Direkt zum Inhalt
Submitted by Anonymous (nicht überprüft) on 21 January 2012

once kafaya yedigim(iz) balyoz un olusturdgu yarayi pansumanlayayim
tam anlayamadim ama galiba bizden umudunu kesmiz
oysa umud dagitmak icin burda degiliz
bait ve yapilabilir bir is icin burdayiz
TARTISMA ve yeni zihinsel dinamikler olusturma
az iste ki versinler
ilkesini hep akilda tutmak lazim
evlatlarini daga davet edersenin her 100 kurd ailesinden 99.9 u sizden kacar
evlatlarini sanat bilim edebiyat
girsimcilik filan fistik
vessealm hayatin diger alanlarinda yaratici olmalarina sebep olacak aktivitelere davet ederseniz
nicin kacsinlar
burda yapilan sey gencleri daga bayaira salmadan
hayatin bos biraktigimiz diger alanlarina sevkedecek pozitif kiskirticilgi vermek
bu acidan haydin kurdistani kuralim diye eski mdel bir umud
ben kendi adima vermissem yanlis anlatmisim demektir
balyoz bir turlu cekice inmedi
hayati bir yere vuruverecek diye de korkuyorum

Yorumcunun kisa ve kodlu yazisini gene yanlis algilamisim
benim kafa mi calismamaya basladi yorumcu mu kodlari bulanik yaziyor emin olamadim
neyse her iki halde de kurdistanin kolektif aklinin gencleere dogu kaymasi lazim
nerde bu gencler? burda olmadiklari kesin
(yorumcunun gencliginden suphem yok ben kendi derdimdeyim)

yormcunun kodlarini yanlis anlamaktan oturu komplekse girmisken
birde sistem tartismasi cikti
faysal dagli nin veya herhangi birinin yazisinin ise yarar olmasi
uzerinde dise dokunur tartisma yapilabilmesiyle olculebilir
bu sistem tartismasinin ilk zincirini asil yaziya ekleyen Fadil R pek karamsar

FemKurd un (korkudan FK yazamiyorum, firca yedim bir daha yerim diye)
daha iyimser birseyler mi yazdi uzerine dusunuyorum
o da kodlamis yaziyi
basit siradan sorulari severim
sorayim bari
sistem in alternatifi nicin olmazmis anlamadim
hangi sistem hangisini besler?
tamam yakistirma yapacagiz ama gene iskalamayalim
basitlik her zaman banalikle esdeger degildir
su tartismayi kodlardan birazcik arindirsak da
bizde hasbelkader anlayiversek mevzuyu

anladigim kadarini yazarak tartismaya katilmis olayim
sistem den kasit PKK ve hinterlandi ise
FD nin yazdigi turde yazilarin
nomenkaltura degil onun uzerinde yukseldigi orata ve alt tabana yonelik oldugunu dusundum
FD nin niyeti ust kadrolara FB nin deyimi ile "kafa ogretmeye" kalkmissa
kendi deneyimimle kurd siyastinde ust kadroluga trmanmis hic bir kurdun
onlarin "aydin" kategorisine koydug kisinin aklini dinleyecek terbiyeye sahip oldugunu dusunmuyorum
boye bir ortalama kuturleri yok
bu acidan ust kadrolara akil verme cabasi naiv absurd nafile bir cabadir
turk entelijansiyasi icin gazataci danisman sizofreni kulturunden apartilmis bir model
onlarda ne kadar caisyor emin degilim irgaladigim da yok ama
kurdlerin eskiden kendini ya lenin ya da mustakbe lenin sanan yukselen siyasi kadrolari
veya irili ufakli siyasi liderleri etraflarindaki hic kimseyi dinlemezler
yok boyle kulturleri

dolayisiyla artik buna sistem mi diyeceksek
bu sistemin bu ust parcasi zihinsel olarak kangren olmus durumda
sadece pkk ye has bir sey degil
ornek olasun diye yaziyorum ibrahim guclu de boyledir
hatta benim formulasyonlarini aklini begendigim (ideolojisine uc bes mizrak mesafede durdugum) Fuat Ö bile
burnunda kil aldirmayacak bir kisi izlenimi yaratiyor bende
sutten agzim yanmis
yogurt oldugua emin olsam bile ufleyecegim
vesselam
bunlar zahmet edip kendileri icin yazilan yazilari okuyup
yahu surda epey elestiri aliyorum bir kulak vereyim
demezler
elestiriyi hasimlik dusmanlik olarak algilarlar vs vs vs

FD nin yazisi (veya bu turde yazilar) kendisinin niyetinden bagimsiz
alt kadrolara ve en altakilerde belli etkiler yapacaktir.
en azindan arytik beni bitrirmis bulunan su "anti emperyalist" lakirdinin ara kadroar arasinda irtifa kaybetmesine sebep olacak
(kitle zaten emperyalizm filan taktigi yok-taksa obama icin kurban mi keser?)

olasi yanlis anlasilmalari (aslinda fazla umursadigim yok ama bosuna yazismayalim diye luzumsuz notu da duseyim:)
emperyal denetim veya emperyal-ozentili baski veya lokal feodal baskil hepsi kabul edilmeyecek seyler-bu ayri
ancak
kurdlerin siyasi onceliklerini
ustelik de baskalarinin bicimledigi bir savasin icine
ustelik de ayan beyan kaybedilecegi asikar bu savasin icine
ustelik de sozumona "anti-emperyal" cephe kazansa bile
kurdlerin gene kaybedecegi asikar bir savasin icine
sokmak dupeduz ahmakligin daniskasidir.
(rojeva da selda adli bir bayan in eskiya devlet baslikli yazisinda sergiledigi tezler bu sacma sapan davete iyi bir ornek)
FD nin yazisi bu eski ama hala etkili kanali tikamak icin gayet yumusak bir yazi
fincanci katirlarini urkutmeden onlari munasip akilci yola davet ediyor
bu yazinin islevi budur
artik sistem nedir nerde durur
icine yukarida soyledigi alt kadrolari da dahil mi?
orasini kodlu yazilari yazanlar aciklasin.

ozet FD nin yazisi iyidir!

PS: GODO yu (kurdlerin cogunlugunun mutlaka talep ettiklerini kabullendigim , bir coban lider) ben de bekliyorum
gelmeyecegini bile bile
karayilana bile raziyim-bir sureligine

1999 da bu  lider tarifim  kampanya parasi icin ziyarete gelen apoculari cok sinirlendirmisti apo yerine basimizda diyarbekir karpuzu olsaydi  daha iyi bir yerde olurduk demek. halen bu lafi tanidiklar rasinda aleyhime kullananlar var ben israrciyim sadece apo cun degil bugune kadar benim tanidigim tum kurd liderler icin gecerli salahadin i ayirayim mesud barzani icinn de hafif bir yanilma payi koyayayim talabani uzerine hosh dusuncelere sahip degilim ama merhum Hitchens in hatirina bianen elestirimi kestim (merhum Christpher Hitchens, Thomas Pain i yeniden yasattigi muhtesem kitabini Talabani ye ithaf ettigine gore bizim gormedigimiz bir cehveri gormus olabilir (mi?) diye dusunmekteyim) benim lider adayim Diyarbekir karpuzu hem de vegeterian bir kulture gecmis oluruz hurmetler HeK

Sevgili Canlar!! Bir:  Bana  göre    Faysal Dağlı,     karar mekanizması olan kesime  çağrı yapıyor.  İnanmak istemeyen   FD'nin  yazısını yeniden   okusun. Bu önerim   daha çok  HeK'edir. İki:  Femkurd  arkadaşın  sorusuda   çok çetrefeli ve anlaşılması  zor.  Biraz  açarsa   anlarız.  Dış etmenlerin   bir dizi  sitemleri  ne hale getirdiğini biliriz. Üç:  Alternatiflerden sözetmiştim, fakat    Kemal  Burkay ve İbrahim  Güçlü gibi  çıkışları değil. Mesela  bu iki   insanımızın  o komisyona gitmeleri  yanlıştı. Niye mi? Yahu  be  kardeşim   siz  kimi   kime  şikayet   ediyorsunuz? Tamam   PKK  bir  dizi  Kürd  kadrosunu   öldürdü.  Tüm Kürdlerin görevi bunları birer  ortaya çıkarmaktır. Ama,   gidip   Kürd   jenosidini  yapan  Türk devletinin  kurumlarına bu şeyleri anlatmak doğru değil. Oyle  bir  pozisyon yaratılıyor ki,  sanki    o komisyon pir û paktır. İbrahim Güçlü ve   Kemal  Burkay'ın  bu tutumları    Kuzey  Kürdistan'da  alternatif  girişimlerini  baltalıyor. Bu  insanlarımz  Türk devletinin  bin bir  oyunlarının figüranları   durumuna   düştüler.  Bu mantık,  alternatif değil,  alternatifleri  boşa çıkarmaktan başka bir şeye  yaramıyor.

