Direkt zum Inhalt

Bazen Gerçekler Can Alır / E.J

Birinci Dünya savaşı veya paylaşım savaşı sırasında millyonlarca insan öldü. Bu savaşlar sadece ekonomik paylaşım olayı değildir. Kendilerini bu savaşın içinde bulanlar, ulusal onurlarını, varlıklarını, geçmilerin, kimliklerini kaybetmek istemediler.

Ruslar, asker toplamak için Asya ülkelerine, aşiretlere kadar uzandılar. Güç oluşturdular. Fransızlar, Afrikalı kabilelere kadar uzanıp, kollarına bıçak atarak Zencilerle aynı kanı taşıdıklarını göstererek, Fransız genç kızları Arap ve Zenci askerlere öpücükler vererek, onlarla dans ederek yanlarına alarak, hatta Asya ülkelerine(Siam-Thailand) uzanarak asker topladılar.

Birinci ve ikinci Dünya savaşın da ölenlerin kısa bir miktarına değinelim :

Birinci dünya savaşında toplam 21 millyon insan öldü.

Fransız,1 millyon 315 bin

Rus, 3 millyon 300 bin

ABD,117 bin

Osmanlı, 5 millyon (bu beş millyonun ne kadarı Kürt!).

İkinci Dünya savaşı:

Rus, 21 millyon

ABD, 418 bin

Fransız, 540 bin
Çin, 20 millyon.

Sadece birinci düna savaşında, Osmanlılar için ölen Kürtlerin sayısı düşnmek bile insanın zoruna gidiyor. Onlar da enternasyonal dayanışmaya gitmişlerse, sol idolojiye mi sahiplerdi, demokrasi mi arıyorlardı?
Elbette hayır!

Osmanlılar için ölmüşlerdi. Osmanlı örgütlenmesi Kürtleri kullanmıştı. Bu savaştan Kürtlerin lehine yazılan bir şey yok. Tarihleri arşivleri bile yok. İşbirlikçi asker-aydın Kürt devşirme. Biz bu işbirlikçi tarihi 1071 den itibaren ele alırsak, Kürtler kendilerini tarihe yakışmayacak kadar kullandırmışlardır.

Kürdistan için ölenlerin sayısı, diğer uluslara oranla çok az. Fakat sömürgeciler için ölenlerin sayısı tam bilinmemekle birlikte bayağı fazla. Hamidye Alaylarına süvari veren aşiretlerin sayısı bir hayli kabarık.

TC yi kuranlar Osmanlı kadrolarıydı. Erzurum, Sivas kongreleri yaparak Kürtleri yanlarına alıyorlar. Bu dönemde Afrikada bir çok kabile özgürlüğüne kavuştu. Kürtler her zaman Türklerin “gavur“ kelimesininin tuzağına düşmüşlerdir. Oysa, Müslümanlığın yaratıcıları Araplardı. Onlar bile “gavur“ dedikleri başta İngiliz ve Fransızlar olmak üzere Avrupalılar’la ilişki ve antlaşmalar içindeydi.

Türkler, Avrupalıların dışında SSCB ile diyaloğa geçmişti. Görüldüğü gibi yanlız Kürtler kenarda duruyorlar. Kıbrısı işgal eden Türklerin bayrağını tepelere diken yine Kürtler olmuştur. Kürtlerin, Uluslar arası politikalarda piyon olarak kullanılmasının nedenini Kürt köylüsünde, Türklerin “feodal“ diye küçümsediği ve tepe tepe kullandığı politikada aramamak gerekir. İnsanlığın hepsi feodal yaşamdan geçmiştir. Asya ve Afrika nın bir çok ülkesi halen feodal. Fakat ülkelerine sahip oldular. Ki bu insanlar kendi topraklarında
Kabile yaşamı sürerken avlandılar, gemilere doldurulup ABD, Avrupalara köle olarak götürüldüler.

Kürtlerin, gerek Osmanlı, gerek TC politkalarında acımasızca kullanılmasının ana nedeni Kürt aydınlarıdır. Şimdi bunu insafsızca vurgulamak gerekir. Esas işbirlikçi Kürt aydın sınıfıdır. Kürt halkının önünü açacaklarına, Kürtlerin sömügeleşmesinde köprü rolu oynamışlardır. Düşmanın aydını, düşmanın tahsildarı, düşmanın memuru, düşmanın gazetecisi ve savunucusu bunlar.

Dikkat etmekte yarar var: Bu sınıf olmazsa, düşman Kürtlerle diyaloğa bile giremez. Vergi toplayamaz, konuşamaz.T ahsıldarların hepsi Kürttür. Ziratta çalışanların hepsi Kürt’tür (memuré Mışka der halk).

Bir bakıyoruz, bir TRT 6 var. Neci bu TRT. Türklerin insanlığı tutmuşsa açar Kürt kanalları ve en azında Avrupa normlarında bir özgürlük tanır. Fakat gelişen teknoloji, iletişmin zorlaması sonucu sayıları sayılmayacak kadar açılan Kürt TV lerine rakip anlamında ve Kürtleri kullanma amacıyla açılan bir TV.

