Direkt zum Inhalt
Submitted by Aso Zagrosi on 17 September 2012


Urfa kuşatmasına katılan Şeddadi Mir’i II. Fazlundur. Yani Kürd asılı tarihçi İbni El Esiri’nin sözünü ettiği „Fadil El Kurdi“ değildir. Fadil El Kurdi 985-1031 yılları arasında Şeddadi Kürd Hanedanlığına Mirlik yaptı. İbni El Esiri’nin sözünü ettiği Kürd Mir’ine I. Mir Fadil’da diyoruz.

II.Mir Fadil/Fazlun Urfa kuşatmasından sonra Halep kuşatmasına da katılıp katılmadığını bilmiyoruz. Zaten aynı yılın Ağustos’unda Malazgirt savaşı oluyor.

Heseni Hebeşi „Bizans Kral’ının yaptığı bu seferin amacı Ani, Kars ve Malazgirt’in yeniden Bizanslara bağlamak içindi. Çünkü bu bölgeler Bizansların savunma noktalarıydı“ diyor.(Aktaran Dr. Niştiman, age sayfa 238-239)
Sonuç olarak Selçuklular hala bölgeye gelmeden önce Şeddadilerle Bizanslar arasında bir dizi savaş olmuştu. Malazgirt savaşı sırasında Ani ve Kars gibi alanlar Şeddadilerin elindeydi. Malazgirt, Xelat(Ahlat) gibi şehirler Merwani Kürd Hanedanlığının denetim alanlarıydı.
Bizans Kralının bölgeye yönelik büyük bir ordu ile sefere çıkması bütün bölge Kürdlerini, Şeddadi ve Merwani gibi Kürd Hanedanlıklarını vatanlarını savunma pozisyonuna sokmuştur. Yoksa Türk tarihçilerinin „Kürdlerle Türkler birlikte mi geldiler?“ yada „Kürdler ne kadar fetihçi olmaya hayranlar“ gibi tespitlerin hiç bir kiymeti yoktur ve reel durumu kavrama yerine gerçekleri tersine okuma , „vatanını savunma pozisyonunu“ „işgalci“ ye çıkarma olayıdır.

3) Rewadiler Bir Arap Kabilesimiydi?

Sayın Ayşe Hür’ün makalesindeRavvadiler gibi Arap kabileleri kendilerini Kürt olarak kabul ediyor, Mamlan ve Ahmadil gibi Kürt isimleri alıyordu.“ gibi bir tespitte bulunuyor.
Aslında Ayşe Hanım’ın bu tespiti doğru olsaydı, Kürdler gelecekte kuracakları Kürdistan Tarih Müzesinin tam giriş kapısına bu tespiti yerleştirmeliler. Çünkü 10. yada 11. Yüzyılda bir Arap değil bir Arap Kabilesi Kürdleşiyor. Herkesin „Kürd yatıp Arap kalktığı“ bir ortamda bir Arap kabilesi „Seçkin Halk“ ve Hz. Muhammed’in milletini terkedip Kürdleşiyor. Şerefname’yi okuduğumuz zaman Kürd Mirlerinin ezici çoğunluğu kendi secerelerini Ehli Beyt’e kadar götürdüklerini açık bir şekilde görüyoruz. Bugün dahi Kürdistan’da kendilerini Ehli Beyt’e bağlamak için yazılı secereleriyle Seyyid ve Şerif ailelerinden geçilemiyor.

Ayşe Hanım bir kişiden yada bir aileden söz etmiş olsaydı fazla söze gerek yoktu. Çünkü böyle gelişmeler olur. Tarihde bir çok örnekleri var. Ama Revvadi gibi bir Arap kabilesini Kürdleştirdiği zaman insanın aklı duruyor..

Daha önce çeşitli kaynaklardan Rewadilerin Hezbani Kürd aşiretinin bir kolu olduğunu yazmıştım.

Tebriz’i kendisine başkent olarak seçen Rewadi Kürd devletinin kurucusu konusunda farklı düşünceler var. Dr. Niştiman Rewadi devletinin „ Mir Mehemedê Kurê Huseyînê Rewad tarafindan kurulduüunu iştiman" Rewadi Kürd devletinin kurucusu konusunda farklı olduğunu yazmıştım.Arap kabiî Hezbanî tarafindan kurulduğunu yazıyor.(Dr. Niştiman, age, sayfa 77)

Keywan Azad Enwer’de aynı düşüncededir. Keywan “ Rewadi devleti Hezbani aşiretinin Rewadi kolunun reisi Mehemed Rewadi tarafından 893 yılında kuruldu”diye yazıyor.(Keywan Azad Enwer, age, sayfa 84)

Mansur Mexdum Ahmedi Kesrew’inin “Şalyarani bê Nawnişan” adlı eserine dayanarak “Mir Hicya Rewadi tarafından 895/96 yılında iktidar merkezi Xoy şehri olarak kuruldu” diyor.(Mansur Mexdum, Giringî Kurd û Kurdistan Le Qonaxe Mêjûyekanî Êran ta serdemî Afşarîye, sayfa 81)

Ebu Hicya Rewadi’nin Hristiyanlarla bir dizi savaşı oluyor. Onun ölümünden sonra oğlu Memlan Rewadi yerine geçiyor.