yaziya baktim gyazinin roboski katliami ile ilgili blm de yoneticilere yazimis izlenimi cikmiyor ikinci bolum ise (ABD ile ilgili blm) evet Faysal bu ybolumuda YONETICIlere yonelik yazmis gibi gorunuyor bunu yazdiktan sonra bir kac hafta once faysalin Quo vadis adli yazisina yaptigim yorum aklima geldi. bu kez sadece nette degil newroz da tarama yaptim (FB de galiba bu bicimde bulmus Hrant roportaji, ip ucunu ordan aldim) ev o yorumu buldum o yaziya benim en onemli elestrim ana hatlari ile   su paragrafta: "aslinda ben siyasi liderlere akil verir bicimde yazilan yazilari hic sevmem.bu tarz tr de bir hayli yaygin. gerci tr de orta sinif bir hayli gelismis oldugu icin, bu tarz yazilarin tek aliciai siyasi liderler-degil- (toplumdaki) zihinsel dinamigi en fazla belirleyen orta sinif da (bu tur yazilarla) bicimlenmis oluyor. bizde durum ne yazik ki boyle degil henuz. orta sinif yok denecek kadar az,  henuz varligini hissetirecek duruma gelememis." demek ki FD de bu trend bir olcude devam ediyor. yukaridaki paragrafta pazar ve pazarci iliskisinin yarttigi mecburiyet var. kurdistan da henuz siyaseti belirleyen orta sinif yok. dogrusu soye orta sinif olsa bile bunlar kurd siyasetini bicimleyemiyor-saha kenarindan top topluyor. FD de boyle bir tabakaya yonelik yazi yazmak istemiyor demek ki ana derdi ikdidar, kultur degil. ikdidar kisa vadeli bir hedeftir kultur uzun vadeli FD nin yazisi ve sectigi konu kime yonelik yadiginda  bagmsiz iyi bir yazi. hurmetler

Fadil Rewani,  PKK(BDP/KCK)'yi bir sistem olarak tanimlamis. Buraya kadar kabul. Arkasindan bu sisteme yönelik dile getirilen beklentileri/talepleri bos bir girisim olarak degerlendirmis (dogru anladim degil mi?). Bu degerlendirmeye itirazim var: Sistemler,  "dis dünya" ile iletisim/etkilesim halindedirler. "Dis dünya"daki degisim/gelisim/ihtiyac,  sistemlerin dokusuna isler. Sistemlerin nihayi amaclari diri kalmak (islevsellikleri)oldugu icin,  "kosullara" uyum saglamaya mahkumdurlar. Ancak bu "uyum" süreci ne kadar sürer ve nasil gelisir konusuna gelince, bu da sistemlerin dokusal özelliklerine  göre degisir. Bu arada "dis dünya" olarak tanimladigim olgunun da bir/birer sistemi/sistemleri teskil ettigini de belirteyim. Bundan dolayi da toplumsal olgulari "sistem" olarak ele aldigimiz zaman, "alternatif/muhalif" sözcügünün yersiz oldugunu bildirmek istemistim. Yani en azindan var olan sistemi tümden yok etmeye yönelik calismaz. Kendini "Alternatif" olarak  tanimlayan bir baska sistem dahi, sözde "alternativi" oldugu sistemi besler, etkiler. Bu sistem'in kuralidir. Gelelim tekrar PKK(BDP/KCK)'ye: PKK'ye yönelik beklentiler/talepler, en cok da onun dokusunu iyi taniyan ve o dokuya ulasma yöntemlerini iyi bilenler tarafindan dile getirildigi zaman, PKK sistemi üzerinde bir etki yaratir ve arz edilen sonuca ulasabilir.  PKK sisteminden bir beklentisi olmayanlar ise, sistemin duvara toslamasini, islevselligini yitirmesini beklemeliler. Ve iste tam da bu bekleyis, Godot'yu beklemeye dönüsebilir. . .Beklemeyi tercih eden Kürdlerin sayisi da az degil! Biraz daha anlasilir oldugumu umuyorum. . . Selamlar!

Merhaba, tartışmanızı ilgi ile izliyorum, benim için de verimli ve öğretici olduğunu söylemeliyim. Yazımı buraya astığı için ayrıca HEK'e teşekkür ederim. Selamlarımla

tesekkurden once koseyazari ile internet yorumculrini ayiran bir suru seyden en belirgini kosecilerin adinin adresinin (resimleri ile birlikte) belli olmasi netcilerin  ise efervesan tipler oldugunu  hatirlatayim (gerci benim ic donuma kadar kisisel bilgilerim hayali yakistirmalarla birlikte nete dokuldu dogum yeri itibari ile hemsehrim olan biri tarafinda ama kural olarak netcinin kimligi sakli kalmali-cunku en onemli ozelligini yasatacak seyin bir bolumu bu gizlilikten besleniyor) efervesan tiplerle ismi cismi belli kislerin tartismasinda baslarken ikincilerin aleyhine  buyuk bir asimetri var bizim edebilecegimiz lakirdinin verdigimiz tacizatin hoyratligimizin siniri kosecilerinkine kiyasla ucsuz bucaksizdir kontrol ise netcinin insafina, ahlakina, sorumlukk hislerine kalmis bir seydir koseci oyle degil-bir suru seyi dusunmek zorunda filan ... netci yorumcular sik sik kosecilere kallavi haksizliklar yapsalar da bu haksizliklarin farkinda olsanlar da  ozurlerini  dilese bile gene yapar gene yapar (Hasan Bildirici bu isin sikintisini cekmis biridir iyi bilir) ama bu sinirsiziligin getirdigi yeni bir seyler de varki butun o yuke deger artik toplumun onunde tartisilamayan hic bir sey kalmaz kullanmasini bilenler icin dalagi disarida elestiriler cok ise yarar  ivir zivir ve gurultuden ayiklaninca biraz da genis tabiatli olunabilinirse geride daha once hic uretilememis bir kolektif urun cikar ortaya ben neti bu sebeble severim ve koseci bu ortama girmisse cesaretinden ve bu asimetriye katlanabilmisliginden oturu sabrindan oturu kutlanmasi gerektigini dusunurum bu bir tesekkur icin uzun bir girsgah oldu ama iyi oldu kalpten oldu isi daha fazla tesekure sempatiye bogarsak boye bir hukuk kurarsak  da olmaz elestiriler dusunceler ertelenir filan internetin yarattigi yaratici ciplakliktan mahrum kaliriz. ancak kosecilere de her  François-Marie Arouet nin Voltair olma hakki oldugunu bu hakki kullanabileceklerini de hatirlatayim ve izlendigimiz icin tesekkrumu yazayim artik HeK

kodlu yazmak niyetim yoktu, sitem de etmedim hocam. g. kurdistan'a dair tirko ekonomik mahkumiyetini yazip bunu ne maksatla yazdigimi belirtmemek benim kusurum. isyerinin stresinden kimi zaman acele - kisa yazmak zorunda kalip belirsiz bir not dusmus oluyoruz. oldum. ----- sistem uzerine not dusecek olursam FemKurd ile paralel dusundugumu yazmam gerekir. cocuklara sistemler kumeler baglantisi ile anlatilir (en azindan tirkiya'da). en ust kume olarak evrensel kume gosterilir, herseyin icinde dahil oldugu. ekoloji ise bir sisenin icerisine golden cikarilmis bir balik, bir tutam yosun ve biraz kum ile. iyi benzetmelerdir kanimca. dusununce, dunya dedigimiz yer aslinda bir kapali ekosistem degil mi? isi ekosistem degil de siyasal ve ekonomik toplumsal sistemler olarak ele alinca, dunya uzerinde bugun itibariyle tek bir sistemden bahsetmek mumkun. cin, hindistan, rusya, vs hepsi bu tek sistemin bilesenleridir. bir ara sovyet rusya ayri bir sistemdi ornegin. bir sistem digerini yuttu. pkk tek basina yeni bir sistem onerisi yapiyor. bence konusmaktan ziyade gegirmeye benziyor bu. boyun ne posun ne. ayrica dus fukara kurdun yakasindan. pkk'li belki 200 kisi haric tum kurdistan'in dunya sistemine kurd ve kurdistan olarak dahil olmaktan baska birsey istedigini sanmiyorum. faysal dagli'nin -ilk kendisinin deginmedigi konuyla ilgili- yazdigi guzel yazida da degindigi uzere mesele biraz kurdlere dairdir. iyi kotu bir ic sistem gelistirebilmisiz saniyor bazilari pkk ile, varsin dogru olsun, ama bu sistemi bizi tanimasini, mesru gormesini istedigimiz global sistem ile nasil bulusturacagiz. pkk acikca akil aldanmasi yasayan bir orgut. hem beni gorun diyor hem sisteminizi reddediyorum diyor. karayilan - godot benzetmene katiliyordum. 2005'ten 2011 A-Devlet sacmaligini okumama kadar surdu. karayilan godot modot degil artik. pkk kaptan kosku avarelerin elindedir. dumen serseri bir sekilde donuyor dalgalarin dumene ne sekilde carptigina bagli olarak. birisi orada dumene oturur mu nihayet? insallah! insallah cunku pkk bugun kararsiz bir yapidir, ve sanirim napolyon'un sozudur: en kotu karar kararsizliktan iyidir. pkk en kotu durumdadir.

