بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 7 June 2011

Önce, iki grup “Diaspora Kürtleri” ayrı ayrı yayınladıkları bildirilerde; “Bu ülkede tartışılmayacak tek şey varsa, o da bu ülkenin birliği ve beraberliğidir” diyen BDP’li “sınır bekçileri”ni “Yurtsever adaylar” olarak adlandırıp, 12 Haziran seçimlerinde “BDP adayları”nı destekleyeceklerini deklare ettiler.

Sonrasında HAKPAR ve KADEP, BDP ile “secim ittifakı” yaptılar. Her ne kadar HAKPAR “seçim ittifakı”ndan çekildiyse de, “Seçimlere katılmama ve BDP adaylarını destekleme” yönündeki kararını kamuoyu ile paylaştı. HAKPAR ve KADEP´i; epey bir zamandır “alternatif bir Kürt partisi” kurmak için çalışmalar yürüten ve bu çalışmayı bir “protokol”e bağlayan gruplardan biri olan TDSK takip etti.

Peşinden Kürdistan’da Anti-sömürgeci muhalefetin üzerinde hareket edebileceği bütün alanları mayınlayan, Kürt Ulusal Hareketi’ni var eden bütün yurtsever değerleri boğazlayan ve bu iş için de kendi içinde ve dışında binlerce Kürt muhalifini öldüren PKK’nin yapıp -ettiklerini gruplar arası “küçük çaplı çatışmalar” olarak adlandırıp “şükür” eden her gelenekten “Kürt aydınları” bir “dayanışma” imza kampanyasıyla ve birazda gecikmiş olmanın telaşıyla sahne dekorunu tamamladılar.

Ve önceden organize edildiği fazlasıyla sırıtan hızlı bir trafik. Kürt kamuoyundan gizlenen bir yığın görüşme. Türk medyasının “Barışsever ve güçlü lider Öcalan” keşfi. Güney Kürdistan ziyareti ve karara bağlanan “Ulusal Konferans”…

Söz konusu Kürt parti, grup ve şahsiyetleri hangi gerekçelere sığınırlarsa sığınsınlar, “Ulusal birlik” ile perdelenen alanda hangi uğursuz düşünce ve ilişkilerini saklarlarsa saklasınlar; “Ittifak” ve “dayanışma” ile Kürt Ulusu’nun kolektif haklarının elde edilmesinin amaçlanmadığı, Misak-i Milli´yi ebedileştirmek üzere kurulmuş bir örgüt ile Kürtlerin ulusal çıkarlarının programlanamayacağı gayet açıktır. Amaçlanan; Kürdistan’da hiç bir meşruiyeti olmayan iki yapıyı; Türk Devleti ve PKK´yi meşrulaştırmaktır. Amaçlanan; Öcalan ve emirerlerinin Kürtlerin tek ve meşru temsilcisi yapılması ve Kürtlerin de Türk Devleti´ne/Parlamentosu´na mahkûm edilmesi operasyonuna katkı sunmaktır.

Maskeli balo bitti. Yolların bir daha kesişmeyecek şekilde ayrıldığı bir kavşaktayız. Kuzey Kürdistan Ulusal Kurtuluş Mücadelesi; saflarında yaşanan kargaşayı bitirecek, safların belirginleşmesini ve maskelerin inmesini sağlayacak zor ancak olumlu yeni bir sürece evrildi. “İttifak” ve “dayanışmalar” istenmeden de olsa bir turnusol kağıdı işlevi gördüler ve birçok olgunun net olarak ortaya çıkmasını sağladılar:

Birincisi; yıllardır PKK´nin siyasal, sosyal ve psikolojik kuşatmasında kalan, PKK´nin figüran ihtiyacını karşılamakta kusur etmeyen ve bu nedenle de kendi meşruiyetlerini sorgulayan Kürt parti, grup ve şahsiyetlerinin, biraz gecikmeli ve utangaçta olsa “muhalif” rollerinin yükünden kurtulup saflarını belirledikleri, “ortak vatanın demokratikleştirilmesi” projesine, olmaları gereken projeye katıldıkları ve bu projede kalıcı oldukları;

İkincisi; bugüne değin hep “devlet kurma hakkı da dahil” şeklinde muğlak olarak tarif edilen ve neye tekabül ettiği belirlenmeyen, daha doğru bir deyişle “devlet kurma hakkı” dışında bütün sistem içi “çözüm”lere gönderme yapan Kürt Ulusunun kendi kaderini belirleme hakkının yalnızca Bağımsız Kürt Devleti´ne tekabül ettiği;

Üçüncüsü; “Federasyon” ile “Demokratik cumhuriyet/Özerklik” arasındaki sınırın ne kadar ince ve silik olduğu, “Federal Devlet” talebinin gerçekleşme dinamikleri olmayan bir talep olarak sadece “Türkiyelileşme” projelerine hizmet ettiği; Güney´de “Federal Kürt Devleti” olduğu yalanı üzerinden Kuzeyde de “Federasyon”u programlamaya devam edilemeyeceği;

