Skip to main content

A PLANI OLANIN B PLANIDA VARDIR!

Su göcebe devsirilmis Türkler acayip insanlar. Kendi kendilerine gelin güvey olmayi cok severler. Kimse kendilerini kaleye almasada onlar, bu rolü oynamayi sever ve sürdürürler.

Göcebe devsirilmislerin Basbakani Recep Tayyip Erdogan, Israil ve Filistin ziyareti sirasinda da olduk yerde kendi boylarini asan bir role soyunduklarini ifade etti. Israil-Filistin arasinda arabuluculuk yapmaya hazir olduklarini söyledi.

O, söyledi, ama söylemekle kaldi. Cünkü alicisi olmadi. Dahasi kimse pek ciddiyede almadi. Göcebe devsirilmislerin Basbakaninin Israil gezisi sirasinda havaalaninda Israil Iskan Bakani düzeyinde karsilanmasi bunun kaniti. Israil´in kendilerine bictigi agirligin ölcüsü.

Onlar, yine yüzüne tükürürsen yagmur yagdigina yorumladi. Bunu görmemezlikten geldiler. Geziye hicte uygun olmayan payeler bictiler. „Bölge barisina katki“ misyonu yüklendiklerini seslendirdiler. Bölgemizde her terör eylemin arkasinda olanlarin baristan bahsetmeleri kurala aykiri. Izledikleri politika ikiyüzlülükten baska bir sey degildir.

TC-Israil arasindaki iliskiler hicte dostane degildir. Karsilikli el-ense cekmelere bakmayin. Diplomasinin kurali geregi karsilikli verilen “dostane” mesajlara takmayin. Aralarinda korkunc bir düsmanlik ve catisma var.

Erdogan, durup dururken “Israil devlet terörü uyguluyor” dememisti. Bunu Filistinlilerin hayrinada sarfetmemisti. Zat-i alilere derin devlet söyletmisti. Bununla ABD ve Israil´i gerileteceklerini sanmislardi. Ama yanilmislardi. Cünkü kendilerini “stratejik dostlari”nin istenmeyenlerin listesinde bulmuslardi. Ogün bugündür yildizlari bir türlü barismadi.

Erdogan´in yanina yüze yakin Bakan, bürokrat ve is adami ile Israil´e cikartma yapmasi bozulan iliskiyi düzeltmeye yeter mi? Yetmeyecegi acik. Mevcut celiski görünen iliskilerin ötesinde daha da derin.

Hic bir devlet tek bir politikaya sahip degildir. "Ikili politika" her devletin basvurdugu bir yöntemdir. Nedir “ikili politika”? Bir "görünen" bir de "görünmeyen” iki ayri politikanin ayni anda uygulanmasi demektir. Görünen dezimformasyon yüklüdür. Görünmeyen realiteyi ifade eder.

Bu durumu TC-ABD, TC-Israil iliskileri baglaminda irdeledigimizde sunu net olarak görmek mümkün.

Bu iliskileri degerlendirilirken Türk kaynakli dezimformasyon salginindan uzak durulmalidir. Gerek Türk yetkililerin zaman zaman, gerek Türk medyasinin „Türk-Israil Stratejik Dostluk“
“Türk-ABD Stratejik Dostluk” gibi asti-astari olmayan dezimformasyonlarina bakip aldanmamak gerekir.

Kuskusuz TC´nin ABD ve Israil ile iliskileri vardir ve ortak cikarlari geregi birlikte iste yapiyorlar. Hangi devletin hangi devletle iliskileri yok ki? Hangi devlet bir baska devletle is yapmiyor ki? Ama bu, bu devletlerin stratejik dost olduklari anlamina gelmiyor, gelmez.

Soruna daha yakinda bakildiginda su acikca görülür. Israilin ortadogu politikasi Türkiye´nin cikarlari ile uyusmamaktadir. Bunun icin cok veri bulunmaktadir.

“Türkiye-Israil Stratejik Isbirligi” gibi sürmanseten verilen haberler ise dezimfarmasyondan öte bir anlami olmamaktadir. Türkiye-Israil her ne kadar bir cok konuda birlikte cikarlari geregi hareket etselerde kendi aralarinda gizli cok sert bir savasin icinde olduklarida bir o kadar gercektir.

