Direkt zum Inhalt

Sevgili Şapkalı Merhaba!!(2)


Sevgili Şapkalı,

Bolşeviklere ait olan bu belgelerin bugüne kadar Sovyet ve Ermeni Kürdologları ve Sovyetlerde okuyan Kürd yada Kürdistanı işgal eden ülkelerin „Komunist“ kadroları tarafından yayınlanmamasının bir çok nedeni vardır.

Bu nedenlerden biri, Sovyetler Birliğinin Kürdlere karşı Kürdistan'ı işgal eden ülkelerin saflarında yeralması ve Kürdlere suç işlemesidir.

İkincisi ise Ermenilerin Kürdlere karşı giriştikleri katliamlar ve Kürdistan'ı Kürdsüzleştirme çabalarıdır.

Bu iki olay tabulaştırılmış ve bu belgeler görmezlikten gelinmiştir. Sayın Awrasyaw Hawrami bu belgeler 3 cilt halinde yayınlayarak büyük bir tarihi hizmet yapmış bulunmakatadır.
Bolşeviklerin iktidara gelmesinden sonra Kamil Bedirxan ve Prens Şachovski Kürd ve Rus ilişkilerini konu alan raporları 1917 yılında Bolşeviklere sunuyorlar.

Sözünü ettiğim bu iki şahsiyet Birinci Dünya Savaşı boyunca Rus Ordusunun saflarında Osmanlılara karşı savaşıyorlar.

Prens Şachovski ve Kamil Bedirxan raporlarında uzun bir şekilde Kürd ve Rus ilişkilerin tarihine giriyorlar. Ben burada fazla tarihe girmeden onların Birinci Dünya savaşı sürecine dair Kürd-Ermeni-Rus ilişkilerine dair yaptıkları tespitlerini aktaracağım.(bu raporların tamamı için Newroz.com'daki Aris Arda'nın 33.bölüm olarak yayınladığı çeviri serisine bakınız)