Dördüncüsü; Güney Kürdistan´ın uzunca bir zamandır Kuzey Kürdistan´a “Türkiyelilik” pompalayan bir merkeze dönüştüğü, Güney´in ev sahipliğinde yapılması düşünülen “Ulusal Konferans”ın da Kürtlerin ulusal ihtiyaçlarını karşılamaya değil ve fakat “Türkiyelilik” projesinin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olduğu;

Beşincisi; asıl saldırının Kürt Ulusal Hareketi’nin meşruiyetine yönelik olduğu ve saldırının önümüzdeki dönemde yeni bileşenleri ile daha da şiddetlenerek devam edeceği; saldırılara karşı durmanın tek yolunun bir meşruiyet mevzisi tutarak bu mevziyi bir tek bayrakla, Bağımsız Kürdistan bayrağıyla tahkim etmek olduğu tespit edilmesi gereken önemli olgulardır.

Şimdi, taleplerini ve saflarını netleştirmeleri ve görevlerini belirlemeleri gerekenler, Kürt Ulusu´nun devlet kurma hakkını savunan çevre ve şahsiyetlerdir.

21.08.2009 tarihinde Newroz.com editörü Aso Zagrosi’ye verdiğim röportajda şunları söylemiştim: “Kürtler arasında, son 15 -20 yılda yaşananların Kürtleri birebirine yakınlaştırdığı yönünde yaygın bir düşünce var. Ben bu düşünceye katılmıyorum. Kürtler birbirlerinden uzaklaşıyor, ayrışıyor. Ayrışmak zorundalar. Kuzey Kürdistan bazında söylersek, sırtlarındaki “Kürtlük” yükünden kurtulmak için devletin her türden “Kürt” programlarına şapka çıkaran siyasi kesimlerle, Kürt Ulusu’nun devlet kurma hakkını savunan siyasi kesimlerin birlikte yürüyebilecekleri tek bir adim bile kalmamıştır. Sorun, çoktandır kendini dayatan bu olguyu önce bilince çıkarmaktır. Sonrası bellidir. Kürtlerin devlet olma hakkini savunan parti, grup ve şahsiyetler bir konferans düzenleyerek Kürt Ulusal Hareketi’nin sorunlarını tartışabilir, çözümler üretebilir, bir temsil organına kavuşabilirler. Bir hukuk oluşturabilirler.”

Hayat, bilince çıkarmadığımız ve bu nedenle de yerine getir(e)medigimiz görevlerimizi, her tarafımızı kanatarak yüzümüze gözümüze çarpıyor.

Görevler bellidir ve hayat sonsuz akısına kimseyi beklemeden devam ediyor!

05.06.2011

saflar belli olmustur artik. ayrisiyoruz. yakinlasiyoruz. muglak terimlerin arkasina siginanlar. durusu belli olmuyanlar. yerlerini buldular. tarihe kücük not düselim bu sürecte yer alanlar yarin bana söyleyecek hic birseyleri yoktur artik. hocam sen kapi arasinda uzatilan ekmek kirintisi tav olacak kürd diyeceksin. kürdün özgüven kazanmasi diyeceksin. apo kültünün yikilmasi icin tek tek bireyleri kafaya alacaksin diye zaman heba edip. kilic kusanacaksin rojekurdistan sayfalarinda. bak iste böyle bir yazi carpar insanin yüzüne afallarsin bir an icin. ne derler biliyormusun bu duruma viraji dönerken seridi muhavaza edememek denir. ben imzayi attim yazinin altina. her yaziyada kolay imza atmam.

hakli olmak yetmiyor. her yaptigim iste orta alti dikkate sahip kislere iz sureckeleri belirtiler birakirim. son gunlerde web sayfalarinin nerelerden izlendigine dair amator bir tarama yaptim ilginc bir nokta dikkatimi cekti rojevakurdistan % 46 "Turkiye" den % 30 almana % 8 diger ve  en onemlisine geliyorm % 11 "iraq" uzerinden izleniyor. Iraq da ne guney kurdistanli kurdler ne de turkmenler izleyecek degil, orayi muhtemelen internet aksesleri bir olcude serbestlesmis PKK gerillasi veya  sivil kapmlardakiler izliyor. nasredin hocanin aksehir golune maya calmasi faliyetini hatirlatayim kultler bir cocukla yikilabilir, andersen in masalindaki gibi BELKI. saka bir yana, yapacak daha iyi bir seyin var mi? oner onu dusunlim. ancak yukardaki gibi yazilara hic bir yere varilmiyor. KULTUN degisik guclerde oldugu alanlara daha farkli yontemlere girmek zorundayiz. gerekirse son yillarda en guvendiikleri cephe olan Turk liberallerini bile kullanmak mumkun. ilerledikleri mecra aslinda garip bir bicimde Ocalan kultunun sonu olacak. bu da hayirsiz bir yolun hayirli bir sonucu olacak.  ayrica benim tarzim soyle: elimden gelen neyse onu yaparim. gersini sosyal yasalar belirler. insanlari  beceremeyeckleri yerlere tasiyamazsin.bak leyla zanaya  her iki gune bir ocalan yalakaligi yapiyor. gerekceleri nedir onemli degil. tahribati buyuk ve bunu ona da onu dinleyenlere de anlatmak mumkun degil. ancak bazi platformlarda kotu duruma sokulmasi mumkun. bu onlari bu kadar futursuz davranmaktan alikoyacaktir. boylce salgin hastaligin yayilma hizi yavaslayacak. her alanda elinden ne geliyorsa daima,  hurmetler HeK