bu sistem tartismasini biraz daha gundelik dile yakinlastirmaya cabalarsak tartisma iki hipotez halinde ozetlenebilir 1-PKK-BDP-KCK (bundan boyle PBK olarak anilacak) bugunku halinden baska bir seye donusebilir o halde bunu kendimizi gore munasip bir hale donusturmek mumkun (FDagli nin yazdigi yazi bu amaca yonelik, FemKurd ve yorumlayan da bunun mumkun oldugunu-sisteme alternatif yaratmak yerine zaten birbirinden etkilenmeye mahkum sistemlerden  "geiren" siztemi konusan sisteme cevirmenin gercekci, alternatif beklemenin ise (gelemeyecegini bildigimiz) Godo yu beklemeye benzedigini soylemis oluyor 2-FRwani ise PBK nin bu bicimde tekilesimle degistirilebilir bir sey olmadigini, bu isin fuzuli bir caba oldugunu yaziyor uc asagi besh yukari boyle bir tartismanin icindeyiz. once kendi adima bu tartismanin dolgu maddelerini yazmak isterim. Yorumlayanin "gegirme" ve  PDK yi "haydi bir sim sayalim" gitsin varsayimi beni cok guldurdu. evet ne yazik ki ocalan in zirvalari etrafinda sekillenen PDK eger kurdlerin dayatan ihtiyaclari ve kolektif enerjileri olmazsa sisteme misteme benzeyen bir sey degil. tam bir geirme! bu kadar isabetli tanim olur. ancak sonunda geirme bir vucuttan cikiyor (kollektif ihtiyackarimiz, enerjimiz hayatimiz vs) ve bu vucut da bir hayli gercek. bu gercegi kendine has dizgeleri olan ayri bir sistem gibi gormek dogru degil.  Ocalan in plani bu vucudu TC ye DC olarak eklemlemek kendine de orda  bir guc pozisyonu ayarlamak. bu haliyle PDK  varolus ihtiyaclari ile bir yerde, yoneticilerinin-daha dogrusu Ocalan ve epigonlari/komserleri demek lazim) durtuklemeleri ile ayri bir yere girmeye calisan acaip bir sey. bu ikili halin birbirinden ayrilmasi gerek. once bu analizi gerceklerin dili ile oturtmak lazim. dolayisiyla yukarida tartismanin iki yani aslinda PBK nin bu ikili tabiatindan kaynaklaniyor. PBK nin kurdlerin dayatan ihtiyaclarindan beselenen gercek yani-yasayan yani-bize ait olan yani elbette DUNYA sisteminin bir parcasi ve ait olmasi gereken yere daha iyi yerlestirilebilinir. FDagli nin yazisi nihayetinde bunu amaclayan ve PBK nin gercek vucuduna yonelik. bu acidan isabetli ve fonksiyonel. PBK nin Ocalan in manuplasyonlarla gercekle irtibatini yitirmis bir sekt kulturu gibi isleyen yani ise dupeduz kangren olmus, yani butun hayati uyarilara isaretlere tepkilere ragmen, gerceklerle irtibati olmayan o zirvalar ortamini inatla surduren yapida (bu parcaya  sistem demek buyuk bir iltifat oluyor) masajla yeniden kan dolasimi beklemek (F Dagli nin yazisi bu parca uzerinde bu tur bir etki ile aciklanabilir) bu isin yapilabilecegini ummak pek gercekci degil, bu acidan da F Rewani hakli. butun kuzeyli kurdlerin ortak gecmisi ve gelecegi nin dogal parcasi olan, rehabilitasyona ronesansa ihtiyaci olan birinci PBK ve ona bir virus gibi yerlesmis veya kangren olmus bir uzuv gibi onu zehirleme potansiyeli olan ikinci parca PBK nin durumlari ve ilaclari farkli. Bu parcalar birbirilerinden ne derecede ayrilabilir? bu da devasa bir problem. person kultu burda en buyuk engel birici parcanin ambele edilmesinde ikinci parcaya guc ve mesruiyet kazandirmakta olan sey bu bash belasi person kultu. ben kendi adima darbeyi oraya oraya vurarak bu iki parcayi bu nester ile ayirmayi munasip bldum ta basindan beri. bu dusuncemi de ilk kez burda bu tartismanin , bu kolektif aklin sayesinde bu kadar eksplisit yaziyorum. nerelerde ne tur hatalar yaptigimizi anlamak ve daha uygun yontemler bulmak ancak bu tur kolektif katilimci akilla ve elestriel dusunce ile birlikte becerilecek bir is. yeni yuzyilin ve onumuzdeki yillarin problem cozme yolu bu. ve bu acidan da bu tartisma gercekten ufak bir adim ama donum noktasi yaratacak bir kulturun ilk kivilcimlari. katilan ve katilacak herkese candan tesekkurler HeK

Sistemi  bir   orkestra   olarak düşünürsek    daha  basitleştirilmiş    halini canlı  bir  şekilde  göz önüne  getirmiş  oluruz. Burada  bir  orkestra  Şefi var. Orkestranın    diğer   müzisyenleri. Ve   seyirciler. Normal  bir  ortamda  seyirciler in   Orkestra Şefine  ve   müzisyenlerine  yönelik  etki/tepkileri önemlidir. Eğer  seyirciler  ve  eleştirnenler    Orkestranın    seslendirdiği  eserlere  yönelik eleştirilerinin  cevaplarını olumlu bir şekilde  alırlarsa,   var olan   hoyratlılıkların  önüne  geçmiş  olurlar ve   orkestaya  DEĞERLER katarlar..  Burada seyirciye göre  bir iyileşme  var.  Sistem iyileşmeye  doğru  gidiyor.  Seyirciler    bu  orkestranın  konserine   rağbet   gösterirler. Bu anlamda   sevgili HeK'in  Faysal'ın yazısına  ilişkin "kendimizi gore munasip bir hale donusturmek mumkun"    tezi bir  değer  ifade  eder.  Yok  eğer   Orkestra bu   şekilde   işlemiyorsa. Orkestra  Şefinin     orkestra   elemanlarıyla ve   seyircilerle  doğrudan  "irtibatı"  yoksa,   daha  doğrusu orkestra  kurulmadan  önce   yan yana  gelen ve   orkestranın amacını tespit eden   müzisyenler  arasında ilişki  yoksa,   Orkestra  şefi   gönülü yada  gönülsüz  seyircinin amacının  tersi  olan güçlerin  eserleriyle ikiden  bir    orkestra  elemanlarının   ve  seyircinin  önüne   çıkıyorsa başka  bir durumla  karşı karşıyayız. Bu  arada    sürekli  tezat  eserlerle   orkestra  elemanlarının  karşısına   çıkan  Orkestra  şefine ayak uydurma bir  çok   müzisyen  için  zor bir ortam yaratıyor olacak.  Bazı   müzisyenler   farklı tellerden çalan   orkestraya  ayak uydurmadığından  ya   gönülü  bir şekilde   orkestrayı  terk ediyor  yada   eski bildiklerinden  ısrar  ettiklerinden  dolayı   bir kenara  konulur.  Yanlış  notalarla  çalışan ve  dinleyicilerin  kullaklarını    ve  müzik zevkleri  tahrip eden  bir   orkestra  sistemide  olabilir.   Ayrica   hayatlarında    bu  orkestranın  dışında   başka     hiç bir   orkestranın müzikisini  dinlemeyen  seyirciler  için  bu   yanlış notalarla  müzik yapan   orkestra  dünyanın   en  iyi  orkestrası   olarak algılanabilir.  Hatta,   yanlış notalarla müzik eserini  veren   Orkestra  Şefi    dünya   orkestra  şeflerinin Piri   olarakta  bu çevreler  tarafından  değerlendirilebilinir.  Çünkü,   başka  müziik  orkestrasını    görmemişler.  Geçmişte   başka    orkestraları  dinleyen  insanların  bağırıp  çağırmaları da  böyle ortamlarda   hiç  bir şey ifade  edemez.  Hatta  bu insanlar   yadırganırda... Böyle  ortamlarda   yanlış  notalarlada  olsa   orkestra   Şefine  ayak uyduranlar ve  inananlar   çalabilir..  Buradada  bir uyum var. Böyle  bir  sistemi değiştirmek   çok zor.  Faysal gibi arkadaşların  seyircilerin  saflarından  oyuncalara  yönelik eleştirileri  onların   seyirci   sıralarını  terketmeye  zorlar. Çünkü,   seyircilerin    kürsülerini    kontrol eden    kontrolcular var.     Herkes  alkışladığı zaman eğer  birileri   alkışlamasa  vay haline... FemKurd ve  Yorumlayan arkadaşlar   niye   insanları   bu  orkestraya  mahkum ediyorlar.  Zaten  Faysal Dağlı'da  yazısında   PBK(Hek'in söylemiyle) "Kürd hareketinin mevcut durumda çözüm biçimi olarak tarif ettiği ''demokratik özerklik''in bile AB üyeliği yol haritası ve Kopenhagen Kriterlerinin yani AB kurumlarının ''yerel yönetimler yasasının'' bir başka biçimde ifadesi olduğu biliniyor. " Yani seyircilerin   dahi anlam  veremediği   Faysal'ın  dediği bu "''yerel yönetimler yasasını"  temel   alan   Orkestranın  dışında   başka    orkestralar  kurmak ve  geliştirmek  niye  olmasın. Bu  millete  farklı standartlarda    Orkestralar/sistemler  sunmak  niye  Godot'u beklemek olsun?  Bir   sistem  totaliter  olur, bir  başkası  liberal,  bir başkası  laşka  ve  bir  başkası  Orkestra   şefi olmaksız  olur.  Bunlar  pazarladıkları  mallara  göre   müşteri  bulabilrler. Birbirlerinin    değişim ve  gelişimlerine   katkıdan  bulabilrler. Fakat,  tek  bir  sistem olduğu zaman    ona  mahkumsun.  Mahkumluğu niye  kader   olarak   alıyoruz, anlamıyorum. SElamlar  

