Direkt zum Inhalt
Submitted by Rêvebir_D on 28 February 2014

(5.Seyyar Piyade Alayının Dağıtılması Ve Katliamlar Sürecinin Başlaması)

1925 yılının 13 Şubatında başlayıp 29 Haziranda Şeyx Seid ve 46 dava arkadaşının idam edilmesiyle son bulan kıyam aslında 1946 yılına kadar küçük ölçekli de olsa devam etmiştir. Şeyx Seid önderliğindeki Kürd-İslam Kıyamın akamete uğratılmasından sonra, kıyamcıların faaliyetlerini sürdürdüğü bölgenin en faal noktası Lice ve Genç arasında kalan Xoncuk’tur. Burada Omeri Faro, Eminê Mıko, Şeyx Abdurrahim ve Şeyx Tahir’in faaliyetleri devam eder.

Bu kıyamın son temsilcileri ise Riz vadisinde saklanan Mistanlı Musi Mehme Eli, kardeşi Xelo amcaoğulları olan Ahmet dezaları Şerif mahkûmlardır. Bunlar Şeqalat ile Fentar arasındaki Zerga Fise de kendileri gibi mahküm olan Abdurrahmanê Benê tarafından pusuya düşürülerek öldürülürler. Gerçi sebep 7. Kolordudan gelen bir mektuptur. Mektup Musa’ya yazılmış ve Abdurrahman’ın öldürülmesini istemektedir. Musa mektubu arkadaşına okur bunun üzerine kıllanan Abdurrahman onları arkadan vurarak öldürür. Abdurahmanê Benê 1966 yılında Muso’nun oğlu tarafından mahkeme binası önünde öldürülür.

Genelkurmay tarafından yayınlanan 1924-1938 Kürt Ayaklanmaları adlı kitapta Reşat Halli kıyamdan sonra vuku bulan olaylar dizisini özetle şöyle açıklar.

Şeyx Said’in tedibi sırasında kaçmayı başaran eşkıyanın çoğu Çotela, Arşik, Lis, Cibir, Paso ve Miri İsmail gibi rakımları yüksek dağlara, sık ormanlara ve derin vadilerle keskin uçurumların bulunduğu bölgeye saklanmışlardı. Tedip kuvvetleri buralara girememişti. Dolayısıyla eşkıya bu dağları in, mağara ve komlarına sığınmak suretiyle hayatlarını kurtarmıştı.”

Söz konusu eserde geçen ve eşkıya denilen gruplar bu bölgenin yerli halkı olan mukimleriydi. Tabi ki Şeyx Seid kıyamına destek vermişlerdi ve kıyam sonrası kendi ikamet alanlarına çekilerek yaşamlarını sürdürmeyi amaçlamaktaydılar. Fakat devlet kıyamın ileri gelenlerini idam etmiş ve kalanlarını da sürgüne göndererek bölge halkının direncini kırmayı amaçlamaktaydı. Ancak kıyam bakiyelerinin tümüne ulaşamadığı için bu tür bahanelerle bölgede sürekli arama ve tarama faaliyetleriyle halkı taciz etmeye başlamıştı.

Kıyam bakiyeleri bu türden tacizlere dur demek için zaman zaman devlete ait güçler ve yerel milislerle karşı karşıya gelmek zorunda kalıyorlardı. Diyarbakır kuşatması başarısızlıkla sonuçlandığında Şeyx Seid dönüş yoluna koyulup halkla tekrar istişarelere başlamak ve yol haritası belirlemek amacıyla Botyanlıların mukim olduğu Kaxkig köyünde Omeri Faro’nun evinde bir toplantı yapar. Burada yapılan toplantıda durum değerlendirmesi yapılır ve İran’a geçerek Simko Ağaya sığınıp toparlanma sürecinin başlatılması fikri tartışılır. Omeri Faro İran’a geçme fikrine karşı çıkarak bu topraklarda mücadele edilmesi gerektiğini savunur. Hatta karara uymayarak burada ölmeye hazır olduğunu ifade eder. Simko’nun dağları varsa bizde dağlarımıza çekilerek mücadelemizi sürdürürüz der. Bunun üzerine Şeyx Abdurrahim ve Şeyx Tahir bu fikri benimseyerek burada kalıp mücadeleye devam ederler.