Sevgili K.Asmen,  bir görünüp ve pirlere karisinca  seni tutanmi var,ister imzani atarsin istersende mührünü basarsin. yok ikisine birden itirazin varsa  eger parmagin ne güne duruyor degilmi. sevgili Simko ,Maskeli balo bitti ve "Şimdi, taleplerini ve saflarını netleştirmeleri ve görevlerini belirlemeleri gerekenler, Kürt Ulusu´nun devlet kurma hakkını savunan çevre ve şahsiyetlerdir."derken hic bir sey yapmamanin ne hakliligi nede dogrulugu icinde olmak isterim. sevgili HeK , mütavazi bir sekilde adim hidir elimden gelen budur hakli olmak yetmiyor sunu bunuda yapmak gerekir derken, tartisilir olsada somut önerilerde,belirlemelerde,tartistirmalarda bulunurken sevgili  K.Asmen  senin hakli olup  imza atmanda yetmiyor. Fütursuzlük icinde olanlar, yani bütün gerceklerden,cikrkinliklerden yasama ve yasanmisliklara dair  her sahte   eylemlilik icinede, girisiminde bulunanlar olduguna göre  sakli kalan yüzlerini tesifre etmek cokta zor olmasa gerek. sürekli elestirmek ve hakli olmayi bu anlamda kabullenmiyorum. hic bir sey yapmayip hakliyim, hatam yok demektense, sunu bunu yaptim ama eksigim su bu demeyi daha   bir tercih ederim. hürmetler

Yazinda bir nokta dikkatimi cekti..PKK ile TC'yi Kurdistandaki gayri mesru gucler olarak bahsediyorsun. Buna katilmadigimi belirtmek isterim. PKK'yi APO'yu sevmiyebilirsin, fakat Kurdistan halkindan aldiklari destek ortadadir. Bu destek onu mesru yapmiyorsa ne mesru yapar anlamis degilim. Simdi diyebilirsinki PKK ve APO Kurt halkinin istemlerine gore adim atmiyor ve halki kandirip duruyor. Buna ragmen PKK'nin mesru olmadigini iddia etmek cok yalnistir. Bizim esasinda biraz daha saglikli bir muhalefet kulturu gelistirmemiz gerekiyor. Yazinin esasinda cok duygusal bir tepkinin sonucu oldugunu anliyorum ve bir anlamda o duygularida paylasiyorum. Fakat analizlerimizin bu duygulardan arinmasi gerektigi kanisindayim. Yani simdi sunu bir dusunelim. diyelim ki Kurtlerin cogu cikti ben bagimsizlik falan istemiyorum ben Turklerle isbirligini istiyorum oyle yasamak istiyorum. Bu durumda bu dusunceyi temsil eden orgutler mesrudur. Sen ben yada baskalari bunu dogru gormuyebiliriz fakat bunun mesruyetini sorgulamamamiz gerekiyor. Boyle herseyin mesruyetini sorgulama hastaligi biz Kurtlerden cok asiri derecede bulunmakta. Vaktinde Apo'da herkesi reformist isbirlikci diye fislemisti. Guney'deki GOran hareketi'de bu hastaligin bir baska ornegi. Yuzde 20 civarinda oy alan bir parti kalkip parlementonun mesru olmadigini dagitilmasini falan istiyor. kardesim once git bir en az bir yuzde 50 oy al sonra gel boyle dayatmalarda bulun. Gidisati dogru gormuyebiliriz...cok zararlida gorebiliriz..fakat bu goruslerimizi acikca halkin destegini almis ve bu konuda diktatoryal bir egemenlik kurmus bir orgutun gayri mesru oldugu sonucu cikarmaz. Bu bizim gercekligimizdir. Bu gercekligimiz degistiginde ve ciddi bir toplumsal tepki olustugunda o zaman buna engel olmaya calisanlar gayri mesru olurlar. Yoksa su an kendi ustun zekalarina gore politika yaptiklarini sanan gundiler gayri mesru degiler...mesru biz sekilde bizim gercekligimizi temsil ediyorlar.. slav u rez Shevhat

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.