بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Aso Zagrosi on 14 November 2010


Bugün pazar.
İçimden Kürd tarihine ilişkin daha önce yazdığım ve tamamlamadığım yazı serilerinin devamlarını yazmak geliyordu.
Aslında hafta sonunun diğer günlerini o konular üzerine yoğunlaşmıştım. Yani anlayacağınız kaynakları taramaya başlamıştım.
Bu arada Türkiye'de yaşanan gelişmelere ilişkin haberleri de tarıyordum.
Dün İsmail Beşikçi Hoca'nın mahkemesi vardı.
Çeşitli haber ajansların ve gazetelerin verdiği haberlere göre İsmail Beşikçi Hoca „ Qendil'i“ „Q“ile yazdığından dolayı da „bölücülük“ yapmış ve yargılanıyor..
Geçenlerde KCK davasında Kürdçe savunma girişimlerini mahkeme „bilinmeyen yada anlaşılmayan bir dil“ diye kayda geçirmiş olduğunu basından okumuştum.

21. Yüzyılda 40 yada 50 milyon insanın anadili „anlaşılmayan bir dil“ yada o dilin harfleriyle bir şeyler yazmak suç sayılıyor.
Bu rezaletlerin yaşandığı süreç aynı zaman Güney Kürdlerin var güçleriyle AKP iktidarını desteklediği ve Kuzeyli bir çok Kürd çevrenin AKP'nin Anayasa Referandumuna „Yetmez, ama EVET“ dediği bir süreçtir.
Hatta bazı Kürdler, Kürdlerle Türklerin ortak tarihlerinden hiç bir ders almaksızın, Anasaya sundukları desteğin sarhoşluğuyla Yeni Anayasayı tartışmak için toplantılar yapıyorlar. Kendileri gibi naif olmayanları ve bu tartışma toplantılarına katılmayanları da var olan süreci kavramamakla suçluyorlar!!!

Kürd ve Kürdistan tarihinde Türk iktidarlarına karşı umut besliyenler hep yanıldılar.
Umut ederimki bu arkadaşlar istisnai bir durumda olsa haklı çıkarlar!!

İsmail Hoca davasındaki „Q“ ve KCK davasındaki „anlaşılmayan dil
meselesi yeniden gündeme geldiği için Türk vandalizmine değinmemek olmaz.
Türkler bu topraklarda Kürde ilişkin ne varsa jenosidlerden geçirdiler. Fiziki, tarihi, kültürel ve çoğrafik jenosidler Kürdlerin Türklerle olan ortak tarihinin temelini teşkil etmekteler.
Türk vandalistleri Kürdlere ve Kürdlerin izini taşıyan her şeyi yok etmeye çalıştılar..
Bu bilenen bir tarihi gerçekliktir.
Türk vandalizminden Kürdlerin yazılı kaynaklarını kurtarmak için bir dizi Kürd yurtseveri ve alimi büyük çabalar sarfettiler.
Onların sayesinden bir dizi Kürd yazılı eserleri bugüne ulaşabildi.

Bunlardan biri Mela Mahmudi Beyazididir. Bin sekizyüzlerin ortalarına doğru Rusya'nın Erzurum Konsolosu Alexander jaba'ya verdiği eserler Türk vandalizminden kurtulmuş oldular. Bu konuda daha önce yazdığımdan dolayı geçiyorum(Geniş bilgi için Mela mahmudi Beyazidi üzerine yazdığım makaleye bakınız Mella Mehmudê Beyazidî(1797- 1870?)

)

Prof. Dr. Maruf Xaznedar „Mem û Zîn'ın Elyazmalarına“ ilişkin Raman Dergisinin 138. sayısında uzun bir araştırma yazısını yayınlamıştı. Aslında ben bu yazıyı Kuzeyli okucularının hizmetine sunmak için çevirmek istiyorum.
Fakat, bugün o yazıda Türklerin Kürd kültürüne karşı giriştikleri vandalizme ve bu vandalizme karşı mücadele eden birilerinin girişimini aktarmak istiyorum.