Burada sözü Urfalı Mateos’a bırakalım. “Bunların hakimiyetleri zamanında, İran’ın zalim ve menfur müstebidi ve müslümanların başemiri olan Mamlan asker toplayıp, kana susamış bir ejder gibi hıristiyanlara karşı yürüdü ve her yeri mahvetmeye niyet etti. Mamlan muazzam bir ordu ile beraber yürüyüp dağ ve ovaları askerle doldurdu. Yeryüzü bu zalimin korkusundan sarsıldı. O, bir çok yerleri kılıç ve ateşle esaret altına aldı ve kiliseleri yaktı. O, böylelikle buraları Allah’ın takdisinden mahrum etti ve cenabı Hakk’a küfretmiş oldu. Bu merhametsiz canavarın korkusuna kapılan hıristiyanların dücar oldukları katliamı tasvir etmek imkan haricindedir. Çünkü, onun zehirle dolu öfkesi, acı bir gazab gibi hıristiyanlar üzerine döküldü. O, bu muazzam ordu ile beraber Gürcü Prensi Küropalat Davit’in memleketi olan Apahunik eyaletine geldi. O, dindar ve aziz bir adam olan bu prense tehdit dolu bir mektup yazarak ‘ Kimse seni aldatmasın, ey menfur ve ihtiyarlıkta çürümüş bir adam olan Davit!! On yıllık vergi ile beraber rehine olarak zadegânın oğullarını ve itaat ettiğine dair bir yazıyı bana göndermesen, bütün kuvvetimle üzerine geleceğim. O zaman seni benim elimden kim kurtarabilecektir? Çünkü, ey menfur ihtiyar, seni en ağır ızdıraplara maruz kılacağım’ dedi. O, bu suretle, onun üzerine şiddetli tehditler savuruyordu. Davit zalim Mamlan’ın mektubunu okuyunca, bu acı sözlerden müteessir oldu ve mektubu yere attı. Ağlıyarak Allah’a niyaz eyleyip ‘Ey Allahım kuvvetini ortaya çıkar ve Rafsak ile Asurya’nın menfur hükümdarı Senekerim’e yapmış olduğunu hatırla, çünkü, o da aynı sözleri sarfetmişti. Ey Allahım Hazreti İsa, sana inanlardan yüz çevirme’ diye dua etti” Urafalı Mateos hikayesinin devamında Gürcü ve Ermeni güçlerinin Mamlan’ın 200,000 kişilik ordusunu yenilgiye uğratıklarını, “Mamlan’ın eşini esir adıklarını........... bir çok esirle çok miktarda altın, gümüş ganimet elde ettiklerini, Zalim Mamlan’ın mahçup bir şekilde kendi memleketine geri döndüğünü” yazıyor. ( Urfalı Mateos, Vekayiname, sayfa 37-39) Her ne kadar yazar Mamlan’ın güçlerini 200.000 diyerek abartıyorsa da, Revadi Kürd Devletinin Malazgirt’te Kürdlere karşı yapılan kıyıma ve Malazgirt Camisinin yakılmasına tepki gösterdiği ve büyük bir askeri güç ile bölgeye girdiği tarihsel bir gerçektir. Fakat, Mamlan’ın bölgeye girişi tarih hakkında farklı versiyonlar mevcuttur. Bazı tarihçiler Mamlan’ın defalarca bölgeye girdiğini söyluyorlar. M. Brosset’in 1858 yılında St. Petersbourg’ta çevirisini bastırdığı “ Histoire de la Georgie” adlı eserdede Mamlan’ın Malazgirt’ten dolayı Ermeni ve Gürcülere savaş ilan ettiğini yazıyor. M.Brosset: “Apelhaci’nin oğlu Aderbeycan Emiri, Mamlan yada Mamlun Malazgirt olayını duyunca hiddetlendi ve muazam bir ordu toplıyarak ateş ve kan ile Apahunik’e girdi” diye yazıyor. (M.Brosset, age sayfa 181) Fakat, M.Brosset Ermeni tarihçi Asolik’e dayanak Mamlan’ın ordusunun “100.000 savaşçı cıvarında” olduğunu yazıyor. Asolik tarih kitabını “990 ile 1020 yılları arasında yazıyor. Urfalı Mateos ise 1136 yılında yaşama veda ediyor”( René Grousset, Histoire de L’Armenie, sayfa 