Fadil Rewani, PKK'yi Orkestra örnegi ile izah etmeye calismis. Sefin'in  istedini yaptigi, dinleyicinin alkislama disinda baska bir sansinin olmadigi ( daha iyi bir Orkestra bilmediginden, alkislamaya korucular tarafindan zorlandigindan) bir Orkestra.Isterseniz, hem Sistem tanimlamasindan hemde Orkestra benzetmesinden biraz arinarak artik meseleyi dogrudan PKK hareketi (buna hangi kurumlarin dahil oldugunu az cok biliyoruz) olarak ele alalim. PKK'nin Kürdistan'da ki gücü ve etkisi üzerinde galiba hepimiz hemfikiriz. Ancak su veya bu sebeplerden dolayi hosumuza gitmeyen bu olguyu ne yapmali, buna nasil yaklasmali konusunda farkliliklar var. Bu farkliliklar hem buradaki tartismada hem de baska alanlarda da belirgin. Birileri PKK hareketine yön verme, "dogru yola" tesvik etmeyi savunurken, Fadil Rewani  "PKK'yi dogru yola tesvik etmektense, dogruyu biz yapalim. Belki bizim dogrumuz onu da etkiler ve ayri bir hizaya da getirir" düsüncesini savunuyor. Bir baska kesim ise PKK'yi ne kendi kaderi ile bas basa birakmak, ne de PKK'yi dogru yola tesvik etmek istiyor. Bunlar PKK'nin ilk önce ortadan kaldirilmasini savunuyorlar (Ibrahim Güclü bu kesimin sesi olarak söyle bir söylemde bulunmustu: Kürdistan bu mayinlardan temizlenmeli). En son olarak siraladigim bu kesimin hic bir basari sansinin olmadigini düsündügüm gibi, bu yaklasimin Kürdistan icin hayirli bir pozisyon oldugunu da düsünmüyorum. Diger iki kesim ise birbirlerine zit olarak degil, birbirlerini tamamlayici olarak da degerlendirilebilinir. Ancak Fadil Rewani bunu görmüyor ve PKK'ye yön verme cabasinda olanlarin (Faysal Dagli vs), ayni zamanda ayri bir hareket, kendi degimi ile "alternatif" olusturmak isteyenler icin de yön verici olarak degerlendirilmesi gerektigini gözden kaciriyor. Gelelim PKK disinda ayri bir hareket olusturma fikrine: Bu hareket yok mu? Bizler su anda neyiz? PKK disinda bir baska Kuzey Kürdistan hareketinin varoldugunu söyleyebilmemiz icin kapali bir salona, koltuklara, sahneye, kendini bir "Orkestra" olarak tanimlayan gruba ve nihayetinde bir "Orkestra sefine" mi ihtiyac var?  Anliyacagimiz, PKK'ye bizzat yön vermek isteyenlerin oldugu gibi PKK'den bagimsiz "dogrulari" irdeleyen bir kesim de var. Ve bu kesimler,  PKK her nekadar da yapisal olarak "disariya" kapali gibi görünsede ister istemez PKK üzerinde bir etki yaratiyorlar. Bu etki PKK hareketi icinde nasil isliyor, hangi kesimin girisimleri daha kisa sürede etkileyicioluyor konulari ise bence yakin takibe alinmasi gereken bir konular. Eger PKK'nin degismez oldugunu düsünüyorsak, ki bu dogaya aykiridir, degisimleri yakalama sansina da sahip olmayiz. Bence özellikle PKK'nin son 12 yilda ugradigi degisim iyi incelenmeli. Bunun icin de PKK'nin dokusal özelliklerini iyi analiz etmek gerekiyor. HeK bu konuda bir adim atmis ve PKK-Sistemini ikiye bölmüs. Devami gelmeli! PKK'yi yakindan takip etmeliyiz, kendi kodlarimiz ile degil, PKK'nin (degisime ugrayan) kodlarini cözerek. Bu da israrli ve yakin temasli iliskilerle mümkün. Bu ise atilanlara kolayliklar dilerim!

Eğer  Kürdler   çok sesli   bir toplum imkanlarını yaratmasa, (bunu   siz    siyasal   partiler ve   sivil toplum kuruluşları  vs...vs..  olarak da anlayın) doğan   boşlukları     sömürgeci  sistemin  kendisi  dolduruyor.  Hayat  boşluk  tanımıyor. Bugün  Alevi  Kürdlerin içinde   CHP ve  kendilerini   Kürd  görmeyen ve  başka  bir millet  inşaa  etmek istiyen   kesimler  daha da  etkili  olacaktır.  Sünni  Kürdler  içinde  ise    Türk islamcıları..   AKP  ve   Gülen çevrelerinin  Kürdistan'daki etkinliklerini   bir göz önüne  getirmek    yeterlidir. Kürdistan'da  PBK'dan rahatsız  olan olan kesimler  esas  olarak     sömürgeci  sistemin  açtığı kanallara    akıyor. Eğer   biz  kafamızı   mevcut kısırdöngüden  çıkarıp   daha  geniş   bir  açıdan  geleceğe de bakarsak   alternatiflerin oluşması  gerektiği   daha  rahat anlarız. Faysal'ın  söylemiyle  "''yerel yönetimler yasasını"  temel alan  bir zihniyetin tekliği  Kürd  toplumunun   ufkunu daraltıyor. Ben kişisel  olarak  her şeyimize  hükmeden "Orkestra  Şeflerine"  karşıyım.    Hele bu orkestra  şefleri   dünya  ölceğinde    değilde,  Kürdlerin   Türkiye'nin   yereliğine  mahkum ediyorsa  daha da  sorunum var. Bir başka  boyut,  benim karşı  olmam  sorun değil,  bu benim veya  daha başka   insanların düşünecesi olabilir. Eğer  bu  halk    hala   bu tip  şefler aracılığıyla   kendilerini  ifade  ediyorsa,  o zaman a)Saddam'ın   Kartonu   otonomisi  kadar  talebi  alan  bir   küçük  Şef çıksın, b)Dünyanın  otonomi  denilen olayı  savunan  başka    bir şef, c) Federasyonu  savunan    başka  bir   şef, d)Bağımsızlığı    savunan  başka   bir  Şef, e)A-Devleti   savunan     Felsefeci   bir  şef, Böyle bir   ortam   herkese    yardımcı olur  ve    herkes   ne dediğini ve  savunduğunu bilir.. Kimse    alternafiflerden  dolayı    kolay kolay    Kürdlerin  ulusal  talepelerini  bir kenara bırakarak başka     uyduruk    talepleri  ileri  süremez. FemKurd   arkadaş,   kafayı   sürecin kapalı  devre  sitemine  takmış,  ona  göre   düşünce  üretmeye çalışıyor. Bu kapalı sistemden   çıkmak gerekiyor. PBK ve   İ. Güçlü   gibi  aktüel örnekler  geleceğimize ilişkin   sorunlarımızı  çözemiyor.   PBK,   pratik olarak  yaptıklarını(yayınlanan   ölülerin  listesine bakınız),  İ. Güçlü   teorik  olarak  "mayin"  gibi kavramlarla   ifade   ediyor. Bugün  olmasa  bir kaç  yıl sonra   herkes  kendi   akrabalarını  sorar.. Bizim    geleceğe   ilişkin kanallar üzerine   kafa yormamız lazım.    Herkes  siyaset  yapsın.     Birbirlerini   yokederek   bu iş  olmaz.  Bakın    bir  çoklarının   beğenmediği   Celal Talabani  partisinden    binlerce  insan    Nawşirwan MUstafa  önderliğinde  ayrıldı ve tek bir Kürdün  kanı dahi  dökülmedi.(Yürüyüşlerde  yaşanan  olayları   dışardan bırakıyorum) Bizim  böyle tecrübelerimizde  var. Başka    alternatifler  çıktığı zaman   PBK  çevresinde  bir dizi  insanın   daha  sağlıklı  siyaset  yapmasına da  neden olacak.  Daha   rahat  hareket edecekler. Daha geç olmadan   geleceğe  yönelik  düşünmek  gerekir. SElamlar ve  uzun ömürler  FemKurd

