بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

BAGIMSIZLIGIN YOLU KÜRD - TÜRK CATISMASINDAN GECER!

Son gelismeler bize sunu gösterdi. Hem düsmanin, hem ihanetin, hem de cami ile kilise arasinda bir türlü karar verememis aydin ve politik güclerin habire Kürd milletine empoze etmeye calistiklari
“Kürt-Türk tarihsel kardesligi”nin bir safsafata ve bu vesileyle ruhuna fatiha okundugu görüldü.

Kürd milletini Türklestirmek, direnenleri yok etmek icin Türk egemenlik sistemin daima uyguladigi plan son dönemlerde yeniden tirmandirildi.

Kürd milletine karsi cok yönlü bir saldiri baslatildi. Türk Genelkurmayi, hükümet, muhalefet ve bilimum irkci-fasist mihraklar ciplak inkar ve imhayi savundular ve uyguladilar.
Kimi Türk ve Kürd aydin ve politik cevreleride “toplumsal baris” rolleriyle Kürd milletine karsi uygulamaya konulan “topyekün savas”a soldan destek verdiler.

Kürd milletine teslim olmayi öngördüler. Türk tarafa atis serbest dediler.

Bu rolleriyle Kürd milletine ihanet ettiler.

Kürd milleti, cok yönlü bir ates altindadir.

Kürd milleti, kendisine karsi baslatilan “topyekün savas”i görüyor. Ama bunu bosa cikarmak icin siyasal önderlikten yoksundur.

Kürd yurtseverleri, bunu görmektedir. Bunu desifre etmektedir. Ama ne yazik ki, elindeki kit imkanlariyla bunu Kürd milletine ulastiramamaktadir. Düsmanin topyekün saldirilarini engeleyebilecek mekanizmalar olusturamamaktadir.

Bu durum düsmanlarimiza sonsuz olanaklar sunmaktadir. Sömürgeci, ihanet ve Türk Kürd´ü olma adaylari, bu nedenle milletimizle cok oynayabilmektedir.

Türk Basbakani, “Kürt sorunu benim sorunumdur. Tek devlet, tek millet, tek bayrak altinda cözecegiz” dediginde, kendilerine Kürd aydini ve partisi diyenlerin destegine mazhar oluyorsa oturup düsünmek gerekir.

Türk it kopuklari, sokakta yakaladiklari Kürd´ü linc ettiginde “Türk-Kürt tarihsel kardesligi yara aliyor”, “birlik elden gidiyor”, “AB yollu tikaniyor” deyip gözyasi döküp Türk´e akil veren Kürd ortalikta caka satiyorsa yine oturup düsünmek gerekir.

Buradan hareketle bir kac kirmizi cizginin altini cizmek gerekiyor.
Su an uygulamada olan “Türk-Kürt birligi”ni her kim savunursa savunsun, eger Türk ise düsman, Kürd ise ihanetcidir.
“Türk´ün sembolleri benimde sembollerimdir ve onlara saygi duyuyorum” diyen Kürd ihanetcidir.

“TC devlet sinirlarina saygiliyiz” diyen Kürd ihanetcidir.

„Türkiye bütünlügüne saygili, demokratik mücadeleyi arzulayan bir Kürt partisine siddetle ihtiyac var.. Yani Kürtler bu milletin esas unsuru“ diyen Kürd haindir.

TC devletinin AB üyeligi icin verdigi mücadeleyi destekleyen Kürd ihanetcidir.

Bu liste alabildigine uzatilabilinir.

Türk´e ait olana karsi cepheden savas Kürd yurtseverligi ve milliyetciligin kistasidir.

Kürd milleti adina politika yapiyorum diyen siyasal gücler ve aydinlar, kendilerini Türk egemenlik sistemi atmosferinde kurtarmadiklari müddetce Kürd yurtseveri ve milliyetcisi olamazlar.

Olamadiklari icinde Türk egemenlik sistemin Kürdistan´daki gizli ve acik tasaronlaridirlar. Bu zevatin dillerinde düsürmedikleri Kürd-Kürdistan söylemide buna engel degildir.

Kürd yurtseverleri ve milliyetcileri düsmani ve tasaronlarini cok iyi tanimak zorundadir.