„Savaş başlar başlamaz, Resul Bey, Şemsedinov, kardeşi Hamid bey ( Eyub Paşa'nın oğulları) Kara Kilise bölgesinde Hamidiye alaylarıylarıyla bizim ordumuzun saflarına katıldılar. Diyadin bölgesinin ünlü önderlerinden Muhamed Bey bize teslim oldu.. Adamanlı Kürdlerin reisi Ali Bey bize teslim olmaya hazır olduğunu bildirdi... Van gölünün batı yakasında, Patnos'ta yaşıyan ve büyük bir güce sahip olan Haydaran aşiret reisi Kör Hüseyin Paşa bizim yakınlaşmamızı bekliyordu.. Kafkasya Askeri Komutanlığımız beni Sizov kod ismiyle Kürdleri safımıza çekmek için onların içinde çalışma için görevlendirmişti.. Bende Berdirxan Paşa'nın oğlu Kamil Bey'in yardımıyla onların içinde çok iyi çalışmalar yaptım. O zaman Prens Warenstsov Daşkov Kafkas yöneticisiydi.... Var olan durum tersine döndü.. Prens Warenstsov Daşkov hastalandı ve eşi olan Prenses pratikte Kafkas yönetimini ele aldı.. Petersburg'un izniyle tüm savunma güçlerini Ermenilerden seçti. Diğer yandan bütün askeri ve siyasi üst yöneticiler Kürdlere karşı kışkırtıcılığa başladılar... Ermeni savunma güçleri müslüman Kürdlerin mallarına ve servetlerine el koydular ve Kürdlere zulüm etmeye başladılar.. Ermeni savunma güçleri Beyazid bölgesinde bütün Kürd köylerini harebeye çevirip ve yıktılar.. Bölge halkı sanıyor ki Ruslar gelmiş temsilcilerini yanlarına gönderiyorlar.. Fakat, anlaşılıyor ki gelenler Ermeniler.. Ermeniler temsilcilerini öldürüyor, sonra köylerini işgal ediyor ve köy halkının tümünü katliamdan geçiriyorlar... Onların gözleri önünde kadınlarına karşı aşağılayıcı davranıyorlar.. Bundan sonra Tiflis'e dönen Rus Komutan Ermenilerin görünmemiş pratiklerine karşı durma yada engelleme yerine oradaki Kürdleri avlamaya başlıyorlar.. Resul Bey ve Halid Bey Hamidiye Birlikleriyle birlikte kendileri Rusya ordusunun saflarına katılmışlardı, zindana atılıyorlar. Muhamed Bey'in mal ve servetini talan ediyorlar, eşlerini aşağılıyorlar.. Ali Beyi ve diğer Kürd Beylerini Rusya ordusunun bayramına davet ediyorlar ve oradan namertçe Sibirya'ya sürüyorlar.. Ordumuz geri çekildiği zaman, Ermeniler bu durumu vesile bilerek sağ kalan müslümanları öldürüyorlardı.. Kürdleri esir almıyorlardı ve hemen orada öldürüyorlardı. Bundan dolayı Kürdler teslim olmak istemiyorlardı.. Ermeniler yalnızca Kürdleri bizden uzaklaştırmadılar, öyle yaptılar ki Kürdler bize karşı rahmetsizce savaşma ortamına soktular.. Çünkü Kürdler biliyorlardı karşılarında acımasızlık var, çaresizlik içinde mallarını ve çocuklarını savunuyorlardı.. Kürdlerin bu korkusuz direnişi ve umutsuzluğu 1915 yılının sonu ve 1916 yılının başındaki harekatımızı çok zora soktu.. Öyle olduk ki askeri istihbarat toplayamiyorduk.. Fakat tuhaf olan şey Kürdler Ruslara düşmanlık yapmıyordu. Onlar durumu anlamışlardı, bu işlerin Ermenilere ait olduğunu biliyorlardı..
Muş bölgesinin büyük ve ünlü önderi Musa Bey Bitlis'te bizim birliklerimize karşı çok sert ve şiddetli bir savunma yapmıştı.. Bizim birliklerimizin komutanı Musa Bey'den teslim olmasını istiyor... Musa Bey bizim komutana Ruslara saygımız var diye yazıyor. Fakat size nasıl güvenebiliriz ve mal ve can güvenliğimize inanabiliriz? Biz öyle sanıyorduk ki Rusya büyük bir devlettır, iktidarı ve kanunu herkesi kapsıyor.. Fakat, şimdi görüyoruz ki Ermeniler Rusya'ya emir veriyorlar..
Ermenilerin Kürdlere karşı yaptıkları vahşetlere rağmen, Kürdler bize karşı şavaşa katılmıyorlardı.. Ben Kamil Bedirxan Bey aracılığıyla Kürd önderleriyle ilişkiye geçtim.. Bizim Askeri Güçlerin Komutanlığı tarafından bana Ermenilerin içinde olmadığı bir Rus ordusunun Kürdistan'a gönderileceği konusunda güvence verildi.. Bunun ardından 1917 yılında bizim yol göstericiliğimizde Botan Kürdlerinin ayaklanması başladı. Bu ayaklanma Türklere büyük zarar verdi, özellikle Türk askerinin geliş gidişlerine.... Ayaklanma Botan'da 1916 yılında baş göstermişti.. Dersim Kürdleri de bizim ordumuza büyük yardımlar ettiler... Fakat, Ermenilerin dolayı bizi Dersim'e bırakmadılar.. Biz nereye gittiksek şu sözleri duyuyorduk:

“Biz Ruslardan korkmuyoruz, canı gönülden onlarla birlikte gideriz. Fakat, Ermenilerden korkuyoruz. Çünkü, bizleri öldürüyorlar, namusumuzu ayaklar altına alıyorlar.. Siz Ruslarda buna yol veriyorsunuz”....1915 yılının sonbaharında Kürdlerle ilişkiye geçmem için Askeri Güçlerimizin Genel Komutanlığı bana talimat verdi. 1916 yılının başlarında onlarla ilişkiye geçtim.. Askeri Güçlerimizin Genel Komutanlığına eğer Ermenileri kendimizden uzaklaştırırsak başarılı oluruz, Kürdleri Türklere karşı harekete geçirebiliriz, dedim.. Bunun sonucundan komutanlarımız müslümanlara eziyet verilmemesi yönünde talimat verdiler. Bundan dolayı Taşnak Partisine bağlı büyük bir Ermeni kesim benden acız oldular. ....Bizim Kürdistan’daki gelişmelere ilişkin az haberimiz var.. Bundan dolayı bizim Kürdlerle ilişkilerimizin ne durumda olduğunu söylemek çok zordur. Beyazid Konsolosumuz yoldaş Malstov’un raporuna göre, Rus generalı Andrevski ve Ankara sovyet temsilcisi Simko’nun yenilgisi dönemindeki katılımları, Simko’yu İran devletine vermeme yönündeki Türkiye devletinin pratiğini protesto etmişlerdi. Tüm bu işler Kürdlerin bize yönelik anılarında acı ve hoş olmayan etkiler bırakıyor.. Fakat, bunun Kürd ve Rusya ilişkileri üzerine önemli bir etkisi olmaz... Ayrıca, general Andrevski Sovyet Rusya’nın değil, Beyaz ordunun hizmetindedir. 1916 yılında Kürdlerin ayaklanması başladı. Ben ve Kamil Bey Kürdistan genelinde propaganda faaliyetlere giriştik. Biz Kamil Beye eğer ayaklanma başarılı olursa, Bedirxan ailesinin Botan’ın tümüne hakim olacakları sözünü verdik. Ve sonra bizim ile antlaşma imzalayarak Kürdistan bizim etki alanımız içine girecek.. 1908 yılındaki Jön Türklerin devriminin Kürdler için hiç iyi bir kazanımı olmadı.. Kürdler ve Daşnaklılar haklarını elde etmek ve Türklerle eşit bir şekilde mücadele etmek için bir antlaşma imzaladılar.. Fakat bu birlik uzun sürmedi. Bunun suçlusuda Taşnaklılardı. Büyük Ermenistan planından dolayı İttihat ve Terakki Cemiyetiyle Kürdlere karşı birlik kurdular.. Ermeniler yeniden Kürdlere karşı düşmanlık yapmaya başladılar. Bundan dolayı Türkler, Kürdlerin 1914 yılındaki Bitlis ayaklanmasını bastırabildiler..Kürdler, Türklerin Tropoli, Balkan ve bazı Arap bölgelerinde yaşadıkları karmaşık durumdan sonunlarından yararlanarak ayaklandılar.. Bedirxan ailesinden Hüseyin Paşa, Hasan Paşa, Kemal Bey ve Suleyman Bey Türklere karşı bir ayaklanma örgütlediler. Fakat, ayaklanma bastırıldı, ayaklanmanın önderlerinden büyük bir kesimi idam edildi.. Bazıları kaçtılar ve 3 kişi de bizim Bitlis Konsolosluğumuza sığındılar.. Savaşın başlamasıyla bereber onlarda Türkler tarafından tutuklandılar ve idam edildiler.Bizim Bitlis Konsolosumuz yoldaş Şirkov, W. İ ayaklanmaya önderlik edemedi, daha doğrusu bir harekete önderlik etmek istemedi. Bedirxan ailesinden başka biri olan Abdulrezaq Bedirxan, daha önce Osmanlı Sultanı olan Abdulhamid’in hizmetindeydi. Abdulrezak Bedirxan, Fars ülkesine Simko ve Seyid Taha’nın yanına kaçıyor. Abdulrezak, Türklere karşı ayaklanmayi hazırlama faaliyetlerine girişiyor. Birinci Dünya savaşı sırasında o bölgeler bizim elimizdeydi. Türklerin cephesinde bize karşı yalnızca Kürdler savaşıyordu.. Onların başka çareleri yoktu.. Ya kendilerini savunacaklardı yada göçe razı olacaklardı..Şimdi Türklerin durumu Kürd sorunundan dolayı çok karmaşıktır. Şêx Mahmud Güney Kürdistan’da... Ayrıca Simko’da Türklere karşı ayaklanmış.. 1921 yılında Cemîlê Çeto’nun Garzan ve Surme( Botan’ın batısı) ayaklanması bastırıldı. Benim 1916 yılından itibaren Cemilê Çeto ile ilişkilerim vardı. Yine aynı yıl Sivas’ın Zara’sında Dersim’e kadar yayılan bir başka ayaklanma oldu.Kemal Paşa ayaklanmayi bastırmak için Laz aşiretlerinden ve Krasuendli Osman Ağa’dan yardım istemek mecburiyetinde kaldı.. Öyle görünüyor ki bu ayaklanma İngilizler tarafından örgütlendi.. Çünkü; Kemalistler askeri güçlerini Botan cephesine yığdığı zaman, bu ayaklanmanın teşvikçileri ve kışkırtıcıları İngilizlere sığınmışlardı.. 