Ben sistemlerin, grupların, partilerin, yazarların   basın  emekçilerinin birbirlerini   etkileyip  ettkilememe  konusunda   bir şeyler  söylemedim. Etkilemeler  olur. İllahi   pozitif diye  bir  etkileme de  yok.  Pekala negatifte olabilir. Kapalı olanlarda  olabilir. Faysal'ın yazısında     dikkatimi  çeken  olay   PKK'inin  istem ve taleplerine  uygun yem  bulma olayıydı. Örneğin  Faysal   şunu  yazarken  "Kürd hareketinin mevcut durumda çözüm biçimi olarak tarif ettiği ''demokratik özerklik''in bile AB üyeliği yol haritası ve Kopenhagen Kriterlerinin yani AB kurumlarının ''yerel yönetimler yasasının'' bir başka biçimde ifadesi olduğu biliniyor. Kürd hareketinin çözüm önerisinin AB anayasasından esinlenmesi bile AB'nin sürece aktif katılımını da gerektirmekte ve meşrulaştırmaktadır." Çok  net değilmi?  Mademki   bu tezleri savunuyorsanız,  sizin istemleriniz AB'nin   yasal  çerçevesinde   haledilebilnir.  Bari  bunu yapın diyor.   Ben bunu   "kafa öğretmek"  olarak almıştım. Ama  Faysal,  "ey Kürdler  sizin   devletinizi  kurma hakkınız  Birleşmiş Milletlerin  Şartında   Ulusların kendi kaderini  Tayin hakkı  olarak var. Siz    ulus olmak istemiyormusunuz?"   diyede  yazabilirdi. Benim    çeşitli  Kürd   statükocu    partilerin  gözlükleriyle  bakma   yerine   Diaspora  Kürdlerinin   Kürdlerin  en basit  hakkı  olan    devlet  olma   hakkını  seslendirmeyi istemedir. Statükocular,    bu oyalamalarla    yarın daha kanlı   çatışmaları da  hazırlıyorlar.    Ama   düşünen  ve  sürece  kafa    yoran    arkadaşlar (Faysalda  bunlardan biridir)  daha  geniş yelpazede    olaya  bakmalılar.    Faysal'ın  yazısında   "anti amerkancı"     yaklaşımlara   karşı tutumu  doğrudur.  Hatta  seçtiği  başlık  "ABD dar-ül harp olmaktan çıkarılmalıdır!"  anlıyanlara  iyi bir cevaptır.   Yani ne diyor   "siz    islami reflekslerle hareket ediyorsunuz"  bu refleks ve  tutumlarınızdan vaz  geçin  diyor..  Bunlar olumlu şeyler. Selamlar

  Bu tip  tartismalar insanin   beyinlerini aciyor.   Aslinda  bizim toplumda   cidi bir   beyin örümceklesmesi var. Insanlar  düsünmüyor ve  önlerine  koyulan   hazir yemekleri   yiyiyor.  Bu tip tartismalar   tokat gibidir.  Hepinize  hürmetler. Aramo

http://www.rojevakurdistan.com/index.php/yazarlar/86/4309 bu yazi ve altina dusulen katilimci notlarina dikkatinizi cekerim. burda yaotigimiz tartismalarda fikir ayriligina ragmen herkesin anlastigi bazi hususlarda cok farkli bir gorusu temsilen SK nin rojevadaki yazisi ilginizi cekebilir. asgida aktarmistim, zincirde gorunmuyor-yeniden aktarayim dedim. hurmet HeK

