Kürd milleti; milletleşme sürecinde iki faktörden çok çekti. Bunlardan birisi aşiret ilişkileriydi, diğeri de din ve mezhep ayrılıklarıydı.
Milli başkaldırılarda bu iki engel, iç bünyede derin yaralar açtı. Milletleşememenin de sebepleriydi. Günümüzde de köklü bir ayrışmaya neden olmaktadır. Etkisi halen mevcut.
Aşiret kavramı 1920 li yıllardaki etkisinden uzaklaşmıştır. Aşılmıştır bir oranda. Fakat, din ya da mezhep aynı aşınmaya uğramıştır diyemeyiz.
Bu iki faktörü sömürgeci TC devleti her zaman gündemde tutmuş ve yeri geldikçe kürdün ölümüne yönelik kullanmış, birleşmesine, bütünleşmesine sekte vurmuştur. Böl, parçala ve yönet taktiği her zaman başarılı olmuştur.
Bu handikabı aşmanın yolu herkesin kendi rengiyle milli potada erimesine bağlıdır.
Zaman zaman islamın diğer inançlara yaklaşımı TC nin yedeğine düşmüş ve millet yerine, başka kavramları yerleştirerek özünden uzaklaştırmaya çalışılmıştır. Mesele kürd milli hakları olunca oyun oyuna eklenerek Kürd tüm değerleriyle yok edilmiştir.
Êzdî kardeşlerimiz Êzîdxan kavramına endekslenerek milli duruşa uzak düşmüştür ve yene Sersorluk islama endeksli ve TC nin, kemalistlerin yedeğine alınmaya hep çalışılmıştır.
Buna İzettin Doğanı örnek verebiliriz. Cem vakfını kurarak devletin kolonları haline getirme çabasındadır.
Babası Hüseyin Doğan bir Sersor dedesiydi ve Kemalistlerce sürgün görmüş bir yurtseverdi. Sallahatin İnan da yene Kemalistlerce sürgün yemiş bir şeyhti ama oğlu Kamuran İnan, İzzetin Doğan gibi yıllarca TC nin işbirlikçisi bir konumda hizmet etti ve etmeye devam etmektedir.
Devşirmeliğin numune örnekleridir bunlar.
Bence biz tartışmacılar şunu dediğimiz zaman doğru yolda oluruz: DİN İMAN AYIN İMAN KURDİSTAN...
Ulusal bilinç budur. Ortak noktada buluşmanın ve birleşmenin de sihirli sözcüğüdür bu. Aynı zamanda Kürd milli marşının da dizesi budur. Milli değer dediğimizde kavrayacağımız doğru da budur.
Bunun için sık sık vurgu; bayrak, tarih, dil ve coğrafya da yoğunlaştığı oranda başarı sağlanır. Mukades değerler esas alındığında birlik ve beraberlik kavramı somutlaşır.
Ahmede Xanêyi sofıstik yanıyla ele alırsanız onun milli mefkure temel söylemini tersyüz eder içini de boşaltırsınız. Aynı şeyi Şeyh Seid , Seyd Rıza ve diğer Kürd önder kadrolarını ve şahsiyetlerini de sadece dini yanıyla değerlendirirsiniz ve tam da TC nin söylemlerini dillendirirsiniz.
Genç kuşakların macera sever yanı duygusal ve asidir. Gençliğimizde dini rededen davranışlarımız olmuyor değildi. Zararı da oluyordu.İdeoloji ile yaklaştığımız içindi bu. Halen bu davranış ve duruşa sahip gençlerimiz var. Metafizik bir inancım yok. Ama olanlara saygılı olma diye bir inancım var. Olmak zorunda. Renk olarak değerlendirirseniz, zenginlik olarak algılarsınız.
Esas alınacak şey TC nin elinden kozların alınmasıdır. Kürdler kendi ayrılıklarını esas alarak tartıştıkça TC nin değerlerine sarıldıkça, tarihlerini kendi tarihleri, dillerini kendi dilleri sömürgeci devletin sınırlarını kendi sınırları olarak algıladıkça kendinden uzaklaşacaktır kuşkusuz.
Oysa ben şahıs olarak bu tartışmayı kürdçe yapmayı arzulardım. Ama sıkıntı beni okuyanın tartışmaya katılmamasıdır. Ya da bu konuda yetersiz kalışıdır.
Ben itiraf ediyorum ki ben şu an TC ye hizmet ediyorum dil bağlamında.
Zengin olan dilimin ölümünü hazırlıyorum.Heyhat.
Dizanim ku hal ne hal e, rewş gellek xırab e.
not; Paloyà kardeşim Sersorluk kavramını türkçenin çevirisi olarak değerlendiriyor...Oysa Kürdler hiç bir zaman kendi kavramlarını dil yapılarında ikame edemedi hep sömürgeciliğin yarattığı değerlerle kendini tanımladı. Sersorluk; rêya heqtır.
Onlar hiç bir zaman kendilerini tanımlayamadı, hep başkaları kendilerini tanımladı. Kızılbaşlık ve Alevilik kavramlarında olduğu gibi. Osmanlı döneminde, onlar Erzincan'da kıyıma uğradı. Alevilik sözcüğü oradan kalmadır. Alevilik kavramıyla Sersorlar İslama dahil edilmeye, zorlanarak orda hapsedilmeye çalışılmıştır.
Sersorluk ; Bir yaşam felsefesi, bir duruştur...Bu ayrı bir tartışma konusudur.
dersim isyanindan sonra.her koye.bir hasane tirk ale tirk yerles