Her insan topluluğu, bulunduğu ortam koşullarına uygun olarak görünen ve görünmeyen güçlere kendini inandırmıştır. O günden bugüne inanç; zayıf insanın sığındığı limanı, korkularını aşmanın nesnesi olmuştur.
İnanç, zamanla iktidar sahiplerinin elinde hükmettiği topluma karşı kullandığı bir silaha dönüşmüştür.
Hurafelerle bezenip süslendirilen din, cahil kitlelerin beynine şırınga edilerek bu dünyadaki mutsuzluklarını öteki bildiği inanç sahiplerine karşı her türlü insanlıkdışı uygulamaları mübah görmesinin zaminine yol açmıştır. Öbür dünyada yetmişiki tane Huri ve Nuri edinmenin uğraşı peşinde koşmasına kadar işi vardırmıştır.
Egemenler, inancı hükmettiği toplumu zapt-ı rapt altına alıp kendi iktidarını sürdürdüğü bir silah olarak kullandıkları gibi diğer toplumlar karşısından da hükmettiği toplumun desteğini almanın aracı yapmıştır.
Güçlüler, buna "doğallık" kazandırarak iktidarlarını sürdürmüşlerdir. Bu "doğal"lığın sonucu bedeli, ağır sonuçlara vardığı tarih şahittir.
Bundan ders alınmış mıdır?
Ne gezer!
Eskiyi saymasak şu an ülkemiz Kürdistan'da dahil, Ortadoğu'da olan bitenin amacı ne olursa olsun ezici bir çoğunluğun söylem ve uygulamalarının örtüsü din olmuştur.
Din adına kafa kesilmekte, öteki olarak gördüklerini toplu katliamlardan geçirmekte, kutsal mekanları yakıp yıkmakta, namusları dahil tüm maddi ve manevi değerine el koymaktadır. Zorla kendi inancını kabul ettirilmeye çalışılmaktadır.
Olup bitene bakıldığında din adına insanlık dramı yaşanmaktadır.
Olan biten insanlığın utancıdır.
Coğrafyamızda bu utancı sergiliyenler Kürd milletinin ezeli düşmanları olan Türk, Arap ve Fars barbarlarıdır. Fakat ne yazık ki Kürd milleti içinden de bu mahlukatlar peydahlanmıştır.
Bu barbarların işledikleri her insanlık suçunun günah keçisi din olmuştur.
Oysa din bir yazgı değildir.
İnsanlara zorla kabul edilmesi gereken bir zorunlulukta değildir.
Bu nedenle din, insanlara bir zorunluluk olarak dayatılmamalıdır.
Her insan, istediği inancı korkusuzca, özgürce seçme hakkına ve ortamına sahip olmalıdır.
İnancından dolayı insanlar başkaları tarafından horlanmamalıdır.
Kişi bu konuda kendini özgür hissetmelidir. Kişisel özgürlük, burada anlam kazanır.
Bunu içselleştiren milletler, çağdaş milletlerdir.
Fakat ne yazık ki coğrafyamızın toplumları bundan çok uzaktırlar.
Bu da, bu toplumların daha çok trajediler yaşayacaklarına işarettir.
Hele de, bunu kaşıyan dış güçler de olursa.
Bunu aşmanın en garantili yolu her milletin sahip olduğu din ve mezhep zenginlikleriyle kendi bağımsız dünyalarını inşa etmeleridir.
Her din ve mezhebin var olduğu Kürdistan halkının geleceği bu bağımsız dünyadadır.
Bu dünyayı kuracak olan kuşkusuz Kürdistan toplumunu oluşturan her din, mezhep ve de bağımsız sağduyu insanlarıdır.
11 Ocak 2015