Türkiye´deki göclü Yahudi düsmanliginin nedenide budur. Bu düsmanlik bilincli olarak TC devleti tarafindan olusturulmus ve desteklenmektedir. Ve hatta son yillarda ABD-Türkiye iliskilerinin bozulmasinda TC devleti Yahudileri sorumlu tutmaktadirlar.

TC-ABD, TC-Israil arasindaki celiski ve catisma görünenin ötesinde derin. Türkiye´de ABD ve Israil´e karsi devlet destekli bir düsmanlik gelistirildigi son yillarda daha da net olarak ortaya cikmis bulunmaktadir.

TC devletinin bir kampanyaya dönüstürdügü anti-ABD, Anti-Yahudilik politikasi sol´un yaklasim ve cabalariyla birlesince Türkiye´de güclü bir anti-ABD, anti-Yahudi muhalefet gelisti.

Bunda gerek devletin resmi ve sivil kesimlerin, gerek iktidar ve muhalefetin, gerekse sol kesinin Yahudi düsmanligi etkili oldu. Mesele böyle olunca Türk toplumunda güclü bir ABD ve Yahudi karsiti bir düsmanliginin olusmasi kacinilmazdi.

Kürtler, bu gelismeyi gözlemek zorundadir. Bu derin celiski ve catisma en cok Kürtlerin cikarina olacaktir. Zaten Türklerin parayonakca gelistirdikleri Yahudi düsmanligin en önemli nedenlerinden biri Yahudilerin Kürtlere duydugu sempati degilmidir? Kürtler, bunu görmeli ve buna uygun politikasini ulusturmalidirlar.

Israil Devlet politikasi Kürt ulus cikarlarina hizmet etmektedir. Bunun bir cok verileri bulunmaktadir. Her seyden önce Israil devlet politikasi bagimsiz bir Kürt devletini öngörmektedir.

Israil Devleti, Kürdistan´i egemenligine alan sömürgeci devletlerlere karsi uzlasmaz bir mücadele ve savas yürütmektedir. Bu devletlerin ezeli bir düsmani olagelmektedir. Dahasi tarihten bugüne Kürt ve Yahudi milletleri arasinda en ufak bir olumsuzluk sözkonusu degildir. Bugünde düsmanlarimiz ortak ve cikarlarimiz örtüsmektedir.

TC-Israil arasinda sözü edilen ve zaman zaman mansete cikarilan "teröre karsi isbirligi" meselesine yakinda bakildiginda alti bos bir söz yigini oldugu görülecektir. Cokca sözü edilen
„teröre karsi isbirligi“ alaninda birlikte ne yaptiklarini hic kimse bir sey söyleyemedi. Dahasi KUKM´ne karsi Israil´in TC Devletini destekledigi ve destekleyecegi iddiasi koca bir yalandan öteye gitmedi. Böylesi bir girisim Israil´in stratejik cikarlariyla bagdasmaz.

Ancak Israil, "teröre karsi isbirligi" derken, Islami hareketlere karsi girisilecek ortak bir mücadeleyi kastetigini herkesten cok TC Devleti bilir. Bunun ötesi yoktur. Zaten Israil´in TC Devletinin KUKM´ne karsi mücadelesinde isbirligi yapmamasi ve desteklememesi TC devletinin Israil´e karsi güven kirilmasinin noktasi olagelmistir.

TC Devleti, daima Israil´den “bölücü terör” dedigi KUKM´ne karsi yardim istedi. Israil bu konuda TC devletine en ufak bir yardimda bulunmadi. TC devletinin tüm beklentilerine karsin Israil´in terörü kinayan yuvarlak bir kac mesajin ötesine gecmedi

Israil devletinin Kürdistan´i egemenliginde bulunduran diger sömürgeci devletlere karsi tutumu daha acik ve nettir. Bu parcalardaki Kürt politik gücleriyle iliskileri daha sicak ve ileri bir düzeydedir. Kuzey parcasindaki politik güclerle olan iliski yoktur. Bunun belli basli bir cok sebebi olmakla birlikte, esasi Kürt örgütlerin sol özeliginden kaynaklanmistir. Ama sebeb ne olursa olsun bu durumun sür-git halinde ne Israil devletinin, ne de Kürt milletinin cikarinadir.

