Şeyh Adi Misafiri ile Ebu Wefa Kurdi arasında Menakıbname’de anlatılan ilişki tarzı ciddi bir şekilde irdemesi gereken bir husustur. Şeyh Adi Misafiri’nin Ebu Wefa Kurdi’nin toprağa verilmesi sırasında hazır bulunan kesimler hakkında yaptığı tanımlama ve Şeyh Adi Misafiri’nin Bağdat ve çevresini etkileme girişimi ve 7 yıl boyunca Ebu Wefa Kurdi tarafından tutsak olarak tutulması ve Ebu Wefa’nın eşi “Dayika Hejaran” tarafından kendisine önerilen bir yol ile esaretten kurtulması ve Ebu Wefa Kurdi Tarafından Hakkari ve Laleş’e atanması gibi tespitler araştırmacıların önünde ciddi bir analize tabi tutulması gereken noktalardır.
Bu kısa makalede Şeyh Adi ve Ebu Wefa’nın ilişkilerinin detaylarına girme imkanım yok. Zaten böyle bir girişim var olan makalenin konusu değildir.
Şu noktanın altını çizmek lazım. Şeyh Adi(1074-1162) ile Ebu Wefa Kurdi(1026-1107) aynı dönemde yaşamışlar. Her ne kadar Şeyh Adi Ebu Wefa’ya göre yaşça daha genç ise de ikisi bir birini tanıyor ve bir birleri hakkında bilgileri var. Ayrıca Şeyh Adi’nin yazdığı kasidelerde Ebu Wefa Kurdi’ den söz ettiğini biliyoruz.(sonra aktaracağım)
Şeyh Adi’nin Ebu Wefa Kurdi’nin hocası Ebu Muhammed Talha es Şenbeki/Şunbuki’yi tanıdığını bir çok kaynaktan biliyoruz.
Menakıbname’de Ebu Wefa Kurdi’nin batini ve zahiri adı altında iki silsilesi veriliyor. Zahiri silsilesi Şeyh Şenbeki ile başlıyor. Ebu Wefa’nın hocası Şeyh Şenbeki meşhur Kürd aşireti Şenbeki’lerden gelen bir din alimiydi. Ebu Wefa’nın hocasının da Şenbeki Kürdlerinden olduğunu bir dizi eski ve yeni kaynak gündeme getiriyor. Alya Krupp Yaqudi, Streck, Şarani, Aidarus , Trimingham ve Tritton gibi tarihçi ve din araştırmacılarına dayanarak Şehy Şenbeki’nin Şenbeki Kürd aşiretinden geldiğini, Kürd asılı olduğunu Irak’ın Wasit yakınlarında toprağa verildiğini yazıyor.(Arya Krupp, age, sayfa 37)
Menakıbname’de Şeyh Şenbeki ile Ebu Wefa arasında geçen konuşmalar ve eğitim süreci hakkında geniş bilgiler var.
Ben Laleş Dağlarında çok bahtiyar ve yüz akıyla ikamet ediyordum,
Bana al Qadiri , İbni ar Rafai ve keza Ebu Wefa geldiler:
“Oh cesur genç adam aslana binerek gel”!!!
fakat ben ruhu ve bedeni olan bir şeye binemem, yalnızca büyük bir kaya kütlesine dayanarak yürüdüm.
Kutsal azizlerle buluştuğumuzda durdular ve bir baba nasıl çocuğunun üzerine eğiliyorsa iki büklüm oldular..
Şeyh Adi bir başka kasidesinde ise yine Şeyh Abdulkqadir Geylani, Şeyh Ahmed İbni ar Rafai ve Ebu Wefa dan söz ediyor. Bu Azizlerin aslanlara binerek kendisine geldiklerini ve kendisinin onlara doğru büyük bir kaya kütlesini yürüterek gittiğini anlatıyor.
Yine Şeyh Adi kasidesinde Azizleri içeri davet ettiğini ve onların kendisini imtihan etmeye çalıştıklarını , ansızın bir yılanın kendisine doğru saldırgan bir şekilde geldiğini ve elinde bulunan mızrak ile etkisiz hale getirdiğini yazıyor.
Bir başka kasidesinde Şeyh Adi, Şeyh Ahmed İbni ar Rafai ve Ebu Wefa’nın kendisine tabi olduklarına dair şeyler söylüyor.(Alya Krupp, age sayfa 34-35)
Menakıbname’de ise Ebu Wefa Kurdi ölüm döşeğinde olduğu zaman Şeyh Adi’yi çağırdığında Şeyh Adi Hakkari dağlarından Ebu Wefa’nın yanına geldiğinde onu “kurtarıcısı, karanlıktan aydınlığa çıkaran şahıs” olarak adlandırıyor.
Ebu Wefa Kurdî’nin yaşamı, eğitimi ve dinsel düşünceleri konusunda elimizde bulunan en önemli eser Menakıbnamedir.
Ebu Wefa’nın ismi Muhammed’dir. Künyesi Ebu Wefa, lakabı Tacü Arifindir. Tacü Arifin’in Ruhani Alimlerin Tac’ı olarak da çevirebiliriz.