1918 yılında bizim güçlerimiz Azerbaycan’dan gittikten sonra Simko çok güçlüydü.. Bizim Şerefxan’daki ambarlarumızda talan ettiği silah ve patlayıcılarla kendisini iyi silahlandırmıştı.. Simko ilerlemeye başladı.. Simko, merkezi Qeture’de bulunan Abduyî aşiretindendir.. Simko, sonra Çariqi ele geçiriyor ve Türkiye sınırına yakın olan Çariq Kalesine yerleşiyor. Simko’nun kardeşi Cafer ağa Tebriz hakimi tarafından Tebriz’e çağrılıyor ve orada öldürüyor. Cafer ağa, yiğit, korkusuz, güzel yüzlü, temiz ve cesur bir adamdı. Fakat, onun okuma yazması yoktu.Bizim Xoy Konsolosumuz Çirko, Kürdistan’da Rusya’nın rolunu artırmak için onunla ilişkiye geçmişti. Rusya, Fars devletini Simko ile barışma ve antlaşma imzalamaya mecbur ediyor.. O antlaşmaya göre Xoy, Qetur, Dilman ovası, Soma ve Bradost bölgeleri Simko’nun idaresine bırakılmıştı.Bu antlaşmanın içeriğine ilişkin bilgim yok.. Rusya, kutsal Stansilavi’nin ikinci derecedeki madalyasını Simko’ya veriyor.Simko, aktif ve ünlü bir aileden gelmiyordu. Biz Simko’yu başkalarının sırtında büyütük.. Fakat, sonuç tersine oldu ve Simko birinci dünya savaşında bize karşı savaştı.Abdulrezaq ve Seyid Taha Simko’nun yanına gelmek için yolda Türkler tarafından yakalanıyorlar. Fakat, Simko onları Qetur’un yolunda kurtarıyor ve yanına alıyor.Birinci dünya savaşı başladığı zaman, Simko, Abdulrezaq ile birlikte Türklere karşı savaşmaya başladı. Bizim Simko ile olan ilişkilerimiz General Çirnezopov’dan dolayı iyiydi.. Hatta bir kere ordumuz bir kesimi Türkler tarafından kuşatılıyor.. Simko kuşatmayi kırıyor ve onları kurtarıyor. 1915 yılında Simko Halil Paşa’nın komutasında yakınlaşan Türk güçleri konusunda bizimkileri bilgilendiyor. Fakat, bizim kiler ona inanmiyorlar, ama uzaklaşıyorlar. Bizim kiler Xoy’u boşaltıyorlar.. Fakat niçin bizim askeri güçlerimizin komutanı bu işi Simko’dan gizliyor?? Bilemiyorum....... Simko Xoy’un boşaltılmasından yana değildi..Fakat, daha sonra tehlikeyi sezen Simko, Çirnezopov’dan değerli eşyaların, kadın ve çocukların uzaklaştırılması için yardım istiyor. Bizimkiler Simko’ya yardım etmiyorlar ve kendisine ulaşım araçlarının olmadığını ve kendisinin bu işi çözmesi gerektiğini söylüyorlar... Simko’da kadın ve çocukları orada bırakıp gidemiyor ve orda kalıyor.. Simko’nun kendisi Halil Paşa ile birlikte Rusya’ya karşı savaşmadı, fakat savaşçıları savaşa katıldılar.Ondan sonra Çirnezopov Simko’yu görmek istemiyordu. Halil Paşa Dilman’ın yakınında bir yenilgi aldı.. Askeri güçlerin karargahı Dilman’a taşınıyor..Simko hemen Xoy’e geliyor.. General Çirnezopov, hemen orada Simko’yu Abdulrezaq ile birlikte tutuklayarak Tiflis’e gönderiyor ve orada zindana atıyor. Türkler hemen dedikoduları yayarak güya Abdulrezaq’ın Türklerle ilişkisi var. Simko, 1915 yılının kasım ayına kadar Tiflis’te yaşadı. Bizim Kürdlerle ilişkilerimiz iyiye doğru gitmeye başladı. Ben Simko’yu da kendim ile beraberBaşkale’ye götürdüm ve Simko’ya karşı yanlış yaptığımızı kabul ettim.. Simko, General Çirnezopov’dan Türklere karşı savaşmak için bir kaç yüz asker istediğini ve generalın bunu reddettiğini söylüyor. Ben Şêx Saidi beraberimden götürmedim.. Çünkü, kendisiyle tanışmıyordum.. Yalnızca Simko’yu beraberimden götürdüm.. Simko ile birlikte olduğum dönem boyunca kendisinden şuphelenecek ve kuşku duyulacak bir şey görmedim ve duymadım. Mart 1916 yıllında ben işlerimin merkezini Van bölgesinde Bitlis’e taşıdım.. General Çirnezopov, Simko’yu tutuklamak için çabalar içinde girdi.. Simko’da bunu bildiğinden dolayı mecburi olarak dağlara sığındı. Bu arada Simko bize karşı hiç bir adım atmadı. Fakat, General Çirnezopov vaz geçmiyordu, Simko’ya suçlar yüklüyor, güya Türklerle ilişkisi var, bize karşı faaliyet içinde olduğuna dair bilgiler var diye.. Bunun neticesinde Simko’nun üzerine büyük bir güç gönderildi.“