Bence   Selah  Kemaloğlu'nun      soğuk  havalarla  ilgili çizdiği  tablo  " Kafamız karışıyor soğuktan mı acaba? "   gibi    konu başlığı  bana  çok  şey anlatıyor.  Gerçektende   Kemaloğlu'nun  PKK'yi  tanımlamak için  kullandığı  soğuk savaş  lugatı   bitimlediği   havaya  uygun.   Tam   bu ortamda    Kemaloğlu   Kürdleri  dünyadan  kopararak   Sibiryaya    yerleştirmeye   kararlı.    Ben  baharı bekliyorum.    Neredesin  Bahar!!!    Gel güzelim  Newroz  bu karlar erisin     donmuş   diller  açılsın!!   Aramo Kafamız karışıyor soğuktan mı acaba?   Selah Kemaloğlu tarafından yazıldı. Pazar, 22 Ocak 2012 22:23 Yazarlar - Nivîskar - Selah Kemaloğlu  Uzun ve soğuk bir kış yaşıyoruz. Sadece doğanın kışı değil, hayatın hayatımızın kışıdır da bu. Mesela kanımızı donduran bir soğuklukta 'soğukkanlılıkta' katliamlara tanıklık ediyoruz. Politikanın zaten soğuk olan kişiliğinde, bütün politik algılarımız, bildiğimiz bütün politik kuramlar ters yüz edililerek, politik yeni iklimlere doğru yol veriliyoruz. Arap baharının oluşturduğu 'umut ve esenlik' duygusu, o umudun Kürdistan'a yaratacağı yeni sıcak hava dalgası hala ulaşmadı. O beklentide olanların daha uzun bir süre o ılıman havayı bekleyecekleri  görülüyor. Gerçekten kimilerin söylediği gibi çok mu umutsuz bir durumdayız. Bu kış ve tufanın sonunda  bir aydınlık yok mu?  Yani Milli Eğitim müfratadlı fen bilgisi kitapları yalan mı söylüyordu? Mevsimle bağlantırdığım metaforumun canını daha fazla okumadan asıl meseleye gelmem gerek. AKP hükümetinin özellikle son iki yıldır yürüttüğü Kürt siyasal hareketini bitirme konseptinin ulaştığı nokta, bir çoklarının tahminlerini aşan bir boyuta evrilmiş durumda. Son Uludere katliamı ile bu konsept farklı bir merhaleye ulaştığı görülüyor.  Ortalık toz duman olurken, zaten Kürt siyasal hareketinin var olan pozisyonundan fazlaca haz etmeyen, liberal çoğulculukla, ulusal- bağımsızlık arasında bir ideolojik –politik hat oluşturmaya çalışan kesimlerle, PKK'yi ve Kürt siyasal hareketine şartsız ve koşulsuz destek veren kesimlere kadar geniş bir kesim , bütün olup bitenlerden faturasını yavaş yavaş PKK'ye ve BDP'ye kesmeye başladıklarına tanıklık ediyoruz. Bu tepkilerin temel sebebide PKK'nin uzun bir 'kış uykusuna' girer gibi bütün bu olup biten karşısında herhangi ciddi bir politik tepkiyi ve karşı koyuşu örgütlememiş olması ya da bu yönde herhangi bir emarenin hala politik gündemimize girmemiş olması olarak gösterilebilir.  Yani derin bir sessizlik içinde PKK. Abdullah Öcalan'ın da tavrı aslında bu sessizliği destekler nitelikte olduğu görülüyor. PKK'nin yeni bir politik hamlede bulunmaktansa mevcut durumda sessizliği yeğlemesi önümüzdeki dönemde farklı bir stratejik planlamanın göstergesi olarak görülebilir mi? Bu ortamda, Kürt siyasal çevrelerinde baskın olan tutum ise PKK'den bir KDP yaratma çabası olarak ortaya çıkıyor. Mesela Faysal Dağlı 'Dünya neden Kürtleri görmüyor' başlıklı yazısında ortada devasa bir tarihsel ve ideolojik gerçeklik dururken (PKK'yi çok iyi bildiğini düşündüğüm Dağlı'nin bu gerçekliği bilmediğini düşünmek naiflik olur) PKK'nin ABD ve AB ile daha derin bağlar oluşturması gerektiği tespiti, Kürt siyasal hareketini  daha milliyetçi ve merkezci bir çizgiye davet olarak okumakta yarar var. Bu politik belirleme günün moda deyimiyle çoğulcu düşünce pratiği ya da 'çok seslilik' babında mevcut politik-entellektuel ortama katkıdan çok, basit bir gerçeğe dair göreceli bir narrasyon oluşturma çabası olarak duruyor. Buğulu bulamaç bir dil. Israrla Kürt siyasal hareketine yarattığı  geleneğin dışına çıkışın telkin edilmesi ve arzusu bütün bir siyasal birikimin fazlasıyla liberalize edilmesi anlamına geliyor ki , işlerin bu kadar çetrefilleştiği bir ortamda çok fazla politik karşılığı yok gibi görünüyor.  Bütün bu olup biteni anlamamız için öncelikle mevcut politik çatışmanın en temel aktörü konumundaki PKK merkezli Kürt siyasal hareketini yeniden analiz etmemiz ve Kürtlük tanımı etrafında oluşan düşünsel ve ideolojik haritaya göz atmakta yarar var. Öncelikle PKK'ye klasik bir ulusal kurtuluş hareketi tanımı ile yaklaşmak ve onu benzerleri ve çağdaşları ile karşılaştırmak bizi yanlış yerlere götüreceğini görmekte yarar var. PKK 30 yıllık mücadele tarihinde bir çok politik ve ideolojik kırılmaya rağmen koruduğu çok önemli bir özü var. Bu öz PKK'nin ta başından beri bağımsız bir şekilde hiç bir uluslararası güce yaslanmadan, bütün uluslararası güçlerin kendi aralarındaki güç denge ve dengesizliğinin yarattığı çatlaklardan yol almasından kaynaklanıyor. Öyle ki Ortadoğu gibi politik dengelerin günübirlik değiştiği bir ortamda, uzun ve stratejik ortaklıkların hayat bulması imkanı olmadığı bir coğrafyada bu kadar uzun bir süre var olmanın tek sırrı bu bağımsızlıktan kaynaklandığını görmekte yarar var. Bu bağlamda ne PKK'nin AB ve ABD'nin politika yapım merkezlerine sunacağı bir kartı ne onların öyle gönül rahatlığı ile Kürt siyasal hareketine açacakları kucakları var. Yoksa iyi biliyoruz ki bu merkezlerin Kürtlerle bir sorunu yok. Öyle olmadığını Irak Kürtlerinin bu merkezlerde gördükleri sıcak 'welcome'ları nasıl yorumlayacaktık. İkinci önemli karekteristiği ise PKK'nin 30 yıl boyunca ulusal kurtuluşçulukla sınıfsal ve toplumsal kurtuluşçuluk arasındaki dilemada yaşadığı gel gitlerde bulmak mümkün..  Kimilerine göre Abdullah Öcalan'ın yoğun bir tarihçilik ve genellemeleri etrafından şekillendiği için yapısal olarak belirsizleşen ağır retoriğine rağmen, bu ideoloji , 20 yüzyil boyunca bütün ulusal kurtuluş hareketlerinin yüzleştiği derin çıkmazdan Kürt sorununu uzak tutmayı başardı.   Nedir bu çıkmaz? Bu çıkmaz başarılı olsun ya da olmasın, başlangıçta ne kadar özgürlükçü ve eşitlikçi olursa olsun (bkz Cezayir Ulusal Kurtuluş hareketine, Afrika Ulusal Kurtuluş hareketine) eninde sonunda milliyetçiliğin kendi doğasında kaynaklanan (bir burjuva ideolojisi olması ve özünde toplumsal ana çelişki ile kurduğu bağın zayıflığından kaynaklı) sebeplerden dolayı derin bir hüsranla 'sahte zaferlere' ulaşmış olmalarıdır. Yani en genel tanımlanması ile milliyetçiliğin zaten belirsiz olan sosyal ve sınıfsal yapısı ve dili etrafındaki bir politik hareketin ulaşacağı en son nokta, ancak kendisine kapitalist ulus -devlet pazarında bir figüran olmaktır. Ya da en genel anlamıyla liberal demokrasinin etnik ve insan hakları bağlamında sorunun çözülmesidir. Elbette ki yukarıdaki tanımlardan ve sonuçlardan heyecan duyacak olanlar olacaktır. Kapitalist pazarda bir ulus-devlet olmak çabasında beis görmeyen,  liberal demokrasinin etnik ve insan hakları kapsamı içinde olmayı bir son nokta olarak gören ve hatta TC'nin mevcut faşist tutumu ile bunlara bile gelmeyeceği argümanını ortaya atarak "neden söz ediyorsun bu dünya üzerinde bir çakılı taşımız olsun nasıl olursa olsun" diyen bile vardır. Kendi sınıf ve sosyal algılayışları etrafında bir özgürlük tanımları bile olacaktır. Ancak PKK'nin temsil ettiği sınıfsal ve sosyal gerçeklik içinde Kürtlerin salt bir ulusal ve etnik yapı olarak değil aynı zamanda tarihi ve sosyal çelişkisinin bir öznesi olarak Kürtlerin toplumsal kurtuluşunun hedeflendiğinin en azında bunun üzerinden bir dilin geliştirildiğini hatırlatmakta yarar var. Bunun içindir ki liberal ve milliyetçi -bağımsızlıkçı Kürtlerle, PKK arasında her zaman derin bir anlayış çatışması hep olagelmiştir.  Bunun temel sebebi; diğer bütün ulusal kurtuluş hareketlerinde olduğu gibi PKK zamanla meydanı orta sınıflara bırakmaması ve temel ideolojik çizgisinden ayrılmamasıdır. Yani Kürtlerde paylaşılacak bir pasta olduğunda, bu kesimler 'şimdi devran bizim devranımız' diye ileri atıldığında onlara göre 'PKK'nin ideolojik ve anti-çoğulcu'(ne demekse bu çoğulculuk)  yüzü ile karşılaşıp geri çekilmek zorunda kalmışlardır. Bu gidip gelmeler, bu kesimlerin AKP içinde bir ifade gücüne ulaşmaya başlamasına kadar sürdü. O tarihten sonra PKK populist anlamda derin bir milliyetçi retoriği seçerken, sosyal, sınıfsal ve örgütsel anlamda  yeni bir toplumsal yapılanmanın temellerini atmaya başladı. Gerek 'demokratik özerklik gerekse KCK yapılanması bu sınıfsal ve sosyal ayrışmanın arka planını oluşturuyor. Geçmişte yaşanan Kürt Ulusal Meclisi, Sürgündeki Kürt parlamentosu ve Ulusal cephe oluşturma çabalarının 'başarısız' olmasının sebebi de PKK'deki bu ideolojik-politik dilemmanın sonucudur. Yoksa kimilerinin iddia ettiği gibi 'PKK'nin anti demokratik tutumu' ya da 'Öcalan'ın tek adam olma ve her şeyi kontrol etme dürtüsü' olarak gösterilmesi bütün bir tabloyu ortaya koymuyor. Çoğu zaman Öcalan ve PKK üst kadroları bile ideolojik ve politik savrulmalar yaşasalar da, alttan gelen (PKK'ye kaynaklık eden Kürt yoksul kesimlerinin dayatması ile) yeniden eski rotalarına döndüklerine tanıklık ettik, özellikle son 10 yıl içinde.  Yani özcesi PKK'nin Kürt yoksul kesimleri ve ötekileri ile kurduğu dil bilindik politik ve ideolojik tanımların ötesinde daha derin anlamaları olan bir dildir. Politik kuramlar açısında açıklanması zor olan bir Kürt sosyolojisi çıkıyor ortaya. Bunun içindir ki, bu Kürt kesimlerin, PKK'nin ve Öcalan'ın ideolojik ve politik olarak 'yalpanladığı' zamanlarda bile PKK'ye yakın durmaları gerçek bir politik fenomen olarak karşımıza çıkıyor. Kimilerine anlamsız gelen bu desteğin altında yatan sebep, PKK'nin ısrarla ve bu kesimlerinde aynı ısrarla PKK'ye yaklaşmasıdır. Yukardaki tanımı ve tarihsel gelişimi batı merkezleri bizden daha iyi yapmaktadır. Yani PKK'yi çok iyi tanıyorlar. PKK'nin kendisini kendisi yapan bu en temel çizgisinden ayrılarak kapitalist merkezlerle diplomatik oyuna girmesinin ne PKK'nin harcı ne de PKK'ye birşey kazandıracaktır. Kürt liberallerinin bile PKK'yi aradan geçen 30 yılda anlamadığı ve içselleştirmediği bir ortamda Faysal Dağlı'nın önerdiği gibi değil AB parlementosunun önünde açlık grevi zil çalıp oynasan da alacağın tepkinin tek bir politik karşılığı olmaz. Avrupa'yı Avrupa yapan en temel demokratik kavramların (basının özgürlüğü, insan hakları vs) hergün ters yüz edildiği, yaşadığı ekonomik darboğazdan burnunu ucunu göremeyen ABD ve AB'nin PKK ve Kürtlerle tek işi olur oda, uluslararası politikada bir kart. Ancak Kürt kitlesinin ve PKK'nin yapacağı tek şey, hala ortada öyle devrimci ve sosyalist iddası olan, devletin politikasından kendini koruyabilmiş parti, sivil toplum kuruluşu ya da kişiler varsa, bunlarla ilişki kurmaktan başka bir politik çaba içinde olmasının hiç bir anlamının olmadığı biliyoruz.   İkinci olarakta BDP'nin bu konjoktürde, Ankara merkezli politikadan ayrılması bütün bir sivil ve ulusal siyaseti,  AKP ve onun Kürt uzantılarına bırakması anlamına gelecektir. Dolayısıyla AKP'ye daha rahat bir manevra alanı olacaktır. AKP'nin yaprağın kıpırdamasına bile izin vermediği bir ortamda BDP'nin AKP'nin burnun dibinde kalarak hergün politik olarak onu provoke etmesi bile önemli sosyal ve politik sonuçlar doğuracak bir politik çaba olduğunu görmekte yarar var.  Şimdi PKK bir kez daha, tarihinin en kötü kışlarından birinde, yine yönünü ne ABD'ye ne şuna ne buna, dayandığı ve temsil ettiği halk yığınlarına dönmek zorundadır. Kapitalizmin yarattığı ağır politik denklemi çözmenin tek yolu devrimci yeni bir gözle olayları okumaktan geçer. Yoksa mevcut politik karmaşanın içine atlamak, Kürt siyasal hareketini umulmadık sulara sürükleyecektir. Onun içindir Kürt siyasal hareketinin öyle 'iki adım geri çekilip 'sessizliğe' bürünmesi anlamlıdır. [email protected]