Düsman cephesinin söylem ve eylemine karsi kendi söylem ve eylemini yasama uygulamak zorundadir.

Bunun kalkis noktasi Kürd milleti´nin bagimsiligi icin her alan da Türk ile varolan “birligi” dinamitlenmelidir.

Kürd-Türk savasi kacinilmazdir. Bunun nesnel temeli güclüdür. Kürd-Kürdistan´in mevcut statükosu, bunu koruma ve tasviye etme mücadelesi karsitligi bu kacinilmazligi kapiya dayatmistir.
Son günler de Türk it kopuklari tarafindan Kürdlere karsi baslatiklari linc olaylari bunun sonucudur.

Bundan korkmamak gerekir.

Daha evel söyledik. Kürd-Türk catismasinda kim korkar?

Cevabimiz acik ve net. Kürd milleti bu catismanin kaybedeni degil, kazanani olur. Kaybeden Türk egemenlik sistemi olur.

Kürd-Türk catismasi, Kürd milletinin bagimsizliginin olmasa olmaz kosulludur. Kürdler bu catismada agir bedel ödesede sonuc olarak kazanan taraf olur.

Bu anlamiyla hic kimse böyle bir catismayi Kürd milletine karsi bir tehdit unsuru olarak satmasin. Bu tehdidi yaparak Kürd milletini sindirmek isteyenler yanilir. Kürd milleti bu blöfü görmüs ve restini cekmistir.

Varim ve haklarimi istiyorum demistir. Hakki da en asagi Türklerin sahip oldugu haklardir. Bundan milim gerileme olmaz. Kürd milleti, haklarini pazarlik konusu yapmiyacaktir.

Bir hak ya vardir, ya yoktur. Bir hakkin varsa bunu istemek kadar dogal ne olabilir? Eger hakkin gasbedilmisse, ugrunda savasilir ve alinir. Hak dilenerek verilmez.

Kürd millet tarihi bunun ispatidir. Kürd milleti, hic bir zaman düsmandan hak dilememistir. Haklarini almak icin savasmayi yasam secmistir.

Agir bir bedel ödedigide bilinmektedir. Bugünden sonra hic bir güc Kürd milletinden haklarindan vazgec, pazarlik konusu yap betbahtligini yapamaz. Yapan olursa bilinsinki, bu gücler ya düsmandir, ya da düsmanin olmus ihanetcidir, yani Türk Kürd´üdür. Ama bizden degildir.

Kürd milleti, bugün siyasal bilinc ve eylemliliginin dorugunu yasiyor. Kuzey acisinda da durum budur. Su an önderliksiz olsada bu nesnel durum Kürd milletinin bagimsizliktan cok uzak olmadigna isaret etmektedir.

Bugünden sonra ne düsmanin, ne de düsmanin koltuk deynegi olmus ihanetin devreye koydugu yaklasim ve sergiledigi pratik, Kürd milletinin kendi temel ulusal haklari ugruna verdigi mücadeleyi engeleyemez.

Kürd millet direnisi, kendisini hem dost´a, hem düsmana kabul ettirmistir. Kürdistan´i egemenliginde bulunduran devletler, hem icte , hem disarida Kürdistan sorununun baskisi altindadir. Yakasini bu sorundan bir türlü kurtaramamaktadir. Zaten sorunun köktenci bir cözümü olmadikca kurtarmasida mümkün degildir.

Türk egemenlik sistemi, Kürdistan sorunu karsisindaki gecmisten bugüne uygulaya geldigi politikasi “ez ve cöz”, “inkar ve imha”dir. Bugünde bu politika egemen olandir.

Fakat zaman zaman Türk egemen cevrelerinde bu politika sulandirilir. “Kürt realitesini taniyoruz”, “Federasyon dahil her cözüm tartisilmalidir”, “Bask modelini tartismak gerekir”, “AB yollu Diyarbakir´dan gecer”, “Kürt sorunu vardir” vs. söylemler, bazilarinin iddia ettigi gibi Türk egemenlik sisteminin Kürdistan sorununun cözümü icin söylenen seyler degildir.