525, Payot, Paris) Buradada görüldüğü gibi Asolik yaşanan bu olaylar ve savaşlar esnasında hâlâ yaşıyordu. M.Brosset Asolik’e dayanarak Mamlan’ın 100 bin kişi ile bölgeye girişini Gürcü ve Ermenilerin ortak bir şekilde Xelat’ı(Ahlat) kuşatma altına almalarından sonra gündeme geldiğini yazıyor. Bilindiği gibi Merwani Kürd devleti kurulduğu zaman, Malazgirt ve Xelat gibi şehirlerde onların denetimi altındaydı. Merwanî devletinin kurucusu Mîr Bad yada Baz Musul’da öldürüldükten sonra Ermeni ve Gürcü güçleri Malazgirt’i ele geçirmişlerdi. Daha sonra Xelat’ı denetim altına almak istediler. O dönemler Asolik’ten aktardığına göre “Bad’ın kız kardeşinin oğlu Xelat Emiri”ydi.(M.Brosset, age sayfa 182) Brosset o dönem Xelat Emiri Apumsar olduğunu ve onun Bad’ın kız kardeşi Mrovan’ın değil başka bir kız kardeşinin oğlu olduğunu yazıyor.(age, 182) Sonuç olarak Ermeni ve Gürcü güçleri Xelatı ele geçirmek için kuşatıyorlar. Fakat, Ermeni ve Gürcü güçleri arasında sorunlar ortaya çıkmaya başlıyor ve bu arada büyük bir yenilgi alıyorlar. Sözü Aslolik’e bırakalım. Asolik: “ Fakat Tanrı onları cezalandırdı. Mrovan’ın oğlunun yerine, - bu kardeşinin Emiri oldu- Bad’ın başka bir kız kardeşinin oğlu ve Amit Emiri bunlara karşı yürüdü. 998 Noel’inde kanlı bir savaş oldu. Taik’in cesur savaşçıları bir çok dinsizi yaraladılar ve kamplarına geri döndüler. Fakat bir sonraki gece Gürcüler Allah’ın gazabına uğradılar. Bir terör paniği baş gösterdi, savaşmadan kaçmaya başladılar, müslümanlar ve Xelat halkı tarafından takibe uğradılar. Bir çokları bu yenilgiden sonra öldürüldüler. Bu arada Tornic’in oğlu Bagrat- Magistros, Prenslerin Prensi Baguran ve daha bir çokları esir düştüler” diye yazıyor.(M.Brosset, age sayfa 182) Bir çok tarihçi, Urfalı Mateos’un “Müslümanların Baş Emiri” dediği Mamlan’ın Ermeni ve Gürcü güçlerine karşı en az 3 defa savaşa girdiğini yazıyor. 11.yüzyılda yaşamış ve 1056 yılında Revadilerin başkenti Tebriz’e de uğrayan Nasir-i Xusrew Sefername’sinde Rewadi Kürd Mirleri hakkında şöyle diyor: “Tebriz şehrine vardım. O gün eski aylardan şehriverin beşiydi. O şehir Azerbeycan ülkesinin merkezidir. Mamur bir şehirdir. Uzunluğunu ve enliğini adım adım ölçtüm, her ikiside bin dört yüz adım geldi. Azerbeycan vilayeti Padişahını hutbede böyle anıyorlardı: El emir-ül ecell seyf-üd devleti ve şeref-ül mille Ebu Mansur Vehsudan İbni Muhamed mevla Emir-ül mü’minin.” (Nasir-i Xusrew, Sefername, Milli Eğitim Basımevi, 1967 İstanbul, sayfa 9) Bilindiği gibi Vehsudan Mîr Mamlan’ın ailesinden geliyor.. Cuma hutbesi onun adına okunuyordu. O dönemlerde hutbe olayı devlet olmanın ve bağımsız olmanın şartlarından biriydi. Nasir-i Xusrew Tebriz’de olduğu zaman meşhur Kürd asılı şair Qetrani Tebrizi ile karşılaşıyor. Bilindiği gibi Qetrani Tebrizi hem Şeddadi ve hem de Revadi Kürd devletlerinin Mirleri hakkında bir çok şiir ve methiyeler yazmıştır. Nasir-i Xusrewi Qetran için “ Tebriz’de Qetran adlı bir şairle görüştüm. Güzel şiir söylüyordu, ama Fars dilini iyi bilmiyordu”(age, sayfa 9) diye yazıyor.

Devam edecek

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.