Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 12 April 2010

PKK, ne düşünüyor?

Hasan Bildirici

Tarih: 12 Nisan 2010 Pazartesi

Türk rejimi kendi içine doğru çökerken, Kürt toplumun büyük ölçüde desteğini sürdürdüğü PKK'nin ne düşündüğünü anlamaya çalışıyoruz. Devrimler genellikle kriz anlarında patlak verir. Kırkızistan'da halk, 75 kayıplı bir ayaklanma ile yönetimi devirdi. Devrim, bir kültür ve cesaret işidir. Çürümüş kurum ve kuruluşları koruyarak devrim yapılamaz. Çürümüş rejime verilen avansların tümü, daha sonra çürümüşlük ve çaresizlik olarak geri döner. Sonra bir an gelir ki, devlet içinden çıkmış yeni iktidar güçleri işi alır götürür ve siz ağzı açık bakakalırsınız. Hala anadilinde okula gidemeyen Kürtlerin, Türk devletiyle olan ilişkisinin özeti budur.

Kürt siyasetçilerinin tümü köşe yazarlığı yapıyor. Köşe yazarlığı yapanlar sadece PKK sorumluları değil; PKK'den ayrılanlar arkadaşlar da köşe yazarı. Bir de geçmişteki örgütünü dağıtmış veya sadece isim haline getirmiş örgüt yöneticisi arkadaşlar var. Onlar da köşe yazarı. PSK'nin eski ve yeni genel başkanları da köşe yazarı... Yani Kürt siyasetçilerin korkmasına gerek yok, siyaseten başarısız olduğumuzda dahi köşe yazarlığımız yedekte bekliyor. Ne yazıldığı pek önemli değil. Gördüğünüz gibi, bir beş on sene de “ben şöyle dedim, o şöyle yaptı“ tartışmalarıyla hayat sürdürüp götürürüz... Köşe yazarlığından siyasi işlere zaman ayrılamamasının da pek önemi yok.

PKK yöneticilerinin köşe yazılarında ve her biri bir kitapçık dolduracak uzunluktaki açıklamalarında gerçekten ne yapmak istediklerini anlamaya çalışıyoruz. “Eşit ve kardeşçe bir yaşam“ diyorlar. Duygusal bir açıklama. Devletlerin taştan ve demirden yapılma duygusuz ve kalpsiz kurumlar olduğunu birilerinin Kürtlere defalarca fısıldaması gerekiyor.

Örneğin şöyle bir şey yazmanın siyaseten karşılığı yoktur:

“Ey Türk devletinin yüksek yöneticileri. Siz evlerinizde rahat uyurken ve çocuklarınızın başını okşarken, Kürt çocuklarının cezaevlerinde bulunması sizi üzmüyor mu?“

Bu cıvık bir duygusallıktır. Devlet, yüzde yetmiş hakim olduğunuz şehirde çocuklarınızı toplayıp o şehrin cezaevine koymuştur. Halkın yüzde yetmişi sizi destekliyorsa ve ortada gasp edilmiş bir Kürdistan sorunu varsa, yürür, cezaevini kuşatır, gerekirse kapıları kırar, çocuklarınızı alır çıkarırsınız. Ama dedim ya bu bir devrim cesaretidir. Sömürgeci güçler, halkın yüzde yetmişinin desteğini alan belediye başkanlarını tutuklar, aynı şehrin hapishanesine koyar ve siz ondan sonra şöyle derseniz siyaseten yine bir şey söylememiş olursunuz:

“Ey Ankara'daki seçilmişler, siz sokaklarda rahatça gezerken Kürt belediye başkanlarının tutuklu olmasından rahatsızlık duymuyor musunuz?“

Doğru olan, o şehirde sömürgeci hukukun ve zindan kültürünün üstüne yürümektir. Bunu yapmadığınız zaman sorunu sakız gibi ağzınızda çiğner durursunuz. Ve sürekli suçu karşı tarafın dar hukukuna ve anti demokratlığına yükleyip, zorbalardan demokrat olmalarını beklersiniz.

Diyelim ki bu önermeler ciddi bir devrim durumunu içeriyor ve siz bu riske girmek istemiyorsunuz. O zaman daha yumuşak önermeler de vardır. Kürt çocukları ve belediye başkanları serbest bırakılana kadar sömürgeci eğitimi durdurursunuz. Yani size bağlı halkınızdan çocuklarınızı okullara göndermemeyi ister, bu arada Kürtçe eğitim talebini de eklersiniz. Kürt halkı bunu yapmaz diyenlere, Habur sınır kapısına gelen tedirgin “Barış Grupları“ nı üstlerindeki gerilla giysileri ile birlikte, bir milyon omuzda taşıyarak Diyarbakır meydanına indirmelerini örnek vermek gerekiyor.