Bilindiği gibi Ahmedê Xanî'nın Mem û Zîn'i kitap olarak ilk defa 1919 yılında Hemze Muksi tarafından „Jîn“ yayınları tarafından İstanbul'da basıldı.

Giw Mukriyani Kemalistler Ahmedê Xanî'nın Mem û Zîn'in İstanbul baskısının tüm nushalarını yaktıklarını yazıyor.
Kemalistler bir çok eser gibi Mem û Zîn'i de tümden yok etmek istiyorlar.
Fakat, bazı Kürdler tarafından Mem û Zîn'in İstanbul baskısının bazı nushaları yurt dışına çıkarılıyor ve Türk vandalizminden kurtarılıyor.
Bu İstanbul baskısının bir nushası 1947 yılında Halep'te basılan Mem û Zîn'e kaynak oluyor.

Prof. Dr. Maruf Xaznedar sözünü ettiğim makalesinde anlatığı gibi Jîn gazetesi tarafından basılan Mem û Zîn' ile olan ilk karşılaşmasını çok enteresantır.

Maruf Xaznedar 1953 ve 1957 yılları arasında Bağdat'ta üniversite eğitimini yapıyor. Xaznedar Bağdat 'ta olduğu zaman Kürd yazar ve dilbilimcidi Tofiq Wehbi ile yakın ilişki içindedir.
Maruf Xaznedar Tofiq Wehbi'nin kıtaplığında ilk defa Mem û Zîn'in İstanbul baskısını görüyor. Maruf Xaznedar her seferinde Tofiq Wehbi'ye giderken Mem û Zîn'in bu baskısını eline alıp karıştırıyormuş.. Xaznedar'ın dışından kimsenin bu kitaptan haberleri olmadığından dolayı seviniyormuş!!!

Maruf Xaznedar 1957 yılında hem üniversite eğitimini bitiriyor ve hem de evleniyor.
Tofiq Wehbi Maruf Xaznedar'a evliliği ve üniversite eğitiminin bitirişini kutlamak için bir hediye vermek istediğini ve Xaznedar'dan ne arzaldığını sorar.
Maruf Xaznedar'ın kafasından kitap geçiyor, fakat utandığından dolayı cesaret edip söylemiyor.
Sonuçta Tofiq Wehbi Maruf Xaznedar'ı zorluyor.
Maruf Xaznedar: „Kitap“ diyor.

Tofiq Wehbi: „ Git kendine bir kaç kitap seç ve al!! Sen kıtaplığımı benden daha iyi tanıyorsun“ diyor.

Maruf Xaznedar: „Fakat hangi kıtabı istediğimi söylemeye utanıyorum“ diyor.

Tofiq Wehbi: „ O kitap ve diğer kitaplarda senin olsun, kutlarım diyor.“
Bu arada Maruf Xaznedar'a cesaret geliyor „Ben Mem û Zîn'in İstanbul baskısını istiyorum“ diyor.
Neyse sonuçta Maruf Xaznedar Mem û Zîn'in İstanbul baskısıyla beraber Arapça, Kürdçe, Farsça ve Türkçe 10 kitap alıyor. Bunlardan biri de Pur Davud'un „Avesta“sıdır.
İşin en enteresan yanı bugün müzelik değeri olan Mem û Zîn'in İstanbul baskısının Maruf Xaznedar'ın eline geçmesine kadar geçirdiği serüvendir.

Tefiq Wehbi'nin anlatımlarına göre bu kitabın kaynağı Mustafa Paşa Yamulki'dir.
Hani Kemalistlerin „Nemrud Mustafa“ ve Osmanlılar döneminde „Kürd Mustafa“ olarak bilinen Mustafa kemal ve arkadaşlarını idama mahkum eden değerli Kürd şahsiyeti Mustafa Paşa Yamulkidir.(Geniş bilgi için Mustafa Paşa Yamulki üzerine https://newroz.com/ku/politics/331052/mustafa-pasa-yamulki-kimdir )
Mustafa Paşa İstanbul'dan Güney Kürdistan'a geçerken bu kitabı beraberinden getiriyor.
Mustafa Paşa bu kitabı oğlu Abdulaziz Yamulki'ye bırakıyor. Abdulaziz yamulki, 9 Mart 1935 taihinde bu kitabı Ali AGA'ya hediye ediyor.