Kıyamcıları etkisizleştirmek amacıyla başlatılan operasyonlar sonucunda devlete ait silahlı güçlerle kıyam bakiyesi güçler arasında zaman zaman çatışmalar gerçekleşir. Vuku bulan bu çatışmalardan biri de 1926 yılının sonbaharında devletin silahlı gücü ve yerel milislerden oluşan 5. Seyyar Piyade alayının tamamıyla dağıtılmasıdır.

5.Seyar piyade alayı Lice, Kulp ve Genç üçgeninde bulunan Lis dağı üzerinden Xonçuk bölgesine girerek buradaki kıyamcıları bertaraf etmeyi amaçlar. Genel komuta yerel milis kuvvetlerinin başında olan Ali Haydar’a verilir. Zengesor, Riz, Xosor, Kawar ve Xosora bağlı Mezre ki Mul denilen bölgeye askerlerin girmeye başladığı gözcüler tarafından kıyamcılara bildirilir.

Bu arada o dönemde alınan karar gereği Xoncuk bölgesinde 14 yaşından büyük olan kim olursa olsun öldürülme emri verilmişti. Küçük onlar ise yakalanarak öncülük etmeleri isteniyordu. Bunlarda bir olan 11 yaşındaki Mahmudî Esko yakalanır ve öncülük etmesi istenir. Askerler pusuya düşürülünce kaçar ve kurtulur. Kendisinin anlatımına şahit olmuş birisiden de Lid dağı çatışmasını dinledim.

Lis Dağı coğrafi olarak Lice ve Genç arasındaki köyler olan Pêçar- Mıstan- Kawar- Rizîn bulunduğu bölge arasında yer almaktadır. Lis Dağının Kuzey yamaçlarında Kawar var. Güney yamaçlarında ise Pêçar mezraları var. Mezrê Mêhi êli, Kosan Lis dağının dibinde yer alır. Vartuğ, Şatos, Karzêl ise Lis karşı tarafında yer alan Kuyî Sor’un dibinde yer almaktadırlar. Kıyamcılar bu bölgenin yerlileri oldukları için hem araziyi hem de askeri birliklerin geçiş güzergâhlarını iyi biliyorlardı. Etkinliklerini bunun üzerine yoğunlaştırmaya başlamışlardı. Lis dağı olayı da bu çerçeve içerisinde gerçekleştirilmiştir.

İlk çatışma anında Madenli olan Binbaşı Kadri Zengosor ile Xosor arsındaki mezre Mehi Mul denilen yerde öldürülür. Genel komutayı elinde bulunduran Ali Haydar emrindeki iki bin civarındaki askeri birlik kıyamcılar tarafından bozguna uğratılır. Ve iki yüz civarında kayıp vererek, Kalanların esir alınması üzerine Ali Haydar Zengesora bağlı Helozon’a kaçarak bir eve sığınır. Xece Filit adındaki bir kadından aman dileyerek kendisini saklamasını ister. Xece Filit Ali Haydar’ı eşek çulu altında saklar.

Esir alınan askerlerin silah ve elbiseleri alınır ve Çemî Bıklın kadar götürülerek serbest bırakılırlar. Gece karanlığı basınca Ali Haydar bir adam bulunup kendisini Liceye götürmesini ister. Zengesorlu Omeri Malla Fettah adında biri bulunur ve Ali Haydar’ı ata bindirerek götürür. Lice’ye yaklaştıklarından esir alınan askerlerin geldiklerini fark edince içine düştüğü rezaletin bilinmemesi için kendisine eşlik eden Ömeri Malla Fettah’ı iki asker eşliğinde dere Qıj denilen bölgeye götürerek öldürtür. Bu kişinin Mezarı bu noktada bulunmaktadır.

Devlet ve yerel milislerin komutanı Ali Haydar bunun üzerine kıyam bakiyelerini yok ederek intikam almanın hesaplarını yapmaya başlarlar. Bu çerçevede stratejiler belirlenmeye başlanır. Bunların başında geleni ise bölgenin insandan arındırılmasıdır.