Kürd millet mücadelesi ne zaman ki, ulusal ve uluslararasi arenade kendini tartistirma gündemine tasidi, iste o zaman bu gelismeleri ortadan kaldirmak icin Türk egemenlik sistemi devreye topyekün saldiri planini devreye koymaya baslar. Iste bu kosullarda bazi yetkili Türklerin agzinda Kürd milletini yatistirmak icin bazi manevralara bas vurulur. Bu, tanidik bir oyun.

Kimi Kürd aydin ve partileride bunun üzerine mal bulmus magrip gibi cullanir. Burada kendine vazife cikarir. Bugünden yarina “Kürt sorunu” cözüm beklentisi hayalini sicak tutar.

Kuskusuz bu onlarin sorunudur. Fakat bu ugursuz cevrelerin aklina bir tütlü “ya bu Türkler madem bu sorunu cözecegiz diyorlar, peki gecmis uygulamalar yerine ne koyacaksiniz?” diye bir soru sorma zahmetine bile katlanmiyorlar. Katlanamazlar, cünkü kendilerinin yaklasimlarida onlardan pek ayri degildir.

Dertleri Kürdistan sorununun cözümü degildir. Onlarin kendilerine dert ettikleri, “terör´ü bir an evel bittirin, bu ara Kürd-Kürdistan deyin. Halki yatistirin, sisteme yeniden entegre etmek icin bize de yol acin” hesaplari vardir.

“Kürt sorunu vardir” ifadesini kullanan Türk Basbakani´nin var olan bir sorunu kendi adiyla ifade etmek zorunda kalmasinda ne hikmet vardir? Ve eger arkasinda “Tek devlet, tek millet, tek bayrak” ne anlama gelen resmi söylemi seslendiriyorsa bunun ne anlama geldigi anlamayan Kürd aydin ve siyasal güclerine ne demeli?

Türk egemenlik sistem sahipleri, her agzini actiginda “terör” ezilecek der. “Terör”üde “siyasal bölücülük”le eslestirirler.

Burada anlasilmasi gereken sudur. Kürd milleti ezilecektir. Denilen tami tamina budur.

Bu kosullarda her kim ki, “biz silahli mücadeleye karsiyiz, bölücülüge karsiyiz, devletin sinirlarina saygiliyiz” diyerek Türk devlet yaklasimlarina haklilik kazandirmak gibi söylemlerde bulunursa bilinsin ki, bu cevreler haindir.

Kim kimi kandiriyor? Bu politika ile Türk devletini kandirmayi düsünenler, en büyük kötülügü Kürd milletine yaptiklarini bilmeleri gerekir. Bilmiyorlarsa hatirlatiyoruz.

Herkes sunu kafasina kazimak zorundadir. Kürd milletine silah zoruyla boyun egdirildi. Kürd milleti, bagimsizliginida silahla kazanacaktir. Bunun baska bir yolu yoktur. Var diyenler, düsman ve düsmanin dümen suyuna girmis Kürd´ür.

Türk egemenlik sistemini taniyanlar, sunu da bilmek zorundadirlar. Kati inkar ve imha politikasinin sahibidir. Kürdistan sorununda birakin sorunu köktenci cözüm yolunda bir adim atmayi, kismi bir reform konusunda dahi bir esneklikten uzak oldugu bilinir.

Türk egemenlik sistemi egilip bükülmez. Ancak kirilir. Bu iside Kürd milleti yapacaktir. Bu iste silahla olacaktir.

Bazi Kürd aydin ve politik güclerin her seyin günah kecisini silahli mücadele ilan etmesi bu cevrelerin gezindigi zeminide belirler. Nedir bu zemin? Bu zeminin “Terörün ezildigi”, yani Kürd milletinin zorla zapt-i rabt altina alindigi zemindir. Bu zeminde Kürd milleti eritilir. Baskalastirilir, Türklestirilir. “Toplumsal baris” olarak lanse edilmeye ve bizlerede kabul ettirelmeye calisilan zemin budur.

Bu zemin Türk egemenlik sistemin Kürdistan sorununu kendi acisinda cözdügü zemindir. Cözüm bicimide “inkar ve imha”, “ez ve cöz” oldugu bilinir.