Ali AGA ise bu kitabı değerli Kürd yazarı ve dilbilimcisi Tofiq Wehbi'ye ve Wehbi'den de Maruf Xaznedar'a geçiyor......

Türk vandalizmden kurtulan Mem û Zîn'in İstanbul baskısı bir nushanın kısa bir hikayesi....

Sömürgecilerin Kürd dilini ve kültür değerlerini yoketme girişimlerine karşı büyük emekler veren bir hayli Mechul Kürd Askeri var. Herkes Alexander Jaba'dan söz eder ama, işin esas yükünü omuzlayan bir dizi klasik Kürd eserini yokolmaktan kurtaran Mela Mahmudi Beyazidi'den sözetmez..

Bir başka örnek:

Kürd ve Kürdistan tarihine kısmen ilgi gösterenler Basil Nikitin'i ve kaleme aldığı „Kürdler“ adlı eserini bilirler.
Nikitin'in (1885-07.06.1960) Kürdlere ilişkin bir çok çalışmasıda hala Kuzey Kürdlerin hizmetine sunulmuş değil.
Aslında Alexander jaba ve Mela Mahmudi Beyazidi'nin hikayesine benzer bir olayda Doğu Kürdistan'da yaşanıyor..
Basil Nikitin Mayis 1915'ten Nisan 1918 yılına kadar Çarlık Rusya'sının Urmiye Konsolosluğunu yapıyor. Ekim Devrim'inden sonra Rusya'ya dönmüyor ve Fransa'ya yerleşiyor.

Kısa bir süre önce değerli Kürd araştırmacılardan Dr. Amir Tahir'in „Hikayetekani Mela Said 'Qaziyi Kurdistan' adlı makalesini okumuştum.
Basil Nikitin Urmiye'de olduğu zaman „Qaziyê Kurdistan“ dediği Mela Said'ten Kurmanci lehçesini öğreniyor.
Basil Nikitin'in anlatımlarına göre Mela Said 'QaziyêKurdistan' „ Şemzinan'ın başkenti Nehri'li bir Kürd alimdiydi“..

Nikitin'in Kürdçe hocası olan Mela Said 1918 yılında Kürdler arasında bir çatışmada öldürülüyor.

Mela Said'in anlatığı ve kaleme aldığı Bazil Nikitin'in beraberinden götürdüğü ve yayınladığı 4 hikaye var elimizde …
Bu hikayeler Hakkari ağzıyla Arapça harfleriyle yazılmıştır.
Şimdilik bu dört hikayenin ismini vermekle yetinelim:

1)Hikayeta Suto ve Tato . Bu hikaye B. Nikitin ve E.B Soane tarafından Bulletin of School of Oriental Studies. University London, vol.3, No.1 1923, pp 69-106)

Diğer 3 hikaye ise yine Nikitin tarafından 1926 yılında sözünü ettiğimiz dergide yayınlamış.

2)Hikayeta Rezgînê Rêgir, Lawê namerd û Kalê Merd,

3) Hikayeta Şêx Silêmanê pê bi Zengil
4)Hikayeta Mîrê Hekarîyan û Mizgînîya Teyrê Baharê,( Dr. Amir Tahir'in „Hikayetekani Mela Said 'Qaziyi Kurdistan', Raman, Hejmar: 162)

Evet bu dört hikaye hem o dönem Kürd toplumu içinde var olan toplumsal sorunlara dikkat çekiyor ve hemde Kürd dil araştırmaları için bulunmaz bir zenginlik teşkil ediyorlar.

Türk vandalistlerin „Q“ ve „anlaşılmayan dil“ diye inkarcılıklarını devam ettikleri bir dönemde Kürd kültürüne hizmet sunan Mela Mahmudi Beyazidi, Mustafa Paşa Yamulki ve Mela Said Qaziyê Kurdistan“i saygıyla anıyorum..

Aso Zagrosi

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.