekrarında yarar var. Bu durum Kürd siyasal önderliğin tercihi miydi? Elbette değildi. Kürdler, bu belayı kapılarının önlerinde buldullar. Hele 2. Dünya savaşından sonra batı ve doğulu güçlü devletlerin dünyayı kendi aralarında bölüp üstüne üstlük “sınırların dokunulmazlık ilkesi”nin kabullu ve “ülkelerin içişlerine karışmamazlık”la pekiştirilmesi Kürd millet fermanı oldu. Batı ve doğu’nun güçlü devletleri birbirlerine karşılıklı olarak bu taahütlerde bulunurken, bununla aynı zamanda Kürdistan’ı egemenliğinde bulunduran dört sömürgeci devletin sınır bekçiliği görevinide üstlenmiş oluyorlardı. Kürdler bu zor koşullara rağmen pes etmediler ve mücadele ettiler. Fakat tüm Kürd ayaklanmaları batılı emperyalist devletler ve SSCB’nin sömürgecilerimizi koruyan duvarına tosluyor ve yenilmekten kurtulamiyordu..Şu gerçek tüm çıplaklığıyla ortadadır. Ülkemiz Kürdistan’ı egemenliğinde bulunduran statükocu devletler yüzyıllı aşkındır iki blok arasında sağlanan denge politikasından dolayı kendilerini yaşatabildiler. Ne zaman ki, sovyet blok’u dağıldı ve dünya tek kutuplu bir konuma geldi, sömürgecilerimiz kendilerini korumasız bir halde güvensiz bir ortam da buldu. Hatta eski efendilerinin hışmına uğrayanlar oldu ve sırasını bekleyenler var. Sıranın ne zaman bunlara geleceği varolan güçler dengesine bağlı bir olay.ABD yetkililerine göre ”Avrasya yerkürenin en büyük kıtasıdır ve jeopolitik olarak bir eksendir. Avrasya’ya egemen olan bir güç, dünyanın en ileri ve ekonomik olarak verimli üç bölgesinden ikisin kontrol edebilir.” Coğrafyamızda bugün yaşananlar bu savların gereğidir. Kürdistan bu coğrafyanın merkezindedir. Kürdistan’a hükmedemeyen bu coğrafyaya hükmedemez. Eskiden Kürdler yok sayılarak politıka belirlendi. Bugün ise durum değişmiştir. Ortadoğu’ya yeniden çeki düzen vermeye çalışan ABD, Kürdleri siyasal bir aktör olarak müttefiği ilan etmiş bulunmaktadır. Güney Kürd siyasal önderliği bu fırsatı akılıca değerlendirerek bugünkü mevzilere ulaştı. Kuşkusuz Güney Kürdistan halkının verdiği mücadele küçümsenemez. Fakat şunuda görmek gerekir. Eğer ABD, GOP ile ortadoğuya yeni bir çeki düzen vermeye çalışmamış olsaydı, bugünkü mevzilere ulaşmak Kürdler için ancak hayallerde yaşanırdı. Bu gerçeği kim inkar edebilir? ABD, yaşama koyduğu GOP ile Ortadoğu’ya bir çeki düzen vermeye çalışmaktadır. Daha evel İngiltere ve Fransa tarafından Ortadoğuya verilen statükoyu şu an kendi çıkarına uygun bulmamakta ve yeniden bir şekil vermeye çalışmaktadır. Bu bir operasyondur. Dahası yeniden paylaşımdır. Kiminin çıkarına yönelik, kimininde çıkarlarına uygundur. Bu çıkar çatışması zemininde herkes yerini almaya çalışmaktadır. Kürd milleti, ortadoğu’nun eski statükosunun tasviyesinde ve  verilecek yeni düzenlemede çıkarını kollamaktadır. Kuşkusuz ABD, ortadoğuya GOP ile yeni bir çeki düzen vermeye çalışırken esas amaçı Kürdlere devlet kurmak değildir. Fakat izlediği politıka buna hizmet ettiğinide görmek gerekir. Burada dış etkenin iç etkene baskınlığı kendiliğinde anlaşılır.Bunu Yoguslavya Federasyonunun dağılmasında da görmek mümkündür. Ne zaman sovyet blok’u dağıldı, batılı emperyalist güçler devreye girerek Yoguslavya Federasyonunu paramparça ettiler. Eğer sovyet blok’u dağılmamış olsaydı şuan Yoguslavya Federasyonu yaşıyor olacaktı. Yoguslavya Federasyonun dağılmasında her ne kadar etnik ve dini etkenler neden olsada dağılmasında belirleyi olan dış müdahaleci güçlerdir.Bunu şuan Irak ve Güney Kürdistan’a verilmeye çalışılan statükoda da görmek mümkündür. Irak ve Güney Kürdistan’da varolan etnik ve dini kesimler birlikte yaşamak istememesine karşın ABD ve bölge sömürgeci devletlerin hassasiyet ve bastırmaları ile “Irak toprak bütünlüğü”nden ısrar etmeleri ve tesis etmeye çalışmaları neyin nesi?Eğer burada iç dinamikler belirleyici olsaydı, Kürdler ve Şii Araplar çoktan devletlerini ilan ederlerdi. ABD’ye rağmen Kürdler mevcut dünya konjuktüründen dolayı bunu çok isteselerde yapamazlar. Bugünün realitesi bu. Ha yarın durum değişirebilir. ABD bunun önünü açabilir. O zaman kimsenin kuşkusu olmasın ki, Kürd siyasal önderliği birgün beklemeksizin bağımsızlıklarını ilan edeceklerdir. Peki burada baskın olan nedir? İç dinamik mi, yoksa dış dinamik mi? Kuşkusuz dış dinamiktir. Güney Kürd siyasal önderliği, iç dinamikleri küçümsemeden dış dinamiklerin politıkasını çok dikkatlıca takip ettiklerinden kuşku yoktur. Özeliklede ABD ile karşı karşıya gelmemek için çok dikkatlı davrandıkları bilinmektedir. Çünkü ABD’ninde hassasiyetleri vardır ve bölge devletlerin hassasıyetlerinide gözetleyen bir mecrada akmaktadır. Kürd siyasal önderliği bu grift zeminde yol almaya çalışmaktadır. Zaman kollamaktadır. Umalim zaman Kürd millet çıkarı lehinde işlesin.26 Haziran 2006

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.