Hedef, bölgenin yerel halkını da kapsayan insandan arındırma projesiyle devreye sokulur. Bunun için zaman ve zemin yoklamalarını gerçekleştirmek üzere Mürsel Paşaya görev verilir. 3. Ordu Müfettişliği 7. Kolordu Komutanı Nazmi Solak ve Haziran 1927 de 8. Kolordudan Elazığ ve çevresi komutanı olan Albay Mustafa Muğlalı bölgede araştırma yapmak üzere görevlendirilir. Albay Mustafa Muğlalı’nın bölgede keşif ve incelemeler yapmak amacıyla 40 gün yerel giysilerle kamufle olarak inceleme yaptığı halen yaşlılar tarafından ifade edilmektedir.

Muğlalı Piran, Lice, Peçar, Cibir, Genç (Dareheni), Gökdere ve Palu’da bir ayı aşan süre dolaşır. Bölge hakkında bilgi toplanır. Toplanan bilgilere göre bu bölgede 20 civarındaki aşirettin söz konusu faaliyetlerde bulunduğu veya kıyamcılara ya doğrudan ya da dolaylı destek sağladığıdır.

Bu çerçevede alınan karar gereği bölgenin çembere alınarak ve zamanla çemberin daraltılarak harekâta geçilir. Bunun üzerine Faso Dağı, Lis Dağı, Pasur, Zengesor, Murtazan ve Botyan bölgelerine 7. ve 8. Kolordudan çok sayıda asker sevk edilerek, 7 Ekim 1927 de harekâtın birinci aşaması başlatılır. Bu aşamadaki harekâtın beş gün sürdüğü ve birçok köyün yerle bir edildiği bilinmektedir.

13-22 Ekim arasındaki harekâtın ikinci aşamasında Seyfan, Zikti, Arşik Dağı ve Arduşen’in batısındaki yerleşim yerlerine karşı gerçekleştirildi. Bu aşamada ise 60 kadar köy yakıldı, en az 1500 kadar suçsuz köylü ya diri diri yakıldı ya da öldürüldü. Bu dönemdeki olaylar dizisinin yaşandığı her bir köyü tek tek yazmaya devam edeceğiz.

Evdırrehmané Bené mahkeme önünde saldırıya uğrar ve yaralanır ama ölmez.Kendisi ölümüne kadar Amed e bağlı Kabé de yaşamıştır. Ölüdürüldüğüne dair bugüne kadar en ufak bir duyumsamam olmadığı gibi bugüne kadar kimseden iştimedim. Yazarın kaynağını merak ediyorum.

Konu ile ilgili araştırma yaparken Musî mehme Eli konusın konuşulurken arada sormuştum bana oğlu tarafından öldürüldüğü söylenmişti ona dayanarak yazmıştım. Evdirrêhmanî Benê ile ilgili bilgi kaynağın bu noktaydı yazıyı konuya vakıf bir iki kişiye okutmuştum. Farklı birşey çıkmayınca yazmada mahsur görmedim.Yaptığım

Bildiğin gibi Newroz Com Türkiye'de yasak. Yazıyı yazan arkadaş giremiyor. Bu nedenle direk sizinle tartışamıyor. Bildirdiğine göre arkadaş dediğin konuyu bir kez daha araştırmış. Söz konusu adamın torunuyla ilişkiye geçmiş. Konuşmuş. Olay dediğin gibidir. Bilginize. 

Değerli Arkadaş merhaba Aynı şekilde emek ve çaba gösteren ,bir nebze karanlığa ışık tutmaya çalışan Sayın Döğer'ede selamlarımı iletiyorum.Her ne kadar itiraz etmiş olsam bile yine teredüte düşmedim desem yalan olur. Fakat itiraz edişim faydalı olduğu için sevindim.Çünkü bu sayın Döğer i tekrar araştırma ve olayı soruşturmaya yöneltmiş.Dolayısıyla benimde teredütüm ortadan kalkmış ve bir yanlışlıkda giderilmiş oldu. Gerek Sayın Döğer e ve gerekse size teşekkürü borç bilir ve çalışmalarınızda başarılar dilerim.

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.