Uzun bir alıntı oldu. Fakat bu raporda Kürdlerle Ermeniler arasındaki ilişkiler hakkında çok çarpıcı bilgiler var. Savaşın başlarında Rusya'ya sıcak bakan Kürdler nasıl oldu da Osmanlıların saflarında yer alarak Rusya'ya karşı ölesiye savaştıklarını net biçimde ortaya koyuyor.
Savaşın ilk dönemlerinde Ruslarla birlikte hareket eden Dersim ve Koçgiri Kürdlerinin daha sonra Bayburt'tan Erzuruma kadar her tarafta Rus ve Ermenilere karşı savaştıklarının sırı bu belgelerde gizldir. Birinci Dünya Savaşı sırasında bölgede Ermeni Birliklerini yöneten bir Ermeni General'ın Dersimleri „alçaklıkla“ itham etmesini daha önce anlamaktan zorluk çekmiştim..
Çünkü, önümüze Kürd-Ermeni ilişkileri konusunda önümüze çarpıtılmış bir konulmuştu. Bu tarihte „Kürdler suçlu“ Ermeniler ise „mazlum“du..Kafkasya'da asırlarca Şeddadi ve Rewadi Kürdlerinin oluşturdukları devletlere ne oldu? O topraklardaki Kürdler nasıl „buharlaştı“ kimse kendisine sormadı(Newroz.Com'da daha önce yayınaldığım Şeddadi Kürd Devleti adlı yazı serisine bakınız)