Israil, Suriye ile dünden bugüne savas halindedir. Iran´a karsida büyük bir faaliyet icindedir. ABD´nin Iran ve Suriye karsiti politikasinin arkasinda Israil lobisi bulunmaktadir. Israil, Iran ve Suriye´yi zayiflatmak icin her yol ve yönteme bas vuruyor ve vuracaktir. Bu iki sömürgeci devletin gücten düsürülmesi herkesten cok Kürt milletinin cikarina olacaktir.

Israil, Iran ve Suriye´ye yönelik bu girisimlerinin icine Türkiye'yi de cekmek istemektedir. Fakat Türkiye bu oyuna gelmemenin politikasini yapmaktadir. Israil politikasinin aksine son yillarda Iran ve Suriye iliskilerini giderek gelistirme cabasindadir. Bu konuda eskiye nazaran iyi iliskiler icinde olduklarida bilinmektedir.

Bu durum ABD´nin hosuna gitmemektedir. ABD Disisleri Bakani bayan Rice´nin resmi Türkiye ziyaretinde Türk yöneticilerini bu politikalarindan dolayi uyardigi, hatta tehdit ettigi söylenmektedir.

Tüm bu olup bittenleri nasil okumak gerekir? Su an BOP´nin ABD ve Israil tarafindan uygulaniyor olmasi TC´nin „kirmizi cizgileri“ni ihlal anlamina geliyor. TC, bunu kendi güvenlik alanina bir saldiri olarak görüyor. Isin gercegide bu ya.

Bu derin bir celiskidir. Bu celiski su veya bu sekilde cözülecektir. Kendi aleyhlerine gelisen bu süreci gören Türk egemenlik sistemi, tüm cabalarini süreci baltalamak olarak yogunlastirdilar. Bundan basarili olamadilar. Bunu gördüler ve hazmetmeselerde kabullendiler. Taktik degisimine basladilar.

ABD ve Israil ile bozulan iliskilerini yeniden iyilestirme girisimlerine bir hiz vermis bulunuyorlar. Fakat bundan basarili olacaklari beklenilmemektedir. Cünkü ABD ve Israil´in Ortadogu politikasi ile TC´nin cikarlari temelde catismaktadir.

TC´nin isi zor. „Dünya devleti“, „Bölgesel göc“, „Model ülke“ vs. zoraki üretilmis vizyonda TC´yi kurtarmaya yetmiyor. Bunlar kendi üretikleri, ama kimseye yuturamadigi alti bos birer söylem olmasinin ötesinde bir kiymeti harbiyesinin olmadigini artik kendileride görmüs bulunuyor.

Bunun nedenini Kürt milletinin ortadogu ve dünya da siyasal bir aktör olarak kabul görülmesinde görüyor. Zaten katil elebasi Özkök´ün dögmeye baslamasiyla Kürt milletine karsi özel harekatci göcebe devsirilmis Türk toplumunun seferberlik haline getirilmesinin nedenide budur.

Bundan korkmamak lazim. Kuzey Kürt önderligin yapamadigini Türk egemenlik sistemi kendi eliyle yapmaya calisiyor. Kürtleri sömürgeci sistemden uzaklastiriyor. Bundan daha iyisi ne olabilir?

Kürt milletinin tarih sahnesine bagimsiz devlet olarak cikma kosullari hicbir zaman bugünkü kadar olgunlasmadi. Fakat Kürt politik önderligi bunun geregini tam anlamiyla yaptigi söylenemez.

Herkesin hem A, hem B plani vardir. Peki ya biz Kürtlerin? Birakin B plani A planinda bile yoksunuz. Kuzey Kürdistan Kürt politik önderligin bir plani oldugunu kim iddia edebilir?

Güney Kürdistan´daki gidisata pek hayra alamet degildir. Secimlerin özerinde 4 ay gecmesine karsin daha hala Kürdistan Parlamentosunun acilisinin gerceklesemeyisi, Kürt Federe Devlet Baskani olarak kabul görülen Mesut Barzani´nin görevine baslayamamasi siradan bir olay degildir. KDP ve YNK arasinda varolan diger sorunlarin henüz cözülememis olmasi ise isin bir baska cikmazi.

Güney Kürt politik önderligi büyük bir zaafiyet icindedir. Kendi ev düzenini saglamadan sömürgecinin evini düzene koymaya calisilmasi Kürt milletine bir cikar saglamayacaktir. Bunu defalarca belirttik.

2 Mayis 2005

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.