Ebu Wefa Kürdler arasında „Kakis El Kurdi“ olarak tanınıyordu.(Alya Krupp, age, sayfa 27) İşin ilginç yanı Menakıbname’nın Arapçasında „Kakis El Kurdi“ olarak adlandırılmasına rağmen Türkçe çevirisinde sade „Kakis“ var?? Acaba Ehli Hakların „Kakaiyi“ kesimi ile Ebu Wefa Kurdi’nin Kürdler arasında „Kakis El Kurdi“ arasında bir bağlantı var mı?
Daha önce Newroz.com’da yayınladığım Ehli Hak, Alevi, Ra Heq ve Yarsanlar Üzerine Notlar(1) adlı yazı serisinde Ebu Wefa Kurdi’nin Yarsanların Aziz olarak gördükleri bir din adamı olduğunu biliyoruz. Yarsan ve Kakailer üzerine araştırma yapanların bir çoğu “Kakaiyi” isminin nereden geldiğine dair bir hayli çaba sarfetmişler.
Bilindiği gibi Kürdler arasında değer verdikleri şahıslara yada büyük kardeşlerine “Kak” yada “Kek” diyorlar.
Ehli Haqlar kendi dinlerine mensup olan herkesi kardeş olarak gördüklerineden dolayı da bu “Kakaiyi” terimini kullanmış olabilirler.
Bazılarına göre Ehli Haqların dini önderlerinden İsa ve Musa Berzenci’nin birbirlerine “Kaka çek” söyleminden sonra kuru ağacın uzanma mücizesine dayandığını söylüyorlar.
Bazılarısı Ehli Haqların dini önderlerinden Şah Xoşin”in ikinci ismi olan “Kakereya” da kaynaklanabileceğini düşünüyorlar. (Muhammed Emin Hawramani, Kakaiyi, Çapxaney El Hawadis, Bağdat, 1984, sayfa 68)
Yarsanlar, Ebu Wefa Kurdi’yi dini önderlerinden biri olarak görüyorlar. Ebu Wefa’nın yaşadığı dönemde Kürdler arasında „Kakis El Kurdi“ olarak bilinmesi ve anılması böyle bir bağlantının mantıklı olduğu düşündürüyor. Bilindiği gibi Ebu Wefa’nın ölümünden sonra Bağdat’taki din alimlerine yönelik kısıtlama ve saldırılar neticesinden muhalif kesimlerin yoğun bir şekilde Zagros Dağlarına akın ettiklerini biliyoruz.( Mehemed Ali Sultani Raperini Alewiyekani Zagros, ya Lekolineki Mejuyi le ser Ehli Heq, Silemani, 2003)
Yeniden Ebu Wefa Kurdi’nin özel yaşamına dönersek Menakıbname’de Ebu Wefa’nın babası Seyyid Muhammed El kebir (Arizi olarakta biliniyor) Zabala ve Hayatim(Kufa yakınlarında) denilen bölgede yaşıyordu. Bazı çevrelere göre Muhammed Arizi, Sahl el Testuri’nin öğrencisiydi. Bazılarına göre ise Arizi, sofist Ebu Bekir Hawari’nin muridiydi. Hawari bir Kürd aşiretidir ve Şeyh Hawari’de bir Kürd din alimidir. (Hayreddin Zerkelî ‘den aktaran Alya Krupp, age 27.) Bilindiği gibi Hayreddin Zerkeli bizim Kuzey Kürdistan’da Zirki aşireti olarak bildiğimiz aşirete mensuptur. Daha once Kolağası Kerem Bey üzerine yazdığım yazıda kısmen onun üzerine durmuştum.( https://www.newroz.com/tr/kurdistan/350410/qola-kerem-beykerem-beg-zirk-sahipsiz-mi4 )
Bilindiği gibi Ebu Wefa’nın hocası Şeyh Şenbeli’de Şeyh Hawari’nin müridiydi.
Muhammed Arizi, dinin temel ilkeleri üzerine „Fi usul ad din“ „Hulasat at- tauhid fi qawa id et tasauwut“ adı altında „Risala“ nında sahibidir.
Menakıbname’de anlatıldığı kadarıyla Hz. Ali yada Ehli Beyt ailesinden gelen şahsiyetlere karşı kıyım yapıldığından dolayı Muhammed Arizi bölgesini terk edip Kürd aşireti „Nercis“ aşiretine sığınıyor.
Menakıbname’nin Türkçe çevirisinde bu olaya ilişkin şöyle deniliyor: „ Seyyid Muhammed Arizi, dahi terki diyar etdi, kimsene kande (nerede) gitdüğün bilmedi. Seyr ederken ben-i Nercis(Nercisoğulları) Kürdlerine uğradı, anların makamı gayet hoş gelüp anda sakin oldı(yerleşti) Amma ol Kürdler bazı vardı ömrü geçmiş bir rekat namaz bile kılmamıştı......(Menakıbname, sayfa 37)
Devam edecek
Aso Zagrosi