Direkt zum Inhalt
Submitted by Aso Zagrosi on 14 October 2012

6) Sayin Ayşe Hür yanlış tarihsel bilgileri tezlerine dayanak yapmak istiyor.
Sayin Ayşe Hür’ün yaptığı yanlışlık İbn Farqini’nin Malazgirt ve Xelat hakkında söyledikleri sözleri kendisine dayanak yaparak bazı yanlış değerlendirmelere girmesidir.. Burada bir hususun altını çizmek istiyorum. İbni Farqini, Şerefxan ve Mesture Kürdistani’nin bıraktıkları tarih eserler Kürd tarihi araştırmaları için eşi ve değeri olmayan eserlerdir. Kürdler eğer bugün tarihlerinin bazı kesitlerini gün ışığına çıkarabiliyorsa onlara borçludur. Ama bu onların yazdıkları her şeyin doğru olduğu anlamına gelmiyor.. Onların yazdıkları eksiklikleriyle Kürd tarih araştırmalarının önünü açıyor.
Sayin Ayşe Hür makalesinde İbni Farqini’den söz ederekYazar, savaştan sonrasını anlatırken “Sultan, Azerbaycan’a döndü. Ahlat ve Malazgirt’e valiler tayin etti. Böylece buralar Mervanoğulları’nın elinden çıktı. Bugüne kadar Sultanın emri ile bu yerle ıkta olarak verilmektedir” diyor. Eğer Merwaniler Alparslan’ın ordusuna 10 veya 14 bin Kürt askeri verdiyse zaferden sonra Sultan niye onları cezalandırsın ve şehirlerini ellerinden alsın? „
İbni Farqini’nin Malazgirt ve Xelat hakkında verdiği bilgi doğru değildir. Yani Alpaslan bölgeden ayrıldığı zaman oraları Türk valilerine teslim etmedi. Ayşe Hanım’ın bu yanlış bilgiye dayanarak çıkardığı sonuçta boşta kalıyor.
Çünkü, Kürdlerin Xelat dedikleri Ahlat daha sonraları Merwani Kürd Hanedanlığının denetiminden çıkıyor.
Sibti İbni Cewzi’nin verdiği bilgilere göre Xelat 476 /1083-1084 yılında İbn Cahir’in komutasındaki Selçuklu orduları tarafından Merwanilerden koparıldı. Ebu Fida ve elyazmaları Berlin’de bulunan anonim bir yazara göre de Merwaniler 493/1099-1100 yılında Türkmen lideri Sokman El Qutbi tarafından Xelat/Ahlat’dan çıkarıldılar.(daha geniş bilgi için Thomas Ripper, Die Marwaniden von Diyar Bakr, Eine Kurdische Dynastie im islamischen Mittelalter, Ergon Verlag, Würsburg, Germany, sayfa 96)
Malazgirt meselesi ise daha karışık. Çünkü, Malazgirt Bizans orduları tarafından işgal edilmişti. Yani Diogenes’in esir düşmesi sırasında Malazgirt Bizansların elindeydi. Diogenes serbest bırakıldıktan sonra Malazgirt’e gidiyor. Ayrıca Diogenes serbest bırakılmadan önce bazı şehirleri Selçuklulara bırakmak istiyor. Bunlardan biri de Malazgirttir. Zaten Diogenes serbest bırakıldığı zaman iktidarını da yitiriyor. Söz konusu antlaşma yada verilen sözler caduc duruma düşüyor.
Ayşe Hanım bu yanlış bilgilerden çıkardığı “. Eğer Merwaniler Alparslan’ın ordusuna 10 veya 14 bin Kürt askeri verdiyse zaferden sonra Sultan niye onları cezalandırsın ve şehirlerini ellerinden alsın? Sonuç ta yanlıştır.