Mehmet Can 23-01-2012 23:51 Sayin Selah Kemaloglu, Binlerce Kürd genci sosyal ve sinifsal davalari icin daglara cikmadi! Kolaysa öyle, hadi baska bir milletin cocuklari da 30 Yil sosyal ve sinifsal haklari icin savassin. Var mi örnegi? Yok! PKK'nin de en büyük dilemasi, bu basit gercekligi ifade etmekten sakinmasi. Ulusal Kurtulus mücadelesine yeni anlamlar, kavramlar, hedefler arama cabasina girmesi ciddi bulanikliga yol aciyor. Ne istedigini bilmez ve kendini- birakin dünyaya, kendi toplumuna bile anlatamaz hale geliyor. Bunun en son örenegi "Demokratik Özerklik" modeli. Bu model ile ilgili BDP siyasetcilerind en birbirinden farkli yorumlar duyduk, hatirlarsiniz! PKK'nin devasa bir savasi var, bu savasi manipulatif, ucube modellerle anlasilmaz kilmaya ve harabe etmeye hakkimiz olmadigi gibi lüksümüz de yok. Bu mücadeleyi dünyaya, dünyanin anladigi dilde anlatmaya calismaliyiz. Isimiz zor ama henüz bu konuda atilmasi gereken adimlar atilmadigi gibi, bu dava gereksiz illusiyonlarla da oyalandi. Alıntı     Ali 23-01-2012 21:50 Dağlı'nın ve Kemaloğlu'nun yazıları etrafında www.newroz.com'un formunda başlayan bir tartışma sürüyor. https://www.newroz.com/en/forum/350923/kodlar-sistem-vs-vs#comment-672996 Alıntı     Kelâ Dîmdîmê 23-01-2012 14:49 Bir halkin, ulusun yabanci boyundurugundan kurtulmasini 'sahte zafer' olarak yorumluyor sayin yazar, yani Kürdlerin 'sahte zaferlere ihtiyaci yok' demeye getiriyor, eee Kürdlerin ulusal bagimsizliga ihtiyaci yoksa neye ihtiyaci var; demokratik Türkiye ye mi? Bu demokratik Türk devleti tüm demokratikligin e ragmen nihayetinde bir 'ulus devlet' olmayacak mi? ya da yazar 'sosyalist, ulus devlet olmayan bir Türkiye' olacagina mi inaniyor ve Kürdleri bunun icin mi mücadeleye cagiriyor, tipki Perincek, Y. Kücük, vb.leri gibi... Alıntı     azad 23-01-2012 05:08 Sayın yazar tam da PKKnin dramını vurgulamış! PKKnin 30 yıldır sonuçsuz, zafersiz ama şehit fabrikası gibi bir savaş sürdürmesinin mantığı bu yazıda dile gelen anlayıştir. Yazarın zihniyetine Avrupa nasıl bakıyor merak edene söyleyeyim. Heinrich Böll vakfının başkanı şöyle demişti: (solcu) PKK taş devrinden kalan ıslah olmaz bir tarikattır! PKKyi yönetiminde hala etkin olan akılsın solcu akıl 'neolitik (taş devri) dönem değerleri' falan diye diye bu büyük mücadeleyi bu hale getirdi, dünyayı Kürtlere, Kürtleri de dünyaya düşman etti... Alıntı   F. Beru 23-01-2012 03:35 S.Kemaloglu Afrika Ulusal Kurtulus Hareketi ve diger ulusal hareketlerin "derin hüsranla" sonuclandigini ve PKK'nin bu sonucdan kendini koruyabildigini dile getirirken, PKK'nin bizzat bu hareketlerin elde ettikleri mevzileri elde etmek icin cabaladigini ama bunun icin bile muhatap alinmadigini gözardi ediyor. Ama S. Kemaloglu'na helal olsun, ideolojisizlik, konseptsizlik ancak bu kadar güzel bir bicimde "basari konsepti" olarak sunulabilir. Iyi bir parti-propagandasi, ama ulusal sorunumuzun cözümü icin ise yarar mi, emin degilim... Alıntı     Dewlo 23-01-2012 01:58 Slm, önce yazarlar elle yazi yazardi, sonra daktilo cikti ve simdi kapitalizm dedigimiz sey. Klaviyenin tuslarina basip yazilari silip, degistirip, istegimiz gibi yazip cizip coplere kagit atmiyoruz. Copte kagit toplayanlarin sayisi da azaldi tabiki de diyelim. Kapitalizim kazandi yine, miliyetci olsa, kapitalist olsa, sosyalist olsa, dinci olsa, kominist olsa ne fark eder? 30 yil ne demek biliyor musunuz? Bosver rahatsiz olmiyalim! Nasil olsa Pkk, Bdp, Kck var ya! Onlar ölür zindanlarda, geri kalan 30 yilarini da ceker. Biz klavyenin basinda elestirelim, rahatiz de mi? Saygilar Alıntı     hidar zengok 22-01-2012 23:37 sayin selah, makalendeki 'agir retorigin' demogoji kismini bir yana atsak Kürt miletine Kapitalden alintilar yada 'anamiz amele sinifidir' marslari okuyarak amerika heronlari altinda ölmeye devam etmesini öneriyorsun. Allahtan kck yöneticileri ve baskan Apo senden daha hizli ayak uyduruyor dünyadaki degisime de senin deyiminle 'Pkk'nin köylü tabaninin parti yönetimine dayatigi 'solculukta israrli olma isine' fazla girmiyorlar. (Yoksa gercekten 'anamiz hep amele sinifi kalacakti! ihtimal sen bizim siniftan degilsin ama!) Baksana Kck'liler toplu sivil cuma namazi kiliyor. Senin karsi oldugun ayrı devlet kurma gibi islere girip 'kopus' falan diyorlar. Senin bu teshisine de askolsun. Ancak siyaset okumus bir ortodoks marxci yapar bunu. Mus'ta pkknin kitlesinin bir lafi var: El alemin büyükleri, okumuslari onlara ilim, irfan, medeniyet ögreti, bizimkiler shushe yemaxini ögreti! Salah arkas burda yer olsaydi sana Yoldas Pancuni'yi anlatirdim, artik baska sefere ama... saygilar selamlar...

sen  dert etme beni,oldukca sihhat ve afiyetlerdeyim. "tam anlayamadigim  ama galiba bizden unutununu kesmis"dedigin  ben, kendimi cok iyi ifade edemesemde felegin tekerine cokmak sokan biri olarak su kadarini söyleyeyim teorik olarak kendimi ifade edemedigimin farkindayim ve onun sikintilarini ceken biri olan benim  fizigimi ve kimyami bilen yoldaslarim  bilirler ki kaderimi teslim ettigim"iradenin"burdaki edilgen hallerini elestirip,caniniz cehenneme derken, kastini asmamaya özen gösteren biriyim. bunu bilen yoldaslarim bana müsamaha gösterieken,benden yana korkularin olmasin hocam. anlamsiz bir sekilde  dursamda,vesile oldugum  tartisma zincirini takip ederken her seyde bir hayir vardir diyorum. bu anlamda tadi damagimda kalan tartismalar ufkumu daha bir acarken, karpuz,kavun ve af buyurun hiyar bir kenara dursunda isin özünü özetleyen sevgili FemKurd un Sistem-Orkestra-PKK okurken,rahmetli mehmet senerin yad ettim. lafi uzatmaya hecet yok kabulum olan,ikinci SIK  daha SIK  durandir. hürmetler