Erdogan´nin Diyarbakir´da bir laf etmesi üzerine kendine aydin diyen bazi cevreler ve malum Kürd partilerinin destek sundugu bu zeminin kendisidir. Ve bu zeminde “Kürt sorununun cözümü” istenir ve beklenir.

Kürd reformist hareketi, bu bedbahtligi ilk defa yapmiyor. Siyasal mücadele tarihleri bu eksen üzeri gelisti ve vardigi yer bugün sir degildir. Bu yerinde Türkiye cikari olan her seye destek vermek oldugudur.Oynanilan bu rolle bu cevreler, Kürd milletine en büyük kötülük yaptiklarina kusku yoktur.

Türk egemenlik sistemin Kürd politikasi bilinir. Bu tutumlarindan en ufak bir yumusama emaresi ufukta görünmemektedir. Terör, katliam, operasyonlarla Kürd milleti sindirilme tüm hiziyla sürmektedir. Devlet katinda inkar sürmektedir. Asimilasyona yeni bir hiz kazandirildigi bilinmektedir. Her agzini acan devlet yetkilisinin “Tek devlet, tek millet, tek bayrak” teranesi sürüp gitmektedir.

Simdi bu puslu havada Allah askina bu bizim saskin aydin ve politikacilarimiz neye destek vermektedir? Türk egemenlik sistemin uygulamada olanin disinda bir baska cözüm bicimi varda biz mi bilmiyoruz? Peki bu saskin aydin ve politik cevrelerimizin bir bildigi mi var?

Bunu aciklasalar da belki bizim de destegimiz “olur.”(!) Allah yazmissa bozsun!

Daha bir ay önce Erdogan, “Kürt sorununu düsenmeseniz olmaz” deken birden bire “Kürt sorunu vardir” demesi sorgulamayi gerektirmekle beraber esas olarak bu tartismalarin bir gercegi aciga cikardigi, bence en önemlisininde bu oldugudur. Nedir bu gerceklik, ona bakalim. Hem devlet katinda, hemde bazi Kürd aydin ve politik cevrelerin Kürdistan sorununda bir cözüm programlarinin olmadigi aciga cikmistir.

Erdogan´in “Kürt sorunu vardir” demesinin ortaya cikardigi en önemli sonuc budur. Devlet, “Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardir” geleneksel anlayisini seslendirerek cikisini yapti. Kürd milletine karsi her yol ve yöntemle topyekün savasa devam dedi. “Kürt sorunu var” diyenlerde “terör”e karsi geleneksel anlayistan farkli düsünmüyor. Bu ortak cözüm yöntemleri oluyor. Peki geriye ne kaliyor? Hic bir sey.

Burada bir seyi aciga cikarma cok ömem arzediyor. Erdogan´a destek sunan bazi Kürd aydin ve politik cevrelerin neyi desteklediklerini biliyorlar mi? Erdogan´in Kürdistan sorunu konusunda bir programi var midir? Varsa ne öngörüyor? Biz biliyoruz ki, ne bir programi var, ne de bir pratik yaklasimi. O halde bu bizim saskin aydin ve politik güclerimiz neye desteklerini veriyor?

Kimse su iddia da bulunamaz. Erdogan´nin Diyarbakir konusmasi, resmi söylemin disina cikmistir diyemez. “Tek devlet, tek millet, tek bayrak”, “bölücü teröre karsi mücadele ayni kararlilikla sürdürülecek” yaklasimi resmi yaklasim degil midir? Peki bu yaklasim da bizim su cok ünlü anli-sanli aydin ve politik cevrelerimiz ne gibi bir cözüm bekliyorlar?

Herkes aklini basina alsin. Bu mazlum milletle oynamasin. Düsman ve ihanet zaten yeteri kadar oynamis ve oynuyor. Birde siz
“yurtseverlik”, “milliyetcilik”, “demokrasi” adi altinda bu düsmanligi yapmayin.

Yine uzadi, kesiyorum...Pardon bir sey daha... Haddimiz olmadan yine “büyük laf ettik.” Af Ola!

02 Eylül 2005

Şîroveyeke nû binivisêne

The content of this field is kept private and will not be shown publicly.

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.