Skip to main content

BİZİM KRAL ÇIPLAK DEĞİL?

Perestroykayla birlikte başlayan Glasnotla devam eden Sosyalist bloğun çözülmesi kendisiyle birlikte Berlin duvarlarının yıkıntıları altında kalan Dünya sol hareketleri Çernobil’le birlikte yeni hastalıklarıyla karş endam ederken arkasındaki yıkıntıların tozu dumanı içinde yeni bir kimlik yeni bir edinim olan olguların kendisi ve sürecin gerçekliğinin tartışması, geliştirilmesi ve kendisini dönüştürmesi yerine giderek daralan, moral değerleri parçalanan marjinal birer yapılar olup çıktı .

Doğaldır ki Dünya sosyalist hareketinin daralması, ideolojik olarak çöküntüsü ve karşı olduğu sistemin sosyal çarkı içinde liberalizme savrulmasının etkiler moral bozukluğuna yol açtı. Bu moral bozukluğu Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi içinde yer alan sol güçleri de etkiledi. Burada Kürd solu kendi moral değerlerini yaratmanın asıl hedefini farklı bir biçimde oluşturma yerine hedefsiz kalarak kendini marjinalleştirdi. ış burada bitmedi elbet daha farklı bir boyuta sıçradı. Sosyalleşmesi içinde feodal değer yargılarıyla biçimlenmesini kırıp parçalamak yerine onu sol jargon içinde ilkeler haline dönüştürmeye yaygınlaştırılmaya gitti. Asıl tehlike de burada baş gösterdi. Artık eleştiri sorgulamanın, kuşkulanmanın (felsefi anlamda kuşkulanma) yerini ajıtasyon ve propagandaya bıraktı.

Moral değerler ajitatif sol jargon içinde ahlaki değerler savunuculuğuna indirgendi. Sosyal hayatın siyasi değişimi yer değiştirdi. Siyasal bilincimiz metropollerin sosyal yaşamı içinde parçalanarak toplumun geri değer yargılarına tutunma biçimiyle politik örgütlenmeye gidildi. Ve burada ve sosyal ilişkiler siyasal dönüşümün yerini örgüt faşizminin çizdi ahlaki biçim olan edilgenlik içinde icazete bıraktı. ınanç öğesi tapınma düzeyine fırlayarak kişiye tapınma biçimine sıçradı. Öyle bir hale gelindi ki tapınılan kişinin hataları, yanlışları tartışılmaz eleştirilemez bir hal aldı. Tapınılan kişi ise artık kendisini çelik bir zırha büründürdüğü için rahattı! Onun hataları, yanlışları olmazdı, olamazdı, çünkü o bir vahi gönderen ilahi kudrete dönüşmüştür. Onun kendisini savunmasında, karşı olunan ve kendisine yöneltilen eleştirilerin cevabı etrafında ördüğü zırhın tınısına çarpıp tınlıyordu.

Ona çok güzel bir elbise dikilmiştir. Eği benzeri olmayan bir elbise! Dünyada bile öyle bir elbise dikilmemişti bir ikinciye. Mümkün değildi; nasıl olsun. O bir Kraldı!

Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin siyasi ve politik yapısı kişilere tapınma biçiminde ortaya çıkarken; sömürgeci tasallut ise işin boyutuna başka bir biçimde yaklaşıyor ve süreci boşuntuya getiriyordu.

Sömürgeci tasallut K.Kürdistanda yazınsal ve görsel biçimde programladığı savaşı çok bilinçli ve ustaca bir programla yürütmeye başlarken K.Kürtistan Ulusal Kurtuluş mücadelesini omuzlayan K.Kürd solunu sol argümanı içinde dövüştürerek onun ulusal politik hattını sol- sosyalizm biçiminde sürdürmesini içselleştirerek Kürd milli değerlerinden yoksun kalmasını sağladı. Buna rağmen ayrı örgütlenmenin gerekliliği üzerinde duran K.Kürd solu kendi sömürgeci soldan farklı, Türk sömürgeci devletinin Kürdün varlığını inkarına karşı yazınsal olarak bu savaşa karşı durmanın tek geçerli bir yolu vardı ona karşı direnmek! Bu direnmenin boyutu cezaevleri süreci yaşanmışlığın destanlarıyla, mahkeme tutanakları ve uluslar arası ulusal ve toplumsal mücadele içinde yürütülen savaş kahramanlarının romanları ile büyüyor.. Pos bıyıklı, çatık kaşlı militanlar olarak sürece eviriliyorduk.. Bilincimizi koşullar belirliyordu.. teori birilerinin tekelinde yürütüldükçe biz onlara gıpta ediyor tapıyorduk.. O tapındığımız birilerinin bizim gibi bir insan olduğunu hayal bile edemezdik.. ulaşılmazdılar.. yamandılar ve kahramandılar.. her şeyden önce Kraldılar!

Onlara çok güzel elbiseler dikiyorduk.. görünmez simli kumaştandı.. ona dokundukça sıyama çarpmış gibiydik.. doğanın diyalektiğini, anti-Duhring’i ve Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkı’yı okuyan onlardı ve parmakla gösteriliyordu.. Onlara dikilen elbisenin ihtişamıyla ağzımızda dilimiz parçalanıyordu..