Simdi biz bu yorumdan ne ogrendik? bu yazinin temsil ettigi zihniyet uzerine genel fikirlerimi en sona sakliyorum SK nin yazisindan alitilara not dusecegim 1- metafor berbat, kendisi de hissetmis 2- su cumle ne anlama geliyor? "Ortalık toz duman olurken, zaten Kürt siyasal hareketinin var olan pozisyonundan fazlaca haz etmeyen, liberal çoğulculukla, ulusal- bağımsızlık arasında bir ideolojik –politik hat oluşturmaya çalışan kesimlerle, PKK'yi ve Kürt siyasal hareketine şartsız ve koşulsuz destek veren kesimlere kadar geniş bir kesim , bütün olup bitenlerden faturasını yavaş yavaş PKK'ye ve BDP'ye kesmeye başladıklarına tanıklık ediyoruz." PBK (Pkk-Bdp-Kck) elestirilerini ayni torbaya toplayip, bu ekibi destekleyen halki manuplatif bicimde tum elestirlere karsi suheci olmaya cabalamak enetelektuel bir caba degil, ucu kriminalige varabilen berbat bir manevradir. Ocalan bu isi iyi yapar, epigon u da baslamis. kurd cevreleri elbette PBK yi elestirecek, allhin eli uzun, SK nin yazdigi ortamda onu okuyanlar da yazisinin altina guzel notlar dusmusler. her hakde kotu Kurd Orta sinifi uyleri olmalilar (!). 3. su cumleye bakalim: "Bu ortamda, Kürt siyasal çevrelerinde baskın olan tutum ise PKK'den bir KDP yaratma çabası olarak ortaya çıkıyor. Mesela Faysal Dağlı 'Dünya neden Kürtleri görmüyor' başlıklı yazısında ortada devasa bir tarihsel ve ideolojik gerçeklik dururken (PKK'yi çok iyi bildiğini düşündüğüm Dağlı'nin bu gerçekliği bilmediğini düşünmek naiflik olur) PKK'nin ABD ve AB ile daha derin bağlar oluşturması gerektiği tespiti, Kürt siyasal hareketini  daha milliyetçi ve merkezci bir çizgiye davet olarak okumakta yarar var." a) PKK uzerinde yukseldigi kosullar dusunulurse KDP yaratmak imkansiz, bunu bir aptal bile PKK y besleyen yapiya bakip anlayabilir. kasit PKK den yukseldigi kitlenin gercek ihtiyaclarini adresleyen ULUSAL bir orgut yaratmak sa EVET. bu mumkunse BUNA ELIMIZDEN GELEN HER CABAYI GOSTERMELIYIZ. b) FDagli nin yazisi da, KDP yaratmakla iligisi alakasi olmayan bir yazi. TEKNIK onerilerle gelmis ve bu onerileri de bir hayli gercekci. FD nin onerdigi seyleri yapan yiginla sol orgut de marxist orgutte olabilir. okuzun altinda buzagi aramak desem o kadar zarasiz bir niyet yok bu yorumda. dupeduz olmayan bir seyle suclama var. 4- bir takir tukur ne manaya geldigi anlasilmayan cumle de bu: "Bu politik belirleme günün moda deyimiyle çoğulcu düşünce pratiği ya da 'çok seslilik' babında mevcut politik-entellektuel ortama katkıdan çok, basit bir gerçeğe dair göreceli bir narrasyon oluşturma çabası olarak duruyor. Buğulu bulamaç bir dil. Israrla Kürt siyasal hareketine yarattığı  geleneğin dışına çıkışın telkin edilmesi ve arzusu bütün bir siyasal birikimin fazlasıyla liberalize edilmesi anlamına geliyor ki , işlerin bu kadar çetrefilleştiği bir ortamda çok fazla politik karşılığı yok gibi görünüyor." a) FD nin yazisinda olmayan seyleri yakistirmis. narrasyon bu yazinin neresinde? Bugulu bulamac dil asil SK nin yazisina hakim, sade bugulu olsa iyi, berbat zorlama bir yazi. sahte bir tahlil (goya bilimsel hava verilmis) dili vs . b) FD nin uazisina geri donun, temel elestiri PKK ve kitlesinin manasiz bicimde anti ABD cephesi acmasi elestirilmis, ustelik bu ABD yandasligi veya ona yakinlasma biciminde degil-tam tersi TALEP etme  bu sekilde iletisimde bulunma onerilmis. tam da isabetli bir oneri. ben kendi adima dunyada olup bitenleri boktan karikature donusmus bu ya hep ya hic mantigi ile yorumlayan bu porsumus solcu, pseudo marxist  retoriklerden tahlilerden biktim usandim. Kurdler lebtte anti ABD veya AB gosterisi yapacaklarina (bunu da yapacagiz elbett ama  bununla kalmayip) TALEP eden eylemler ve cizgiler olusturmak zorundalar. bu saglam oneriyi alip cekistire cekitstire, uc bes suslu retorikle  ABD yandasligina kadar getirmis isi SK. kurdlerin kendi CIKARLARI disinda baska bir seyin yandasi olma derdi yok. 5- "Öncelikle PKK'ye klasik bir ulusal kurtuluş hareketi tanımı ile yaklaşmak ve onu benzerleri ve çağdaşları ile karşılaştırmak bizi yanlış yerlere götüreceğini görmekte yarar var. PKK 30 yıllık mücadele tarihinde bir çok politik ve ideolojik kırılmaya rağmen koruduğu çok önemli bir özü var. Bu öz PKK'nin ta başından beri bağımsız bir şekilde hiç bir uluslararası güce yaslanmadan, bütün uluslararası güçlerin kendi aralarındaki güç denge ve dengesizliğinin yarattığı çatlaklardan yol almasından kaynaklanıyor." SK kurdleri i kor e aptal saniyor olmali. PKK klasik ulusal kurtulus hareketinden ayiran tek sey, Ocalan in kurdler icindeki Turklerden kopamayan sentiment ile kendi guce tapan gucun onunde diz coken psikojisi ile olusturdugu TC icinde cozum arama "stratejisi" nin bulamaci yatiyor. PKK nin de uluslarrasi guce dayanmadigi hikayesi bayagi komik. suriye yi bir ara iraq ile olan  bir sure de iran ile olan iliskileri hangi sinifta tasnif edecegiz? bir ulusu temisl eden orgutun bir suru ulusal arasi gucle irtibat haliden olmasi kacinilmazdir, uzayda boslukta mi bu orgutler, bagismiz cizgiymis. var mi oyle bir sey? 6- en komik cumle de burda: " Kimilerine göre Abdullah Öcalan'ın yoğun bir tarihçilik ve genellemeleri etrafından şekillendiği için yapısal olarak belirsizleşen ağır retoriğine rağmen, bu ideoloji , 20 yüzyil boyunca bütün ulusal kurtuluş hareketlerinin yüzleştiği derin çıkmazdan Kürt sorununu uzak tutmayı başardı." Ocalan benzerleri (Kim familyasi ve Enver hoca vs )  zihinsel acidan ciddiye alinacak liderler degiller. Ocalan in ciddiye alinmasi gereken yani, etrafinda bizat kendi olusturdugu person kultu ile kuzey kurdistani 30 yildir limbo da tutma seytani yetenegi olmali. ancak yetenek dedigime bakmayin, kurdlerin icinde bulundugu kosullarda onlarin en zayif noktalarini manuplatif bicimde orgutlemeyi becermis tocix bir kabileyet bu. hepsi bu. zirvalari teker teker hayatin icinde curuyecek elbette. olan biten budur. sahte  ve zorlama bir caba ile ocalan dan stratejist cikartmak tarihin duvarina defalarca carpacak. yazdiklari, ettigi lakirdilar allahtan ortada. qunatimik bir "lider" olarak tarihe geciyor gectii bile, kendi ifadesi ile qunatumu cozmus, bir de SK ya el atsa da onu cozse. GENEL son soz: onceleri karsi tarafin aklli sesi diye SK yi okuyordum, bir kac yazisinda  gerceklerdense Ocalanist tahribati savunur izlenimi edindim, ancak izlenim ile gercek ayni sey olmayabilir diye okumaya devam ettim . bu son yazisi ile bundan sonra zaman ayirmaya degmeyecek bir hale geldi. ona safliktan mi gizli bir ajandasi olmasindan mi neden oldugunu bilmedigim ve ilgilenmedigim  Ocalanist pkk cizgisinde boncuk arama cabalarinda basarilar dilerim. bu macerasi ne yazik ki cok uzun suremeyecek gibi gorunuyor. ancak SK ya insancil sempatimi sunmak isterim; PKK nin Ocalanist zirvalar icinde saskinlasmis cizgisini savunmanin ne kadar imkansiz oldugunu bu yazi ile bize gostermis oldugu icin-;  zorlama entelektuel cumleler, gerceklikle baglantisi olmayan PKK tahlilleri ve yakistirma iddialar dan olsuan bu tur yazilari PKK de ur haline donsumus Ocalanist kafakarisikligini (dikkat strateji filan degil bu-dupeduz kafakarisikligidir) ancak bu bicimde savunmak mumkun. kotu bir donemi savunan iyi bir ornek olarak yazili arsivimize girmis oldu. HeK

Neuen Kommentar schreiben

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.