Azadiya Welat Gazetesinin çalışanı Adana'da portakal ağacında asılı bulundu. Her gün Kürt kökenli bir askerin intihar süsü verilmiş cesedi gönderiliyor Kürt şehirlerine. Cezaevlerinde ve şehirlerde Kürtlere yönelik cinayetler başladı. Türk kasaba ve şehirlerinde üç-beş kişilik Kürt aileler ve öğrencilere kabuslu günler yaşatılıyor. Dört parçaya bölünmüşlük yetmiyormuş gibi, Kuzey Kürdistan Kürtlüğü alnın ortasından çekiç yemiş gibi dünyanın dört bir yanına dağıtılmış. Baştan sona ırk yasalarıyla yönetilen devlet bir yandan operasyonlar çekerken, yirmibirinci yüzyılın çeyreğinde çıldırttığı Kürt soyuna af denen ucube kavramı bile çok görüyor...

Devrim bir kültür işidir, bunca direniş ve kayba rağmen Kürtlerin hala anadilde eğitim hakkı dahi elde edememiş olmaları, çözüm sürecinde başarısız olunduğu anlamına gelir.

KCK ve PKK'deki sorumlu arkadaşlar köşe yazılarında ve açıklamalarında sürekli Türk devletinin ve AKP'nin niteliği üzerine bir şeyler söylemektedirler. Halbuki bizler PKK ve KCK'nin yakın ve uzak hedeflerini, olanaklarını ve bu uğurda yapacaklarını bilmek istiyoruz.

Sözünü ettiğimiz, silahlı çatışmalar değildir. Dağlardan ceset inmesini savunmak ve bundan heyecan duymak ahlaklı bir aydın duruşu olmaz. Fakat sömürgeci kurum, kuruluş, uygulama ve yasaları tanımamak bir insan hakkıdır.

Tarlalarında halkımızın gömülü olduğu Türk Ölüm Taburları'nın Kürt kasaba ve şehirlerini terk etmesini istemek de bir insan hakkıdır.

Bu satırları yazdığım sırada Kürtlerin en barışçı kişisi Ahmet Türk'ün, Samsun'da, Türk ırkçılarından aldığı yumrukla burnu kırıldı.

Gördüğünüz gibi Kürt siyasetçileri polis koruması altında dahi Türk şehirlerine giremiyor. Kürt gençleri okullarda Kürtçe şarkı söyleyemiyor. Fakat Türk sömürgeci kurumları halkın en az yüzde ellisinin PKK'yi desteklediği Kürdistan'da istedikleri gibi at koşturuyor, istediklerini öldürüp istediklerini tutukluyorlar...

PKK, bu konularda ne düşünüyor?

Hasan Bildirici
[email protected]

Îsmaîl Girikî (not verified)

Tue, 2010-04-13 19:54

Daha cok yazarsin ve bir burda bir orda. Yaho guya siz kennizi yazar-cizer -gazeteci- bilmem aydin her neyse sayiyorsum. Ama inanmalisin sen bilerer zikzak cekiyorsun. Eyer bugüne kadar kemalizmin asil partisi olan pkk nin ne isteyip-düsündügünü bilmediysen,bundan sonrada bilmiyecekcin, bundan sonra da akilli teshizlerdede bulunma durumun olmayacaktir. Sen ve senin gibi düsünenlerin Samdanberi Imralide seyranda olan Öcalani okuyorsunuz. Ama bir türlü onu anlamadiniz. Madem anlamadin o halde kendi komsusuna bari sorsaydin bu Imrali örgütün istek ve düsüncelerini olmaz mi? Kemalist pkk/kck tarafinda Sokaklara dökülen kitle ne icin döküldügünü bir sloganla aciklarken, sen hala elifba dan bahsediyorsun! Kemalizmin sakat fikirlerini benimseyen pkk senin gibi binlerce sözde yazarlarin beyinlerini de hipotek altina almis bulunmaktadir. Hala ne istedigini bilmiyenlerin bu yalanlarina yeter diyorz. PKK/kck Kemalizmin Kürd düsmanligi davasini savunuyor ve bunuda hayata gecirmesi icin binlerce Kürd genclerinide heba etmeye devam ediyor. Aha sana ne düsündünü acikladim. Îsmaîl Girikî

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.