Oysa o bir tarafta sınır boylarında yoksul Kürd köylüleri kurşuna diziliyordu.. Kürd militanları sömürgeci işgale karşı Kürdistan’da sosyalizm’i savunuyor, Barzani ise ilkel milliyetçi olarak Güney Kürdistan dağlarına çekilmiş direniyordu.. Behdinan kar altındaydı.. 1975 Cezayir antlaşmasıyla Kürd Ulusal Kurtuluş Mücadelesi hazin yenilgisini yaşıyordu.

Süreç kanlı geçiyordu. Kuşatma bizi hem içten hem dıştan bir tırpan gibi biçiyordu. Dünya farklı bir maceradaydı biz başka şarkılar söylüyorduk.. süreci parçalayan bizim kompleksimiz olmuştu.. Her önüne gelen bir örgüt kuruyor, gündemi kendisiyle başlatıyordu.. Her aklı esen ayrılıyordu; ayrılırken arkasında toz bulutuyla gidiyordu. Öyle bir yumağa girilmişti ki savunulmak istenen; savunmak istedıimiz düşünce yığınla kavram kargaşası içinde akıl almaz dogmatik, tutucu, fanatikliğin despotizmin ayakları altında çiınenip duruyordu.

Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi, aynı mikrofondan konuşan, fakat ayrı ayrı hoparlörlerden çıkan seslerin uyumunu yöneten aynı kafaların kendi aralarında (suni olan) durmadan yeni ayrılıklar, yeni bölünmeler yaratmasıyla parçalanıyordu ve bu parçalanmanın asıl kaynağı ise “ideolojik” olarak belirleniyordu. Küçük burjuva sınıf karakteri olan kompleksini, kaypaklığını, her an yalpalayan kararsızlığını kendi potalarında eriterek istenin aksine olumsuzluğun derinleştirilmesini getirip mazlum Kürd ulusunun önüne dağ gibi yığıyordu..

Onlara çok güzel, renkli cafcaflı kolalı elbiseler dikiyorduk.. her dikiminde sömürgeci aydın kompleksini ilmik ilmik işliyorduk.. her ilmikte gelişen ve gelişmekte olan Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesinin ihtilalini temel öğesi yani onun motor gücü, onun dinamit fünyesi olan Ulusal mutabakatın devrimci mevzilerini paramparça ederek onun militan mücadelesinde açıkta, sipersiz, tetiği kırılmış tüfek gibi umutsuzluğun getirdiği panik içinde kendi korkumuzu büyüterek süreci kangrene çeviriyorduk. Bunun hesabını kimseye vermedik!

Kime verebilirdik?

Alanlar, kurumlar, kadrolar, militanlar satranç tahtasındaydık! Her birimizin bir görevi vardı ve biz o görev aşkıyla yanıp tutuşuyorduk.. inanç öğesi bilinçten çok daha önemliydi! Kaleler korunmaya alınıyordu şah olan Kralımız etrafını saran ve çelik bir yelek gibi kuşatan askerler, piyonlar vezirler ve atlar vardı.. Kral korundukça onun çelik zırhı gittikçe kalınlaşıyordu.. ona ne oklar ne mızraklar ve ne de kılıçlar işliyordu.. Görünmez bir elbisesi vardı, çeliktendi.. onun etrafını saran piyonlar kurban edildikçe vezirler icazetleşiyor onu daha fazla kucaklayıp sarıyordu.. Kral dokunulmaz maharetleriyle mağrur ve makur du.. yanılmazdı.. en çok doğru onun lütufudur! Her şey ona vahi olmuştu.. onun takdirinden sual olunmazdı.. vezirlerinin gözlerini kamaştırıyordu Kralın elbiseleri.. ne muhteşemdi tanrım!

Dıştan çok kendi içimizde düşman yaratıyorduk.. hem de ne düşman! Koca koca hainler, ajanlar, hırsızlar! Ahlak sınırlarını getirip bu kavramlar ile donatarak kendimize haklılık payı sağlıyoruz.. hiç kimse de dur demiyor, ne oluyor, niçin oluyor demiyor; diyemiyor! Ne ilginç! Niçin diyenin alnını karşılarız, var mı bizden daha büyük demokratı Yanlış diye bir şey mi var, kim demiş onu? Onu diyen mutlaka haindir!

Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi Kürd solun icazetinden çıkıp kendini ulusal arkını bulmadıkça Kürdistan da askeri işgalin kırılması mümkün değildir. çünkü Kürd solu icazetli bir soldur, maddi hayatı kavrama yeteneğini yitirmiştir ve günü geçmiş teorilerle yeniden yol almak istemektedir. Süslü, püslü, kuru içi boş ajitasyonlarla süreci kortaracağını sanıp canlı Marksizmi ölü metinlere feda ediyor.

Yenilgimizin nedenleri başka yerde aranıyor. Kendimize, kendi içimize yönelip hatalarımızın asıl kaynağının ne olduğunu, gerçekliğimizin hayat karşısında ki yeri nerdedir diye sormak olduğunu düşünmüyoruz! Daha doğrusu düşünemiyoruz. Her şeyi kendimizle başlatıp kendimizle bitiriyoruz..

Her şeye rağmen bizim Kral çıplak değildir!

Metin ESEN

Add new comment

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.