Mesela Süryani din adamı ve tarihçi Mar Mikael 1125 yılında yaşanan gelişmeleri anlatırken „ O dönem Hataka güçlü bir yerleşim yeriydi. Kralları Meyafarqin’de olan Beni Merwan ailesinden bir adamın elinde bulunuyordu. O güne kadar hiç bir zaman Türklerin eline düşmemişti. Emirleri arasında çelişki ve çatışmalar vardı. Husameddin bu Kürdlerin dayanacakları bir yerleri olmadığını ve kend içlerinden çatışma içinde oldukları gördüğünden bir yıl dört ay kuşatma altına aldı. Ahmed anlaşmak istedi. Timurtaş ona altın ve ülkesinde köyler verdi ve kaleyi aldı. Fakat Kürd daha sonra pişman oldu. Amid emirinden yardım istedi, fakat başarılı olmadı“ diyor.(Chronique de Michel Le Syrien, Cilt 3, sayfa 264)
Görüldüğü gibi Merwani Kürd Hanedanlığı bir dizi temel yerleşim birimlerini yitirmesine rağmen, daha sonrada bazı yerlerde varlığını sürdürebiliyor. Eyyubilerin Hasankef’te varlıklarını sürdürmesi gibi..
Aslında Ayşe Hanım’ın ve daha bir çoklarının ortak sorunu Kürdistan topraklarını çöl, insansız yada no man’s land gibi görmeleri ve ona göre teori üretmeleridir. Aslında bu zihniyetin kökü boş alanların Türklerin kendilerine yurt edinmesi safsatasına dayanıyor. Bazıları bilinçli bir şekilde bazılarıda daha önce var olan kültür/habitusa kapılarak bu tip şeyleri yazıyorlar. Ayşe Hanım geçenlerde İdrisi Bitlisi üzerine bir makale yazmıştı. O makalede bir dizi yanlışlık vardı. Burada ona girmemin imkanı yok. Ama, Ayşe Hanım kısmen o döneme ve Kürdlerin konumuna kafa yorsaydı, Kürdlersiz kimsenin başarılı olma şansı yoktu. Kürdler Osmanlıları desteklemesiydi, Osmanlı devleti Kürdistan’a zor ayak basardı. Eğer Kürdler Şah İsmaili destekleseydiler başka bir tablo ortaya çıkardı. Çaldıran savaşı sürecinin bir başka versiyonu Malazgirt savaşıdır. İki savaş da Kürdlerin yaşadığı coğrafyada meydana geldiler ve Kürdler kendilerini savaş içinde buldular. Kafkasya’dan Ararat’a ve oradan Zagroslara kadar çok geniş bir alana yayılan Kürdler, „Dağların Efendisi“ olarak terazinin hangi tarafına ağırlıklarını verdilerse o taraf kazandı. Kürdlerin millet olarak tüm işgallere, katlimlara ve jenosidlere karşı direnerek varlıklarını hala sürdürmelerinin sırıda Kürd coğrafyasında gizlidir. Osmanlı, Fars ve Rus arşivlerinde Kürdlerin konumunu ilgili belgelere baktığımız zaman Kürdlerin savaş dengelerini nasıl alt üst ettiklerini açık bir şekilde görüyoruz.
Ayşe Hanım alıntılarını yaptığı A. Sevim ve F. Sumer’in eserini daha ciddi bir gözle irlemiş olsaydı, Malazgirt ve Xelat konusunda bu yanlığa düşmezdi.
A.Sevim ve F. Sumer İbn Erzak’ı sevmemelerine rağmen kitaplarının önsözünde İbnül Erzak’ı tanıtırken bir dizi şeyi tekrarladıktan sonra „Bundan başka Ahlat’ın ve hatta Malazgirt’in bu savaş sonunda Mervan- Oğullarının elinden çıktığını sanıyor“ diye eleştiriyorlar.
Ayşe Hanım’ın yazısının diğer bölümleride sorunlu... Eğer o alanlara girersem ayları alır... Şimdilik zamanım yok..
Bi rêz û silav
Aso Zagrosi

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.