Taraf gazetesi yazarlarından Ayşe Hür 17.10.2010 tarihinde „Bir zamanlar ASALA ve PKK“ adlı bir yazı yayınladı.
Ayşe Hür bu yazıda: „
„1890’lardan beri bütün stratejilerini Ermenileri Anadolu’dan atmak üzerine kurmuş Kürtlerin içinden ‘Ermeni dostu’ bir grubun çıkması PKK’nın Marksist kökeniyle ilgili olmalıydı;“ diyor.

Dema Nu gazetesinin yazarlarından Ali Haydar Koç haklı olarak 30.10.2010 tarihinde Ayşe Hür'ün bu yazısına „Türk Tarihçilerinin Kürdleri Algılama Zihniyeti“ adlı bir makale ile cevap verdi.
Ali Haydar Koç, Ayşe Hür'ün Türk ırkçılarının stratejisini Kürdlere mal ederek Kürdlerin „1890’lardan beri bütün stratejilerini Ermenileri Anadolu’dan atmak üzerine kurmuş“ olduğu safsatasına tavır alması doğrudur.
Ayşe Hür'de bir çok Türk tarihçisi gibi mesele Kürdler olunca tarih bilimini bir kenara bırakarak „resmi tarihin“ yeni versiyonlarıyla Kürdlerin karşısına çıkıyor. Düne kadar Kürd yoktu. Bugün Kürdler var ve „bütün stratejileri Ermenileri kovmaktı“ . Dolayısıyla „Kürdler Ermeni Soykırımının stratejik“ aktörleridir mantığını empoze ediyor.
Ayşe Hür'ün yaptığı Türk devletinin jenosid suçuna Kürdleri ortak etmektir. Ayşe Hür bir kısım Kürd'ün İttihat ve Terakki politikalarına alet olduğunu söylese insan üzerine düşünür ve belki hak verir. Sanki Kürdlerin bağımsız bir siyasi iradesi ve ondan kaynaklanan bir stratejisi varmış gibi bir tablo çiziyor.

Sayın Ali Haydar Koç'ta sayın Ayşe Hür'ün tezine karşı çıkarken haklı, fakat başka bir uca savrularak yanlışlık yapıyor.
Sayın Koç ne diyor?

„Dostluk temelinde gelişen Kürt-Ermeni ilişkileri 20.yy. boyunca hep devam etti ve hala devam etmektedir. Büyük soykırım esnasında Kürtler yüzbinlerce Ermeni’nin canını kurtarmak için çaba harcadılar, bu insani girişimlerden dolayı binlerce Kürt katledildi. „
Ermenilerin yoğun bir şekilde Kürdler tarafından kurtarıldığı tezi doğrudur. Bu konuda bir hayli kaynak var.
Kamil Bedirxan'da Birinci Dünya Savaşı boyunca bölgede olduğundan dolayı Kürdlerin Ermenileri kurtarma girişim ve çabalarına geniş veriyor.
Ama aynı Kamil Bedirxan „Ermenilerin tek bir Kürd'ü kartardıklarını gösteremezsiniz“ diyor.(Aris Arda'nın Kamil Bedirxan'ın raporunun çevirisine bakınız)
Kürd ve Ermeni ilişkileri her zaman dostluk temelinde gelişmedi. Bin sekizyüzlerin son on yılından birinci dünya savaşının sonlarına kadar Kürdlerle Ermeniler arasında bir savaş oldu. Ermenilerin saflarında ulusal bilincin gelişmesiyle birlikte Ermeniler bizim bugün Kuzey Kürdistan dediğimiz topraklarda „Büyük Ermenistan Devletini“ kurmak istiyorlardı. Tüm stratejileri bu amaca endekliydi. Rusya ve o dönemin büyük batılı güçleri Ermenilere bu amaclarını gerçekleştirmeleri için büyük sözler vermişlerdi. Zaten bu devletlere bağlı misyonerler onlarca yıl boyunca bölgede ciddi çalışmalar içindeydiler. Bu çalışmaların tarihçesi Mir Bedirxan öncesine dayanıyor. Ermenilerin Osmanlılarla birlikte Mir Bedirxan'a saldırmalarının altındada yatan gerçekler vardır.
Birinci Dünya Savaşı öncesi Bedirxanilerin de içinde yer aldığı Taşnak Partisi ile Kürdler arasında Osmanlılara karşı ayaklanmak için bir antlaşma yapılıyor.
Taşnak Partisi Kürdlerden gizli olarak İttihat ve Terakki Partisi ile antlaşmaya giderek ayaklanma girişimlerini deşifre ediyor. Tarihe „Mela Selim“ yada „Bitlis Ayaklanması“ olarak tarihe geçen 1914 ayaklanmasının bastırması için Taşnak Partisi Jön Türklerden binlerce silah alıp Kürdlere karşı savaşıyor.(Geniş bilgi için Şachovski ve Kamil Bedirxan'ın raporlarına bakınız“
Taşnak ve Kürdlerin arasında Bitlis'te bir kilisede yapılan antlaşmaya Kamil Bedirxan'da katılmıştı..

Devam edecek

Aso Zagrosi

Neuen Kommentar schreiben

Der Inhalt dieses Feldes wird nicht öffentlich zugänglich angezeigt.
CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.