Kürtler teknoloji çağında. Kürt TV lerine bakacak aydınlanacak, o halde kendi(tc) denetim ve propaganda araçlarına bakması için baş vurulan bir yöntem TRT-6. Osmanlı için çalışan aydın, küçük burjuva, Türkiye cumhuryeti için çalışan aydın, küçük burjuva.

Dünya'da ekonomi, teknoloji, üretim araçları, sillahlar,her şey değişmiş. Eski yönetim ve sistemler yeniye ayak uydurmaya zorunda. Artık paslanmış teknoloji ve yönetim biçimi değişti, doğal ve yeni bir yola girdi. Dış dünya ve TC de değişmek zorunda. Dünya alt-üst olacağı bir dönem’de Kürt aydınları, küçük burjuvaları yine kıstırıldılar, yine köprü olarak kullandırılacaklar. Söyledikleri demokrasi, Avrupa yasaları ve Kürde sillah gerekmez, Kürde savaşcı lazım değil.

Şu an, Türkler son teknolojiye sahip uçak ve sillahlar alıyor. (Kürt doğal zenginlikleri ve emek güçü sayesinde). Elli bin kişilik özel ordu kuruyor (ki bu onların söylediği ve var olan ordularına rağmen).

Kürt aydın ve devşirme gurbu “sillahlı mücadele dönemi bitti“ diyor. İyide, düşmanların nasıl sillahlandıklarını görüyoruz! Kürt aydınları neye dayanarak “sillahlı mücadele dönemi bitti, dönem demokratik mücadele dönemi” diyor. 1071 den beri döneme uygun aynı yöntem. Demokratik sözü lastikli bir palavra.

Tunus, Mısır ve bir çok ülke kendi demokratik ve özgürlüğü için yüzlerce ölü veriyor. Kürt hem sömürge, hem köle. Neden aydınlar sokağa sıçramıyor, siyasiler sokağa atlamıyor. Sömürgecilerle koparamadıkları bir bağ var. TC ye sığınmaya giden, ondan “af“ bekleyen Kürt hakını düşüne bilirmi? İşte Türkye’ye bahar gelmiş. Güneş altında Kürt aydını
legal mücadelle edecek(sadece legal-TC nin müsadesi üzerine kurulu). Bir avuç KCK'lıyı, yaşları daha 12'sinde olan Kürt çocuklarını görmüyorlar. Oysa onların rolu tankların üzerine çıkmak, sahnenin en önünde olmaları gerekir.
Kürt aydın sınıfı, esir alınmış ön kaledir…

Kürt örgütler ve ideolojiler arası köprü rolu olması gereken aydınlar, hayellerin, hayal üstü idoloji ve teorilerin savunuculuğunu yaptılar. Kişileri kayrılarak halkı unuttlar, amçları sömürgeci mandasın'da kölecilik oldu. Oysa, iç ve özel'de dış şartlar sonucu durgun bir dönem yaşanıyordu. Önemli olan bu dönemde aydınlar müdahalesi söz konusu olunmadı. Kürt gençleri halen, Türk, Arap ve Farslar'a askerlik yapıyorlar. Koruculuk sistemi Doğu Kürdistana girdi. Bu konular üzerine'de gidilmedi. TC, politik ve yazarların sürüklediği Kürt gündemi onlar tarafından kullanıldı.

Ayşe Tüzel genel kurmaya çalışırcasına, İmralıda dönen Kürt kapanı'nı meşrulaştıması görülmek istenmedi ve sadece sürüklendiler. İşte şu röportaj, kokmuş balıkçı ve son günlerde Mars'ta su bulmuşçasına İmrallı üzerine yazılan kitap.
Tolga denen gazeteci, Harp okulların da ve TC ordusu içerisindeki Homo ve pornografık konulara değinmiyor. Fransız diplomatın İstanbul'da ki tecevüzüne değinmiyor. Kürt halkı piskolojik baskıdan uyanmaması için ne gerekiyorsa onu yapıyorlar.

Yarın Güney Kürdistan'ın önemli şahsiyetleri gerici bir tavır, yasa veya diktaya yönelirseler içimizde yaratığımız heykele tapalım mı? Hani her aydın diyalektik, diyalektik meteryalizm den dem vuruyordu, doğa ve değişimler... Nasıl olur, yaşlanmayı, değişmeyi kabullenemiyoruz! Yenilikci olamıyoruz. Aydın'lar falcı değil, söürgeci kuyrukcusu hiç değil. Aydın halk mücadelesinin dinamik ve yol açan kesimidir. Okuduğunu anlamak istemeyen, gördüğünü anlamak istemiyenin anlatacak bir şeyi yoktur, nasıl ikna edecek. Dinlemiyen, dinlememiştir anlatacağı şey de yoktur.

Doğrusu kalemini sevdiğim Kürt gazetecilerden biri de Günay Aslan'dı. Doğaüstü teorilere. barış ve kardeşlik uyutmacasına girince arada bir okudum. Son yazısın'da, yanıldığını söylemesi, Kürt halkının bir ordusunun gerekliliğini dile getirmesi oldukça hoşuma gitti. Umudum rolunu oynamasıdır.

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.